Çatışmalı, çatışmasız…

Çatışmalı, çatışmasız ve empatik iletişim: İlişki kurma biçiminde, ilişki kurulan nesnenin rolleri de önemlidir. Mesela anne, baba, işadamı rolüyle ilişki kurma vardır. İnsanlar arası ilişkiler de rollere göre değişir. İş, okul, ev, arkadaş rolünde olan ilişkiler vardır. Kişiler büründüğü role göre karşı tarafla ilişki kurmaya başlar. Roller karıştığında ise çatışmalar çıkar. Çalışan bir kadını düşünelim; ev hanımlığı, çalışan kadın ve annelik rolü olmak üzere 3 ayrı ilişki kurmak durumundadır. Eğer eve geldiğinde annelik rolüyle değil de çalışan kadın rolüyle davranırsa çocukla empati kuramaz. Yahut annelik rolünü iş yerinde uygularsa işini yapamaz. Bu durumda da roller karışır, çatışma başlar, iletişim biçimi bozulur, nesnelerin rolleri değişir. Kişi hangi rolde nasıl davranacağını biliyorsa; evdeki, işteki, sokaktaki role uygun davranıyorsa sağlıklı iletişim kurar.
Çatışmalı iletişimde iki tarafın sorunlar yaşaması, birbirleriyle bilgi, duygu ve ilişki kurmayı başaramamaları söz konusudur. Bu iletişimde çaprazlaşma olur. Mesela çocuğuna karşı öğretmen rolünde olan anne buyurgan, otoriter olur, çocuğunu kendinden uzaklaştırır böylece iletişimi koparır. İletişim kurmada rolleri iyi belirlemek, kişilik rollerini doğru bilmek, iletişimi analiz etmemizi kolaylaştırır.
Çatışmasız iletişim
Çatışmasız iletişimde karşıdaki kişi ile iletişim kurulur, karşılıklı alışveriş söz konusudur. Bu iletişimde bilgi aktarımı ayağı vardır fakat duygu aktarımı ayağı yoktur. Çatışmasız iletişim sağlıklı bir iletişim değildir. Bu iletişimde sessizlik varsa, karşı tarafın fizyolojisinde değişiklik yapmıyorsa -konuşuyorsun, alıyorsun, veriyorsun- arada bir şey yoktur, sadece mesafeli bir ilişki vardır. Aynı otobüsün içinde giden yolcular gibidirler, ortak bire hedefe giderler ama çatışma yoktur. Çatışmasız iletişimi daha iyi anlayabilmek için öncelikle iletişimin nerobiyolojisinden bahsetmek gerekir. Çatışmasız iletişim ikiye ayrılır:
a-Çatışmasız Ahenksiz İletişim
Aynı otobüste aynı yere giden iki yolcunun aralarında çatışma yoktur fakat uyum da yoktur. Mesela otobüste espri yapılır, herkes güler, gülmeyen ortamla ahengi tutturamamıştır ama çatışma da yoktur. Bu durum çatışmasız ahenksiz iletişimin olduğunu gösterir. Aralarında ahenk oluşmadığı için senkron hareket etme meydana gelmez ve empatik rezonans oluşmaz.
b-Çatışmasız Ahenkli İletişim
Aynı otobüste aynı hedefe giden iki yolcu ihtiyaç duyduğunda zaman konuşur, bilgi alışverişinde bulunur. Bu iletişimde bilgi aktarımı vardır ama duygu aktarımı yoktur. Empati de oluşmaz.
Empatik İletişim
Empatik iletişim, en derin ve etkili iletişim çeşididir. Birbirini seven, birbirinin ne hissettiğini hemen anlayan iki kişinin yaşadığı iletişim tarzıdır. Uykusu geldiğini hisseder, başının altına hemen yastık koyar.
İletişim, iki ilişki nesnesinin aralarında uyguladıkları yöntemdir. İletişim bir şehrin yolları gibidir, ilişki ise bütün bir şehri temsil eder. Şehirde insanlar, nesneler olduğu gibi ilişkilerde de sevgi, duygu nesneleri, ihtiyacı gideren nesneler vardır. Bu yüzden gün boyunca iki insan arasında bu üç iletişimde değişmeler olur.
Empatik ilişki kurma anlaşıldığı zaman ilişkinin nerobiyolojisini de anlarız. İlişki kurmak derken genellikle bir bilgisayarın diğer bilgisayar ile ilişki kurması gibi algılanır, iki kişi arasındaki kitap alışverişi gibi düşünülür. Hâlbuki insandaki ilişkiler öyle değildir.
Günümüzde bir modem geliştirerek bilgisayardaki bilgileri beyindeki bilgilere aktarabilmek için çalışmalar yapılıyor. İnsanın beynindeki bilgiler sadece düz bilgiden oluşmuyor, duygusal boyutu da mevcuttur. Bazı beyin araştırmalarına göre, beyinde küçük damak tıkanıklığı geçirmiş bir hastada duygusal kör görüş (afektif kör görüş) hastalığı ortaya çıkar. Bu kişiler bir resme baktığı zaman gözü görüyor ama gördüğünü algılayamaz. Çünkü beyinde, gözle görme merkezi arasındaki yolda damar tıkanıklığı olmuştur. Mesela karısının yüzüne bakıyor fakat onu tanımıyor. Hastalığın çok ileri safhasında hasta aynaya bakıp kendisini tanımaz hale gelir. Bu tür hastalar bir resme bakıp kimseyi tanımamasına rağmen resimdeki yüzlerin mimiklerini aynen taklit eder. Resimdeki insanın kaşları çatıksa hasta da kaşlarını çatar. Bu da mantıksal olarak görmediğini, duygusal olarak gördüğünü ortaya çıkarır. Resimde gördüğü insanı tanımaz ama yüz ifadesindeki duyguları tanır. Mesela eşinin resmini gösterirler, eşinin olduğunu bilmez ama gülen bir resim ise hasta da güler.