EKSTRA: Aşksa iyi…

Aşkın kalbe iyi gelip gelmedigi bir çok açıdan degerlendirilmis ve arastirilmis.

BÖLÜMLER
Ana Sayfa
Video
Yazarlar
Kategoriler
İletişim
COPYRIGHT 2015 ODATV.COM

Aşk acısının kalbe etkisi
Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Serkan Aslan anlattı

Facebook
Twitter
WhatsApp
Google

Kalp, aşkı hissettiğinde vücutta keyif ve mutluluk veren endorfin hormonu salgılanıyor. Kalp dahil tüm organlar bundan olumlu etkileniyor. Medicana Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Serkan Aslan, ayrılık veya kalp acısının ise kanın pıhtılaşmasında, kan basıncında ve kalp hızı kontrolünde değişikliklere yol açtığına dikkat çekti.

İşte Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Serkan Aslan’ın açıklamaları:

PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR KALP SAĞLIĞIMIZI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Düşük sosyo-ekonomik düzey, sosyal destek eksikliği, iş stresi, aile yaşamında depresyon, anksiyete, düşmanlık ve D tipi kişilik; hem kalp-damar hastalığı (KDH) gelişme riskine, hem de mevcut olan KDH’nın klinik seyrinin kötüleşmesinde katkıda bulunur. Konuyu açmak gerekirse; düşük eğitim düzeyi, düşük gelir, düşük statülü iş sahibi olma veya yoksul bir yerleşim bölgesinde yaşama şeklinde tanımlanan düşüksosyo-ekonomik düzeyin kadın ve erkeklerde hem tüm nedenli, hem de KDH’ya bağlı ölüm riskini arttırdığını gösteriyor. Sosyal izolasyon ve sosyal destek eksikliği, başkalarından izole veya bağlantısı olmayan kişilerin zamanından önce KDH’dan ölme riski taşıyor. İş ve aile yaşamında yüksek psikolojik talepler ve iş gerginliğine bağlı stresin erkeklerde KDH gelişimi için bir risk faktörü olduğuna dair kanıtlar mevcut. Kadınlar ile ilgili çalışmalar daha az olmasına karşın, aile yaşamında uzun süreli stres durumunun da KDH riskini arttırdığı görülüyor. Psikolojik hastalıklar arasında depresyonun, bir çok çalışmada KDH gelişimini arttırdığı ve klinik seyri kötüleştirdiği, anksiyete ve panik atakların da KDH olay riskini arttırdığı biliniyor. Yaygın anksiyete ve panik ataklar mevcut KDH’nın seyrini daha da kötüleştirebilir. Son çalışmalar anksiyetenin yeni KDH ve kalp krizi sonrası istenmeyen olaylar için bağımsız bir risk faktörü olduğunu doğruluyor. D tipi kişilik yapısı kronik stres altında kalan ve stresle baş etme yöntemlerini bulamayan endişeli, mutsuz, yorgun, isteksiz olan kişileri kapsar. Bu kişiler, hiçbir şey yapmak istemezler. Negatif düşüncelere sahip olan, sosyal ve iş hayatından kopuk tiplerdir. KDH geçirme riskleri normal popülasyona göre 2-3 kat fazladır.

KALP SAĞLIĞI AÇISINDAN RİSK TEŞKİL EDİYOR

Stres, çalışma hayatının ve yaşamın gereklerinin neden olduğu psikolojik baskıdır. Hepimiz stresle her gün yüz yüze oluruz ve bunu engelleyemeyiz. Endüstrileşme ve şehirleşmenin getirdiği rekabet, yüksek bir tempoda çalışma zorunluluğu, duygusal bağ ve ilişkilerin azalması, sürekli olarak daha çok şeye sahi p olma isteği günümüzde daha stresli bir yaşantıya ve depresyona neden oluyor. Stresli bir ortamda çalışırken, stresle başa çıkabilmek için bedenimiz daha fazla adrenalin ve kortikoid salgılar. Devamlı stres altında yaşanması sonucu artan adrenalin ve kortikoid seviyeleri biz fark etmesek de vücut içinde tahribata başlar. Stres koroner damar hastalığı gelişiminde etkili risk faktörlerinin gelişiminde de etkilidir. Stres kısmen kan basıncını arttırdığından, düzensiz beslenme sonucu yüksek kolesterol düzeyleri oluştuğundan ya da insanlar stresle baş etmede sigaraya veya aşırı alkol kullanımına yöneldiklerinden bu durum KDH gelişimini, ani kalp krizini arttırıyor.

ÇABUK ÖFKELENEN İNSANLAR KALP SAĞLIĞI AÇISINDAN RİSK ALTINDA

Birçok çalışma öfke ve düşmanlığın hem sağlıklı hem de KDH’sı olan kişilerde artmış kalp-damar olay riski ile ilişkili olduğunu doğruluyor. Öfkeli tepki gösteren bir kişinin kalp krizi geçirme tehlikesi yaklaşık 5 kat artıyor. Kişinin öfkeli tepki gösterdiği anı izleyen iki saat, riskin en yüksek olduğu zaman dilimini oluşturuyor ve bu sürede kalp kriz tehlikesi önemli oranda artıyor. Bunun aksine kızgınlıkların ifade edilmemesi de önemli olabilir.