Gazete Manşetleri (16.04.2011)

gazetelerGazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET:  İmam Fenerci çıktı… Ukraynadan nükleer teklifi… SABAH: Kopya kameraya yakalandı… Emeklilere kötü haber… HÜRRİYET: Sus işaretle uğraştırma… Turşu polemiğinde son gelişme…

CUMHURİYET

İMAM ‘FENERCİ’ ÇIKTI

İsviçre’deki YİMPAŞ soruşturmasında geçen ay sorgulanan İsmail Can, Almanya’daki Deniz Feneri e.V.’nin de kurucu isimlerinden. İsviçre Federal Savcılığı’nın dolandırıcılık – kara para aklama suçlamasıyla yürüttüğü YİMPAŞ Group AG soruşturması kapsamında geçen ay sorgulanan şirketin yöneticilerinden İsmail Can, Almanya’daki Deniz Feneri e.V.’nin kurucu isimlerinden biri çıktı. İsmail Can hakkında İsviçre Federal Savcılığı’na ifade veren batık şirketin kurucularından Hüseyin Özbek, “İsmail Can bana bir şirket kurulacağından bahsetti. Can, bana kazançların yurtdışından YİMPAŞ Group AG’ye aktarılacağını anlattı. Bazen cumaları camide imamlık yapıyor” bilgisini vermişti.

Almanya’daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağı hâlâ sonuçlanamazken geçmişi Deniz Feneri’nden daha eskiye uzanan İsviçre’deki YİMPAŞ Group AG soruşturmasının akıbeti de Türkiye’de aynı kaderi paylaştı. Dosya yıllar önce Ankara’ya ulaştı ancak bir sonuç alınamadı. Buna karşın hem Almanya hem İsviçre Türkiye bağlantılı bu soruşturmaları titizlikle sürdürüyor.

İsviçre Federal Savcılığı batışıyla birlikte binlerce mağdur yaratan YİMPAŞ Group AG soruşturmasında geçen ay şirketin kuruluşunda YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’la birlikte yer alan iki önemli ismi sorguladı. Bu isimler İsviçre yurttaşı Dieter Kraus ve İsmail Can’dı. Sorgulama sırasında YİMPAŞ mağdurlarını temsilen Türk avukatlar da hazır bulundu. Halen başka bir dava kapsamında tutuklu bulunan Dieter Kraus’un sorgusu tamamlanırken İsmail Can’ın sorgusu yarım kaldı. Bu sorgulama sırasında önemli bir detay ortaya çıktı. İsviçre’de YİMPAŞ Group AG’nin yöneticilerinden olan İsmail Can’ın Almanya’daki Deniz Feneri e.V.’nin kurucu isimlerinden biri olduğu belirlendi. İsviçre Federal Savcılığı’nın önümüzdeki süreçte yeniden sorgulayacağı Can’ın sorgusunda YİMPAŞ’la bağlantılı olarak Deniz Feneri e.V. bağlantısının da gündeme geleceği; mağdur avukatların Can’a bu yönde sorular hazırladığı öğrenildi. Yurtdışındaki kaynaklar İkinci Deniz Feneri e.V. davasının iddianamesini hazırlayan Frankfurt Savcılığı’nın adli yardımlaşma kapsamında İsviçre’den bu konuda bilgi talep etmesinin de gündeme gelebileceğine dikkat çekti.

Almanya: Tespit edemedik

Almanya’daki Deniz Feneri e.V. ile YİMPAŞ’ın İsviçre’deki şirketi YİMPAŞ Group AG 1999 yılında kuruldular. Şu anda Deniz Feneri e.V. davası kapsamında Almanya’da hapis yatan Euro 7’nin Genel Müdürü ve Deniz Feneri’nin kurucusu Mehmet Gürhan da bir dönem Almanya’daki YİMPAŞ şirketinde yöneticilik yapmıştı. Gürhan’ın mahkûm olduğu Deniz Feneri e.V. iddianamesinde İsmail Can’la ilgili “Kimliği şimdiye dek tam olarak tespit edilmiş değildir” ifadesi yer alıyor.

***

UKRAYNA’DAN NÜKLEER TEKLİFİ

Çernobil felaketinin 25. yıldönümü nedeniyle önümüzdeki hafta başında Kiev’de düzenlenecek ve çok sayıda ülkeden devlet ve hükümet başkanı düzeyinde katılımın beklendiği Uluslararası Çernobil Konferansı nedeniyle Ukrayna Dışişleri Bakanlığı açıklamada bulundu. Açıklamada, nükleer enerji alanında güvenliğin ne denli önemli olduğunun en son Japonya’da Fukuşima santralında meydana gelen felaketle birlikte yeniden görüldüğünü belirten Ukrayna dışişleri yetkilileri, Türkiye’nin de nükleer enerji kullanmaya başlayacağına dikkat çekerek, Ukrayna’nın nükleer enerjinin kullanımı ve güvenliği konusundaki tecrübesini Türkiye ile paylaşmaya hazır olduğunu ve bu yönde bir işbirliğini arzu ettiğini belirttiler. Türkiye’den Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ocak ayında Kiev’e düzenlediği ziyarette tarafların nükleer enerjide işbirliği konusunu da görüştüklerini belirten yetkililer, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Kiev’deki konferansa katılacak olmasının, Türkiye ile Ukrayna arasında bu konudaki işbirliğinin geliştirilmesine vesile olmasını umut ettiklerini ifade ettiler. Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç de, Japonya’da meydana gelen nükleer felaketin ardından yaptığı konuşmada, Ukrayna’nın nükleer güvenlik alanında son derece tecrübeli bir ülke olduğunu dile getirmiş ve nükleer enerjiden vazgeçilmesinin söz konusu olmadığını belirtmişti.

***

GÖKÇEK ‘NAZIM HİKMET’E KARŞI ÇIKTI’

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında, CHP grubunun ünlü şair Nazım Hikmet Ran’ın adının bir caddeye verilmesi yönündeki önergesi, tartışmaya neden oldu. Belediye Meclisinin Nisan ayı toplantısı, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in başkanlığında yapıldı. EGO Genel Müdürlüğünün borç ve alacaklarının yapılandırılması, Büyükşehir Belediyesi, ASKİ ve EGO genel müdürlüklerinin 2010 yılı faaliyet raporlarının görüşüldüğü toplantıda, CHP Grup Başkanvekili Fazıl Güleken’in, Nazım Hikmet’in adının Ankara’da bir caddeye verilmesine ilişkin önergesi de görüşüldü. Gökçek, Çankaya’da zaten ”Şair Nazım” adını taşıyan bir sokak bulunduğunu, sokağın adının ”Şair Nazım Hikmet” olarak değiştirilebileceğini kaydetti. Önergenin yeni haline itiraz eden CHP grubu, ünlü şairin adının sokağa değil, bir caddeye verilmesinin daha uygun olacağını söyledi. Görüşmeler sırasında söz alan Büyükşehir Belediye Meclisi İsimlendirme Komisyonu Başkanı Ahmet Tunç, Şubat 1994’de Çankaya Belediyesinin, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin onayıyla Çankaya’da bir sokağa ”Şair Nazım” adını verdiğini anımsatarak, şunları kaydetti: ”Tarih çok enteresan. CHP iktidarda, Büyükşehir ve Çankaya belediyeleri CHP’de. O dönemde ‘Şair Nazım’ olarak koyan CHP, bugün ‘Hikmet’inin konulmasını bizden istiyor. Hikmetinden sual olunmaz, şimdi eksikliği tamamlamak bize düşüyor. Hem hükümettesiniz hem belediye sizde. Neden ‘Hikmet’ini de koymadınız? Elimde bir gazete kupürü var. 12 Temmuz 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesi. Gazetede Hikmet ile ilgili hoş olmayan ifadeler var. Hikmet’in Moskova’da çektirdiği bir fotoğrafını basan gazete, Hikmet için ‘Bu fotoğrafı sütunlarımıza geçirirken, şair Eşref’in tavsiyesi aklımıza geliyor; resmini teksir ettirip dağıt ki millet doya doya yüzüne tükürsün’ yazmış. 1951’de yine CHP iktidardı. Demek ki ülkemizde demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerine ilişkin bayağı bir mesafe kat edilmiş ki bu karar da bize düşüyor.”

Konuşma sırasında bazı CHP grubu üyeleri, Nazım Hikmet’in uluslararası bir şair olduğunu, onun polemik konusu yapılmasından rahatsızlıklarını dile getirerek, Tunç’a, 1951’de CHP’nin değil, Demokrat Partinin (DP) iktidarda olduğu, Cumhuriyet gazetesinin de o tarihte DP’yi desteklediğini belirtti.

“Atatürk’e hakaret eden bir şair”
Salonda tartışmaların yaşanması üzerine Gökçek, önergede ısrar edilmesi durumunda, Nazım Hikmet’in ”tasvip etmediği” bir şiirini internetten buldurarak, okuyacağını dile getirerek, ”İnanıyorum ki siz de bizimle birlikte daha değişik düşünürsünüz. Bu kadar söylüyorum. Israr ederseniz, gider o şiiri getirtir okurum. Yalnız getirttiğim zaman bir daha Nazım Hikmet diyemezsiniz. haberiniz olsun” dedi. Gökçek, bir meclis üyesinin internetten bulduğu ve Hikmet’in 1920 yılında yazdığı bir şiiri okudu. Şiirde Nazım Hikmet’in Atatürk’e hakaret ettiğini öne süren Gökçek, ”Ne diyorsunuz bu şiire? Ben hiçbir yorum yapmıyorum. Nazım Hikmet’in şiiri bu. Mustafa Kemal’e hakaret eden birini savunuyor, tasvip ediyor musunuz? Nazım, Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden bir şair. O bakımdan adının verilmesi benim ağırıma gidiyor arkadaş ama buna rağmen önerge oylanırken, çekimser kalacağım. Sizin iktidarınızda değeri sokak kadarmış, şimdi cadde kadar mı oldu?” diye konuştu. CHP grubunun bazı üyeleri de Nazım Hikmet’in adının bir caddeye verilmesi önergesine çekimser kaldı.

***

ADIM BAŞI ENGEL VAR

AKP hükümeti ile döneminde yürürlüğe giren Engelliler Yasası’nın üzerinden 6 yıl geçmesine karşın yasa uygulanmıyor. Yasa ile birlikte binalar, toplu kullanım alanları, kaldırımlar, ulaşım araçlarının engellinin erişilebilirliliğine uygun hale getirilmesi için kamu ve özel sektöre verilen sürenin dolmasına 1 yıla yakın bir süre kaldı ancak birçok yerde buna uyulmadığı görülüyor. Nüfusumuzun yüzde 12.29’unu oluşturan 8.5 milyon engelli, “Yasa öncesindeki binalar, kaldırımlar, ulaşım araçları, altyapılar bizim kullanmamıza uygun hale getirilmedi. 2005 sonrası yapılan metrobüs ile bazı kongre merkezlerinde dahi engelliler yok sayıldı. Ayrımcılık ve insan hakları ihlali var, sosyal devlet nerede?” diye tepki göstererek “ayrımcılığa maruz” kaldıklarını söylediler.

***

SABAH

KOPYA KAMERAYA YAKALANDI

Güneydoğu’da, 15 Ocak’ta yapılan Açıköğretim Meslek Lisesi sınavlarında çekilen kopya, kameralarca tespit edildi. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sorularında şifreleme olduğuna dair tartışmalar devam ederken, Güneydoğu’da 15 Ocak 2011’de yapılan Açıköğretim Meslek Lisesi sınavlarında kopya çekildiğine dair görüntüler ortaya çıktı. Star Haber Merkezi’ne ulaşan görüntülerde Açıköğretim Meslek Lisesi sınavlarında öğrencilere kopya veren sınav görevlisi öğretmenlerin görüntüleri yer alıyor. Milliyet gazetesinin haberine göre, görüntülerde öğretmenin doğru cevapların bulunduğu şıkları öğrencilere tek tek okuduğu görülüyor. Öğretmen sınıf sınıf dolaşarak diğer öğrencilere de cevap şıklarını okuyor. Öğrenciler de doğru şıkları tek tek işaretliyor. Asıl görevi sınavda kopya çekilmesini engellemek olan görevli, öğrencilerin şıkları işaretlerken yanlış yapmamaları için şıkları kodlayarak okuyor. Hallerinden son derece memnun oldukları gözlenen öğrenciler görevliye “Hocam” diye hitap ediyor. Bazı öğrencilerin şıkları kaçırdıkları için “hocaya” tekrar okutturdukları da görülüyor. Öğrencilere “Yazamayan, anlamayan var mı?” diye tekrar tekrar soran görevli arada öğrencileri uyararak, “Çabuk yazın, diğer arkadaşlara da gideceğim” diyor.

“Müfettişler gitsin, sonra…”
Görüntülerde yer alan başka bir sınıfta ise bir başka görevli doğru şıkları, biraz daha temkinli bir şekilde, kısık bir sesle okuyor. Sınav anında okulda müfettişler olduğu için müfettişlere yakalanmaktan korkan görevlinin öğrencilere “müfettişler gitsin sonra” dediği de duyuluyor. Öğrenciler bir taraftan görevliden aldıkları doğru cevapları işaretlerken, bir taraftan da gülüyor. Görüntülerle birlikte gönderilen ihbar mektubunda bu kopya sisteminin yıllardan beri devam ettiği, bundan faydalanmak isteyen Batı illerindeki öğrencilerin ikametlerini buradaki akrabalarının yanına alarak sınavlara burada girdikleri iddia ediliyor.

***

EMEKLİLERE KÖTÜ HABER

Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, milyonlarca emeklinin merakla beklediği açıklamayı yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, emeklilere promosyon ödenmesinin mümkün olmadığını söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer, CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın soru önergesini yanıtladı. Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilileri ile bankaların genel müdür yardımcıları ve genel müdürleriyle toplantıların yapıldığını belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, şöyle dedi: “Bu toplantılarda, bankalar tarafından emeklilere promosyon verilmesine dair bir düzenleme bulunmadığı, bankaların bu konuda bir bütçesinin bulunmadığı, emekli aylığı ödemelerinden çok cüzi bir kazanç sağladıkları, operasyonel maliyetlerinin yüksek olduğu, emekli grubunun bankacılık faaliyetlerinden dolayı bankaya bir getirisinin bulunmadığı, hiçbir şekilde emeklilere promosyon ödenmesinin mümkün olmadığı banka yetkililerince ifade edilmiştir.”

EMEKLİ AYLIKLARININ YÜZDE 95’İ 3 KAMU BANKASI VE PTT ŞUBELERİNDEN GERÇEKLEŞİYOR
Bakan Dinçer, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından her ay yaklaşık 9 milyon 500 bin emekli ve hak sahibine 3’ü kamu bankası olmak üzere 22 banka ve PTT aracılığı ile ödeme yapıldığını açıkladı. Çalışma Bakanı, şöyle dedi:

“Gelir/aylık alanların yüzde 95’i 3 kamu bankası ile PTT şubelerinden gerçekleşmektedir. Bankalar ile imzalanan protokoller gereğince, gelir ve aylıkların tutarı ödeme gününden 2 iş günü önce (3 milyon adet ödemeyi geçtiği takdirde 3 iş günü önce) aktarılmakta, bu ödemeler karşılığında bankalara herhangi bir komisyon ödenmemekte, ancak PTT’ye yüzde 0,3 (binde üç) oranında komisyon ödenmektedir” dedi.

“EMEKLİYE BANKA İLE İLGİLİ YÖNLENDİRME YAPILMIYOR”

Emeklilere, aylıklarını alacağı banka için herhangi bir yönlendirme yapılmadığına dikkat çeken Bakan Dinçer, “Gelir ve aylık alan emekli ve hak sahibi aylık alacağı bankayı kendi tercihine göre belirlemektedir. Sosyal Güvenlik Kurumunca çok sayıda banka ile gelir/aylık ödenmesi hususunda protokol imzalanmasının amacı, hizmetin, etkin, verimli ve yerinden sunulmasıdır” dedi. Çalışma Bakanı, bankalar ile yapılan emekli maaşlarının ödenmesine ilişkin protokollerde promosyon ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığını da vurguladı.

***

ÇOCUKLARA SERVET ESKİ EŞE ‘HAVA’

Boşandığı eşi Alara Koçibey’e bir kuruş vermeyen Cem Uzan, iki çocuğu için ayda 20 bin euro nafaka ve 1.5 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Beykoz Aile Mahkemesi’ndeki duruşmadan bir gün önce, mesai bitimine dakikalar kala gizlice boşanan çiftin aralarında yaptığı protokolün detayları da ortaya çıktı. Avukatların mahkemeye verdiği protokole göre; 1998 doğumlu Renç Emre ile 2003 doğumlu Jasmin Paris’in velayetleri anne Alara Koçibey’de kalacak. Cem Uzan ise iki çocuğunu yılda toplam 75 gün görebilecek. Boşanma protokolüne, tarafların birbirinden maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmaması şartı konuldu. Cem Uzan, Alara Koçibey’e bir kuruş nafaka ve tazminat vermezken, çocuklarının her türlü masrafını karşılamayı kabul etti. Uzan, Renç Emre ve Paris Jasmin’in eğitim, sağlık ve kira giderleri için ayda 20 bin euro nafaka ve 1.5 milyon dolar tazminat ödeyecek.

SOYADINI BIRAKMADI
Davanın ‘gizli’ olarak görüldüğü Beykoz Aile Mahkemesi’nin, evliliklerinin bitmesinde eşit olarak sorumlu bulduğu Uzan ve Koçibey’in protokolünde ilginç bir madde daha bulunuyor. Buna göre Cem Uzan, 13 yıl evli kaldığı Alara Koçibey’e soyadını kullanma yasağı getirdi.

DAVANIN GEÇMİŞİ
Önceki gün sonuçlanan boşanma davasında, süreç şöyle gelişmişti: Hakkında yolsuzluk davaları bulunan Cem Uzan, eşi Alara ve çocuklarıyla birlikte 2009’un eylül ayında Türkiye’yi terk etti. Ürdün’e, babası ve kardeşinin yanına gittiği ileri sürülen Uzan, Fransa’da ortaya çıktı. Genç Parti lideri ve işadamı Cem Uzan, “2003’ün haziran ayında başlayan ve bugüne kadar aralıksız sürdürülen siyasi linç kampanyası”na uğradığını iddia ederek Fransa’dan siyasi sığınma talebinde bulundu. Bir süre Fransa’da kalan ve daha sonra iki çocuğunu da alarak Türkiye kaçan Alara Koçibey ise, ‘şiddetli geçimsizlik’ gerekçesiyle boşanma davası açtı. 2 milyon lira manevi, 7.5 milyon lira maddi tazminat ile 80 bin lira nafaka ve çocukların velayetini istedi. Beykoz Aile Mahkemesi, velayetini anneye verdiği çocuklar için yurtdışına çıkış yasağı koydu. Mahkeme Cem Uzan’ın eşi ile iki çocuğu için aylık 16 bin lira tedbir nafakası ödemesine de karar verdi.

EVİ BOŞALTTI
Karşı atağa geçen Cem Uzan ise çocuklarının kaçırıldığını ileri sürerek Sarıyer Aile Mahkemesi’ne ‘çocuk kaçırma’ davası açtı. Fakat Sarıyer Aile Mahkemesi davayı reddetti. Cem Uzan ve çocukları arasında sadece internet üzerinden ilişki kurulmasına izin verdi. Ardından Alara Koçibey, 16 bin liralık nafakanın 9 ay ödenmediğini belirterek Şişli İcra Mahkemesi’ne dava açtı ancak haciz işlemi için muhatap bulamadı.

***

HÜRRİYET

SUS İŞARETLE, UĞRAŞTIRMA

YGS’deki şifre iddiaları gündemdeki sıcak yerini korurken yeni bir sınav skandalı da doğudaki bir okuldan geldi. Star TV’de yayınlanan görüntülere göre, doğudaki bir okulda yapılan Açık öğretim meslek lisesi sınavında sınav sorumlusu bütün sınıfa doğru cevapları tek tek okuyarak veriyor. 15 Ocak’ta yapılan sınavda yaşananlara sessiz kalamayan bir yetkili tarafından çekilen görüntülerde toplu kopya işlemi açıkça belgeliyor. Sınavın güvenliğini sağlamakla yükümlü sınav sorumlusu sınıfta bulunanlara kopyayı bizzat kendisi veriyor. Doğru cevapları tek tek okuyan kişi işi sağlama almak için şıkları aynı zamanda kodluyor. Üstelik bu usulsüzlük sınıfta iki gözetmen öğretmen okul içinde de bir müfettiş varken yaşanıyor. Sınav sorumlusu müfettişin gelme ihtimali ve diğer sınıflara da kopya yetiştirebilmek için elini çabuk tutuyor. Sadece kopya vermekle de yetinmiyor. Sınava girenlere seçecekleri alan konusunda da yardımcı olabileceğini söylüyor. Öte yandan ihbar mektubundaki iddialara göre bu imkandan yararlanmak için ikametini batı illerinden doğudaki akrabalarının yanına alarak sınavlara girenlerin de olduğu iddia ediliyor.

***

TURŞU POLEMİĞİNDE SON GELİŞME

Türkiye’deki basın özgürlüğüyle ilgili eleştirisini “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyerek dile getiren ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’den ilginç bir hamle daha geldi. Büyükelçiliğin resmi internet sitesinin anasayfasına “Türkiye’de basın özgürlüğü geriledi” başlıklı bir haber konuldu.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Ricciardone arasındaki “basın özgürlüğü” polemiğinin sürdüğü günlerde ABD Büyükelçiliği yeni bir hamlede bulundu. Büyükelçiliğin sitesinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2010 İnsan Hakları Raporu’na dayanılarak hazırlanan bir haber yayımlandı. VOA (Voice Of America – Amerika’nın Sesi) mahreçli ve 8 Nisan tarihli haberde, “Türkiye’de 2010 yılında basın özgürlüğünün gerilediği ve hükümetin basın özgürlüğünü kısıtladığı” vurgusu yapılıyor. Büyükelçiliğin internet sitesine girildiğinde, sayfada hemen göze çarpan haberde, Türkiye’de tutuklu gazeteciler ve basın suçlarından açılan davalara ilişkin rakamsal bilgilere yer veriliyor. Sitenin manşetinde ise söz konusu raporla ilgili bir duyuru bulunuyor.

***

İSTANBUL’DAKİ MOTOR İSKELELERİ DEĞİŞİYOR

İstanbul’un Eminönü, Karaköy ve Perşembe Pazarı semtlerindeki motor iskeleleri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının onayı alınarak yıkılacak ve kente yakışacak estetik ve güzellikte modern şekilde yeniden inşa edilecek.İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, “Tarihi Yarımada”daki Eminönü, Karaköy ve Perşembe Pazarı motor iskelelerin yıkılarak, İstanbul’a yakışacak estetik güzellikte ve modern şekilde yeniden inşa edilmesini ve Eminönü’ndeki Turizm İskelesi ile Üsküdar ve Kadıköy’deki motor iskelelerinin de daha sonra aynı şekilde yıkılıp yenisinin yapılmasını içeren raporu görüşerek oy birliğiyle kabul etti. Kabul edilen raporda, söz konusu motor iskelesi alanlarının mülkiyetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olduğu ve motor iskelesi alanı olarak planlandığı vurgulandı. İnşaatların, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun (KTVK) görüşü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının onayı alınarak yapılması da karara bağlandı. Yeni inşa edilecek modern motor iskelelerinde, yolcu peronu, iskeleye ait teknik hizmet birimleri, depo ve benzeri kullanımlar için bölümler yer alacak. İskelenin eni 7 metreyi, yüksekliği ise 4 metreyi aşamayacak. İnşaat aşamasında ve işletme dönemlerinde çevresel değerlerin korunması açısından hava kalitesinin korunmasına dikkat edilecek, su ve katı atık kirliliği yapılmayacak. Yönetmelikler çerçevesinde gürültü kontrolü sağlanacak. Seyir emniyeti, can ve mal güvenliği açısından her türlü tedbirlerin alınacağı iskelelerin inşası sırasında, deprem riskine karşı yer ve bina etütleri de yapacak.

HABERTÜRK

“ANNEM BANA KÜSTÜ”

Playboy’un Almanya edisyonuna kapak olan Türk kızı Sıla Şahin, Almanya’da yaşayan Müslümanlar arasında, “Bir Müslüman böyle pozlar verir mi?” tartışması başlattı.

ARKADAŞLARI HAYRAN KALDI
Sıldada Sıla tartışması! İlk kez bir Playboy dergisine kapak olan Türk kızı Sıla Şahin, Almanyada günün konusu oldu. Şahin, arkadaşlarının cesaretine hayran kaldığını ancak annesinin kendisiyle konuşmadığını söyledi. Bu arada Almanya’da yaşayan Müslümanlar arasında, “Bir Müslüman böyle pozlar verir mi?” tartışması başladı. İnsanlar Sıla Şahin’in fotoğraflarıyla ilgili gazetelere konuştu:

FOTOĞRAFLARI ÇOK GÜZEL
ŞARKICI BAHAR (22, Monrose’un solisti): “Ben Türkiye’nin ve Türklerin düşünüldüğünden daha çok dünyaya açık olduğuna ve bu konuda çok adımlar attığına inanıyorum.”
BORAL FİYA (30, işkadını): “Bence hiçbir sorun yok. Ben belki erotik fotoğraflar çektirirdim. Ancak tamamen soyunmazdım.”
SERKAN TÖREN (38, FDP milletvekili): “Ne yazık ki hâlâ bu konu tartışılıyor. Bunu çok ilginç bulmuyorum ve bence olağan bir durum.”
MURAT TOPAL (36, Komedyen): “Fotoğraflar aslında çok güzel. Ancak Sıla’nın ailesine karşı sorumsuzca davrandığını düşünüyorum.”

ÜNLÜ DEĞİL DİYE ROLÜ KAÇIRMIŞ
Playboy’a soyunan Sıla Şahin’in 5 yıl önce Jan Jan adlı sinema filmindeki başrolü ‘yeterince ünlü olmadığı’ için kaçırdığı ortaya çıktı. Filmin yönetmeni Aydın Sayman, başrolü Selen Seyven’e verince Şahin, “Söz veriyorum, bir gün Selen’den daha ünlü olacağım” diyerek tepki göstermiş…

***

57 YILLIK ANKARALI İSTANBU’A TAŞINIYOR

Vakıfbank Pazartesi gününden itibaren İstanbul’a geliyor… İstanbul’un finans merkezi haline getirilmesi projesi çerçevesinde, özel bir kanunla 11 Ocak 1954’te Ankara’da kurulan ve 50 milyon lira sermayeyle 13 Nisan 1954’te faaliyete geçen Vakıfbank, genel merkezini İstanbul’a taşıyor.

Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, AA muhabirinin Vakıfbank’ın İstanbul’a taşınmasına ilişkin sorularını yanıtladı.

Vakıfbank’ın 18 Nisan 2011 Pazartesi gününden itibaren kademeli olarak İstanbul’a taşınma işleminin gerçekleştirileceğini belirten Kalkan, bu işlemin 3 yıla yayılmasını öngördüklerini söyledi.

Ankara’daki Genel Müdürlük birimlerinde toplam 2 bin 200 kişinin bulunduğunu belirten Kalkan, 18 Nisan 2011 tarihi itibariyle ilk etapta 337 kişinin İstanbul’a taşınacağını söyledi.

Ankara ve İstanbul’da sistemin nasıl işleyeceği sorusu üzerine Kalkan, esas itibariyle bankacılık ve pazarlama birimlerinin İstanbul’da, operatif ve destek birimlerinin Ankara’da hizmet vereceğini ifade etti.

-İLK AŞAMADA HANGİ BİRİMLER TAŞINACAK-
Vakıfbank Genel Müdürü, ilk aşamada Bireysel Bankacılık, Bireysel Krediler, Hazine, Özel Bankacılık, Kurumsal Krediler, Ticari Krediler, Yatırım Bankacılığı, Kurumsal İletişim, Baş Hukuk Danışmanlığı, Hukuk İşleri, Takip İşleri ve Yönetim Kurulu İşlemleri birimlerinin İstanbul’a taşınacağını anlattı.

Bankanın hangi semtte olacağı, Ataşehir’de kurulacak finans merkezinde yer almayı düşünüp düşünmedikleri sorusu üzerine Kalkan, Vakıfbank Genel Müdürlüğü’nün İstanbul Levent’te olacağını ancak, ileriki dönemde Ataşehir’deki finans merkezinde yer almayı planladıklarını bildirdi.

-ÇALIŞANLARA 2 YIL BOYUNCA KİRA YARDIMI YAPILACAK-
Kalkan, taşınma sürecine ilişkin şunları kaydetti:

”Kendimizi ‘Kamunun En Özeli’ olarak tanımladığımız VakıfBank olarak, rekabetten uzak kalmamak ve finansın merkezinde yer alma için uzun yıllardır çalışmalar yapılıyor. Son 1 yıl içerisinde bu konuya odaklanarak Genel Merkezimizi İstanbul’a taşıma kararını aldık.

Bu konuda tüm çalışanlarımızla hem birebir hem de toplu görüşmeler yaptık. Taşınma konusunda çalışanlarımız, yapılan görüşmeler sonucunda yönetime büyük destek verdiler. Çünkü VakıfBank çalışanlarının en büyük özelliği aidiyet duygusu. İstanbul’a taşınacak çalışanlarımız için bir yardım masası oluşturuldu. Nakliye şirketleri ile özel anlaşmalar yapılıyor. Tüm bunların yanı sıra kendilerine 2 yıl boyunca kira yardımı yapılacak.”

***

KANSERDE ÇIĞIR AÇACAK BULUŞ

Bu aşı kanserli hücreleri imha ediyor! İngiltere’de yapılan deneylerde, kanser hastaları için umut olacak yeni bir aşı geliştirildi. Kanserle tedavide yeni bir çığır açacak olan aşının, vücudun hastalıkla savaşmasında savunma sistemini güçlendirdiği ve iki yıl içinde kullanılmaya başlanacağı açıklandı. İngiltere’de pankreas kanseri hastalarına verilen aşının, deri, akciğer ve karaciğer kanseri hastalarında da etkili olacağı tahmin ediliyor. Aşının, göğüs ve prostat kanserinde hastalığı durdurması bekleniyor. İngiltere’de bu altı kanser çeşidinden 70 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirten yetkililer, “Aşı, kanserli hücrelere saldırmıyor; bunun yerine tümörlerle savaşmak için bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Kanserli hücrelerin yok olmamasını ve yayılmasını sağlayan telomeraz adı verilen enzimi arıyor ve imha ediyor” dedi.

HÜCRELERİ ORTAYA ÇIKARIYOR
İngiltere’de pankreas kanserine yakalanmış ve hastalığın son safhasında olan 1000 kişiye, kullandıkları ilaçla birlikte bu aşı yapılıyor. 53 hastanede yapılan tedavinin sonuçları önümüzdeki sene alınacak. Aşının, bu hastaların ömürlerini en az bir veya iki yıl daha tıbben uzatacağı tahmin ediliyor. İngiltere’de yapılan geniş çaplı araştırmanın koordinatörlüğünü yapan Liverpool Üniversitesi’nden Profesör John Neoptolemos, “Pankreas kanseri kişinin içindeki zaman ayarlı bomba gibi. Kanserli hücreler bağışıklık sistemi tarafından görülmüyor. Ancak aşı bunları ortaya çıkarıyor ve bağışıklık sistemi bu hücrelerle savaşıyor. Telomeraz seviyesi çok düşük olan Sağlıklı hücreler bu saldırıdan kaçıyor” dedi. İngiltere Kanser Araştırma Kuruluşu tarafından finanse edilen çalışmadan başarılı sonuçlar alınırsa, 2013 yılının sonunda yeni tedavi ilerlemiş pankreas kanseri hastalarında ve hastalığın erken saflarında kullanılacak. Aşıyı geliştiren Kore şirketinin kurucusu Doktor Jay Sangjae Kim, “Aşının sadece pankreas kanseri için değil, diğer kanserli hastaların tedavisi için de kullanılacağını ümit ediyoruz” diye konuştu.

MİLLİYET

APO POSTERLİ CUMA NAMAZI

BDP’nin Nusaybin’deki Demokratik Çözüm Çadırı’nda yaşananları Yalçın Doğan, Hürriyet gazetesindeki köşesinde anlattı. Doğan “AKP aşiretlere yüz vermeli” başlıklı yazısında şunları belirtti; “’Oyunuzu satmayın, oyunu satan domuzdur. Oyunuzu başkasına verirseniz, günah işlersiniz. Bu meydanda bulunmamızın sebebi, özgürlük içindir. Cuma namazını özgürlük için kılıyorsunuz. İnsanlar her yerde kendi dilinde hutbe okuyor. Biz neden kendi dilimizde hutbe okumuyoruz.’

Nusaybin’de BDP’nin Demokratik Çözüm Çadırı. Her cuma bölgenin her tarafında halk bu çadırların önünde yere serdikleri halılarda namaz kılıyor. Namazdan önce, biri mikrofona çıkıyor ve siyasal söylemde bulunuyor. Tıpkı, yukarıdaki sözler gibi. Halk büyük çoğunlukla Nusaybin’de dün cuma namazını bu çadırın önünde, açık alanda kılıyor. Camiye bakıyorum, çadıra göre hayli boş. Güneydoğu’da üç gündür dolaşıyorum. Diyarbakır, Mardin, Batman çevresinde. Seçime doğru giderken şunu görüyorum. BDP kendine çok güveniyor. 40 ilde 61 aday gösteriyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş: ‘35 milletvekilinden daha az çıkartırsak, kendimizi başarısız sayarız. Bu bağımsız adaylarla girdiğimiz son seçim. Bir sonraki seçimde artık parti olarak gireceğiz.’

Bölgede seçim, son iki sefer olduğu gibi, yine AKP ile BDP arasında geçeceğe benziyor.
AKP NE YAPIYOR
Buralarda herkes aynı gözlemi dile getiriyor: ‘AKP bu seçimde aşiretlere yüz vermedi. Adaylarını genellikle aşiret bağı olanlardan seçmedi. Aşiretlerde siyaset geride kaldı. Bunun tek istisnası var, Urfa.’ Aşiret bağlantısı olmayınca, AKP’nin aday listelerini halk önce garip karşılıyor. Ancak, daha sonra bu değişimden memnun görünüyor.
CEZAEVİ DOKTORLARI İÇİN DE SORUŞTURMA
Pek çok insanın hikayesi var. İşkence ve cezaevi hikayeleri. Dün çıkan yazıda (haberde) Diyarbakır Başsavcılığ’ının 12 Eylül’de ve 1988’e kadar Diyarbakır Cezaevi’nde yatmış olan insanların dilekçelerinden hareketle, o dönem görevlileri hakkında soruşturma açacağını belirtiyorum. Dün bu konuda pek çok görüşme yapıyorum. İki nokta dikkatimi çekiyor. İlki, savcılık soruşturmasının daha derinleştirilmesi için, devreye tabip odaları giriyor. Aynı dönemde görevli doktorların görevlerini ne kadar duyarlıkla yerine getirdiklerini, Hipokrat yeminine ne kadar sadık kaldıklarının araştırılmasını istiyorlar. Tabip Odalarının da bu yönde yoğun çabaları var.

İkincisi, görüştüğüm insanların bir bölümü o dönemde işkenceden geçtiğini söylüyor. Kendilerine yapılan işkenceyi anlatıyor. Tek kelimeyle, korkunç. Nasıl hayatta kalabilmişler, mucize. Savcılığa da, herhalde işkence yapanların isimlerini verirler.
GECE SOKAKLAR IŞIL IŞIL
Diyarbakır’ın ilçesi Hani’de PKK Emniyet Amirliğine Molotof kokteyli atılıyor. Kimseye zarar gelmiyor. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak Hani’ye gidiyor. Bir çocuk valinin önünü kesiyor: ‘Annem dün dua etmiştir, polise bir şey olmamiştir, diye.’

Hatay’da geçen hafta bir operasyon sonrasında yedi PKK’lı öldürülüyor. Onlardan biri Silvan’lı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir Silvan’a taziyede bulunmaya gidiyor. Ölen PKK’lının annesi, Baydemir’e:“Sen geldin ya, ölen oğlum sanki geri gelmiş gibi. Ama, acı, çok acı. Otuz yıldır süren savaş sonrasında, kim bilir, kaçıncı kez ateş kes dönemi yaşanıyor. Zaman zaman değişik yerlerde ufak tefek terör eylemlerine yine de rastlanıyor. Ancak bu kez devlet daha hoşgörülü. Devletin bölgede üst düzey görevlileri hep bir ağızdan sözleşmiş gibi, hoşgörüyü vurguluyor. Örneğin, Apo’nun doğum gününde doğduğu yere gidenlere güvenlik güçleri hiç bir müdahalede bulunmuyor, bunun sonucunda hiçbir olay çıkmıyor. İlginç olan, güvenlik güçlerine telkinde bulunan yargının önde gelen isimlerinden biri. Topluca ciddi bir değişimi gözle görmek mümkün. Ben son otuz yılda Diyarbakır’a otuz kez olmasa bile, on beş,yirmi kez geldiğimi hatırlıyorum. Diyarbakır’ı ve bölgeyi ilk kez bu kadar sakin ve huzurlu görüyorum. Yıllar boyunca Diyarbakır’da güneş battığı, karanlık çöktüğü anda sokağa çıkmak mümkün değil. Geçen akşam saat 23.00 dolayında bir görüşmeden dönerken, bakıyorum, pek çok insan sokaklarda, kafelerde oturmuş, sohbet ediyor, her yer ışıl ışıl. Batıda herhangi bir kent gibi. Aynı manzaraya önceki akşam Mardin’de tanık oluyorum. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen, insanlar yine sokakta, lokantalarda, dükkanların çoğu açık.”

***

ÇILGIN PROJE HEYECANI?

Başbakan Erdoğan’ın bugün açıklayacağı Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde, sır gibi saklanan projenin detayları da yer alacak. Herkes ‘çılgın proje hangisi’ diye soruyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün açıklayacağı Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde, sır gibi saklanan çılgın projenin detayları da yer alacak. Parti yöneticileri dahil kimsenin hiçbir ipucu vermediği projeyle ilgili olarak medyada çıkan bazı “projeler” ise şöyle sıralanıyor: Karadeniz – Akdeniz Denizyolu Tüneli projesi: Vatan gazetesinin haberine göre, Samsun’dan Yumurtalık’a kadar yaklaşık 500 kilometre uzunluğunda bir denizyolu tüneli açılacak. Ülkenin hemen hemen tam ortasından geçen tünel 80 metre genişliğinde olacak. Tünelin su yüzeyinden derinliği 22, su yüzeyinden yüksekliği ise 18 metre diye düşünülüyor. Orta Anadolu’nun doğusundan geçecek bu projeyle, Kayseri’nin 50 kilometre yakınına kadar deniz gelmiş olacak.
Yeni İstanbul projesi: Gazeteport internet sitesi, Erdoğan’ın çılgın projesinin “Yeni İstanbul” olduğunu yazdı. Bu projeye göre, Karadeniz kıyılarında 74 kilometrelik alanda yaklaşık 3.5 milyon nüfuslu Yeni İstanbul kurulacak. Yeni İstanbul “merkezi iş alanı”, “göl bölgesi” ve “deniz kenarı bölgesi” olarak 3 ayrı alandan oluşacak. Ulaşım sistemleri, ticaret merkezleri, sergi salonları ve temekomünikasyon merkezleri yeraltında olacak.
Medeniyetler Şehri projesi: ANKA’nın servis ettiği bu projede, İstanbul’un Avrupa yakasında Müslüman ve Müslüman olmayanların kültürlerinden oluşan yeni bir yerleşim biriminin kurulması öngörülüyor. Buna göre, dünya ülkelerinden örneklerin alındığı projede modern ve kültürel mozaikler ile dini ve milli motifler bulunacak. “Kültürler mozaiği” vurgusunun öne çıkarılacağı şehirdeki önemli binaların girişleri ise Mekke’den esinlenerek hazırlanacak.
Haliç’e Mega Kanal projesi: Habertürk’ün gündeme getirdiği bu projeyle ortaya dev bir ada çıkacak. Türkiye’nin 3. büyüğü olacak bu ada Beyoğlu, Şişli, Kağıthane, Beşiktaş ve Sarıyer ilçelerini içine alacak. Haliç’in devamında 15 – 20 kilometrelik bir kanalla bu ada Büyükdere’de Boğaz ile buluşacak. Habere göre 20 milyar dolarlık projenin mimarı Sinan Genim, hazırladığı bir dosyayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sundu.
Uygarlıklar Köprüsü projesi: Çeşitli şirketlere danışmanlık hizmeti veren Murat Şaylan’ın blogunda yer verdiği bu projenin, Boğaz’ın iki köprüsünün arasına yapılması öngörülüyordu. Şaylan’ın anlatımına göre, Avrupa ve Anadolu yakalarında birbirinden çok uzakta 4 ayak olacak. Bu ayaklar tam ortada, Boğaz’ın üstünde birleşecek ve büyük bir dairesel alan oluşacak. İstanbullular yürüyerek bu ayaklardan ortadaki geniş alana ulaşabilecek, burada yemek yiyip gezinti yapabilecek.
Ataşehir’e Selimiye: Bu alternatiflerin dışında, Mimar Sinan’ın Edirne’de yaptığı Selimiye camiinin birebir Ataşehir’de inşa edilmesinin “Erdoğan’ın çılgın projesi” olduğu da idia edilmişti. Ancak Erdoğan, Ekim 2010’da bir grup toplantısında yaptığı konuşmada bu projeyi hatırlatarak “Başbakanın çılgın projesi bu muymuş? Sağdaki soldaki şu perdeleri kaldır da 360 dereceden gör bir dünyayı. Çılgın projeyi açıkladığımız zaman 360 dereceden herşeyini göreceksin” demişti.

***

“BAŞBAKANLIK KORUMASIYIM” DİYEREK DOLANDIRIYORDU…

Kocael’nin Başiskele İlçesi’nde kendisini ’Başbakanlık koruması’, eşini de ’Avukat’ olarak tanıtarak bir villa kiraladıktan sonra çevresindeki kişileri iş bulma vaadiyle dolandıran çift ile beraber hareket ettikleri 3 kişi, polis tarafından gözaltına alındı. Bir süre önce Başiskele İlçesi’nde villa kiralayan kişiler, kendilerini ’Başbakanlık koruması ve yakın çevresi’ olarak tanıtmaya başladı. Villanın odalarına da polis kıyafetiyle çektirdiği fotoğraflarını da asan 33 yaşındaki Erol Ç., avukat cübbesiyle çekilmiş fotoğrafları bulunan eşi 32 yaşındaki Aslı Ç. ile onlarla birlikte aynı evde kalan 52 yaşındaki Oya F., 41 yaşındaki Erhan Y. ile evde temizlikçi olarak çalışan Nurcan Ç. sivil ekiplerince takibe alındı. Çevrede sürekli olarak kendisini ’Başbakan koruması’ olarak tanıtan Erol Ç. ile beraberindekilerin iş bulma vaadiyle dolandırıcılık yapmaya çalıştıklarını belirleyen ekipler eve baskın düzenleyerek 5 kişiyi de gözaltına aldı. Gözaltına alınan şüphelilirle birlikte BMW marka otomobil, polis üniforması, avukat cübbesi, tepe lambası, siren, sahte kimlikler ele geçirildi. Şüphelilerin birçok suçtan da kayıtları bulunduğu belirlendi. Şüphelilerin sorgusu sürüyor.

***

AKŞAM

CİHANER, ÖNERİLEN İKİ İLİ KABUL ETMEMİŞ

CHP lideri Kılıçdaroğlu ve yardımcısı Tekin, aday gösterilmemesi tartışma yaratan İlhan Cihaner olayının iç yüzünü ayrı ayrı AKŞAM’a açıkladı, ‘listede Demirel etkisi’ iddialarını reddetti. Tekin ‘Yanılmıyorsam Sayın Genel Başkan iki il önermiş ama Sayın Cihaner kabul etmemiş’ derken, Kılıçdaroğlu ‘İstenmediği haberleri doğru değil’ dedi

Aday listeleri üzerinde hemen tüm partilerde yoğun tartışmalar devam ederken CHP’den aday gösterilmemesi şaşkınlık yaratan İlhan Cihaner konusunu partinin bir ve iki numaralı isimleri AKŞAM’a anlattı. Gerek Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu gerek yardımcısı Gürsel Tekin, Cihaner’in ne kadar değerli bir hukukçu olduğunu vurguladı, aday gösterilmemesinden duydukları üzüntüyü dile getirdi. Listelerin YSK’ya teslim edilmesiyle rahatladığı gözlenen Gürsel Tekin’le sohbetten ana başlıklar şöyle:

CİHANER’İN ADAYLIĞI: Sayın Cihaner’in aday adaylığı sürecinde yanılmıyorsam Sayın Genel Başkan iki il önermiş, ama Sayın Cihaner kabul etmemiş. Hangi iller olduğunu aday arkadaşlarımıza ayıp olmasın diye söyleyemem. Ama Sayın Cihaner önerilen iki ilde olamayacağını söylemiş. Cihaner’in ciddi bir mağduriyetinin olduğunun da bilincindeyiz. Sol gelenekten gelen, bize uzak olmayan bir isimdir. Kimi yayın organlarında benim istemediğim yönünde haberler çıktı ama böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Ama şunu söyleyebilirim ki bu listenin tamamı Made in Kemal Kılıçdaroğlu imzası taşır. Cihaner’den partinin bütün kademelerinde faydalanmak isteriz. İlle milletvekili olmak gerekmiyor ki.

SADECE HABERAL VE AYGÜN TARTIŞILDI: 550 kişilik listede en çok iki isim üzerinde tartışıldı. (Adlarını açıklamasa da bu isimlerin Mehmet Haberal ve Sinan Aygün olduğunu belli etti) Sayın Genel Başkan da hiç uygulanmamış bir sistemi uygulayarak, bu iki arkadaşımızı tek tek oylattı. Oysa tüzüğümüze göre, listelerin bütünü oylanır. Sayın Genel Başkan büyük bir hoşgörüyle tek tek oylamaya gitti.

İSTANBUL’U 10 BAKANLIĞA DEĞİŞMEM: Milletvekili olmazsanız siyaset yapamıyor musunuz? Ben nasıl yaptım 27 sene? İlk defa milletvekilliğine bu kadar yakınım. Siyaset her kademede yapılır. İstanbul İl Başkanlığı’nı ben 10 tane bakanlığa değiştirmem. Şimdiye kadar parti içinde aldığım görevler, benim için milletvekilliğinden çok çok önemli iştir. Bir kısım arkadaşlarımızın siyasetlerini milletvekilliği üzerine kurmasını anlayabilmiş değilim. ‘Parlamentoda yoksam, siyasette de yokum’ diyenler CHP terbiyesi almayanlardır.

TASFİYE YOK DEĞİŞİM VAR: Sayın Genel Başkan, partinin gençleşerek değişeceği mesajlarını vermişti. Yeni CHP dedik hep. Kadın ve gençlerin yoğunlukta olduğu bir grup oluşturma derdinde oldu hep. Kim gitti de yerine kim geldi. Tasfiye yok, değişim var. Bu bir nöbet değişimidir. Kimse yerinde 50 yıl 100 kalacak değil. Böyle siyaset olmaz. Yeni kadroda Sayın Önder Sav’ın yetiştirdiği birçok isim vardır. Eski kadroların da elbette çok büyük katkıları olmuştur ama artık yeni bir kadro var.

DEMİREL’İN RİCASI ONURDUR: Sayın Süleyman Demirel gibi Türk siyasetinde tarihi misyonu olan insanlar birileri için CHP’den bir ricada bulunmuşsa bu CHP için bir onurdur. Ama Demirel’le hiç görüşmedim. Şunu söylemek gerek ki Genel Başkan hiç kimseyi arayıp milletvekili olmasını istememiştir. Hem de hiç kimseyi. Rahmetli Özal, o günün koşullarında Deniz Gezmiş’in arkadaşlarını milletvekili yaptı. O arkadaşlar ANAP’ı solcu parti mi yaptı. CHP’nin eksenini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Sayın Haberal ve Sayın Aygün’ün dışındaki sağ tandanslı adayların tamamı bölgede kamuoyu yoklamalarıyla yapılmıştır. İnsanlarımız artık iktidar görmek istiyor. Biz sağdan da oy istiyoruz. Herkes için CHP diyoruz.

HİLMİ YARAYICI’YI ÇOK İSTEDİM: Öncelikle şunu söyleyeyim ki Hilmi kardeşimiz, listede var. 140 adayın olduğu bu tercihleri yapmak çok kolay değildir. Birincisi orada da kamuoyu yoklamaları yapıldı. Örgütlerin temayülü alındı. Hilmi’nin parlamentoda olmasını en çok isteyenlerden biri benim. Ama koşullar el vermedi.

Seçilemeyeceği yere aday koyamazdık
CHP lideri Kılıçdaroğlu da yoğun İstanbul programındaki molalar sırasında sorularımızı yanıtladı. Dört bini aşkın aday adayı arasında 550 kişilik listeyi oluştururken
elbette küslükler olabileceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Cihaner konusunda üzüntülerini ifade ederek şöyle konuştu:
‘Cihaner’in istenmediği haberleri doğru değil. Bu kesinlikle yanlış. Bu partinin bir kararıdır. Cihaner’i alıp seçilemeyeceği yere koymak doğru olmazdı. Sıkışıklığımız nedeniyle kendisini aday gösteremedik. Yoksa çok saygı duyduğumuz, değerli bir hukukçudur.’
KÜSKÜNLERE MEKTUP: Listelere olumlu ve olumsuz tepkiler geldiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, ‘Bizler de bu tepkilere hazırlıklıydık. Hepsine mektup yazıp gönüllerini alacağım. Listeye giremeyen ama seçim bürolarını kapatmayan arkadaşlarımız da var. Önemli olan partinin başarısıdır. Bu çizgiyi yakaladığımızı düşünüyorum’ dedi.
CHP lideri, ‘Listelerde Demirel etkisi’ iddialarına da şu yanıtı verdi:
‘Sayın Demirel iddialara yanıt verdi. Böyle bir talep yok. O insanlar kimsenin kontenjanından listelerimize girmiş değiller. Bizim CHP varsa herkes için var diye bir sloganımız var. Söylediklerimizde tutarlı olmalıyız. Biz parti programımızı herkes için yapıyoruz. Gelenler bu söylemler ve programımızı bilerek geliyorlar. İktidar olmak istiyorsak her kesimden destek almak zorundayız. ‘Haberal, Aygün, Kuşoğlu niye geldi’ diye sorgulamak çok doğru değil. Bunu yapanlar CHP’nin kendi içinde tartıştığı havasını vermeye çalışıyorlar. Bunu kimi çevreler yapıyor ve biz buna izin vermeyeceğiz.’

‘En büyük Kürt kenti İstanbul’
CHP’nin İstanbul Seçim Koordinasyon Merkezi’nin açılışını yapan Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘İstanbul Türkiye’nin en büyük Kürt kentidir’ dedi.
Eski Diyarbakır Baro Başkanı olan Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun Diyarbakır yerine İstanbul’dan aday gösterilmesinin ‘CHP Güneydoğu’yu gözden mi çıkarıyor’ diye yorumlandığı yönündeki soruya Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi: ‘İstanbul Türkiye’nin en büyük Kürt kenti. Ötekileştirmiyoruz. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentlerden birincisi İstanbul. Hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Herkesi kucaklayacağız. Herkesi kucaklayacağız ki tek başımıza iktidar olalım.’
Kılıçdaroğlu, AKP’nin CHP’nin güçlü olduğu sahil kentlerine yönelik seçim projeleriyle ilgili olarak da ‘AKP sayın bakanları sahillere göndermiş. Herhalde tatil yapmak üzere gönderdi. Çocuğu 9 yıldır işsiz olan bir kadın o sahilde sayın bakanı yakalayacak, ‘9 yıldır benim çocuğum işsiz, siz ne yaptınız’ diyecek. Bunun cevabını sağlıklı verirlerse sahilden oy alırlar’ diye konuştu. Seçimde en az yüzde 40 hedefleri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ‘Tüm kamuoyu anketlerinde CHP’nin trendi yukarıya doğru.

***

BAŞBAKAN BAŞKA TÜRLÜ TEPKİ VERSE AB STANDARTLARINA UYMAZDI

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB ülkelerine yönelik temaslarının ‘seçim öncesi’ sonuncusunu Slovenya’da gerçekleştirdi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB ülkelerine yönelik temaslarının ‘seçim öncesi’ sonuncusunu Slovenya’da gerçekleştirdi. Bağış’ın AB turunda 25’inci ülke Slovenya. Türkiye’nin tanımadığı Kıbrıs Rum kesimi dışında bir tek Malta kalmış gitmediği… Slovenya, Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakıyor, NATO üyeliği sürecinde Türkiye’nin verdiği desteği unutmuyor. Cumhurbaşkanı’nın soyadı Turk. Bağış bu konuya espriyle yaklaşıyor: ‘Soyadının Turk olması bizi birbirimize yaklaştırıyor ama Ahmet Türk ne kadar Türkse Slovenya Cumhurbaşkanı da o kadar Türk’…
Bağış, Slovenya yolunda basın mensuplarıyla sohbeti sırasında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Başbakan Erdoğan’ın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki (AKPM) konusmasına ilişkin yorumu şöyle: ‘Planlı değildi. Top
Avrupalılardan geldi. Top kafaya gelince kafadan, ayağa gelince ayaktan vuruyorsun. Başbakan’ın içi de bir dışı da… Duygularını gizlemiyor. Başbakan başka türlü tepki verse AB standarlarına uymazdı. Önce açıksözlü olmak gerekir.’
Egemen Bağış, AB sürecinde 13 faslın açıldığı, 16 fasıl için ise Türkiye’nin hazırlıklarını son aşamaya getirdiği bilgisini verdi. Bağış, AB’nin engeli olmasa Türkiye’nin süreci 2013 sonuna kadar bitirmiş olacağını söylüyor. AB ülkelerinin kamuoyunda Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkma oranı düşmüş. Bağış bunu önemsiyor, ‘Entelektüellere ulaşmaya çalışıyoruz’ diyor. Mustafa Erdoğan ve ekibinin Anadolu Ateşi Truva gösterisi de Slovenya temaslarıyla aynı güne denk düştü. Bağış gösteriyi Slovak yetkililerle birlikte izledi.
Bağış, ‘Avrupa kültürünün hikayesini anlatan Troy, Avrupa kimliğimizi sorgulayanlara en iyi yanıttır’ diyor.

Mustafa Erdoğan’ın yeni projesi
Mustafa Erdoğan, Slovenya’da büyük alkış aldı. Gösteri sonrası sohbetimizde Anadolu’da yaşayan kültürleri konu alan yeni bir proje için çalıştığını anlattı. Bağış basın mensuplarına, temasları sırasında yaşadığı ilginç diyaloglardan da örnekler verdi. En çarpıcılarından birisi, Romanya Başbakanıyla görüşmesi… Romanya’ya gittiklerinde ağır ekonomik paket açıklanmış, Başbakan bunun sıkıntısı içindeymiş. Egemen Bağış moral vermiş, 2001’de Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizi anlatmış ve ‘Bakın şimdi hangi noktaya geldik, siz de çözersiniz’ demiş. Bu samimi sözler üzerine Romanya Başbakanı’ndan sıcak bir tavsiye gelmiş, ‘Bu Avrupalıların her dediğine he deme.’ Bağış bu yaklaşımda. ‘Gerektiğinde postasını koyan bir ülke haline geldik’ diyor.

***

LİBYA’DA SÜRECİ NATO YÜRÜTÜYOR

Başbakan Erdoğan, ‘Kaddafi gidene kadar mücadeleye devam’ diyen Batı’ya karşı BM ve NATO’yu işaret etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Libya’dan getirilerek Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan yaralıları ziyaret etti. Başhekim Prof. Murat Bozkurt’tan bilgi alan Erdoğan, yaralılarla yakından ilgilendi. Libyalı bir yaralının Başbakan’a, ‘Bütün Libyalılar sizinle gurur duyuyor. Libya’da doğan çocukların büyük bölümüne ‘Recep’ ismi konuluyor’ demesi Erdoğan’ı tebessüm ettirdi. Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama, İngiltere Başbakanı David Cameron ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin, ‘Kaddafi gidene kadar mücadeleye devam’ şeklindeki bildirisine karşı BM ve NATO’yu işaret etti. Erdoğan şöyle konuştu:

BÖYLE GÖRÜŞTÜK, BÖYLE İNANDIK
– Ülkelerin bireysel yaklaşımından öte, artık süreç BM Güvenlik Konseyi’nin kararları çerçevesinde işlemektedir. Bu süreci de NATO şu anda yürütmektedir. Berlin’deki Dışişleri Bakanları toplantısına katılan Dışişleri Bakanımdan toplantının nihai kararlarını dinlemiş değilim. Toplantıdan çıkan kararlar istikametinde tabii ki NATO bundan sonraki süreci çok daha hassasiyetle, çok daha farklı bir şekilde işletecektir. Böyle görüştük, böyle inandık. Rasmussen’in Türkiye ziyaretinde de aramızda bunları zaten bu şekilde görüşmüştük. Türkiye, bu süreç içerisinde her zaman üzerine düşen görevleri yaptı, yapmaya da devam edecek.

Üç yaşında çocuk da var
Erdoğan’ın ziyaret ettiği yaralılar Libya’nın Misrata ve Bingazi şehirlerinden getirilmişti. İzmir, Muğla ve Ankara’da tedavi görerek taburcu edilenlerin yanı sıra, 14’ü halen Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kalıyor. Başbakan’ın verdiği bilgiye göre, bunlardan 8’inin yarası daha ağır. Erdoğan’ın görüştüğü 14 yaralı arasında bir bayan ve üç yaşında bir çocuk da bulunuyor.

Ve ‘Çılgın Proje’sini açıklıyor
Başbakan Erdoğan, Tanıtım ve Medya Başkanlığı koordinasyonunda hazırlanan ‘Seçim Beyannamesi’ni bugün kamuoyuna açıklayacak. AK Parti Genel Merkezi’nde geniş katılımlı bir toplantı yapacak olan Erdoğan, yeni anayasa hedefinin altını çizerken, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’e kadar atılacak adımları sıralayacak. Beyannamede, Erdoğan’ın uzun süredir konuşulan ‘Çılgın projesi’ de yer alacak. İstanbul’a ikinci boğazın açılması, Boğaz’a ‘Uygarlıklar Köprüsü’ inşa edilmesi gibi çeşitli projeler öne sürülmesine karşın bunlar doğrulanmamıştı. Başbakan’ın, İstanbul’da yeni bir kent inşa edilerek bunun ‘Medeniyetler şehri’ olarak adlandırılması yönünde bir proje planladığı da gündeme gelmişti.