Yurttaşın Halleri

(GEÇEN SAYIDAN DEVAM): Geçin efendim biraz da devletin güvenliğini, devletin bekasını düşünün. Yürütme, yasama yargı erkleri tek elde toplanmış, yeni baskıcı kurumlar ihdas ediliyor diye yayın yapıyor münafık basın. Şimdi bu mu basın özgürlüğü. Bakın yanınıza, yörenize rengarenk ne çok gazete var. Televizyonlar haberleri tıpkıbasım gibi olsa da, en azından dizileri ile muhteşem. Bunlar basın özgürlüğü değil mi? Oralarda çalışanlar ecir mi? Esir mi? Ne özgürlüğü isteniyor daha. Hem Başbakan açıkça ima ediyor; gazetecinin hası iktidarın icraatlarını yazan, çizen, ekrana getirendir. O gazetecilere kapım, uçağım her zaman açık. Ee ama gazeteci kardeşim sen misal tutturmuşsun evrensel meslek ilkelerine göre gazetecilik yaparım eleştiri hakkımı kullarım iktidarın yanlışlarını anlatır muhalefet ederim. Ya kardeş bu yoldan dön hemen. Uyanık meslektaşlarının nasıl çark ettiğini bir düşün. Aksi halde inadında devam edersen işsiz kalırsın, fişlenirsin. Devletler karıştığı için hangisi fişler bilemem ama fişlenirsin. Meslektaşların bir kısmı düşmanın olur. Sosyal medyada hedefe koyarlar seni, bunları hiç düşünmüyor musun ya. Ha anladım! Sen inadına gazetecilik diyenlerdensin. Benden günah gitti. Yolun açık olsun.

NEZİH AĞABEY’İN ARDINDAN…

Usta bir gazeteci, TGC’ye kurumsallaşma yolunda önemli katkılar vermiş önceki başkanlarımızdan da biriydi Nezih Demirkent. 13 yıl olmuş aramızdan ayrılalı. Mezarının başındaki anma töreninde ona ne söyleyebilirim diye düşünüyordum. TGC’nin bugünlere ulaşmasında büyük emeği, katkısı olan Başkanlardan biriydi. İlk görüşte kolay ısınamayacağınız ama yakından tanıdıkça da ustalığına, örgütçülüğüne, mesleğe verdiği değere ve işsiz meslektaşlarına kapılarını açan gönül yüceliğine hayran olacağınız bir kişiliği vardı. Hürriyet gibi bir gazetenin en parlak dönemlerinde yöneticiydi. Büyük emekle ekonomi gazetesi Dünya’yı kurdu. Hiçbir zaman bildiğimiz patronlardan olmadı. Gazeteci kaldı hep, çalışanlarla dostluğu sürekli oldu. Başı sıkışan, akıl sormak isteyen ne çok gazeteciye ışık tuttu Nezih Ağabey. Meslektaşlarından darda kalanlara maddi yardım sağlar ve bunu gizlerdi. Nerden mi biliyorum? O yıllarda Cemiyetin genel sekreteriydim. Tanıklıklarım var. Anadolu basını Nezih Demirkent’in üzerine önemle eğildiği sorunlarından biriydi. Yerel basın seminerlerimize katılır yerel gazetecilerin sorunlarına özel ilgi gösterirdi. Onun Dünya gazetesinde kaleme aldığı salı yazılarını özlüyorum. Bugünlerin medyasını görseydi neler yazardı diye geçirdim aklımdan. Bu dibe vurmuş medyayı görüp noktayı koyar mıydı? Yoksa her zamanki babacan haliyle bizlere umut dağıtıp mücadeleye mi çağırırdı. Kanımca tanıdığım Nezih Ağabey ikincisini yapardı.
Beklemediğimiz bir ölümdü, erken ayrıldı aramızdan Nezih Demirkent. Meslektaşlarımız için, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti için yerel basındaki yol arkadaşları için… Tasarladığımız birçok projeyi hayata geçirebilme fırsatımız olmadı.
Ölüm yıl dönümünde şöyle seslenmeye çalışacağım Nezih Demirkent’e “Şuna güvenebilirsin Nezih Ağabey. TGC meslek ilkelerine, bağımsız bağlantısız gazeteciliğe olan inancını hiç yitirmedi. Günümüzde yaşanan ağır baskılara direnmeyi sürdüreceğiz. Basın emekçilerinin haklarını korumaktan geri durmayacağız. Yaygını ile yereli ile tüm basın emekçilerini kucaklamaya devam edeceğiz. Işıklar içinde uyu Sevgili Başkan.” (SON)