Son Dakika Beşiktaş 16.03.2011

Beşiktaş Gazetesi’nde son dakika haberleri…  Belgesel gösterimleri Arkeoloji ile devam ediyor… Ortaköy Kültür merkezinde Devr-i Adem oyunu tiyatroseverleri mest etti…  Eylemcilere polis müdahalesi… Hak ihlalleri raporu Yıldız’da açıklandı… 

KÜLTÜR-SANAT HABERLERİ

BELGESEL ARKEOLOJİ İLE SÜRÜYOR
Beşiktaş Belediyesi’nin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Belgesel Sinemacılar Birliği’yle birlikte düzenlediği ‘Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit’ etkinliği ikinci yılında yeniliklerle devam ediyor. Etkinlik dahilinde 16 Mart -13 Nisan 2011 tarihleri arasında beş hafta boyunca arkeoloji belgeselleri gösterilecek. Suha Arın ve Hasan Özgen’in yönetmenliğini yaptığı Fırat Göl Olurken: Cennetin Bedeli belgeselinin gösterileceği 16 Mart 2011 tarihinden itibaren sırasıyla ‘Mezopotamya’nın Büyük Düşü’, ‘Dünyanın İlk Tapınağı: Göbeklitepe’, ‘Keşfin Kıyısında’, ‘Efes: Eski Dünyanın Metropolü’ belgeselleri sinema severlerle buluşacak. Gösterimin ardından yapılacak söyleşi bölümünde yönetmen Hasan Özgen ve arkeolog Prof. Dr. Halet Çambel izleyenlerin sorularını yanıtlayacak.
FIRAT GÖL OLURKEN: CENNETİN BEDELİ
16 Mart 2011, Çarşamba, 19:00
Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu
Levent Mah. Çalıkuşu Sok. No: 1 Beşiktaş
Yönetmenler:
Suha Arın, Hasan Özgen
Belgesel hakkında:
GAP-Güneydoğu Anadolu Projesi’nin büyük yatırımları olan Karakaya ve Atatürk Barajları yapılırken sular altından kalan bölgelerden yaklaşık 45 bin aile göç ettiririlir. Evlerini, tarlalarını, yaşam biçimlerini bırakarak “başka bir yaşama” göç eden bu insanlar, çağdaş muhacirler olarak, bir bakıma hepimiz için “cennet” vaad eden bu büyük yatırımlar karşılığında büyük bedel öderler.
ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZİ: “DEVR-İ ADEM” SEYİR KEYFİ
Kaktüs Kabere Tiyatrosu Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi’nde tiyatroseverler ile buluştu. Zeki Alasya’nın süpervizörlüğü’nde oynanacak “80 yılda Devr-i Adem” oyunu sanatseverler ile buluştu. Oyunun konusu ile ilgili bazı detaylar şöyle:
“Bir Varmış… Bir Yokmuş… Bir Varmış… İnsan Doğar… Bir varmış… Bir yokmuş… Bir varmış… İnsan doğar… Doğum denilen olay, bir anlık zevk sonucu,Bazısı ister, olmaz; bazen de kaçar ipin ucu! Hele bir de erkekse, gör babanın keyfini, Nargileye bakan olmaz, kıymettedir marpucu!  Bir yokmuş… İnsan ölür…Bir ömür tamamlanır, ortalama seksen yılda.Hatıralar bile körelmiştir uçkurda. Takdir-i İlahi, senaryoyu böyle yazmış:"Bir çukurda başlar hayat, biter başka çukurda!" Şu yaşadığı ömür boyunca çoğu zaman monoton geçer günler…Oysa insan; güldüğü, ya da üzüldüğü kadar insandır… Gerisi boş… Şu kısacık yaşamda üzme işini televizyonlar zaten yeteri kadar yapıyor… Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Ezel hatta haber programları filan… Oysa o dizilere, ekonomik krizlere, geçimsizliklere, kavgalara inat… Biz size gülen yüzleri yakıştırıyoruz. Gülün ki yüzünüzde güller açsın… “Bir varmış”la “Bir yokmuş” arasında keyifli bir ömür süresiniz diye… Peki, “Bir varmış”la “Bir yokmuş” arasında ne kadar zaman varmış? Allah herkese uzun ömür versin, ama biz ortalama seksen dedik… Ve Adem oğlunun, yani insanın 80 yıllık ömründen önemli anları derledik.Tüm insanlar için de ilk insan Hz. Adem’i örnek aldık… Eh zira “Adam” sözcüğünün bile “Adem”den geldiğini düşünürsek…Bu 80 yıllık ömrü şöyle özetlemek mümkün…  “80 yılda devr-i Adem” Şu Şehr-i İstanbul’un çeşitli köşelerinden her yaştan “adem”lere bir göz attık… Bir de baktık ki elimizde hoş bir gül demeti oluştu… O gül demetinden dikenleri ayıkladık; hoş renkleri, hoş kokuları getirdik size… Yüzlerde güller açsın… Şu gök kubbede bizden de bir hoş sadâ kalsın diye… Hep olaylara mizah gözlüğüyle baktık… Eh, bizim işimiz de bu…O halde artık oyunumuza başlayalım: “80 Yılda Devr-i Adem” başlıyor!”
ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZİ: “BUNU YAPAN İKİ KİŞİ”
Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkezi’nde birbirinden güzel oyunlar Mart ayında da seyirciyle buluştu. Tiyatro Dan Afife Jale Sahnesi’nde sanatseverler ile buluşan Tiyatro Dan “Bunu Yapan İki Kişi”adlı oyun, tiyatroseverleri yine büyüledi.
Tiyatro Dan hakkındaki bazı detaylar ise şöyle:
“Nergis Öztürk, Didem Balçın ve Aydın Şanlı tarafından 2009 yılı başında Tiyatro Gen-T adıyla kurulan tiyatro bir sene sonra bir değişklikle Tiyatro Dan adını aldı. Tanışıklıkları Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde öğrenci oldukları 90’lı yılların sonuna kadar uzanan ve okul sonrası İstanbul’a yerleşen üç arkadaş, görev aldıkları çeşitli televizyon ve sinema projelerinin yanı sıra, çeşitli özel tiyatrolarda çalışarak sahneyle bağlarını da koparmadılar. Tiyatro Dan, üç genç sanatçının birikimlerini ve enerjilerini, genç, dinamik ve aynı zamanda Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun mirasına yaslanan, çağdaş bir tiyatroya aktarma ihtiyacından doğmuştur. Genç sanatçılar Özgün Aydın ve Onur Dilber’in katılımıyla daha da güçlenen Tiyatro Dan seyirciyle ilk kez “Bunu Yapan İki Kişi” isimli komediyle buluşuyor. Ayça Işıldar Ak tarafından yazılan oyunda, tarih boyunca süregelen kadın-erkek çatışması, aşk ve ilişkiler eğlenceli bir bakışla ele alınıyor.İki perdelik oyunda, dört ayrı skeç bulunuyor. Skeçlerde, ergenlikten, yaşlılığa kadar, hayatın çeşitli evrelerinde birbirleriyle uzlaşamayan, ama birbirleri olmadan da yapamayan farklı kadın ve erkek tipleri farklı hikâyelerde resmediliyor.
Yönetmenliğini Aydın Şanlı’nın yaptığı oyunda, Nergis Öztürk, Didem Balçın, Özgün Aydın ve Onur Dilber rol alıyor. Müziklerini Aysel ve Veli Özçelik’in yaptığı oyunun koreografilerinde ise Harika Onur’un imzası var.”
LEVENT KÜLTÜR MERKEZİ: MART AYI GÖSTERİMLERİ SÜRÜYOR
Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi’nde sinema gösterimleri devam ediyor. Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda Mart ayının ikinci yarısında şu gösterimler olacak…
“Fırat Göl Olurken: Cennetin Bedeli” filminin yönetmeni ise Suha Arın ve Hasan Özgen. 16 Mart Çarşamba, Saat: 19:00’da gösterime girecek olan filmin konusu ile ilgili bazı detaylar ise şöyle:
“GAP-Güneydoğu Anadolu Projesi’nin büyük yatırımları olan Karakaya ve Atatürk Barajları yapılırken sular altından kalan bölgelerden yaklaşık 45 bin aile göç ettiririlir. Evlerini, tarlalarını, yaşam biçimlerini bırakarak “başka bir yaşama” göç eden bu insanlar, çağdaş muhacirler olarak, bir bakıma hepimiz için “cennet”  vaad eden bu büyük yatırımlar karşılığında büyük bedel öderler.”
Yönetmenler ile ilgili bazı bilgiler ise şöyle:
“Suha Arın: Türk belgesel sinemacılığının yüz akı ve büyük ustası” diye tanımlanan Arın, İlk, Orta ve Lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. Washington, D.C. Howard University – Sinema Televizyon Yapımcılığı ve Yönetmenliği (Lisans); The American University – Kitle Haberleşmesi-Hükümet ve Kamu Enformasyonu (Lisans üstü) eğitimleri aldıktan sonra, 1962’den itibaren Milli Eğitim Bakanlığı – Öğretici Filmler Merkezi için yönetmen ve senaristlik yaptı. 1966 – 1967 sürecinde Amerika’da Capital Film Labs`ta görev yaptı. Amerika’nın Sesi Radyosu Washington Muhabirliği, Uluslararası Sinema TV Merkezi (USIA) ve TRT Washington Muhabirliği, çevirmenlik ve sunuculuğunda bulundu. 1973 – 1974 sürecinde Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Ankara ve İstanbul’daki çeşitli üniversitelerde sürdürdüğü öğretim görevinde, aralarında günümüzün ünlü yönetmenleri, gazetecileri ve akademisyenlerinin de bulunduğu çok sayıda öğrencinin yetişmesine katkıda bulundu.
Hasan Özgen: Milas’ta doğdu. 1968 yılında Hava Harb Okulu’ndan mezun oldu ve “uçuş eğitimi” gördü. 1972’de ‘siyasal nedenlerle’ Hava Kuvvetleri’nden “sicilen emekli” edildi ve yargılandı; bir süre de tutuklu kaldı. l974-1982 yıllları arasında TRT Haber Merkezi’nde çalıştı. l983 yılında MTV, Milliyet Televizyon’un kuruluşuna katıldı.1987’de ilk ajansı Filmtel’i kurdu. Daha sonra STM- Sinema Televizyon Merkezi’nin kurucu ortağı oldu. 1996 yılından bu yana Nöbetçi Ajans’ın sahiplerinden. TRT ile başlayan sinema deneyi, ağırlıklı olarak belgesel filmlerin üretimine katılarak gelişti. Kameraman, görüntü yönetmeni, senarist ve yönetmen olarak çalıştı. Çeşitli üniversitelerin iletişim fakültelerinde “Belgesel Sinema” konulu dersler verdi.
1975 yılında tanıştığı ve uzun süre birlikte çalıştığı Suha Arın, belgesel sinema yolunu açan kişi oldu.  ÇEKÜL-Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı kurucu ve yönetim kurulu üyesi, MİÇEV- Milas Kültür Vakfı kurucu üyesi, BSB -Belgesel Sinemacılar Birliği üyesi, TGC-Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi ve TKB-Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesidir”
Bir diğer gösterim de “Mezopotamya’nın Büyük Düşü” adlı film… 23 Mart Çarşamba günü Saat: 19.00’da sinemaseverler ile buluşacak olan yönetmenliğini Kemal Öner’in yaptığı filmin konusu ise şöyle aktarılıyor:
“ Türkiye’nin en büyük kalkınma projelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu Projesinin, başlangıç tarihinden bu yana katettiği yol, başarmak istedikleri, başardıkları ve başaramadıkları, objektif bir bakış açısıyla anlatılmakta; bugün gelinen noktanın altı çizilmektedir. Temelin atıldığı ilk günden bugüne kadar geçen süreçte, Güneydoğu Anadolu Projesinin bölgenin sorunlarına ne ölçüde çare olduğu, bu sorunlara ne ölçüde çözüm bulduğu konusunda, projenin ilerleyişiyle ilgili konuların, birbirlerine eklemlenerek anlatıldığı tarımsal sulamada gelinen nokta ve bu noktanın bölgesel kalkınma üzerindeki etkilerinin hikâyesidir.”
Film ile ilgili detaylar arasında GAP’ın dramını konu eden Akademi Prodüksiyon’dan Kemal Öner’in “Mezopotamya’nın Büyük Düşü GAP” adlı belgeselinin konusu için bir diğer yazı da şöyle:
“GAP’ın oluşturacağı tarım ve sanayi potansiyeli bölgede gelir düzeyini beş kat artıracak, yaklaşık dört milyon kişiye iş olanağı yaratılacaktı. Bunun ilk adımını ise tarımsal üretim oluşturuyordu. Toprak uçsuz bucaksız ve verimliydi; insan çok ve yoksuldu. Tek eksik suydu, o da 1995’den beri bölgeye oluk oluk akmaya başlamıştı. Fırat’ın mübarek suyuna kavuştuğundan beri Harran adeta bir pamuk deryasına dönmüş ve herkes mutlu olmuştu. Yalnız küçük bir sorun vardı: GAP’ın planları arasında bu kadar çok pamuk ekimi öngörülmemişti. Ama bir tekstil ülkesi olan Türkiye için Harran toprağından çıkan pamuk beyaz altındı. Bu nedenle de plana uymamış olmaktan sıkılmaya gerek yoktu. Ama bir gün Şanlıurfa’ya bağlı Kısas Beldesi İlköğretim Okulu’nu su bastı. Toprağın altında bulunan “taban suyu” gitgide yükseliyordu. Neden ise pamuk suyu sevdiği için ona çok su verilmesiydi. Tuzlanma da, taban suyu yükselmesinin doğal bir sonucuydu artık. Çiftçinin sulama konusundaki bilinçsizliğinin tek nedeni vardı: Eğitimsizlik. Fırat’ı, Harran’a taşımayı başaran irade işin sonrasını hesaba katmamıştı. Yüzlerce yıldır kuru tarım yapan yöre çiftçisinden herhangi bir eğitim verilmeksizin sulu tarıma geçmesi beklenmişti. Sonuçta bir çiftçinin dediği gibi “Toprağım yandı, su attım sönsün diye su da yandı” şeklinde suyu ve toprağı heba eden “vahşi” sulama bölgede kanser gibi yayıldı. Sonuç olarak, GAP bölgesinde sulu tarıma açılan arazilerde yanlış sulamanın toprağın tuzlanmasına yol açması ve çarpık tarımsal yapılanmanın boyutları artık TEMA Vakfı ve yöre insanının “toprak elden gidiyor” şeklindeki feryadı ile özetleniyor.
Mart ayında bir diğer gösterim de “Dünyanın İlk Tapınağı: Göbeklitepe” adlı film… Filmin yönetmenliğini Ahmet Turgut Yazman üstlendi. 30 Mart Çarşamba günü Saat: 19:00’da Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda gösterilecek olan belgeselin konusu ile ilgili bazı detayları ise şöyle aktarılıyor:
“Film, yaygın inanışları sorgulayan hikâyesiyle izleyiciyi günümüzden 12.000 yıl geriye, Şanlıurfa’nın 15km. yakınında bulunan Göbeklitepe’ye götürüyor. Yeryüzündeki ilk tapınağın yapılış tarihi, Antik Çağ bilgeliğinin sembollerinden, İngiltere’deki Stonehenge anıtlarından veya Mısır Piramitleri’nden binlerce yıl daha öncesine ait.”
Yönetmen ile ilgilibilgi ise şöyle aktarılıyor: “Ahmet Turgut Yazman, Mimar Sinan Üniversitesi, Sinema Televizyon bölümü’nden, Senaryo ve Yönetmenlik üzerine eğitim görerek mezun oldu. Yıldız Teknik Üniversite’sinde Sanat Tarihi ve Müzecilik üzerine Yüksek Lisans eğitimini
tamamladı. 1998 yılındaki mezuniyetinin ardından,  Tuna Film Yapım  Şirketi’nde Yönetmen Yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 2008 yılında, ATV’de yayınlanan Anadolu mitolojisi,
dinler ve ezoterik inançlar konulu 13 bölümlük “Aşure” programının yönetmenliğini üstlendi. “12.000 yıllık Anadolu Bilgeliği” adlı projesinden yola çıkarak son 2 yılda seminerler vermeye başladı. Ahmet Turgut Yazman Bilgi Üniversitesi Sinema BÖlümünde yüksek lisans öğrencilerine ders veriyor.” Film ile ilgili yönetmen görüşlerini ise şöyle aktarıyor: “Yönetmen’in Yorumu
2007 yılında Türkiye Kültür Bakanlığı’ndan aldığım izin ile hayret uyandıran keşif Göbeklitepe’yi tüm dünya ile paylaşmak için Urfa’ya ilk çekimi yapmak üzere gittim. “Göbekli Tepe – Dünya’nın İlk Tapınağı”, dört yıl süren yoğun araştırmalar sonunda bilinen insanlık tarihi üzerine geliştirilen düşünce sistemini değiştireceğine inandığım bu sıra dışı keşfin hikayesini kendine has bir üslup ile anlatıyor. Filmi ilk kez geniş ekranda izlerken Göbekli Tepe’deki  gündoğumunu beklediğim sabah hissettiğim mistik, şaşırtıcı, heyecan verici atmosferi tekrar yaşadım. Umarım bunu filmi izleyenler de hissederler.”

FULYA SANAT BALE: SENFONİK MİNYATÜR

Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi’nde sanatseverleri büyüleyecek gösterimler, etkinlikler, konserler aralıksız devam ediyor. Mart ayında da yine birbirinden güzel etkinliklere yenileri ekleniyor. Bnlardan bir tanesi de Senfonik Minyatür ismini taşıyan neoklasik bale… 23 Mart tarihinde sanatseverler ile buluşacak olan bale gösterimiyle ilgili bazı detaylar ise şöyle:
“Giovanni Di Palma; İstanbul Devlet Opera ve Balesi 2010-2011 sezonunda “Senfonik Minyatür” adlı bale yapıtını sahneliyor. Doğu ile Batının müzik ve sanat alanındaki etkileşiminin en güzel örneklerinden olan yapıt, A.Vivaldi ve anonim müzik eşliğinde “Patrick De Bana” tarafından İstanbul Devlet Balesi için yaratıldı. Kültürler arasında Barok geleneğinin etkileri ve paylaşımı ile ilgili olan bu düşsel yapıt sizleri görünmeyenin görünür olduğu minyatürün sonsuz dünyasına götürecek. Uwe Scholz’un “ 2. Senfoni ” Adlı Neoklasik yapıtını Giovanni Di Palma sahneliyor. Schumann’ın 2.Senfoni’si dans ve müziği kusursuz bir çizgide buluşturuyor.
009 sezonunda kısa bir bölümü oynanan “Werthel” balesinin 2 perdelik şekliyle 2011-2012 sezonunda sahneleyecek olan Yannick Boquin İstanbul Balesi ile 15 günlük çalışma için Türkiye’ye geldi. Paris bale okulunda eğitim görmüş Bonn Opera Balesi, Flanders Kraliyet Balesi, oma Opera Balesi, Berlin Opera ve Balesi gibi önemli topluluklarda baş rollerde dans etmiş ve bir çok ödül sahibi olmuştur. Yannıck Boquin dünyanın birçok ülkesindeki topluluklarda ve okullarda konuk eğitmenlik yapmaktadır. “
Balede yer alan diğer isimler de şöyle: “Ayfer Zeren: Bale Sanat Yönetmeni Ayfer Zeren , Klasik yapıtların yanı sıra modern ve neoklasik yapıtların da repertuarda yer almasına özen gösteriyor.
Dansçılar: Deniz Zirek, Selim Borak, Zuhal Balkan, Berk Sarıbay, Ebru C. Atay, Ayça İnal, Deniz Özaydın, Mehmet Berge, Erhan Güzel, Melih Mertel, Tatyana Egeli.”

AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ TİYATRO: SEN OLMASAYDIN

Akatlar’da tiyatro gösterimleri tüm hızıyla deam ediyor. Şubat ayından bu yana birbirinden ilginç gösterimler sanatseverler ile buluşmaya devam ediyor. Mart ayında da yine özel gösterimler tiyatroseverleri Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde ağırladı… Yeni oyunlar da hız kesmeden sanatseverleri bir araya getiriyor… 15 Mart’ta ‘Alevli Günler’ ve 25 Mart’ta ise ‘Sen Olmasaydın’ oyunu tiyatroseverleri karşılıyor. Alevli Günler oyunu ile ilgili bazı detaylar şöyle:
“Oyunla ilgili detaylar da şöyle: “Komedi türündeki oyunu Irmak Bahçeci yazdı, Yıldıray Şahinler yönetti. “Alevli Günler’de, Cem Davran, Erkan Can, Levent Üzümcü, Bahtiyar Engin ve Tuğçe Kıltaç’ı bir araya getiriyor. Oyunda, Cem Davran, öldükten sonra yakılmayı vasiyet eden bir şaman profesörü canlandırırken, Erkan Can da pek çok farklı rolle karşımıza çıkıyor. ‘Alevli Günler’in yönetmeni Yıldıray Şahinler oyunla ilgili olarak ‘Madem ki İstanbul Halk Tiyatrosu’yuz, istiyoruz ki bu oyunda halkın her kesiminden, inancı, tuttuğu takım, mesleği, mevkii ne olursa olsun herkes, bu olup bitene kahkahalarla gülsün. Bizimle ve birbirleriyle birlikte… Gülmekten gözlerimizden yaş gelinceye kadar gülelim. Ve bir yerinden bir şeye başlamış olmayı dileyelim’ diyor.”
Sen Olmasaydın oyunu ile ilgili bazı detaylar şöyle: “Oyunun yazarı Uğur Uludağ. Yöneten ise Enginay Gültekin. Sen Olmasaydın oyuncuları ise şöyle sıralanıyor: “Yağmur Kaşifoğlu, Yosi Mizrahi, Gülden Avşaroğlu…” Oyunun konusu ise şöyle aktarılıyor: “Birbirlerini ve ilişkilerini farklı koşullarda sınayan, arada bir ateşkes… Arada bir esaret… Arada bir ihanet… Arada bir çırpınışın yaşandığı bir ilişki. ‘Erkekler bizi ne zaman anlayacak?’, ‘Kadınları anlamak imkansız!’ söylemleriyle; bol kahkahayla anlatmış Uğur Uludağ. Biz olmak için ben olmaktan vazgeçenlerin hikayesi…”
İşte gösterimi gerçekleşen iki oyun; ‘Dumanaltı Aşklar’ ve ‘Kim bu adam’… Dumanaltı Aşklar oyuu ile ilgili detaylar şöyle:
“Hüseyin Avni Danyal’ın tek kişilik muhteşem performansı “Dumanaltı Aşklar”;   evlenme yolunda üç kez, son anda direkten dönen bir adamın dördüncü kez evlenmeye niyetlendiği gece, diğer müstakbel adayları hatırlamasıyla başlayan kahkaha dolu bir oyun. Dumanı tüten aşklar, dumansız kalan aşklar ve dumanaltı olan aşklar arasında komik bir hikaye anlatan “Dumanaltı Aşklar”; “Türk kadını” portresini her yönüyle ve mizahi bir dille ortaya koyuyor. Gökhan Erarslan ve Ferhat Ergün tarafından oyunlaştırılan, Tiyatro Seyirlik tarafından sahneye konan “Dumanaltı Aşklar” oyununun yapımcılığını AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu üstleniyor. Üstün oyunculuk performansına, yönetmenlik becerisini de ekleyen Hüseyin Avni Danyal’a sahnede, tek kişilik oyunun özgün müziklerini besteleyen Deniz Aras Sipahi, piyanosuyla eşlik ediyor. Sahne tasarımı Kemal Aratan’a, ışık tasarımı Hakan Özipek’e ait olan oyunun koreografisini Bora Acar Zöngür üstlendi.”

POLİS ADLİYE AKTÜEL HABERLER
YERLİTÜRK BEŞİKTAŞ ADLİYESİ’NDE
Kocaeli’de “suç örgütü kurmak” suçundan hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan kişi yakalandı. Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Büro Amirliği ekipleri, “çek, senet tahsilatı”, “tehdit” ve “suç örgütü kurmak” suçlarından hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan Ersin Yerlitürk’ün İzmit’te olduğu belirlendi. Gündoğdu Mahallesi’nde saklandığı evin tespit edilmesinin ardından düzenlenen operasyonda 35 yaşındaki Yerlitürk gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerin ardından İstanbul’daki Beşiktaş Adliyesine sevk edilen hükümlünün 2 yıldır arandığı öğrenildi. Bu arada, Yerlitürk ve adamlarının 2007 yılında İzmit’teki bir yerel gazeteye giderek çalışanları darbettiği belirtildi.
BEŞİKTAŞ’TA EYLEMCİLERE POLİS MÜDAHALESİ
Gençlik Federasyonu bir grup, 14 Mart 2010 tarihindeki Roman çalıştayında pankart açtıkları gerekçesiyle tutuklandıkları öne sürdükleri arkadaşlarına destek vermek için Beşiktaş Meydanı’nda toplandı. Açlık grevine başlayacaklarını belirten grup çadır kurmak isteyince polis müdahale etti. Eylemciler ile polis arasında arbede çıktı. Karga tulumba gözaltına alınan eylemciler polis merkezine götürüldü. Roman Çalıştayı’nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında “Parasız Eğitim İstiyoruz. Alacağız” yazılı pankart açtıkları gerekçesiyle 1 yıldır tutuklu yargılanan Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz’a destek için Beşiktaş Meydanı’nda çadır kurup 1 hafta açlık grevi yapmak isteyen gruba, polis müdahale etti.
Kendilerini Gençlik Federasyonu olarak tanıtan yaklaşık 25 kişi gözaltına alınırkan çevredeki bir vatandaş polise “Vurmayın. Onlar daha çocuk. Gençken hepimiz bir şeylerle uğraştık” diye tepki gösterdi. Polis de “Hiç kimseye vurmuyoruz” diye karşılık verdi.
Beşiktaş Meydanı’na saat 13.30’da çadır, masa, kereste ve kalaslarla gelen 25 kişilik grup, “Tayyip Erdoğan’ın karşısında parasız eğitim pankartı açan Ferhat ve Berna 1 yıldır tutuklu. Arkadaşlarımızın serbest bırakılması için 7 günlük açlık grevindeyiz” yazılı pankart açtı. Basın açıklamasında “Bu hukuksuzluk bugün 1 yılını dolduruyor. Ferhat arkadaşımız hala tek kişilik hücrede tutulmaktadır. Parasız eğitim gibi bir talep için yılmadan mücadele eden Dev-Gençliler vardır. Talebimiz haklıdır, meşrudur” denildi.
Gruptakiler, daha sonra meydandaki anıtın karşısına kereste ve kalasları taşımaya başladı. Bu sırada zabıta yetkilisi gruba, “Meydanı çadırla kapatamazsınız. Malzemelerini beraber arkadaki parka taşıyalım. Orada kurun” dedi. Grubun ısrar etmesi üzerine belediye işçileri, tahta malzemeleri taşımaya başladı. Gruptakiler de malzemeleri tutarak engel olmak istedi. Yaşanan arbedeye, çevik kuvvet polisleri müdahale etti.
Polis, göstericileri zorla çevik kuvvet aracına bindirdi. Bu arada bir eylemci “Arkadaşlarımıza neden vuruyorsun?” diye sivil zabıtaya müdahale etti. Ancak tartışma büyümeden polis tarafından yatıştırıldı. Bindirildikleri araçtan inmeye çalışanların üzerine bir çevik kuvvet polisi, biber gazı sıktı.
Bu arada araca bindirilenler arasında bulunan Dicle Haber Ajansı muhabiri bırakıldı. Etkin Haber Ajansı muhabiri ise fotoğraf makinesinin zarar gördüğünü söyleyerek polise tepki gösterdi.
HAK İHLALLERİ RAPORUNU YILDIZ’DA AÇIKLADILAR
Uluslaraarası Hak İhlalleri Merkezi (UHİM) tarafından Yıldız Parkı’ndaki tarihi Malta Köşkü’nde 2010 Dünya Hak İhlalleri Raporu’nun açıklandığı bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya çok sayıda basın mensubu, UHİM Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri katıldı.  Toplantıda bir konuşma yapan UHİM Başkanı Ayhan Küçük yapılan çalışmalar ve  dünyada yapılan hak ihlalleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Küçük, dünyayı etkisi altına alan Küresel Krizden, Meksika’da gerçekleşen petrol faciasına, Domuz Gribinden Ordadoğu’daki işgallere kadar birçok konunun yer aldığı 2010 Dünya Hak İhlalleri Raporu hakkında bilgi verdi. 2010 Dünya Hak İhlalleri Raporunda 2010’da gerçekleşen bazı ihlaller şu şekilde yer alıyor:
– Küresel şirketlerin güvenlik önlemlerini minimalize eden politikaları nedeniyle yaşanan Meksika Körfezi’ndeki petrok faciası, doğaya, canlılara ve diğer varlıklara zarar veren en büyük doğal efettir.
– 2009 yılında tüm dünyada büyük paniğe neden olan Domuz Gribinin ilaç şirketlerinin bir oyunu olduğu konusunda şüpheler var.
– Dünya, yaşanan ekonomik krizle sarsılırken küresel şirketler ve bankalar bu kriz karlarını arttırdı. Şirket alımları için ellerinde tutukları 1 trilyon dolar nakitle, işsiz kalan nüfusun sayısı arasında parallellik söz konusu.
– Eğitimde sömürgeci yaklaşım beyin göçü ile devam ediyor.
– Ortadoğu ve dünyanın diğer bölgelerinde yapılan işgaller Hollywood ve Oscar ödülleri gibi uluslar arası etkinlikler tarafından meşrulaştırılıyor.