SPOR: Güven Taner-Kartal Yiğit-Zafer Arapkirli-Hayri Ülgen radyoda…

Gündemi Radyo Beşiktaş belirliyor
Zor dostum zor
Beşiktaş’ın çizdiği tablo camiayı huzursuz ederken ilerleyen süreçte de nasıl bir Beşiktaş izleneceği de kafalarda soru işareti yaratıyor. Kötü sonuçların yanı sıra son bir ay içinde yaşanan gelişmeler de dikkat çekiyor. İbrahim Üzülmez’in sözleşmesinin fesh edilmemesine rağmen gönderilmesi, Ferrari gönderilecek derken üç maç ceza alması, protokol tribünündeki en son yaşanan olaylara kadar bir çok başlık Beşiktaş’ın üstüne kara bulutlar mı dolaşıyor sorusunu akıllara getiriyor.
Spor yazarları ve otoriteler Beşiktaş’ın son durumunu şöyle değerlendiriyor:
KARTAL YİĞİT: “CAMİANIN SABRI ARTIK TAŞTI…”
“Son dönemde Beşiktaş en karışık günlerini yaşıyor. Üst üste alınan başarısız sonuçlar, Schuster’in açıklamaları, yönetimin federasyonla olan savaşı hepsi üst üste geldi bu da doğal olarak takımı etkiledi. Son üç maçta yenilen 12 gol artık camianın da sabrını taşırdı. Herkes neler olup bittiğini öğrenmek istiyor. Takımında morali yok. Beşiktaş’ta çok iyi günler yaşanmıyor ve bu suların nasıl durulacağı kafalarda soru işareti. En son Kiev’de 4 farklı yenilgi zaten artık bardağı taşıran damla oldu. Yönetim kanatında da Schuster’e tepkiler arttı. Yönetime kalsa Schuster’le yolunu ayıracak ama hocanın takımdan alacakları ve Demirören’in yönetime geldiğinden bu yana sık sık hoca değiştirilmesi kredileri azalttı. Şu an pek düşünmüyorlar. Bundan sonra neler olacak onu ilerleyen dönemde göreceğiz. Yönetim Schuster’i getirdi futbolcular gidemeyeceği için hedef tahtası haline de geldi. Schuster’in hedef tahtası haline gelmesindeki sebep de yapılan açıklamalar ve aldığı kararlar oldu. Vurdumduymaz tavırlar ve takım içerisinde dengeleri altüst etmesi, yabancılara farklı davranması takımı bu duruma getirdi. Hoca değişse takım şahlanacak mı, o da tartışılır. Görünen şu ki, Schuster aranan taze kan olmadı. Pek bir katkısı olmadı takıma yalnız Schuster’mi suçlu tabii ki tek başına suçlu değil, bu hatalar ortaklaşa yapılan hatalardır.
Beşiktaş geçtiğimiz ylları arıyor. Mustafa Denizli iki kupalı bir hocaydı ayrılmak zorunda kaldı. O dönemde hatalar oluyordu ama şimdi en zayıf takım bile Beşiktaş’a gol ve goller buluyor.
ŞEREF TRİBÜNÜNDE TALİHSİZ OLAYLAR
Eskiden burası Şeref Tribünü’ydü buraya önemli makamda olan insanlar oturuyordu. Daha sonra Protokol Tribünü olunca burayla alakası olmayan kişiler gelmeye başladı. Bunda ben kulüplerinde suçu olduğunu düşünüyorum. Sadece Beşiktaş için değil her kulüpte kongrede kendisini destekleyen isimlere yerler ayrılıyor ve istenmeyen olaylar oluyor. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ında yanlışları var. Arada İsmail Ünal’a da yanlış yapıldı. Keşke olmasaydı. İnşallah bundan sonra tedbirlerini alırlar. Gazetecinin giremediği yere herkes giriyor. Bu nedenle ben protokol kurallarının yasalaşması gerektiğine inanıyorum.”
ZAFER ARAPKİRLİ: “YÖNETİME BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR”
“Beşiktaş’ı neler bekler tahmin etmek güç, falcı olmak lazım. Beşiktaş’ın ne durumda olduğu ile ilgili tespitlerimi sizlerle paylaşayım. Beşiktaş’ta öyle bir hava var ki benim anladığım kadarıyla teknik direktöründen malzemecisine kadar herkeste ‘bitse de gitsek’ diye bir saate bakma durumu var. Sezon bitse de ne olacağımıza bir karar versek; hani sözleşmemiz devam mı edecek, başka takıma mı gideceğiz, gelecek sene bu kadroda olacak mıyız, futbol unutulmuş, tamamen kişisel ve ekipsel bir takım, geleceğe yönelik hesaplar başlamış gibi. Oysa ki alınan sonuçlar ne olursa olsun bazıları sanşsız, bazıları başka faktörlerden, bazıları bir anlık dikkatsizliklerle de alınmış olsa da alınan sonuçlardan bağımsız olarak bir ekip olarak bundan sonraki ilk maçı mutlaka kazanmaya odaklanmak olmalı. Oysa ki Beşiktaş’ta böyle bir sey göremiyoruz. Son üç maçta 12 gol yiyen bir Beşiktaş var. Beşiktaş en son hayal meyal galiba Bucaspor’u yendi diye hatırlıyorum. Peşpeşe kötü neticelerde aldık ama takımda bir takım havası yok yani birilerinin çıkıp ‘yahu beyler bu maçı kaybettik, şu maçı kaybettik puanları kaybettik abuk subuk goller yiyoruz ama biz Beşiktaşız kendimize gelip bu isme, bu armaya, bu logoya bu tarihe yakışır bir şekilde oynamamız lazım ya da davranmamız lazım’ demesi gerek.
Esas faktör takımın başında bir ağabey, bir yönetici, bir kaptan olmamasından kaynaklanıyor. Birisi çıkıp bunu söyleyecek. İspanyolca mı söyler, Portekizce mi söyler, Türkçe mi söyler, işaret diliyle mi söyler bunu çıkıp birinin söylemesi lazım. Ve tabi insanlara da kavratması lazım. Tek tek bütün futbolculara baktığımda böyle bir hava göremiyorum. Yıldırım Demirören’e ve yönetici arkadaşlarına çok büyük iş düşüyor. Ya kendileri yapacaklar ya da birine yaptıracaklar. Böyle bir figür yok şu an Beşiktaş’ta.
DARP OLAYININ YAŞANMASI ÜZÜCÜ
Olayın detaylarını basın da yer aldığı kadarıyla biliyorum. Ama tatsız bir olay var. Biraz konuk takımın yöneticilerinin provakasyonu gibi gözüküyor, biraz Beşiktaş yöneticilerinden bazılarının gereksiz dayılanma, efelenme tavrı gibi değerlendiriyorum. Gerçekten de şeref tribünü denilen yerin o adında şeref kelimesine pek yakışmayan protokol kelimesindeki ağırbaşlılığı, kaliteyi diplomasi içeren havaya yakışmıyor. Maalesef dünyanın baska hiçbir yerinde protokol tribününde küfürlü denilecek ifadelerle sataştıkları yumruk yumruığa gedikleri ortamlar yaşanmıyor. Bizim ülkemizde yasanıyor. En kötüsü tabi Beşiktaş’ta yaşanıyor olması. Dileyelim yöneticiler yönetici olduklarının farkına varsınlar ve kollarındaki saatlerin, kapılarda bekleyen siyah yeni kasalı arabalarının fiyatları oranında kaliteli davransınlar.”
HAYRİ ÜLGEN: “SCHUSTER İNATÇI VE SEVGİSİZ…”
“Beşiktaş bir aydan bu yana kara bulutların arasından çıkamıyor. Beşiktaş’ın hem Avrupa’yı kaybetmesi hem de ligi kaybetmesi iki dalda birden havlu atmasını sağladı. Beşiktaş takımı ligin başında ligin en iyi takımı ve en iyi transferleri yapan görünümündeydi. Schuster’in inadı ve sevgisizliği olmayıp futbolcuları ile dost olsaydı ben Beşiktaş’ın hocasız dahi ligde fark açarak iyi gideceğini ve Avrupa’da da en azından yarı finale kalacağını bekliyordum Önemli olan sistem kurabilmektir. Bir Lucescu bir Gordon Milne sistemle başarılı olmuşlardır. Maalesef Schuster’e gerekenden fazla önem verildi ve başta Mete Düren olmak üzere çok şımarttı ve Schuster’in de sevgisizliği Beşiktaş’ı eksik bıraktı. İki maçta 8 gol yenmesi bana Liverpool’u hatırlattı. Fenerbahçe Ferrari’nin atılması iyi değildi ama gönderilmedi, bu doğru ama İbrahim Üzülmez’de gönderilmemeliydi. İlla gönderilecekse İbrahim Toraman’la birlikte yollanmalıydı. Ferrari’yi yollasa para etmezdi. Schuster yönetim ve futbolcular şapkayı önüne koyup düşünmeli ve Türkiye Kupası’nı kazanmalılar. Bu yapılmazsa Beşiktaş 10 yıl geriye gider.
FUTBOL KARDEŞLİKTİR
Orada Aziz Yıldırım’ın hoş olmayan davranışı var. İsmail Ünal’a karşı yapılan davranış güzel değildir. Futbol güzelliktir, kardeşliktir eğer bunu başkanlar yaparsa tribünlerdeki olaya kimler müdahale edecek onada şaşırmamak elde değil.
Taraftar Radyo Beşiktaş’a kitlendi
Radyo Beşiktaş gündem oluşturmaya devam ediyor. Kara Kartal’ın ligdeki durumunu ve Avrupa’ya veda edişi Beşiktaşlıları derinden yaralıyor. Yeni transferlerin performansını da ele alan camia, faturayı Schuster’e kesiyor. Takım oyunu oynayamadıkları için başarı yolunda sağlam adım adamadıklarını söyleyen Beşiktaş otoriteleri, Kartal’ın futbol karakterinin de oturmadığına inanıyor. Alınan kötü sonuçlarla ilgili olarak Radyo Beşiktaş’a konuşan spor yazarları, Beşiktaş Teknik Direktörü Schuster’in tutumunun önemli olduğunu ancak ısrarlı davranışları yüzünden Beşiktaş’ın kendini gösteremediğinden yakınıyor. Beşiktaş’ın geçmiş yıllara bakıldığında grafiğinin hızla düştüğünü söyleyen otoriteler, sezon sonu Beşiktaş’ı daha kötü durumlarla karşılaşmasının, böyle giderse ve rakiplere bakıldığında Beşiktaş’ı avantajlı kalacak sonuçlar alınmazsa, şaşılacak bir durum olmayacağının da sinyallerini veriyorlar.
GÜVEN TANER: “GUTI, SIMAO, ALMEIDA, QUARESMA HEPSİ KOL KOLA GİRİP TAKIMI AYAĞA KALDIRMALI”
“Beşiktaş’a bu yıl genel baktığımız zaman özellikle transferlerde, transferlerin seçiminde, para yatırımında mevcutlarının işe yaramayanlarının gönderilmesinde, gizli işsizlik doğacak olanların gönderilmesinde aynı işi yapmak için birden fazla insan olur bir kısmını kullanamazsınız boşyere yatırım yaparsınız. Bunlar da yönetim kurulunun geçmişte olmadığı kadar sağduyulu davranışları oldu. İsabetli hareketler yaptılar. Ligin başında Guti’nin gelmesi Querasma’nın getirilmesi çok önemli işlerdi. Onların gölgesinde kaldı ama takıma onlardan daha fazla yararı olan zaman zaman Cenk gibi genç bir kalecinin alınması Ersan Gülüm’ün kiralanması son derece doğru yaklaşımlardı. Bir tek defo vardı transferde, o da Fatih Tekke’nin getirilmesiydi. O transfer de getirilme mantığıyla doğruydu. Ama tabi futbolcunun sakatlıkları ve huyu nedeniyle hiç bir yerde devamlılığı olamayacağı bilinen bir gerçekti. Transfer doğru yapıldı. Temmuzdan sonra yoğun maç trafiği yaşandı, bunu çoğu yorumcu atlıyor. Ben özellikle şu konu üzerinde durmak istiyorum. Beşiktaş ligin ilk yarısında 32 resmi maç oynadı. Bunların bir kısmı Avrupa Kupası maçlarıydı diğerleri de elbette 17’si lig maçıydı. Mesela Beşiktaş’ın üzerindeki ligi bitiren Kayserispor’un maç sayısı 18. 14 maç fazlaya çıkmış Beşiktaş. Ligin ilk yarısında Beşiktaş bu yoğun maç trafiğini taşıyamadı. Üç cephede mücadeleyi fiziksel olarak taşıyamadı. Bunun bir numaralı nedeni 21 – 22 futbolcunun sakatlanmasıydı ve sakatlanma sayısı 6 – 7 – 8’den aşağıya hiç düşmedi. Bu tabi yoğun maç trafiğinden rotasyonu da engelledi. Çoğu kişi diyor ama nerede rotasyonda, eş değer futbolcularda birini birine oynatmaktır, yıpranmayı engellemek içindir. Ama Beşiktaş teknik direktörüne birinci olarak değil ikinci derecede sorumlu dediğim teknik direktör şu gerçeğe karşı takımın fiziksel olarak kadro sayısal olarak yıpranmış olmasına rağmen takımın oyun sisteminde şu şekilde ödün vermedi. Yani duruma göre, maçına göre, maçın zorluğuna göre oyun karakterine göre siz elbette hiçbir şeyi değiştirmeyebilirsiniz ama yapranmış iseniz bunu dikkate almanız gerekir. Guti, Quaresma sadece ikisi birlikte 5 maç sahaya çıkamadılar. Bu dönemlerde de Beşiktaş’ı hep aynı sistemde oynatmaya zorladı Schuster. Ve bir tek gelişme oldu Beşiktaş’ta o da gol yeme sayısındaki artış. Bunun da farkında varmadı yönetim yine sağduyulu davrandı. Devre arasında üç tane önemli transfer yaptı. İşe yaramayan oyuncularla yollarını ayırdı. Bu defa başka bir şey çıktı… Schuster’in müthiş inadı. “Beşiktaş takımına hücum oynatacağım, bence çağdaş futbol bunu gerektiriyor” dedi. Elbette bu mantık kağıt üzerinde doğruydu ama Beşiktaş takımına ne iyi hücum yaptırabildi iyi hücum adamları sahibi olmasına rağmen. Ne savunmasını geliştirebildi. Beşiktaş hem inancını coşkusunu özgüvenini kaybediyor, hem de yeni bir oyun karakteri kazanamıyor. Şimdi bana soruyorlar ‘Schuster kalsın mı gitsin mi?’ kararını ben vermem bir yorumcu olarak vermem. Bir de olayların gelişimine bakarsınız. Olayların gelişimine bakarsınız bu pozisyonda yeni kadroya karşın herhangi bir ışık eklemedi Schuster… Ufacık bir gelişme yapmaya çalışın da zamana gerek var diyelim. Zamana gerek olduğunun ışığını da Schuster vermiyor. Medyanın önemli bir kesimiyle taraftarın önemli bir kesimiyle takışmış tepkileşmiş durumda. Her ufacık hatasında bir yerine bin laf işitir bu nedenle. Bu da Beşiktaş’ı yıpratacaktır. Schuster’in durumu gözden geçirmesi gerekir yönetimin de Schuster’le birlikte durumu gözden geçirmesi gerekir. Benim bugünden gördüğüm sağlıklı şey Schuster’in Beşiktaş’tan “Ben bu işi kıvıramadım” diye söyleyip şovalyelik yaparak kendisi ayrılmasıdır. Ben ne olursa olsun ben bu takımın canına okurum, paranızı da alırım ciğerinizi de sökerim mantığı içindeyse Schuster kişilik derecesini küçültmüş olur. Özetle, Guti, Simao, Almeida, Quaresma hepsi bir kol kola girip ayağa kaldıracak takımı… Beşiktaş’ın ayağa kalkacak malzemesi var. Beşiktaş’ı karamsarlıktan koparacak hemen herşey var. Ama ne yazık ki takım yönetimi olarak Schuster’in ne yapacağını anlamak mümkün değil. Şunun yatırımı yapıyor şu sonucu alacağız diye beklersek, diyelim diyemiyorsunuz. Schuster’e ama Del Bosque döneminde gitmesin diye dayatmıştım o dönemde. Başkan benden bir yıl sonra ki yazılarım var çıktı tv kanalında en büyük hatam Del Bosque’yi göndermekti dedi. Işığı görmek lazım. Şu an da Schuster de o ışık yok. Bakarsanız yarın 5 maç kazanır, ondan sonra Türkiye Kupası’nı kazanır taraftarla barışır. Coşkuyu yakalar Schuster’le de devam edilir, Schuster’in peşinde değilim o ışığın peşindeyim.
ŞİDDET ORTAK SORUN
Beşiktaş’ın sorunu olarak ele aldığımız zaman çözemeyiz… F.Bahçe’nin sorunu olarak aldığımız zaman veya Hatayspor’un İzmir’in.. O Türk toplumunun doğasından kaynaklanan bir kavga türüdür. Bakış açısıdır. Bir türlü belli bir çizgide düşünsel boyutta tartışma, olayları çözme, olayları yorumlama noktasına erişemiyoruz. Ne yazık ki an geliyor kulüp başkanları dahi o başkanlığın verdiği ağırlığı göstermiyorlar. Başkalarını terslemeyi öne çıkarıyorlar. Başkaları da onu tahrik etmekten geri durmuyor bu Türk insanın bir doğasından kaynaklanan bir sorunudur, oradan ele alınıp çözülmesinde yarar var.” (01/03/2011)