SAYI 277

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, atatürkün 74. ölüm yıldönümü ile ilgili görüşlerini aktardı. Belediyenin resmi internet sitesinde ve sosyal medyada yer alan yazısında “Asla bir yas günü değil” dedi ve 10 Kasım ile ilgili düşüncelerini açıkladı.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 74. yıldönümünde, Beşiktaş Meydanı’ndaki resmi törenin ardından Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği programlarla da anıldı. Tören akışı şöyleydi:
“Beşiktaş’ta, Atatürk Cumhuriyet ve Demokrasi Anıtı’nda Çelenk Sunma merasimi gerçekleşti. 10 Kasım 2012 Cumartesi saat: 08:50’de tören alanında kentli toplanmaya başladı. Ardından törenprogramı okundu ve çelenkler sunuldu. 09:05’de ti işaretiyle birlikte 2 dakikalık saygı duruşu ve 09:07’de ise İstiklal Marşı bayrağın göndere çekilmesi ve yarıya indirilmesi gerçekleşti.”
Anıtta yapılan tören esnasında Türk Bayrağı’nın çekilmesi için Atatürk anadolu lisesinden iki öğrenci de hazır bulundu. Meydandaki program sonrası ise saat: 10:00’da Terrakki Vakfı Özel Şişli Terakki Lisesi Müdürlüğü Konferans Salonu’nda anma programı düzenlendi. Törene ve anma etkinliğine kamu kurum kuruluş amirleri kamu personeli, sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, 10 Kasım 2012’de şunları paylaşmıştı:
“Bugün “Atatürk’ü Anma Günü”. Bugün 10 Kasım 2012, yani Atatürk’ü sonsuzluğa yolcu edişimizin 74.yılı. Ama asla bir “yas günü” değil.
Bugün Mustafa Kemal olma günüdür
Bugün Gazi Kemal olma günüdür
Bugün Atatürk olma günüdür.
Mustafa Kemal Atatürk, kendisini ve eylemlerini nasıl anlamamız gerektiğini şöyle ifade eder:
“ İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum… O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”
Bugün 10 Kasım…
Öyleyse hepimiz Mustafa Kemaliz…”
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yılda Beşiktaş Belediyesi özel etkinliklere yer verdi. Özel günde saat 16.00’da Fulya Sanat’ta Atatürk’ü anma programı kapsamında özel bir konser düzenlendi. Etkinlik ücretsiz, halka açık olarak gerçekleşti.

Hamlet

Efsane oyun Hamlet Beşiktaş’ta hayat buluyor. Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkezi’nde yine birbirinden güzel oyunlar yine tiyatroseverleri bekliyor. Afife Jale Sahnesi’nde “Hamlet” adlı oyun tiyatroseverleri ağırlayacak. Oyun, 20 Kasım tarihinde, saat: 20:30 sahnelenecek. Hamlet oyununa, İstanbul Sanat Tiyatrosu ekibi hayat veriyor.

Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkezi’nde birbirinden güzel oyunlar yine tiyatroseverleri bekliyor. Kasım ayında yine ilgi çekici oyunlar sanatseverlerle buluşacak. Afife Jale Sahnesi’nde “Hamlet” adlı oyun tiyatroseverleri ağırlayacak. 20 Kasım 2012 Saat: 20:30 sahnelenecek olan Hamlet adlı oyunla ilgili bazı detayları İstanbul Sanat Tiyatrosu şöyle aktarıyor:
“Yaptığı Shakepeare uyarlamaları ile seyircisinin algısını zorlayan, gerek gişe izleyicisi gerekse yurt dışı festivallerinde büyük sansasyonlar yaratan Lady Macbeth’in yönetmeni Binnaz Ekren’den. Yine İddialı bir başyapıt… İktidar – memleket, ana – oğul, karı koca, aşk – nefret ilişkilerine, bambaşka bir izdüşüm üzerinden açılan bir kapı bu. Hayal gücünüzün ötesinde çirkinliği gündelikleştiren bir görsel şov ya da canlı bir resim sergisi de diyebilrsiniz. İzlediğiniz tüm Hamlet lere inat. Ortayakoyucuların görüp de vurgulamaktan çekindiklerini cesurca seyircisi ile paylaşıyor.”
Hamlet, bir İstanbul Sanat Tiyatrosu prodüksiyonu olarak biliniyor. İstanbul Sanat Tiyatrosu Genel Yönetmeni Binnaz Ekren, oyun hakkındaki bazı detaylar ise şöyle aktarmıştı:
“Hamlet, ilk oynandığı günden (1601) bu yana Shakespeare’in en sevilen ve en iyi tanınan oyunlarından biri olmuştur. Öyle ki, daha yazılışından iki yıl geçmeden bir korsan basımı piyasaya sürülmüş ve bu basım sonraki yıllarda Shakespeare araştırmacılarının başına dert açmış.
Shakespeare’in Hamlet’in konusunu, 1590’dan önce yazılmış bir oyundan aldığı sanılıyor. Shakespeare araştırmacıları bu oyuna “ilk hamlet” adıyla değinirler.
Hamlet son derece uzun (oyunun kesintisiz oynanması altı saatlik bir süreyi gerektirir), oldukça ağır, dili çapraşık, “havası ” sürekli değişen, incelikli bir oyun. Oyundaki kişilerden bir bölümü, özellikle Kral Claudius, polonius, Mezarcılar ve Osrick kendilerine özgü bir üslupla konuşurlar.
Oyun, çok yönlü bir eğlence türü olarak tiyatronun iyi bir örneği. Bu anlamda hem çok doyurucu hemde oynanması özel beceriler, hünerler ve hazırlık gerektiren bir oyun sayılır: Bir hayalet, “oyun içinde oyun” delilik sahneleri, bir düello ve ölümler, Hamlet’i ayrıcalıklı kılan öğeler arasında.
Shakespeare bu oyunda da tragedya ile komedyayı bir arada kullanmıştır. Zaman zaman iç içe, yürütür. Ölüm bile hem bir acı hem de eğlence kaynağıdır. Yaşamın ve ölümün, varlığın ve yokluğun anlamı ve değeri sürekli olarak değişen bakış açılarıyla birlikte değişir. Her bir kavram, her bir değer toplumsal ve evrensel ölçütlere göre başka görünümler kazanır.
Prens Hamlet’in yüzyıllar boyu tiyatro seyircisi için çekiciliğini korumuş olması, belkide onun tutarlı, kolayca bir kalıba sokulabilecek bir kişi olmayışında yatar. Hamlet’in kişiliğini yeterince yansıtabilmek için onu, üç ya da dört aktörün birden oynaması gerektiğini söyleyenler olmuştur. Hamlet’in kendine sorduğu sorular arasında belki de her seyirci kendi sorularını tanımış, bulmuşçıkarmış, cevaplarını bulamasa bile, ayn?? soruların başka nasıl sorulabileceğini, soru sorma, düşünme sanatını görmüştür.
Hamlet’in nasıl bir insan olduğu üzerinde çok konuşulmuş, çok yazılmış olmasına rağmen kişiliği yinede avuçlarda kayar gider. “Sana düşündüklerini kağıda döküp kendini bağlama,” der gibidir Hamlet. Yine de, değişik bir iki yönü dile gelebilir belki.
Oyun içinde, davranış ve tepkileri (hem kendine, hem başkalarına karşı) çoğu kez ters ve beklenmedik tepkiler. Özellikle sahnede tek başına yaptığı konuşmalarda duyarlı noktalarının hangileri olduğu ortaya çıkar. Ne var ki, kullandığı üslup gibi, kişiliğide sürekli bir başkalık gösterir. Hamlet’in bu yanı onun için hem bir sorun hem de bir kolaylık: Bir yandan kişiliğini bulamamanın, bilememenin acısıyla kıvranırken, öte yandan esnekliği sayesinde herkese uyabilir, her kılığa girebilir.
Hem acı çeken, hem çektiren ve bunu bildiği halde önüne geçemeyen insanoğlu Hamlet.
Hamlet yanlızca, var olmanın mı yoksa olmamanın mı daha iyi olduğunu değil, var olup olmadığını ve var olmakla olmamanın bir anlam taşıyıp taşımadığını soran kişi. Hamlet, sorularını cevapsız bırakan bir evren karşısında düşünen, düşünmek zorunda olan kişi. Hamlet, yalan dolanla, dolap düzenle, küçük hesaplarla dolu bu dünya ile; beklenmedik kılıklarda anlaşılmaz buyruklar gönderen öteki dünya arasında gidip gelen kişi; insanı aynı anda hem yarı tanrı hemde bir toz parçası gibi görmenin acısıyla bunalan kişi. Oyun içinde ustaca oyun yönetecek ve sergileyecek; soytarıyla soytarı, saraylıyla saraylı, en akıllı kadar akıllı, kusursuz bir deli olabilecek kadar oyunculukla yoğrulmuş, ama bir oyuncunun nasıl olup da kılık, kimlik ve varlık değiştirdiğini kendi kendine soran kişi Hamlet. İnsanın insanlığını bilişinden bu yana belki hep var olmuş; her Hamlet oyununda bir başka Hamlet olarak var olan ve gerçekte var olmayan bir kişi, bir oyuncu, bir “gölge” Hamlet, her efsane gibi, sınırlarından taşmış, kaynağı silmiş bir simge.”

Yepyeni konserler sanatseverleri bekliyor. Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat 2012-2013 sezonunda bu kez Kerem Görsev Trio konseri konseri sanatseverler ile buluştu. 10 Kasım’da Aydın Karlıbel’in piyonistliğinde Atatürk’ü Anma Özel Konseri göz doldurdu. Ülkemizin önde gelen jazz piyanistlerinden biri olarak bilinen Kerem Görsev, Kontrbasta Kağan Yıldız ve Davulda Ferit Odman`dan oluşan triosuyla sahne almıştı.

Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat 2012-2013 sezonunu açtı. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi yine Beşiktaş’ta sanatseverleri ağırlayacak. Dünya kalitesinde tasarlanan Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat, 2012-2013 sezonunu Anjelika Akbar konseriyle açmıştı. Kasım ayının ikinci yarısında sanatseverler Kerem Görsev konserini takipe tme olanağı buldu. 10 Kasım Atatürk’ü Anma Etkinliği kapsamında Caner Akın, Gülbin K. Günay, Sevim Zerenaoğlu solistliğinde Aydın Karlıbel’in piyanosuyla özel anma programı konseri gerçekleşti. Atatürk’ü Anma Programı Konseri 10 Kasım günü saat: 16:00’da Fulya Sanat’ta ziyaretçilerini ağırladı.
Aydın Karlıbel ile ilgili bazı detaylar ise şöyle sıralanıyor:
“Öğrenimi ve Akademik Yaşamı; 1957 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Piyano çalmaya dört yaşında başladı. Dokuz yaşında Cemal Reşit Rey’in öğrencisi oldu. İlk dinletisini on yaşında iken Chopin valslerini çalarak verdi. Saint Michel Lisesi (Prix d’Excellences, Prix de Sciences), Robert Kolej (1976) ve Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci iken Cemal Reşid Rey ile çok yönlü çalışmalarını sürdürdü.
Yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi’nde Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü ile Eğitim Fakültesi’nde tamamladı. 1986’da Londra’daki The Associated Board of the Royal Schools of Music tarafından verilen L.R.S.M diplomasını, 1990-1993 arasında Wiener Meisterkurse Programı çerçevesinde piyanist Alexander Jenner ve James Tocco ile Viyana Schubert Üçlüsü’nün (Wiener Schubert Trio) diplomalarını aldı. 1993 yılında Siena’da Chigiana Müzik Akademisi’nin kurslarına katıldı.
Yüksek Lisans çalışmasını İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde (MİAM) Prof. Ayşegül Sarıca ile tamamladı. Bir süre Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak yer aldı. Mart 2009’da İ.T.Ü MIAM da calışmalarını tamamlayarak Doktor ünvanını aldı.
1986’dan itibaren İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde besteci ve müzik yönetmeni olarak çalışmalarını sürdürüyor. Diğer Müzik çalışmaları ise şöyle sıralanabilir: Orkestra şefi olarak, Aydın Gün’ün daveti üzerine Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda Benjamin Britten’ın ”Bir Opera Yapalım” temsilleri ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi için Giovanni Paisiello’nun “Sevil Berberi” operasının Türkiye prömiyerini yönetti. Leyla Gencer’in İstanbul Atatürk Kültür Merkezi seminerlerinde ve Semiha Berksoy’un jübilesinde yer aldı Suna Korad’a TRT programında eşlik etti.Türk Müzik tarihinde ilk kez gerçekleşen “12 Piyanist Elele Konseri”’nde yer aldı. Franz Liszt’in “Totentanz”’ının İstanbul prömiyeri ile birçok opera parafrazının Türkiye prömiyerini gerçekleştirdi. Yıldız Teknik Üniversitesi’ne bağlı Vedat Kosal Müzik Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKOM)’nin açılış resitalini verdi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin bircok etkinliğinde yer aldı. Türkiye’nin başlıca orkestralarına solist ve besteci olarak katıldı; eğitsel televizyon programlarında yer aldı; yurt içi ve dışında turnelere çıktı; dünyaca ünlü yerli ve yabancı sanatçılarla sahne paylaştı.
Ödülleri, Karlıbel, çeşitli yıllarda İstanbul Belediye Konservatuarı, Nejat Eczacıbaşı Yarışması ve TRT tarafından verilen Kompozisyon ödüllerini aldı.
Cambridge Biographical Center tarafından “20. Yüzyılın 2000 Önde Gelen Müzisyeni” ile Türk Lions Derneği tarafından Fahrettin Kerim Gökay Hizmet Gönüllüleri ödüllerine layık görüldü.”

Öte yandan 8 Kasım’da ise Kerem Görsev’in trio konseri vardı. Etkinlikle ilgili bazı detaylar konser öncesinde sanatseverler için şöyle aktarılmıştı:
“Ülkemizin önde gelen jazz piyanistlerinden Kerem Görsev, Kontrbasta Kağan Yıldız ve Davulda Ferit Odman`dan oluşan triosuyla sahne alıyor. 1995 senesinden günümüze kadar 14 albüm kayıdı yapan sanatçı, trio için düzenlediği bestelerinden, flarmoni orkestrası aranjmanlarına kadar akustik jazz müziğinin farklı formatlarını dinleyenleri ile paylaştı. New York, St Petersburg, Londra ve İstanbul`da yaptığı kayıtlar, ülkemizde jazz müziğinin geniş bir dinleyici topluluğuna ulaşmasını mümkün kıldı. Son albümü Therapy`i Philarmonia London ile Efsanevi Abby Road Stüdyolarında kaydeden sanatçıya Kağan Yıldız ve Ferit Odman ile beraber, iki grammy ödüllü sanatçı, saksofon`da Ernie Watts ve orkestra şefi Alan Broadbent eşlik etti. Yurt dışında Pescera, Vilnius , Umbria Jazz ve Marciac Jazz gibi prestijli sahnelerde performans veren Kerem Görsev, ülkemizde de yoğun bir konser programı dahilinde çalışmalarını sürdürmekte. Geçtiğimiz dönem ünlü müzik televizyonu Mezzo Tv kayıtları için bir performans veren Kerem Görsev Trio uluslararası eleştirmenler tarafından büyük beğeni kazandı ve Mezzo Tv çekimlerinin hızlı bir yansıması sonucu Avrupa’da önemli sahnelerde performans gösterdi. Ağırlıklı olarak Kerem Görsev bestelerinden oluşan bir repertuarla sahne alacak olan Kerem Görsev Trio, artık her konserde bir standart haline gelen dinamik performansı ve yüksek enerjisi ile müzik severlere jazz dolu bir gece yaşatacak.”

Kerem Görsev ile ilgili bazı detaylar ise şöyle sıralanıyor:
“28 Haziran 1961’de İstanbul’da doğdu. 1967 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı’na girip Rana Erksan’dan piyano dersleri aldı. 1972 yılında İstanbul Devlet Konservatuarı açılınca bu okulda Gönül Gökdoğan’la keman, Prof. Özer Sezgin’le viola çalıştı.
1981 yılında askerlik görevini yaparken tanıştığı arkadaşı gitar sanatçısı Ercüment Ateş ile Ankara’da Kızılay Orduevi’nde dans ve yemek müziği çalan bir grupta ilk caz denemelerine başladı. Daha sonra yurt dışından gelen pek çok müzisyenlerle çalma imkanına kavuştu. Ed Howard, Rubin Kanyata, Doris Troy, Steve Hall, Vinnie Night, Kenny More, LaVerne Butler, bu sanatçılardan bazılarıdır. İlk beste denemelerine 1990 yıllarında başlayan Görsev, 1994 yılında ilk albümü olan “Hands and Lips” in kayıtlarını bitirdi. Kerem Görsev’in hayatında yeni bir sayfa sanatçı Eric Revis ile tanışınca açıldı. 1996 yılında ikinci albümü “I Love May”, 1997 yılında üçüncü albümü “For Murat’” an sonra dördüncü albümü “Relaxing” 1998 yılında tamamladı.. Bu yıllarda Kerem Görsev, Eric Revis ve Can Kozlu’dan oluşan üçlü konserler ve festivallerle geniş kitlelere ulaşmaya başladı. Bu dönem içerisinde çalıştığı sanatçılar; Allan Harris, La Verne Butler, Harvey Tompson, Clifford Jarvis, Bob Demeo, Eric Revis, Can Kozlu, Ateş Tezer ve Volkan Hürsever oldu. Kerem Görsev-Allan Harris ortak çalışması “Laid-Back” 1950 ve 1960’ların Broadway film müzikleri ve Amerika’nın caz standartlarından oluşan beşinci albümü olarak 1999’da bitirdi. 1998 yılında kendi adını taşıyan caz kulübünü açan Görsev 2001 yılına kadar burada Steve Kirby, Keith Hall, Alvester Garnett, Russel Gunn, Anna Lisa, Ron Affif, Claudia Acuna gibi sanatçılarla birlikte çaldı. Wynton Marsalis,Joshua Redman, Kenny Garret, Pat Metheny, Ralph Moore gibi bir çok değerli müzisyenle bir çok defa jam sessionlarda çalan Kerem Görsev, Eskişehir Festivali’deki iki konserde Elvin Jones Jazz Machine grubunda çaldı.
1999 yılında St. Petersburg’a giden sanatçı St. Petersburg Philarmonic Orchestra ile kendi bestelerinden oluşan “November in St. Petersburg” albümünün kayıtlarını yaptı. Orkestrayı Erol Erdinç yönetti, orkastra düzenlemelerini Kamil Özler yaptı. Bu albüm 2000 yılında çıktı. Bu albümün ilk konseri 7. İstanbul Caz Festivali’nde St. Petersburg Philarmony Orchestra ile birlikte gerçekleşti. Daha sonra bir çok konserde farklı orkestralarla sergilenen eserin konserleri devam etmektedir.
Kerem Görsev 2001 yılının sonbaharında çıkan yedinci albümü “Warm Autumn”un kayıtları New York’da yaptı. Müzikal danışmanlığını Eric Revis’in yaptığı albümde Russell Gunn, JD Allen, Jason Jackson, Eric Revis, Alvester Garnett, Kahlil Kewane Bell çaldılar. Haziran 2002’de Kerem Görsev, sekizinci albümü olan “Existence”ı tamamladı. Bu albümde Reyent Bölükbaşı çellosuyla, Volkan Hürsever kontrabasta ve Ateş Tezer davulda yer aldılar. 9. İstanbul Caz Festivali’nde ki “Existence “ konseri gerçekleşti. Kerem Görsev’in kendi bestelerinden oluşan bu albümün teması klasik müzik ile caz müziklerinin buluşması oldu. Kerem Görsev, “Meeting Point”i 18 Kasım 2003’te New York’da kaydetti. Albümdeki dokuz beste de sanatçıya ait. Albümde Eric Revis kontrabas, Alvester Garnett davul, Russell Gunn trompet, Marcus Strickland tenor ve soprano saksafon ve Kerem Görsev piyano çaldı. Bu albüm Mart 2004 müzikseverlerle buluştu. Konser çalışmalarına devam etmekte olan Kerem Görsev, 2004-2005 yılında aralarında Trabzon, Antalya, Malatya, Isparta, Bodrum , Çeşme ve İzmir olan bir çok şehirde yurtdışında da Bakü, Kopenhag, Muenster, Coesfeld, Stuttgart , İslamabad olmak üzere bir olmak üzere bir çok festival, üniversite konserleri ve organizasyonlarda yer aldı. Kerem Görsev Trio , 11 Kasım 2005’de Litvanyta’da Uluslarası Vilnius Jazz Festivali’nin açılış konserini verdi.
Projelerinden biri olan “Orange Juice”’ adlı albümünün kayıtları Mayıs 2005’de MİAM stüdyolarında gerçekleşti. Bu albümde Kerem Görsev’le birlikte Volkan Hürsever kontrabas, Cengiz Baysal davulda yer aldılar. Albüm Ekim ayında dinleyicileriyle buluştu.”

SPOR HABERLERİ

Siyah Beyazlı Kulübün Başkanı Fikret Orman geçtiğimiz haftalarda yapmış olduğu açıklamalarla gündeme oturmuştu. Hesap soracağız diyen Başkan Fikret Orman, eski Başkan Demirören ile ilgili önemli detaylara değindi ve Beşiktaş Kulübü’ne her kim zarar verdiyse gerekenin yapılacağını camiaya duyurdu. Orman, statta yapılan tezahüratları yersiz bulduğunu belirterek sadece Demirören’den değil, bilet alıp senet veren ancak ödemeyen kapalının en uç noktasında yeri olup da en iyi yerden maç seyretmek için hak sahiplerine rahatsız eden hatta hırpalayan kişilerden de hesap soracaklarını söyledi. Fikret Orman, bazı taraftar grupları ve amigoların da hesap vermesi gerektiğini belirtti. Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman bu konuyla ilgili aynen şunları söylemişti:
“Biz geçmiş 8 seneyi inceliyoruz. Bu süredeki tüm işlemleri tek tek inceledik. Benim tahminimden de çok uzun sürdü. Daha sonra hemen bu raporu hukukçulara ilettik. 4 ayrı uzman hukukçu bu konuyu inceliyor. . Sonucu okuduktan sonra değerlendireceğim. Ben ilk günden beri aynı şeyi söylüyorum. Beşiktaş’a kim zarar verdiyse karşılığını görecektir. Taraftarımız merak etmesin, hesap soracağım. Ancak sadece Yıldırım Demirören’e değil, geçmiş dönemdeki yöneticilere de soracağım. Ayrıca taraftarlarla ilgili de sıkıntı var. Geçmiş dönemde taraftar liderleri yani amigolar tarafından biletler alınmış. Onlara karşılık senetler verilmiş. Senetler ödenmemiş, 3 sene daha böyle devam etmiş. Onlardan da soracağım. Stadyumda Beşiktaş taraftarlarını dövmeye kalkanlar var. Oranın huzurunu bozanlar var. Onlardan da hesap soracağız. Beşiktaş’a zarar verenin yanına kar kalmayacak. Ben cesur adamım, kimseye diyet borcum da yok. Beşiktaş’ın çıkarları için her şeyi yaparım.”
Fikret Orman yaptığı açıklamalar arasında, Beşiktaş’ın UEFA’ya gitmesini istediği ve bununla ilgili olarak sorunlara gidermeye çalıştıklarının altını çizdi. Orman, yaptığı konuşmasında stat projesi ile ilgili Başbakan’dan destek aldıklarını, yeni sezonda da stat aradıklarını dile getirdi. Yeni stadın yapımına başlanmasıyla ilgili ise net bir tarih vermedi. Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu kulüp Beşiktaşlılar’ın. Kimse yapılanları göz ardı etmesin. Gerçek Beşiktaşlılar beni iyi anlıyor. İyi yoldayız, bu yolda devam edersek Türkiye ‘de spor nasıl yapılır herkes görecek.”