Dış politikada şu değişiklikler yapılmalı

Türkiye başta Suriye olmak üzere dış politikada ısrarla yaptığı hatalar sonucu dünyada tek başına kaldı.
Bu yanlış politikalar sonucu Türkiye bölgenin en istikrarsız ülkesi durumuna düşerken terör batağına da saplandı.
Kurtulmak için çırpındıkça batarken dünya devleriyle de düşman konumuna geldi.
Türkiye’nin ve bu ülkede yaşayan hepimizin geleceği için dış politikamızda çok hızlı bir değişim gerekiyor.
Bu, duruşumuzdan taviz vermek, ülkenin çıkarına aykırı hareket etmek anlamına gelmez. Tam tersine oluşturulacak yeni dış politika ile hem güvenliğimizi sağlarız hem de uluslararası saygınlığımızı kazanır ve bölgedeki önemli aktör olma özelliğimize tekrar kavuşuruz.
Yapılması gerekenler şunlardır;
SURİYE SINIRI KAPATILMALI: 900 kilometrelik sınırımız kevgire dönmüş durumda. Suriye’den yüz binlerce mülteci girdi. Terör örgütleri de sınırı rahatlıkla kullanıyor. Güvenlik kuvvetlerinin de kendilerine destek olduğu kanıtlarla ortaya konuyor. Türkiye acilen sınırı mültecilere de teröristlere de kapatmalı.
ESAD YÖNETİMİYLE İLİŞKİ KURULMALI: Türkiye tek kişinin hırs ve inadından vazgeçmeli, dünyanın da artık “kalıcı” olduğuna inandığı Esad yönetimi ile ilişki kurmalı. Esad’la ilk görüşme ülkemizde yaşayan Suriyeli mültecilerle ilgili olmalı. Türkiye mültecileri Suriye sınırının içine taşımalı ancak Esad’dan saldırı gelmeyeceğinin de güvencesini almalı.
MÜLTECİLERE GERİ DÖNECEKLERİ SÖYLENMELİ: Suriye sınırının içine taşınacak olan mültecilere mutlaka evlerine döneceği anlatılmalı. Güvenliklerinin sağlanacağı konusunda ikna edilmeli. Türkiye mültecilere kentlerin yeniden inşasında da destek sözü vermeli. Mültecileri vatandaş yapma operasyonu derhal durdurulmalı.
RUSYA İLE İLİŞKİLER DÜZELTİLMELİ: Uçak krizi ile gerilen Türkiye-Rusya ilişkileri mutlaka düzeltilmeli. İlle Erdoğan-Putin görüşmesi için ısrar edilmesi yerine sorunun çözümü Dışişleri uzmanlarına bırakılmalı.
MISIR’A DÜŞMANLIK BİTMELİ: Mısır’daki darbe Türkiye tarafından tepki ile karşılanmış olabilir. Ancak bu ucu açık bir düşmanlık olarak sürdürülmemeli. Türkiye-Mısır ilişkileri de mutlaka Erdoğan-Sisi görüşmesi ile düzeltilmeyebilir, önce dışişleri uzmanları alt çalışmaları yapmalıdır.
IRAK’A YENİDEN EL UZATILMALI: Doğru dürüst bir devlet yönetimi olup olmadığı bile kuşkulu Irak da gücünü sadece Türkiye’ye göstermeye cesaret edebiliyor. Türkiye artık Irak’a tekrar el uzatmalı, bu ülke topraklarında fiili durum yaratarak asker bulundurmak yerine bunu sağlıklı anlaşmalarla yapmak yoluna gitmeli.
MEZHEPÇİLİKTEN VAZGEÇİLMELİ: Türkiye’nin Ortadoğu ve İslam dünyasındaki dış politikası mezhepçi anlayışla sürdürülüyor. Bundan derhal vazgeçilmeli, Türkiye laik bir ülke olarak çağdaş dış politika çizgisine dönmeli.
TERÖR ÖRGÜTLERİ DESTEKLENMEMELİ: İktidar kabul etmese de pek çok ülkenin elinde Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki dinci terör örgütlerine yardım ettiğine ilişkin belgeler, kanıtlar var. Türkiye artık bu desteği tamamen kesmeli, Türkiye topraklarında yaşayan tüm terörist unsurları da zaman yitirmeden dışarı çıkarmalıdır.
HEDEF YENİDEN AB OLMALI: İktidara geldiği sırada AB’yi hedef gösteren ve bu sayede çok ciddi oy artışı sağlayan iktidar, sarayın hırsı nedeniyle bu hedeften çok şaştı. Şaştığı gibi özellikle saray yürüttüğü propaganda ile halka Avrupa Birliği’ni kötülüyor. Oysa Türkiye bilmeli ki uzun vadeli çıkarı ve geleceği Avrupa Birliği’nden geçiyor. Bu konuda yaratılan hasar hızla tamir edilmeli.
AMERİKA YENİDEN KAZANILMALI: Özellikle Suriye politikasında ısrarla sürdürülen yanlışlar sonucu en önemli müttefikimiz Amerika ile de ters düşüldü. Amerika fiili durum yaratmasa da Türkiye’nin gururunu ayaklar altına almaktan çekinmiyor ve Türkiye giderek yalnızlaşıyor. İlişkiler yeniden gözden geçirilmeli ve sırf iç politikada başarı kazanmak uğruna Amerika tümüyle kaybedilmemeli.
İSRAİL ÖRNEK OLMALI: Kamuoyu açısından bakıldığında Türkiye’nin en büyük düşmanı İsrail’dir. İktidar en tepe noktalardan yıllardır İsrail aleyhtarlığı yapıyordu. Ancak Dışişleri’nin çabaları sonucu bu ülke ile bu tür bir düşmanlığın hiçbir yarar sağlamadığı görüldü ve ilişkiler yeniden kuruldu. İsrail’le bu yapılabiliyorsa diğer ülkelerle neden yapılmasın?