AKTÜEL: KILIÇDAROĞLU PARTİ TOPLANTISINDA KONUŞTU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, adalet yara almasın diye konuya hep özenle yaklaştıklarını belirterek, ”Ama kendilerini siyasi otoritenin emrine veren yargıçları da deşifre etmek bizim boynumuzun borcudur” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a geçmiş olsun dileğinde bulunarak, ”Umarım kısa sürede sağlığına kavuşur ve görevinin başına döner” dedi. AİHM’in Türk yargıcı Işıl Karakaş’ın hukuk ihlallerine ilişkin bir konuşmasının medyada da yer aldığını belirten Kılıçdaroğlu, Karakaş’ın, ”Hukuk
ihlalleri konusunda Türkiye ile Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında uçurumlar var” dediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ”Eğer bunu anamuhalefet partisi lideri olarak ben söylesem, AKP’nin bütün kadrosu ve yalaka medya ‘bunu nasıl söylersin’
derdi’ diye konuştu. Bu durumun, son 9 yılda ”AKP’nin ileri demokrasisinin” getirdiği nokta olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, hukukta ciddi zemin kayması olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
”Hukukun olmadığı yerde tuz kokar. Türkiye’de tuzun koktuğu bir süreci yaşıyoruz. Bakın yargıcımız, geçen yıl 6 bin 600 olan başvuru sayısının son bir yılda 9 bine çıktığını söylüyor. İnsaf. Bizden sonra gelen Fransa 200. Bu nasıl
oluyor? Üstelik daha Silivri toplama kampının dosyaları AİHM’e gitmedi. 9 bin olacak belki 19 bin 20 bin olacak. Hangi çağda yaşıyoruz. Hukukun bu noktaya gelmesinin temel nedeni siyasallaştırılmasıdır. Hukuk siyasi iktidarın ellerine verildi. Birileri kapalı kapılar ardında karar alıyor, yargıç onun altına imza atıyor. Bu süreç tuzun koktuğu süreçtir. Önce kişiyi
belirliyorlar. İktidara karşı yazı mı yazdı, haber mi yaptı, bir toplantıya mı katıldı? Ya terör örgütü üyesi ya da terör örgütüne yardım yataklık yapmak… Savcıyı da buluyor. Doğru içeriye. Avukat ileri giderse o da içeriye… Daha
bunlar AİHM’e gelmeyen konular. Bunlar geldiğinden Türkiye’deki hukuk ayıbını bütün dünya öğrenecek.
Eskiden biz batıya gittiğimizde ‘CHP statükocu partidir, AKP değişim dönüşümden yanadır’ diyorlardı. Geçen hafta Brüksel’deydim. Daha biz konuyu açmadan Türkiye’de hukuk ve demokrasi zaafını onlar anlatıyor. Artık bütün dünya
bunu biliyor. Bütün dünya biliyorsa, kulakları sağır olan iktidar yandaşları ve onların yalakalarının da bunu bilmesi lazım.”
-”Onları deşifre edeceğiz”-
Bir mahkemenin aldığı iki ayrı dinleme kararını örnek gösteren
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:”Terör örgütü üyesi diye alıyorlar içeriye. Tutuklanmadan önceki karara
bakın. ‘Yapılan soruşturmada suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe oluştuğu, ancak başka suretle delil elde etme imkanı bulunmadığı anlaşıldığından telefonların dinlenmesine karar verilmiştir.’ Güzel… Atıyorsunuz içeriye. ‘Ben ne yaptım? Örgüt üyesi değilim’ diyor. İtirazdan bir süre sonra serbest bırakılıyor. Aynı kişi hakkında mahkeme bu kez, ‘Başka türlü delil elde etme imkanı bulunmadığı anlaşıldığından telefonların dinlenmesine devam edilmesi’ kararı veriyor. Bu, ‘Ben zorla nasıl bir suç bulabilirim? Yargıçları nasıl ikna edebilirim?’ anlamı
taşıyor. Bunun arayışında olan bir hukuk olabilir mi?
Yargı, adalet yara almasın diye hep özenle yaklaştık. Ama kendilerini siyasi otoritenin emrine veren yargıçları da deşifre etmek bizim boynumuzun borcudur. Onları deşifre edeceğiz. Uzun tutukluluk süresinden herkes şikayetçi. Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Bakanlar şikayetçi. Barolar Birliği Başkanı en
nihayet lütfetti konuştu o da şikayetçi. Herkes şikayetçiyse neden çözülmüyor.
Çünkü bir kişiyi ikna edemiyorlar. Recep Bey’i. Onun için hukuk yok. Onun ağzından çıkan hukuk oluyor. Yargıçlar ona göre karar veriyor. TBMM Başkanı’nı göreve davet ediyoruz. Ya görevini yap, şikayet ettiğin konuda girişimde bulun ya da o koltuğu bırak. Parlamentonun itibarını zedeliyorsun. Uzun tutukluk süresiyle ilgili konuştuk, komisyon kuruldu. Başkanı
da sendin. Bunu medyaya açtık. İnsan verdiği sözün arkasında durmaz mı? Bizim kitabımızda söz namustur.”