Savrulan biz!..

Geldik gidiyoruz, şu güzel ülkenin bir türlü istikrara kavuştuğunu göremeyeceğiz…
“Ne olacak şu memleketin hali?” sorusu önceleri espri olsun diye sorulurdu, şimdi gerçek oldu?.. Ufaktan başlayan siyasi sohbetlerin daha başlarında en önce sorulan soru; “Ne olacak şu memleketin hali?..”
Gerçekten; “Ne olacak şu memleketin hali?”
Bilen var mı?
Sanmam.
Takım tutar gibi parti tutan bir toplumda daha bu türden sorular çok sorulacaktır. İnsan haklarının olmadığı, özgürlükler, adalet ve vicdanın sorgulandığı güzel ülkemizde, en basitinden hangi konuda istikrar var ki, şu basit soruya bir doğru dürüst cevap verebilelim.
Üzülüyor insan, sürgit bir karmaşa… Her an kavga halinde bir siyaset, “Herşeyi ben bilirim” diyen bir zihniyet… Bir araya gelip çözüm üretemeyen, moda deyimle “Ortak akıl!..”
Bireysel çıkarlar, toplumsal çıkarların üstüne çıkmış bir ülke ve burada yaşayan insanlar ne kadar mutlu olabilir?.. Geleceğinden şüphe duymayan kaç kişi var?.. Ve ne kadar verimli olabilirki insanlar? Ülke topyekün kalkınsın…
Çıkar uğruna vicdanlar kör, kulaklar sağır, diller sessiz kalınca neyin cevabını vereceğiz. Memleketin haline nasıl çare bulabileceğiz?!..
Ekonomik verileri bırakın bir kenara… İşgücünü ve işsizliği nasıl tesis ve izah edeceğiz. Sağlık ve eğitim alanında bir gıdım atılamayan adımların açıklaması var mı? Yeni nesiller nasıl bir toplum oluşturacak bu ortamda ve bu sistem içinde?.. Yıllardır neden bunlara çare bulamadığımızı kendimize bile izah edemiyoruz ki, “Memletin hali ne olacak?” sorusuna cevap verebilelim
Basit bir soru: “Ne olacak memleketin şu hali?
Hadi buyrun cevap verin!..
***
Geldik, gidiyoruz…
İstikrasız bir ülke, mutsuz bir toplum, vizyonsuz bir çarpık yapı, kişisel çıkarı herşeyin üstünde birey…
Ve biz bu memleketi seviyoruz öyle mi?..
Haziran’da seçim yapıldı, bakın sonuçlara, kimseye iktidar vermedi vatandaş!.. Kasım’da bir daha seçim!.. Yine vermeyecek yazın bir kenara… Birileri birkaç puan yükselecek, birileri birkaç puan kaybedecek.
Ve bunlar Haziran / Kasım arasında yaşadıklarımızdan mı kaynaklanacak? Yani iki seçim arasında dolar, euro yükseldi, başörtülü bakanımız oldu… Veya milletvekili adaylarında yeni isimler… Ve de çözüm süreci bitirildi. En önemlisi de, oluk oluk akan kan… Şehitlerimiz!.. Üzerinden mi bir çıkarım sağlayacak birey sandık başında?!..
Buradan bir suçlu, bir galip çıkaracağız ve 6 ay içinde oylarımızla bir iktidar seçeceğiz.
***
İnsan hayatında bir ömür gerçi ama, ülkeler için 80 / 100 yıl uzun değil elbette… Peki, daha dün kurulan devletleri de mi örnek almaz insan?.. İşsizliği çözmüş, kişi başına geliri arttırmış, eğitim, kültür, sağlık sorununu bitirmiş. Güler yüzyü nesiller ortaya çıkmış örneğin…
Almıyoruz işte…
Sen hala “Ne olacak bu memeleketin hali?” diye soruyorsun?…
Ve cevap bekliyorsun…
Saf… Saf…
***
Nesiller geçiyor!.. Bizim çocuklarımız da torunlarımız da sorar bu soruyu inanın.
Eğer fark yaratamıyorsanız, duruma göre oradan oraya savruluyorsanız işiniz zor özetle…
Bireysel olarak da toplum olarak da ülke olarak da…
***
Toplumlar fark yaratan insanlar sayesinde ülke olurlar. Varlıklarını sürdürebilirler.
Ulu Önder’den; Atatürk heykeli yerine çay bardağı koyma zihniyetinin tekrar hortladığı bir Türkiye’ye savrulmuş durumdayız.
Siz hala soruyorsunuz:
“Ne olacak bu memleketin hali?..”
Bilemem!..
Demokrasilerde; cevap sandıkta!..
Hepimizin 1 oyu var!..
1 Kasım’da gidin… Oyunuzu kullanın…
Nerede, nasıl ve ne şekilde yaşayacağınıza karar verin.
***
“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşanı vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı artık hiç bitmez!..”