Seçim havası!..

Tam anlamıyla seçim atmosferine girdik. Çarşı’nın içi şarkıdan türküden geçilmiyor. Birbiri ardına seçim irtibat büroları açılıyor. Önce Ak parti açtı, ardından CHP… Eve gidiyorum, baktım Kadir Topbaş ve adaylar Çarşı’nın içinde…Epey bir konuştuk, ama gördüm ki çevremizi saran insanlar sorunlarını anlatacaklarına daha çok fotoğraf çektirmek için uğraş veriyor. Tam karşıda da bir fotoğrafçı genç, “Tamam sizi alalım başka bir arkadaş gelsin” diyor… Belediye elamanı belli ki… Sanki askerlik hatırası!… Topbaş, şarkıcı değil, artist değil nedendir böylesine bir durum anlamadım. Vatandaşta meraklı… Halbuki, bulmuşsun Belediye Başkanını sorunlarını anlatsana… Fırsat bu fırsat, dök içini… Rahatla!..
***
Üç-beş gün öncede CHP bir açılış yaptı. Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin başta olmak üzere adayların çoğu Çarşı’daydı…Biz bir kenarda Çarşı’nın çocuklarıyla sohbete dalmışız, bir de baktım, kurdele kesiliyor. Sonra sırasıyla konuşmalar…
Tekin, eski program arkadaşım… Siyaseten değil, Radyo’dan tabii… Beni görünce “Özledik!… Ayarlayalım da bir gün geleyim, canlı yayına” dedi. Ardından “İl başkanı’da katılır” diye ekledi. Yol boyunca hem yürüdük hem de konuşuyoruz… Öpenler, sarılanlar…Yine fotoğraf çektirmek isteyenler…
***
Düşündüm de… Uzun süre olmuş siyasilerin toplantılarına gitmeyeli, eskiden oy istemeye gelenler sıkıştırılır, hesap sorulur, vaatler sorgulanırdı… Şimdi, daha bir rahat, daha bir eğlence havasında durum… Demek değişmiş ortam… Veya bana rastladı böylesi… Çarşı’nın hoşgörüsü olsa diyelim!… Bahar da geldi… Umarım güzel hava devam eder ve sandığa da yansır bu güzellikler…

……………..

“Saf olmayın!.. Dolandırılmayın”

Bu tür yazılarda direk uyarıyla başlamak lazım…Biz ner türlü tedbirimizi alıyoruz ama sizi dolandırmak isteyenlere siz de göz kulak açtırmayın!…
Dolandırıcılığın çeşitleri çok… Sanki daha da arttı…
Önce bizden bir örnek…
Beşiktaş Gazetesi’nin adını kullanan Başına sonuna bir laf ekleyerek “Beşiktaş Gazetesi’nden” geliyoruz deyip, reklam toplayanlar vardı, daha da arttı. Özellikle iki sayfalık bir reklam bülteni bu işi iyice abarttı. Gördüm ki, siyasi partilere bile gidiyorlar. Yüksek tiraj palavrası ile parasız ve izinsiz dağıtıyorlar!…
Bunlara kanıp ta, ilan verenler için diyeceğim şudur; Sokağa atacak paranız varsa, kör alıcı her zaman bulunur, size de yakışır!.. Ama saf olmayın!…
Çünkü; bir tek Beşiktaş Gazetesi var… O da biziz!…
***
“Saf olmayın” dedim çünkü,önemli… Bir örnekte genel anlamda…
Geçen hafta, telefonum çaldı!… Konuşmadan çok telsiz sesleri…
-İsmail Baştuğ musun!…
-Evet!… Sen kimsin…
-Terörle şube’den arıyoruz…Ankara….Mamak…
-Eee…
-Kimlik ve kredi kartınızı kaybettiniz mi?..
-Olabilir, herkes bir ara kaybetmiştir…
-Yanımızda terörden aldığınız bir kişi var… Üzerinden sizin kimliğiniz çıktı…
-Hoppala… Ne yapmalıyız?
-Hangi bankayı kullanıyorsunuz, numaraları nedir?
İlk hata!…Cevabı yapıştırdım tabi…Kaçar mı?
-Bu işler telefonda olmaz…Yüz yüze konuşalım…
İş ciddiye biniyor, karşıdaki sözde polis! Sertleşiyor…
-Gel o zaman … Ankara, Mamak…Terörle Şube…
Arkadan telsiz sesleri dahada yükseliyor…
-Bulurum ben seni merak etme…
Nasıl bulacaksın?..(Daha da sert!…)
-Gazeteci bulur… Eski polis muhabiriyim…
Ve konuşma orada bitiyor… Şak kapattı…Çünkü…
Hemen, dolandırıcılık masasını aradım…
Kibar bir polis: “Aradığınız için teşekkür ederiz. Arayan numarayı alalım… Saf vatandaşlarımızı kandırıyorlar maalesef…Gereğini yapıyoruz hemen…”
Ertesi gün haber aldım, iki kişi alınmış…
Bizim uyanıklar olmalı!…

……………………………..

Bu acıya yürek dayanır mı!?

Son günlerde içimi yakan, yüreğimi cız eden iki olay oldu… Yazmazsam kendimle çelişkiye düşerim.
Zaman zaman bir haber alırsınız veya şahit olduğunuz olaylar olur ve “Allah kahretsin!..”dersiniz ya… İşte öyle bir şey…
Tezkeresine 20-25 gün kalmış bir ermeni vatandaşımızın arkadaşı tarafından kaza veya değil vurulmuş olması ve ailesinin acı feryatı beni derinden yaraladı.
O kadar!…
Bu konuya derinden girmek istemiyorum… Ama gelişen benzeri olaylar ve peşi sıra yaşananlar benim bile kafamı karıştırıyor artık inanın…
***
İkinci olay; genç bir kızı ezerek öldüren kişinin serbest kalması, acılı annenin ceza alması… Ezen, gerçi kaçmış, Amerika’da imiş… Ama adalet arayan acılı anne, hem insanlık onurunu ayaklar altına alan muameleye maruz kalmış, yetmemiş, üst düzey görevliye hakaret etti gerekçesiyle cezalandırılınca bir kez daha yıkılmış.
Haberler böyle…
Ne diyeyim;
“Allah kimseye bu tür acılar vermesin!… Allah herkese şefkat ve vicdan ihsan eylesin!…”
***
Şehir nasıl harmanlanır?
Çok sayıda destek var… Hatta devam diyende ama, methiyeleri bir kenara bırakıp eleştirilere yanıt aramayı uygun bulurum gelişim acısından…
Mesela; birkaç sayıdır manşet yaptık, birkaç sayıdır da köşemde değindim diye, sormuşlar;
“Yüksek binalara ve plazalara karşı mısın?”diye…
Yani şehircilik anlayışımı sorguluyorlar.
Cevap veriyorum:
Ama oldum olası, Tarihi doku beni cezbeder… Modern binalar ise yaşam alanı olarak tercihimdir.
Ama böyle iç içe değil işte… Çarpık şehirleşme beni bitiriyor, boğuyor… Bir tarafta plazalar, hemen onun yanında 50’şer yıllık cüce kalmış apartmanlar… Araçlar üst üste, iş yeri olmuş evler ve konutlar… Düzen yok… Keşmekeş…
Ben buna karşıyım… Siz değil misiniz?
İstanbul’un tarihine dokunmayıp, başka bir İstanbul yaratsaydık kötü mü olurdu?
Örneğin Paris yapmış… Eski ve yeni!…
Bir tarafta tarih… Bir tarafta son dönem mimari denemeleri…
Biz ise, rant peşinde koşmaktan, gözümüz karardığından koca bir şehri harmanlamış ve yok etmişiz… Hala da aynı kafadayız…
Yapmak kolay halbuki… Nereden başlasak kardır… Ama bunun için, yaşadığı, soluk aldığı şehri sevmeli insan, biraz zevk olmalı sonra… Ayrıca dik duruş gerekli… Mücadele etmeli, geleceğini karartmamalı…
İş bizi yönetenlerde…
Onun için benim fikrim önemli değil!…
Adres yanlış yani!… Sordunuz yanıtladım… Umarım tatmin olmuşsunuzdur.