Antik dönemde altın

D Ö. 5000 yılından beri Anadolu gerek Kutyak’dan (Avrupa’dan) gerekse Altay’dan (Asya’dan) gelen göçmen Hatti, Hitit, Trak, Lidya, Karya, İran, Makedon, Roma, Geneviz, Venedik, Grek, Frig, Galat, Urartu, Asur, Pers, Selçuk, Oğuz ile Arab ulusların yurdu olmuştur. Bunun bir nedeni de Anadolu’nun yeraltı kaynakları, özellikle altın bakımından varsıllığıdır (zenginliğidir).
Anadolu’da altın işlemeciliğinin geçmişi D. Ö. 4000 yıllarına varır. Truva’daki Priyamuzun hazineleri D. Ö. 2500, Alacahöyük’te Hatti ile Hitit dönemine özgü altınlar, D. Ö. 2500 – 2000 Lidya – Sard (Salihli)’deki Karun hazineleri D. Ö. 700 – 600, Van Urartu hazineleri, D. Ö. 600 – 900 yıllarından kalmadır (1). Karadeniz’deki yataklar Ceneviz, Venedik ile Pontuslular, Çanakkale’dekiler Misya, Ege’dekiler Lidya’lılar, Orta Anadolu ile Bolkar Dağları; Hititliler ile Galatlar, Güney Anadolu’dakiler; Asurlular, Doğu Anadolu’dakiler Urartularca işletilmiştir. Çok sonra bu yataklar Osmanlı döneminde Ermeni, Rum ile Türkler, ayrıca kendilerine ayrıcalık tanınan Fransız, Alman ile İngilizlerce aranmış, işletilmiştir, sömürülmüştür.
Antik çağda Anadolu’da en az 50 yerde altın yarmag (para) basılmış, Osmanlılar döneminde Gümüşhane gibi İstanbul’dan çok uzak yerlerde bile yarmag basımı sürdürülmüştür.
Anadolu’nun bu altın gümüş varlığı bazı ilhanlıkların (imparatorlukların) bile sonlarını getirmiştir.
Hititler Frig’lerce, Lidyalılar Perslerce , Perslere Makedonlarca, Makedonlar Romalılarca, Romalılar Osmanlılarca geçmişte yok edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte altın konusu Anadolu’da sönükleşmiş, yataklar işletilmemiş, işletmeler terk edilmiş, aramalar hemen hemen durmuştur. 1985’ten sonra yaklaşık 35 yabancı tözcünün-madencinin yeniden Anadolu’ya gelmesi ile altın yeniden Anadolu’da doğmuştur.
Bugün yabancıların at koşturduğu Anadolu’da yerli bir altıncı yok denecek sayıda azdır. Koza altın ‘Hizmetindi’ o da el değiştirdi.
Toprak bizim, arayan biz, bulan biz, kazanan yabancıdır. Türkiye tam sömürü tezgahının içinde kaynıyor. Mermeri, suyu, kili, petrolü, madeni bütünüyle yabancıların eline geçiyor.
Biz de oralarda iş buluyoruz diye seviniyoruz. Silkin Türkiyem kendine gel…. Ülken altından halı çekilir gibi gidiyor… Yarın kıç üstü düştüğünde mi ayılacaksın?..
1. Acarkan, N ve Gürkan V., 1989, Türkiye’deki Altın Pazarları ve Değerlendirilmeleri. İTÜ Maden Fakültesi, 35. Yıl. Semp.,
29 Haziran – 1 Temmuz, Ayazağa