Hepimiz suçluyuz!…

Hepimiz suçluyuz!…
Akatlar’da yaşanan olay tam bir vahşet!… Neyse ki kötü bitmedi!… Bu yazı vesilesi ile Bedri Baykam’a geçmiş olsun diyorum.
Olay sonrası en az saldırı kadar,yardım edilmemesi konuşuldu.
Bu konu ile ilgili bir düşüncemi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bedri Baykam’ı insanların aracına almamaları büyük ayıp!… İnsanlık dışı bir davranış… Tamam bende kabul ediyorum. Ama böyle bir durumda ve bu ortamda kaç kişi istenilen davranışı sergiler. İnsanları ayıplayın ama, kendinize de bir sorun…
Öyle ucuz kahramanlık yapmak yok.
Olaya birde tersten bakalım. Ortada bir olay var. Bağırış çağırış, kan revan içinde insanlar… Ne olduğu belli değil!… Doğrusu gereğini yapmak ama kaç kişi çıkar.. Keşke kimse korkmasa, çekinmese, ürkmese ve de herkes koşsa….
***
Bir taksici anlatmıştı aylar önce…Yaralı kanlar içinde birini bulmuş yolda gece yarısı… Almış aracına, hastaneye götürmüş… “Helal olsun” dedim, “Ne helali abi, adam aylarca komada kaldı, konuşamadı, Kendimi kurtarmak için anamdan emdiğim süt burnumdan geldi” dedi…. Anlayacağınız, hastaneye girmiş çıkamamış adam… İlk ifadeler, her türlü kontrol, karakollar, gittiği her ortamda bilindik tavırlar, hatta daha beteri… Sonra davalar falan filan… Uzatmayayım… Uğraşıyormuş işte yardımsever vatandaş… Umarım, sonuç iyi olmuştur..
***
Televizyonlarda bakıyorum da aracını kilitleyen kimse rambo bıçaklı saldırgandan daha çok konuşuluyor. Dava açılacakmış kendisine, 1 yıl ile 3 yıl cezası varmış.. Yatkında boy boy resmini çekip “İşte o kişi” diye afişe ederlerse şaşmayın!…Popüler kültürün sonucu bu olsa gerek… Ne kolay değil mi işin içinden sıyrılmak…
Doğru dürüst bir sistemde olsa, etkinliği yapan tüm sorumluluğu alırdı. En azından oraya bir tam teşekküllü ambulans ve güvenlik koyardı. Canımızı malımızı koruyacak bir tek Allah’ın kulu yok… Yani; hiçbir şey yapılmamış, Adam elini kolunu sallayıp içeri girmiş, Baykam’ı takip etmiş, bıçaklamış ve kaçmış… Biz ise tüm bu çarpıklıkların ve tabii bıçaklayan adamdan ziyade, “İnsanlık ölmüş” kısfesi adı altında, mangal yürekli vatandaşlar arıyoruz.
Güvensiz ve sevgisiz bir toplum olduk diyorum yıllardır yazılarımda… Baykam’ın olayı işte size en güzel örnek…
Nereden bakarsanız bakın!… Rezil bir durum!…

………………………………………………………..
Muhteşem bir program
Televizyonlardaki programlardan gına geldi. Hangi kanalı açsam avaz avaz bir takım insanlar bağırıp duruyor. Bir şey öğrenmek mümkün değil, tek yaptıkları benim dediğim doğru… Geçen Pazar saat 17.30 gibi yine bir bakayım dedim yine de… İyi ki bakmışım… NTV’de şahane bir program…”Gerçek orada bir yerde” ismi… Şerif Mardin, Murat Belge ve Gündüz Vassaf ile muhteşem bir gün geçirdim. “İnsanlık ve otoriteye uyum…Din ve idoloji…Tabakalar, guruplar ve sınıflar arazsı mesele… Siyaset ve vicdan… Özetle doğru nedir? Normalleşmemin açılımı” konuları üzerine 2 saat sessiz sakin ve akıl dolu bir konuşma… İnanın içim açıldı, birçok şey öğrendim. Tavsiyem bizim Kültür Merkezlerinde de bu tür programların yer alması… Beşiktaşlıda çok ilgi gösterir inanın… En başta da ben giderim.
……………………………………………………………………….

Ah seçim sen nelere kadirsin!…
Yerel seçim veya genel seçim öncesinde ortaya çıkarlar… Kim ne kadar oy alacak bir tahmin yaparlar… Rakamlar havalarda uçuşur… Seçim yokken neredeler bilmiyorum, halbuki ülkenin birçok meselesi var. Bu konularda da sık sık araştırma yapıp, vatandaşlarla paylaşsalar ya… Bizde bilgi sahibi olsak.
Aynı siyasi partiler gibi bunlar da, seçim öncesi bir hummalı çalışma, daha sonra ara ki bulasın.
Bahis konusu olan araştırma şirketleri…
Sadece araştırma şirketleri mi? Yanlış yapan çok!…
Bu sütunlardan veya sözlü olarak bu konuyu sürekli sürekli gündeme getiriyorum. Kişilere, kurumlara, siyasilere seslenmeye çalışıyorum. Anlayan var, yanlış anlayan da…
Dönüp dolaşıp bizi vurmasın diye de, bu düşünceye en çok ta biz uymaya gayret ediyoruz. Örneğin, “Beşiktaş buluşmaları” adı altında tam 10 yıldır mahalleleri geziyoruz. Seçim olsun olmasın muhtarlarla vatandaşlarla bir araya geliyoruz. Yayınlar yapıyoruz.
Sonuç ne mi? Artık herkes bize inanıyor. Her şeyini paylaşıyor… En önemlisi de samimiyetimizi sorgulamıyor…
Darısı diğerlerinin başına!…
……………………………………………
Takside siyaset 2
Uzun süredir projeler üzerinden siyaset yapıldığına şahit olmamıştım. Taksici arkadaş ta öyle diyor. Bu sefer bindiğim taksiyi kullanan kişi oldukça entelektüel, kendini siyaset alanında geliştirmiş… “Meğer neler eksikmiş memlekette, neler yapılması gerekiyormuş? Partiler vaatlerini tutarlarsa yaşadık!..” diyerek ince bir de gönderme yapıyor.
O anlatıyor, ben dinliyorum.
Önce bağımsızların veto edilmesi ve sonrasında işlerin düzeltilmesine değiniyor. Ne olduğunu anlamamış,şimdi ortalık yakıldı yıkıldı istenilen böylemi alındı diye soruyor… Bu mesajın her sorunda kötü sonuçlar doğuracağına inanıyor.
Sınavlarda yaşanan rezaletin faturasının Ak Partiye kesileceğini söylüyor. Bu rakamın ailelerde birlikte 6-7 milyonu bulduğuna işaret ediyor. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun yolsuzluk dosyalarını bırakıp ortaya proje koymasının da doğru bir strateji olduğunu söylüyor. Ekonomik programı inceleyecek pek az insan olduğunu ama, aile sigortası ve askerlik konusunun rağbet gördüğü kesin şeklinde konuşuyor. Tartışmalı birkaç adayın ise CHP hayrına hiç ortaya çıkmaması gerektiğini ima ediyor.
MHP’nin söylemlerini değiştirme lüksü olmadığını ima ediyor, sert bir muhalefet yapmasını yadırgamadığını, denge acısından bu tür söylemlerinde olmasını istiyor. Bahçeli’nin medyada pek yer bulamamasını da MHP adına büyük bir kayıp olarak görüyor. Buna rağmen kemikleşmiş bir oy potansiyeli olan MHP’nin baraj altında kalabileceğine inanmıyor. Bu tür oyunlara dikkat etmek lazım diyor.
AK Parti’nin ise Erdoğan’ın liderlik vasfıyla işi götürdüğünü, ancak teşkilatlarının da kapı kapı çalıştığını söylüyor. Her partinin iktidar olduğu dönemlerde yıprandığını ancak, AK Partinin böyle bir dönem geçirmemesine dikkat çekiyor. Milletvekili adaylarındaki değişikliklerin bile sorunsuz atlatıldığına vurgu yapılarak, bu durumun sosyolojik olarak incelenmesi gerektiğini belirtiyor. Oylarını bir önceki seçime göre daha da yükseltirlerse Erdoğan’ı kutlamak gerektiğini söylüyor.
……………………………………………………………………………………………………..
Başım Ağrıyor!..
Gazeteci olunca baskı yapıyorlar… “Şu işi çöz” diye… Hele hele gazetenin adını taşıyan ilçede oturuyorsanız…
Ben de hep kaçarım sözlü isteklerden… Yetkililerle konuşmaktansa yazarım dilim döndüğünce…Yanlış anlaşılma olmasın diye… Olur olur, olmaz olmaz…
Ama evime kadar gelip işi büyütünce vatandaş, yaklaşık 6-7 yıl içinde 2-3 şey için gözü karartıp telefon açtığım da olmuştur. Ne yalan söyleyeyim…
Sonuçta Beşiktaşlının sorunu…Ve aciliyet gereken işler…
Nedir bunlar?.. Ağaç budamaları… Evlerin iş yeri olması… Filmcilerin sokakları işgal etmesi… Bu kadar!…
Neden yazdım şimdi bunu durup dururken…
Komşularım söylemedim zannediyor da ondan…
Valla-Billa söyledim…
Hemde canımın sıkılacağını bildiğim halde…
Ama bir daha mı; tövbe!…