SAYI 55

GAZETE BEŞİKTAŞ,

SAYI:55, 14 OCAK 2004

SAYFA 2

Baba Hakkı yaşıyor

Daha önce de 100.yıl anısına Kartal heykeli ve Kartal anıtı yaptıran Beşiktaş Belediyesi’nin şimdi de siyah-beyazlı camianın unutulmaz ismi, Hakkı Yeten’in (BABA HAKKI)’nın heykelini yaptırdığı öğrenildi.
Gazete BEŞİKTAŞ muhabirleri heykelin yaptırıldığı atölyeyi tespit ederek bu olayı görüntülediler. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu tarafından yaptırılan heykelin Hakkı Yeten’in son zamanlarını tasvir ettiği görüldü.
Beşiktaş Belediyesi tarafından yaptırılan heykelin 100.yıl anısı nedeniyle gerçekleştirildiği kaydedilirken, daha önce de yaptırılmış olan Kartal Heykeli ve anıtının Beşiktaş Köyiçi’ne konulduğu vurgulandı.

BABA HAKKI kimdir?

Beşiktaş’ın en büyük futbolcusu Baba Hakkı’dır. Hakkı Yeten’in karizmatik kişiliği, kaptanlığı ve o çelik otoritesinin örnekleri kuşaktan kuşağa anlatılır. İstatistikler de Baba’yı baştacı etmiştir. 17 yılda 439 maç, 382 gol! Bu saygıyı yakalamak mümkün mü! Hakkı Yeten 1910 yılında Vodina’da doğdu. Babası Binbaşı Mahmut Nedim, Çanakkale savaşlarında şehit düşünce yetim kaldı, altı kardeş, dul anneleriyle birlikte İstanbul’a geldiler. Hakkı Yeten de baba mesleğini seçerek Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ne girdi. Harbiye takımında santrhaf oynayan büyük ağabeyi Muhtar’ın teşvikiyle futbola başladı. Kısa zamanda bir yıldız adayı olarak dikkati çekti. 1931 yılında Beşiktaş futbol takımının kurucusu Şeref Bey tarafından keşfedildi, tazminatı ödenerek askeri liseden alındı ve Siyah – Beyazlı takımda unutulmaz maçların kahramanı oldu.
Hakkı Yeten tam 17 yıl boyunca Siyah-Beyazlı formayı sırtında taşıdı. Kaptan olduktan sonra takım içinde büyük bir otorite kurdu, disiplin sağladı. Oynadığı 17 yıl içinde beş yılı üst üste olmak üzere 8 İstanbul Ligi, 3 İstanbul Şilt Kupası, 1 İzmir Uluslararası Fuar Kupası, 3 Milli Lig Şampiyonluğu, 1 Türkiye Kupası, 2 Başbakanlık Kupası, 4 Özel Turnuva Şampiyonlukları kazandı. Oynadığı yıllarda milli maçları az olması nedeniyle de sadece 3 kez milli formayı giyebildi. Baba Hakkı futbolu bıraktıktan sonra’da Beşiktaş’tan kopmadı 3 dönem kulüp başkanlığı yaptı. Otoritesini hiç eksiltmedi. Yine Beşiktaş’ın şampiyonluklar kazanmasında büyük pay sahibi oldu.

Sayfa 3

Türklerin kökeni

Prof. Dr Ahmet Ercan, bugüne kadar hiç bir yerde yayınlanmamış bir konuya açıklık getirdi. Konuyla ilgili bir dizi yanlışı da düzeltmek amaçıyla Gazete BEŞİKTAŞ’a yazan Prof. Dr Ahmet Ercan önemli bilgiler verdi. Ercan şunları yazdı;
“Bugünkü biz Türkler’in nereden doğduğu hep bilmek istediğimiz konudur. Bu konuda ayrıntılı antropolojik, ayrıca arkeolojik araştırmalar yapan değerli bilgin Prof.Dr. Reha Oğuz Türkkan’a göre, Türkler tüm diğer ulusların çoğu gibi Orta Asyalıdır, yaklaşık bundan 10 bin yıl önce doğmuşlardır. Ancak, hangi ulusun hangi ulusla bağı, karışımı, uzantısı vardır, ona bir bakalım.
Bundan aşağı yukarı 30 bin yıl önce, yeryüzünde bulunan taşıllara göre, yalnızca 3-4 anasoy vardı. Bu, Yontma-Kabataş (Paleolitik) Çağı’nda, biz Türkler yoktuk.
Binlerce yıl bu anasoylar karıştı, bir sürü kırma türler çıktı, sonra gelenler yerli yerine oturunca, belli özellikli 8-10 anasoy oluştu. Bunlardan yalnızca ikisi biz Türkleri ilgilendirir: Avrasya’da Ural Dağları’nda yaşayan Ak Brakisefal soyla (ki yanlışlıkla “Alp-Alpin” adı takılmıştır), bir de Asya’nın Sibirya ucundan Baykal Gölü ile Tanrıdağları’na doğru uzanan geniş bölgede yaşayan Amerindler. Diğer bir deyişle, Asya’da yaşayan Kızılderili soyu, bakır tenli, biraz çekik gözlü, orta başlı (mezosofal) kişiler.
Amerika kaysağında bugüne değin 20-30 bin yıl öncelerine ilişkin güvenilir hiçbir kişi taşılı (fosili) bulunmadı. Şimdiki Kızılderililer’in ataları (Amerindler) o çağlarda Doğu Asya ile Sibirya’da yaşıyorlardı. Kalan izlere göre ancak D.Ö. 22 000- 17 000 yıllarında Bering Boğazı yoluyla Amerika’ya göçler başladı. 2
İşte, bu iki anasoy, biz Türkler’in “ana ve babası”dır.
Bu iki anasoy, 6000 yıl arayla iki kez karışmıştır; biri doğuya, diğeri batıya göçleri sırasında. İlki Tunç Çağı’nda olmuş, D.Ö. 8000ler. Urallı Alp’ler olasılıkla çoğunluktaymış ve karşılaşma, Aral gölü dolaylarında gerçekleşmiş. Yeni doğan üren (kuşak), heryerde olduğu gibi, kırmaydı. Ancak binlerce yıl iç evlenmeler sonucu genler durulmuş, sonuçta yepyeni bir soy oluşmuş: ÖN-TÜRKler, sonraları bunlar eyge uygarlığında çığır açacak bir kuşaktır, bir göbektir.
İkinci karşılaşma, D.Ö. 2000’lerde. Bu kez Asyalı Kızılderililer çoğunlukta – Baykal Gölü ile Tanrıdağları’na dek göçen Urallı Alp’ler ufak bir küme. Bu çağdaki karışmadan doğanlar, sonradan genleri durulunca, günyıla “İLK-TÜRK”ler olarak geçmişler, daha sonraki adlarıyla bunlar Hunlar, Uygurlar, Aparlardır. (Avarlar)
Moğollar ise, asıl adları “Şevey”dir, ayrı bir soydurlar. Gerçi bir soyları (anaları?, babaları?) Asya Kızılderilidir ancak, evlenmeleri Alplerle değil, Çinde’ki SİNİD sarı ırktan budunlarla olmuştur. Asya’da Kızılderili kalmayınca Sibirya ormanlarını bu “Moğol”, diğer bir adla Şeveyler doldurmuş, Türklere komşu olarak giyinişlerini, biliklerini (silahlarını), birçok geleneklerini Türkler’den almışlardır. Ötesi, soykırımın suçlularından biri Şeveyler olmasına karşın, Ergenekon Destanı’nı da benimseyip kendilerini yulunmuş budun gibi görmüşlerdir! Uygur-Şato Türk soyundan olan Börütegin evgili başlarına geçirince bu oluşmuştur. Cengiz Han bu uruktandır.
Ön Türkler, Orta Doğu’ya, Mezepotamya’ya göçüp, insanlığın ilk gerçek uygarlığını kuruyorlar: Sümerler, Elamlar (D.Ö. 4500-2700). Kolları Anadolu’ya giriyor: Ön Hititler (2700-2000), Nezik-Hititler 2000 yılında Anadolu’yu alıyorlar. Bunlar Türk değil, Ön Cermen (Almanların Atası). Ön-Hitit Uygarlığı’nı üstleniyorlar. D.Ö. 1000’de bir karmaşa: Budunlar Göçü. Anadolu’ya Sümer’den göçüp de Ege’ye yerleşmiş olan Lidler/Turskalar denizci oluyor. Bir kol Kuzey İtalya’ya yerleşiyor: E-Türksler. Bir başka Turska kolu Atlas Okyanusu’na açılıyor, Meksika’nın Vera-Cruz körfezine çıkıyor. Orada, Ulmek Uygarlığı’nı kuruyorlar. Aztek, İnka, bunun süreği olabilir.
Mezepotamya’daki Ön-Türk Sümerler ne oluyor? D.Ö. 2000’lerden sonra, Güney’den akın akın gelen Sami (Semitik) göçleri altında bozulup, siliniyorlar. Yalnızca bir bölümü göçüyor, SU-K adıyla Kuzey’e, Kafkaslar’a, Karadeniz’in kuzeyine yayılıyorlar: Saka-İskitler. Bir başka kol Orta Asya’ya Türkmenistan’a, ötesi Tanrıdağları’na oradan da Çin’e uzanıyor! Sakalar İranlılarla çatışıp duruyor: “İran-Turan Savaşları”. (Şehname, Efrasiyab/Alper-Tunga). Orta Asya’nın içlerine çekilenler ŞU Krallığı’nı kuruyor. Büyük İskenderle savaşıyorlar. Bunların bir kolu Çin’e giriyor, “Çu-Çu” adındaki ilk Çin uruğu oluyorlar.
Tanrıdağ bölgesindeki Ön-Türkler, kuzeylerdeki İlk Türk/Şevey Birliği olan Apar İlkutu’na başkaldırıyor, yeniyorlar. İlk kez Ön Türk / İlk Türk birlikteliği, Göktürk İlkutu içinde gerçekleşiyor.
Özet ile bakacak olursak Türklerin geçmişte ilk görünüşleri, bundan 8 – 10 bin yıl öncedir. Kızılderililer bizim büyük büyük atalarımızdan biri. Ancak yaklaşık 22 bin yıl önce Amerika kaysağına geçenler bizi pek bilmiyorlar. Onların kullandığı Türkçe dili 22 bin yıl öncenin Türkçe dili olabilir. Süre içinde dil değişmiş olabilir.Ancak gelenekler saklı kalır. Sözgelimi Altay Türkleri, kişinin onuru ile gücünün saçında olduğuna inanırlardı. O nedenle yağısını (düşmanını) öldürdüğünde, “İşte senin gücünü ve onurunu elime aldım. ” anlamında kafa derisini yüzerlerdi. Çocuk doğduğunda çadıra ilk gelenin adı ona konulurdu. Bu gibi gelenekler Amerika Kızılderilileri arasında süre gitmiştir.
Bizim büyük atalarımız Alplerle – Kızılderililerin karışımı olan Ön Türkler ile İlk Türkler. Sümerler – Elamlar Türklerden kopup gelme, ilk Türklerden, Uygurlar – Hunlar ile Avarlar ise Orta Asya’dan kalan Ön Türklerle, Alp ile Kızılderililer’in karışımıdır. Sümerlerle, Uygurların aralarında 2500 yıl süre ayrılığı var. Sümer Türkçesi, Orta Asya Türkçesi’nde uzun yıl ayrı kalmıştır. Kendi içinde ayrıca gelişmiştir. Anadolu’da Grek, İtalya’da Roma Uygarlığı’na katkıda bulunan Turskalar ile E-Türksler; Ön Türk soyudur. Avrupalılar’dan önce Atlas Okyanusu’nu geçip Meksika ve Orta Amerika’da Ulmek ve belki de İnka, Maya, Aztek Uygarlığı’nı kuran çekik gözlü, bakır tenli topluluklar Turskalar, diğer bir deyimle bizim büyük atalarımız olabilirler. Biliyor musunuz, bugün Meksika’da yaşayan Mayalar arasında yalnızca kısa bir gezi sırasında Sayın Ekrem Türker ve eşi Gönül’ün derlediği Türkçe kökenli sözler ve anlamları şunlar;
MEKSİKA TÜRKÇESİ: Maya, karakol – gökyüzü gözlemevi (kara, Türkçe’de bakmak demek), tepek – tepe, çapul – çapulcu, tulum – tulum, uçmal – üç kez, çapul tepek – çapulcu tepesi, Çeçen İtza – Çeçen, can Balum – canım balım, temiz kal – hamam.
Ancak, Meksika’da gelişen Maya Uygarlığı ile Kuzey Amerika’daki Kızılderililer’in yakınlığı ilginçtir. Bening boğazını bundan yaklaşık 22 bin yıl önce geçen Kızılderililer, Orta Asya’daki yaşantılarını geliştirememişlerdir. Yalın, doğu ile içi içe yaşamı sürdürmüşlerdir. Oysa, bundan yaklaşık 3 bin yıl önce Orta Amerika’ya Sümer’den Mezepotamya’ya göçen Turskalar, Sümer Uygarlığı’nı Orta Amerika’ya taşımışlar ve orada onu geliştirerek Maya ile Ulmek uygarlıklarını oluşturmuşlardır. Maya ile Kızılderili soydaştır. Ancak, bunu bilmeyerek yaşamışlar, Mayaların uygarlığı İspanyollarca, Kızılderililerin kökü ise Amerikanyalılarca (İngiliz barbarlar) kazınmıştır. Bunlar, ötkende Türk soyuna yapılan en büyük soykırımdır, kıyımdır. Türkiye’de bu iki soykırımın anıtı dikilmesi gerekir.
Bugün ABD’nin kırıp geçirdiği Mezopotamya (Irak – Suriye) Sümer – Sami (Arap) karışımı da, açıkçası Türk kırmasıdır. Tungazlar (Kore, Japonya) Kızılderili – Altay kökenli bizim yakınlarımızdır. Çinliler de; Türk karışımı. Bulgarlar; Türk – Slav karışımıdır. Ruslar; Alan Türkü, Slav, İskandinav karışımıdır.
1071’de Anadolu gelen Oğuz Türkleri ile Sümerler arasında 5500 yıllık bir süre ayrılığı vardır. Oğuzlar 14. yüzyılda Avrupa geçmeden önce Avrupa’ya ilk Türkler, onlardan 2500 yıl önce oraya göçmüş, yerleşmiş, ilkutlar kurmuş, bir Tanrılı inancı, yeni abeceleri almışlardı. Kısacası daha Osmanlı gelmeden Avrupa, halihazırda bir Ön ile İlk Türk Yurdu idi… Özet ile anlatımı böyle toparlayabiliriz.
Onun içindir ki, Atatürk Cumhuriyet kurulduktan sonra Orta ve Güney Amerika’daki Maya, Aztek kazılarını “Onlar Türklerin Atasıdır” diye desteklemiş, üniversitede Hititoloji yerine, bizim yakınlarımız Sümerlerdir diye Sümerolojiyi kurmuştur.
Aynı Atatürk 1926 yılında Hitit olan Alacahöyük kazılarını da başlatmıştır. Çünkü demiştir, onlarda bu yurtta yaşadılar, onlar Almanların atası iken bizlerin de ataları olmuştur diye benimsemiştir. Çanakkale’de ölen Avusturalyalı erleri için Atatürk, “Onlar bu yurt için kan döktüler, artık onlar bu yurdun bir parçasıdır, onlar bizim de çocuklarımızdır.” dediği gibi, bu yurtta ne varsa, ne geçmişse Türktür, Türk onun biricik kalıtçısıdır (mirasçısıdır). Şimdi, o Hitit’ten kalan kişiler yoğunlukla Bayburt, Gümüşhane, Sivas, Tokat, Konya, Isparta, Denizli’de yaşıyorlar. Onlar safkan bir Türk. Ancak Hititler yoluyla Almanlar Türkler’in yakınlarıdır.?
Kısacası, Atatürk’ün Güneş Dil Kuramı’nda belirttiği gibi, acaba Türkler eyge uygarlıklarının kökenini mi oluşturuyorlar?”

Sayfa 4

Suya düşen akıllar

Sıradışı bir oyun Ortaköy Kültür Merkezi’nde aralık ayının ikinci haftası start aldı. İlginç yaklaşımı ve hayatı farklı bir bakış açısıyla değerlendirmesiyle neredeyse kapalı gişe oynuyor. Oyun, haftanın Perşembe Cuma ve Cumartesi günleri, saat dokuzda seyircisiyle buluşuyor. Oyunu sahneleyen İkinci Tiyatro ekibinin en önemli hedeflerinden biri ise, Suya Düşen Akıllar gibi oyunlar ile Beşiktaş’ta tiyatro alışkanlığının devamlılığını sağlamak…
Ortaköy Kültür Merkezi’nde, yeni perde açan bir oyun şimdilerde çok konuşuluyor. “Suya Düşen Akıllar” adını taşıyan oyun, pek alışık olmadığımız bir tarzda. Metnin yazarı ve aynı zamanda İkinci Tiyatro’nun kurucusu Davut Kayacı, oyunun türüne “duruma göre komedi” demiş. Yani isterseniz gülün, isterseniz kaygılanın… Mesaj, tiyatro severlere ve onların bakış açılarına bırakılıyor. 2151 yılında geçen bu oyunun oyuncularını ise, ya televizyondan ya dizilerden, mutlaka bir yerlerden tanıyoruz. Bu oyunu ise sadece Ortaköy Kültür Merkezi’nde seyredebilirsiniz. Görüştüğümüz oyuncular, çok keyif aldıkları “Suya düşen akıllar” isimli oyunun sürekli olarak ve sadece Ortaköy’de oynanması sebebini, Beşiktaş bölgesinin bir tiyatro kültürüne ihtiyacı olmasına bağlıyorlar. Çok beğenilen oyunda, 2151 yılının Türkiye başkanını oynayan Ulvi Alacakaptan, konuyu şöyle anlatıyor:
“Yıl 2151, iki tane Türk astronotu aya basıyor. Çünkü, Yunanlılar aya çıkmışlar. Bizimkiler de onlara gıcık oldukları ve aya bayrak dikmek için, iki tane astronotu, aya gönderiyorlar. Fakat astronot, uzay aracını çok seviyor. Biraz hor kullandığı için de motorları yakıyor. Bu şekilde ayda kalıyorlar. Bayrak dikmek için gidiyorlar ama, sapını Türkiye’de unutuyorlar. Buna paralel olarak Türkiye’de iki gündür yaşanan bir problem var. Türkiye, başkanlık sistemine geçmiş. Başkan ve yardımcısı dışında herkes, içtikleri su yüzünden delirmişler. Başkan ve yardımcısı, bu dertten nasıl kurtuluruz, diye planlar yapıyor. Ama bu eski bir efsanedir. O efsanede olduğu gibi, bakıyorlar ki, herkes anormal olduğu için kendileri de anormal duruma düşüyorlar, hemen onlar da o sudan içiyorlar. Oyun böyle iki şekilde gelişiyor. Biz bu oyunu, Ortaköy’de oynayacağız. Başka hiçbir yere gitmeyecek. Bu hem salonun yerleşimi açısından önemli hem de biz, burada tiyatronun devamlılığı olması açısından böyle tercih ediyoruz. Başka oyunların da arkasından gelmesini istiyoruz. Bu sistem yurt dışında da çok başarılı oluyor”
Sizin ikinci tiyatro grubuyla tanışmanız nasıl oldu?
“Oyunun yazarı Davut Kayacı’yı çok eskiden beri tanırdım. Dünyada pek sık olan bir şey değil, yazarın aynı zamanda patron olması. Ben oyunu okudum ve çok beğendim. Para filan konuşmadan başladım. Tiyatroda son senelerde yapılan bir hata var, televizyona benzemeye çalışıyor tiyatro. Bunu yıkmak gerek”
Oyunu, gelmek isteyen seyirciye nasıl anlatırsınız?
“Oyunun yapısı çok farklı. Ben genellikle komedi oynadım. Ancak bu oyuna, duruma göre komedi, deniyor. Bilimkurgu ve eğlenceli bir felsefe var, oyunun içinde. Örneğin, bir bilgisayar var, ülkenin yöneticisi olarak ama, bir alet değil, bir adam. İsmi de Feridun. Seyirci geldiğinde, çok genç bir oyuncu topluluğu da görecek. Alışa geldiği bir tiyatro değil, ne kabareye ne orta oyununa ne deneysel oyuna benziyor, ama hepsinden bazı parçalar var. En önemlisi de seyirci, televizyonda dizilerde görüp beğendiği kişileri, bu oyunda görecek.
Bu oyunda bir çok ünlü isim yer alıyor. Nasıl bir araya geldiniz? Neler göstermek istediniz bu oyunla?
Biz sadece tiyatro yapmak istediğimiz için, bu oyunda beraberiz. Aldığımız ücret çok az. Ama kendim için yapıyorum ve haz alıyorum. Çünkü, oyunculuğun er meydanı tiyatrodur. Seyirciler her oyundan değişik şeyler alır. Örneğin, bu oyuna gelenler, Türkiye’nin durumuna dair değişebilir mi, değişmez mi sorularına cevaplar da bulabilir. Çünkü, yıl 2151 olmasına rağmen, hala bazı şeyleri muhafaza edebiliyoruz. Mesela, oyunda 2151 yılında tam Avrupa Birliği’ne girecekken, birliğin dağıldığını öğreniyoruz. Şimdi Hindistan Mançurya birliğine girmeye çalışıyoruz. Hatta, Amerikan başkanı beni arıyor ve ‘Aman söyleyin de, bizi de alsınlar’, diyor. Konumuz olan aya gitme macerası da fantaziydi, ama şimdiye bakarsanız Amerikalılar aya insan gönderecekler. Avrupa Birliği konusu da açıkçası denk geldi ve oyun bir anda güncel oldu. Oysa, biz bu kadar güncel olmasını istemiyorduk”
“Suya düşen akıllar” ekibinden ve İkinci Tiyatro’nun kurucularından Haldun Boysan oyunda polis rolünde. Sıkı bir Beşiktaşlı olan Boysan rolüyle ilgili olarak şöyle devam ediyor:
“Oyundaki rolüm, kötü polis. Biz de erkin yardımcılarıyız, aynı kombinasyonun içindeyiz. Biz başkan ve başkan yardımcısının yandaşı olarak yer alıyoruz. Çünkü bizim için onlar önemli, paramızı onlar veriyor. Bu durumda, kara taraftayız aslında. Ancak, kime göre kara, bunu da açmak lazım. Oyunla ilgili olarak aldığımız eleştiriler ise, çok olumlu. Deneysel bir tarz değil çünkü, çok açık bir tarzı var: Duruma göre komedi. Ben rolümü biraz karikatürize ettim. Aslında, ettiğim lafların altında bir özeleştiri yatıyor. Devlet, polis devleti olduğunda polisin iyiliği ve kötülüğü neye göre belirlenir, bunu yorumlamayı seyirciye bırakıyoruz. Ben çok keyif alıyorum, yaptığım işten. Beşiktaş’ın ihtiyacı var böyle etkinliklere. Beşiktaş’ta tiyatro denilince, sadece bir kültür merkezi öne çıkmamalı. Semtin, kendine ait en az üç beş tane salonu olmalı. Çünkü, bu semt her şeyin iyisini hak ediyor”
Siz, ekibi nasıl tanımlıyorsunuz ve hedefleriniz neler?
“Ben İkinci Tiyatro ekibinin kuruluşunda yer aldım. İkinci Tiyatro ekibine dahil olurken, bu takıma inandım. Bu ekibin felsefesi; haysiyetli, saygın işler yapmak, bulunduğu konumda hak ettiği bir yere sahip olmak… Biz bunu istiyoruz. İnsanların gülmeye ihtiyaçları var, gülerken kafalarına üç tane soru da takılıyorsa, bu da önemli. Şu dönemin en zor sanatlarından biri tiyatro, çünkü televizyon ve sinema egemenliği var. Ancak tiyatronun bugüne nasıl geldiğini düşündüğümüzde, yanıt şu olur ki, hep yanlış oyunlar seçildi. Hep yabancı oyunlarla insanların karşısına çıkıldı. Oysa, toplum kendi ürettiklerini daha rahat alır. Yazar, benim içimden olmalı, çünkü benim öykümü en iyi onlar bilir. Açıkçası, ben tiyatronun daha sevilir bir hal almasında etkili olacağına inandığım için, yerli yazardan yanayım”

Bir Demet Tiyatro’dan TİRBÜŞON rolüyle tanıdığımız
Serhat Özcan ile yapılan röportaj önümüzdeki hafta…

Ulaştırma Bakanı’ndan Beşiktaş’a destek

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant’ı makamında ziyaret etti. Sabah saatlerinde gerçekleşen ziyarette, Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır’dan AKP İlçe Başkanı Necdet Dursun’a kadar bir çok isim protokolde yer aldı.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın gelişinin bir nezaket ziyareti olduğunu söyleyen Nalbant, Beşiktaş ile ilgili olarak sıkıntıları dile getirdiklerini belirtti. Kendisi ile görüştüğümüz Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ziyaretini şöyle ifade etti: “Bir nezaket ziyaretiydi. Herhangi bir yatırım amaçlı değil, bir nezaket ziyaretiydi. Bu ziyaret ile biz de sıkıntılarımızı kendisine iletmiş olduk. Milli Eğitim Bakanlığı ile yürütülen bilgisayar sistemleri ile ilgili proje üzerinde çalışılıyordu, bu proje ile ilgili görüşlerine başvurduk. Okul müdürleri ile birlikte toplantı oldu. Bununla birlikte, sıkıntılarımızı da ilettik. Hükümet binası ile ilgili yaşanılan sıkıntıyı iletme fırsatı bulduk. Binamız için iyi bir yer bulunabilmesi ve merkez bir bina şeklinde bütün kurumları içine alacak, bütün birimlerin bir arada toplandığı, bir merkez niteliğindeki yerleşim düşüncemizi ilettik. Vatandaşlarımız, bir oraya bir buraya koşuyorlar, perişan oluyorlar. Bütün kurumların yer aldığı bir binada, girecek ve işini tamamlayıp çıkacak. Emniyetinden milli eğitime sivil savunmasından sağlığa kadar tümünü içine alabilecek bir yer şeklinde. Bunun yanı sıra, Sait Çiftçi Sağlık Ocağı’nda bir ilave yer ve Karanfilköy’de bir sağlık merkezi düşüncemizi paylaştık. Ortaköy’de yanan okulumuzu eski şekliyle yeniden yapılandırmak istiyoruz, bunun için de düşüncelerini aldık. Desteklerini istedik”

SAYFA 5

TANITIM CAFE-RESTORAN

Azzur

4. Levent’te İstanbul’un en iyi gurme res torantlarından biri bulu- nuyor. Movenpick Hotel İstanbul içerisinde yer alan Azzur’da modern-klasik bir dekorasyon hakim. Executive şef Brendan Speed tarafından hazırlanan mönüde Akdeniz mutfağının birçok örneğini bulabilirsiniz. Karides rissotto, kuzu pot au feu ve bonfileyi es geçmeyiniz. Şöyle güzel bir yemeğin ardından iyi bir kahveye kimse hayır diyemez. Özellikle Movenpick kahvelerine. Azzur’dan vazgeçilmez bir diğer lezzeti ise dondurmaları. 06.00-23.30 saatleri arasında hizmet veren mekanda iki kişilik akşam yemeği kişi başı 50 milyon TL.
Tavsiye ederiz.
(0212) 319 29 29 Büyükdere Cad.
4. Levent

Alarga

Kuruçeşme’de iddialı bir mekan… Daha önce hiç tatmadığınız lezzetleri bulacaksınız Alarga’da. Örneğin, karides köftesi ya da balık lahmacunu, ya da balık omleti bir harika. Deniz ürünlerinden oluşan mutfağıyla Alarga bambaşka lezzetler yaratıyor. Bodrum Türkbükü’nün en eski restoranlarından biri olan Alarga bir yıldır Kuruçeşme’de. Alarga’nın klasikleşmiş fiks mönüsü yeni sezonla birlikte değişime uğradı. Artık hef hafta yenilenen fiks mönü son derece zengin. Ayrıca a la carte mönüsünün de göz doldurduğunu söyleyebiliriz. Zengin şarap mönüsünü de ekleyerek iki kişilik akşam yemeğinin ortalama fiyatını verelim: 40 milyon TL.
Gidip, görmekte yarar var. Mutlaka hoşlanacaksınızdır.
(0212) 358 31 57 Kuruçeşme Cad.
No: 19 Kuruçeşme

SAYFA 6

Shopping Fest

İstanbul festival ile canlanıyor. İstanbul Ticaret Odası’nın öncülüğünde, İstanbul büyükşehir Belediyebi, TÜRSAB ve TÜROB’un destekleriyle bu yıl ikincisi gerçekleştirilen İstanbul Shopping Fest, renkli organizasyonu, özel indirim ve promosyonları ile dünyanın her yanından alışveriş meraklılarını İstanbul’a çekerek; İstanbul’a farklı bir bakış açısı getirmeyi ve bu yolla İstanbul’u bir dünya markası yapmayı amaçlıyor.
Dev projeye destek veren kuruluşlar arasında Birleşmiş Markalar Derneği, Tescilli Markalar Derneği ile Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği de yer alıyor. Festival için herkes kollarını sıvadı. İstanbul’daki tüm mağazalar, oteller, restoranlar, kafeler, eğlence merkezleri, sinemalar ve tiyatroların katılımıyla İstanbulluların adeta birbirine kenetlendiği festivalin ana sponsorluğunu ise Türkiye İş Bankası Maximum Card üstlenmiş. Festival boyunca sunduğu özel fırsatların yanı sıra İş Bankası, birbirinden ilginç etkinlikler organize ederek festivali hem kültürel hem de eğlence anlamında oldukça zenginleştiriyor.
Festivalin sponsoru da bol. Festivalin co-sponsorlarından THY, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da festivale özel bir tarife uyguluyor. Bir diğer co-sponsor olan Fodex Cargo, her türlü yurtdışı gönderilerinde özel indirimlere olanak tanıyor. Show TV, CNN Turk, Hürriyet, Turkish Daily News, Harper’s Bazaar, Show Radyo, Bnet, Trend Seter, Ad Interactive ve www.istanbul.com da festivalin tanıtım sponsorları olarak dikkat çekiyor. Ayrıca festivale destek veren kuruluşlar arasında da TAV, Sabiha Gökçen Havaalanı, TaxFree ve Express Cargo yer alıyor.
Bu muhteşem festivalin en güzel yanı; sunduğu özel fırsatlarla günlük yaşam içinde rutin olarak yapılanlara renk katıyor olması. Alışveriş yaptığınız mağazada özel indirim uygulanması, yemek yediğiniz restoran ve kafelerde özel promosyonların sunulması, gittiğniz sinemada İstanbul Shopping Fest özel indiriminden faydalanmanız, otellerde festivale özel fiyatlar ile konaklamanız, THY’nin İstanbul Shopping Fest tarifesi ile uçmanız gibi daha pek çok avantaj sunan festival, İstanbul yaşamını bir bütün olarak ele alıp; İstanbullu olmanın tadını çıkarmanızı amaçlıyor.
Festivalde özel promosyonlarda var. Festival boyunca size sunulan avantajlardan ve promosyonlardan faydalanmak için festival katılımcısı tüm firmaların vitrinlerinde, özel İstanbul Shopping Fest çıkartmalarının olup olmadığına bakmanız yeterli.
Festival özel programı kapsamında düzenlenen bir çok etkinlikle de İstanbullular bu kış eğlenceye ve alışverişe doyacak.
Festivalle ilgili her türlü detaylı bilgi ve festival programına www.istanbulshoppingfest.com adresinden ulaşabilmek mümkün.

Metrocity’de teknoloji rüzgarı

Metrocity, elektronik ile ilgili bir çok çeşidin yer aldığı Teknosa mağazası ile teknolojiyi ayağınıza getiriyor. Türkiye’nin, elektronik alanında her türlü ihtiyacına cevap verebilecek en büyük mağazası artık Metrocity’de. Metrocity’de 1000 metrekarelik bir alan üzerinde hizmet verecek olan Teknosa’nın açılışı, Sabancı Perakende Grubu Başkanı Demir Sabancı ve Metrocity Alışveriş Merkezi Koç Ece Merkez Yöneticisi Yurdaer Kahraman tarafından gerçekleşti. Sabancı, açılışta yaptığı konuşmada Sabancı Grubu için perakende öncelikli büyüme sektörü olduğunu yüzde yüz Sabancı grubuna ait yatırımlardan oluştuğunu dile getirdi. Demir Sabancı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Teknosa üç yıl önce kurulduğunda tek bir markayı temsil eden ve bünyesinde sadece yetmiş ürüne sahip iken bugün Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir Adana, Antalya gibi şehirlerde 41 lokasyon’da 100’ü aşkın dünyaca tanınan yerel ve yabancı markalardan oluşan iki binin üzerindeki ürün portföyünü sunmaktadır. Sadece satış odaklı değil satış sonrası servisi ile hizmet veriyor. Teknosa’nın vizyonu en yeni ve ileri teknolojik ürünleri dünya ile eş zamanlı olarak Türk tüketicisinin beğenisine sunmaktadır. 2004 yılına baktığımızda, Teknosa son 3 yılda katlanarak büyüme hedefini gerçekleştirdiği görülmektedir. 2004 yılında da 2003 yılına göre yüzde yüz büyüme hedefi öngörülmektedir. Bu doğrultuda bu yıl içerisinde 20 ilave mağaza yatırımı yapılacaktır. Şirketin ana teması müşterilerin yüzde yüz ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve ürün bilgisine haiz yetişkin satış temsilcileriyle müşteriler nezdinde en cazip kanal olma hedefidir”
Açılışta basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Sabancı, ülkenin ekonomik koşullarının düzelme yolunda olduğunu ve gelecekten umutlu olduğunu ifade etti. Metrocity – Koç Ece Merkez Yöneticisi Yurdaer Kahraman, Teknosa’nın Metrocity bünyesinde 1000 metrekarelik alan üzerinde hizmete girmesiyle beklentilerini ve Teknosa’nın önemini Gazete Beşiktaş’a şöyle açıkladı:
“Teknosa Mağazası, Metrocity Alışveriş Merkezi bünyesinde lokomotif bir mağazadır. Elektronik ile ilgili olarak çok çeşitli bir yapıya sahip ve bu çeşitliliği bir arada bulmanızın yanısıra, perakende satışın olduğu ve bu açıdan da bir ilke attığımız bir birlikteliktir diye ifade edebilirim. Metrocity’de geniş bir alan üzerinde bulunan diğer mağazalarımız arasında da Flo, Zara gibi isimler yer alıyor. Teknosa ve Metrocity’de yer alan diğer marka isimler ile birlikte ulaşabileceğimiz kitle, gün geçtikçe yükseliyor. Örnek vermek gerekirse, sadece yılbaşında, iki gün içinde yaklaşık 130.000 kişi Metrocity’i ziyaret etti. Ve biz inanıyoruz ki, buradaki sinerji ve yapılanma ile daha çok kişiye ulaşabileceğiz”

OTOMOBİL

Sportif Smart

MCC ilk otomobilini 1997 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tanıttığında bu kadar başarılı olacağını tahmin etmiyordu. Küçük boytları, küçük hacimli motoru ve şirin tasırımıyla satılmaya başlandığı andan itibaren büyük rağbet gören Smart City-Coupe özellikle Avrupa’nın trafik yoğunluğu yüksek büyük kentlerinde yoğun olarak tercih ediliyor. hedef kitlesinin genişletmeyi amaçlayan MCC yeni ürünlerle müşterilerin karşısına çıkmaya başladı. Bunlardan biri ise Roadstar-Coupe. 0.7 lt 61 ve 82 HP’lik turbo motorlarla satışa sunulan Roadstar-Coupe, sportif yapısı, atak, ancak tutumlu motoru ve en önemlisi şehir içine uygun minyon tasarımıyla gençler tarafından ilgi görüyor.
Smart; canlı renkleri ve farklı tasarımıyla hem çok şirin hem de atletik bir yapı sunuyor. Koyu bir zemin üzerinde üst üste konumlandırılmış mercek farları, sis farı ve havalandırma ızgarasıyla birlikte gülümseyen bir ağzıandırıyor. Bu koyu arkın dışında kalan kaslı çamurluklar ve kaputsa otomobilin atletik yönünü dışa vuran başlıca ayrıntılar.

MOTORSİKLET

Yamaha R1

Yeni R1 şasesi günümüz binicisinin çok iyi viraj alma deneyimine sahip olması için tasarlanmış. Moto GP programından geliştirilen şase geometrisi ve bileşenlerinden yararlanılarak, üçüncü kuşak R1 deneyimli binicilerin daha da motosikletin sınırlarını zorlamalarına olanak verecek bir kullanıma uygun gövde paketi sunuyor.
Yeni tasarlanmış şasenin kullanımının mümkün yaptığı diğer bir özellik oldukça ince bir yakıt deposunun kullanılması. Yeni şase sayesinde yakıt deposu 64mm daha dar.
Bu darklık sayesinde oluşan daha fazla konfora ek olarak yeni 18 litre yakıt deposu yüksek hızlarda daha fazla aerodinamik verime sahip.

SAYFA 7

SİNEMALAR

Ölümcül Devir

Yönetmen: Jean-Jacques Beineix, Oyuncular: Jean-Hugues Anglade, Hélène de Fougerolles, Miki Manojlovic, Valentina Sauca, Robert Hirsch, Yves Rénier, Catherine Mouchet, Denis Podalydès, Jean-Pierre Becker, Riton Liebman, Vantha Talisman, Cyril Raffaelli, Laurent Duquesnoy, Reinhardt Wagner, André Chaumeau, Gilia Pallas
Ölümcül Devir, bir ruh doktorunun sorunlu bir hastası yüzünden başına neler geldiğini anlatan, gerçeküstü ve çağdaş bir kara komedi. Bu zekice işlenmiş nükteli komedinin önde gelen temaları arasında psikanaliz, sapkınlık, para ve ölüm var. Bu temaların hepsi de kahramanlar ciddiymiş izlenimi veren bir mizahla ele alınıyor.
Michel Durand bir ruh doktorudur. Ofisindeki tik tak sesleri arasında günlerini, yaramaz öğrencilerinden şikayet edip duran bir matematik öğretmeni, erken boşalma sorunu olan orta yaşlı bir adam ve sapkınlık derecesinde çalma hastalığı olan ve aynı zamanda sadomazoşist bir kadın olan Olgar Kubler’in terapileriyle geçirmektedir. Aslında bir ruh doktoru için oldukça sıradan ve olağan bir yaşam olabilirdi, bir terapi sırasında uyuyakalmayıp baştan çıkarıcı hastası Olga Kubler divanında öldürülmeseydi.

Seabiscuit – Zafer Yolu

Yönetmen: Gary Ross, Oyuncular: Tobey Maguire, Jeff Bridges, Chris Cooper, Elizabeth Banks, Gary Stevens, William H. Macy, Yapımcılar: Kathleen Kennedy, Frank Marshall, Gary Ross, Jane Sindell, Senaryo: Gary Ross (Laura Hillenbrand’ın aynı adlı kitabından), Görüntü Yönetmeni: John Schwartzman, Prodüksiyon Tasarımı: Jeannine Claudia Oppewall, Kostüm Tasarımı: Judianna Makovsky, Kurgu: William Goldenberg, Müzik: Randy Newman, Universal Pictures / UIP Filmcilik
Hayatınız mahvoldu diye tüm hayatı fırlatıp atamazsınız.
Bu, bir ulusa esin kaynağı olan bir öyküdür… Gerçekleşmemenin eşiğinden dönen bir öykü…
Bu, tüm düşleri paramparça olan bir ülkenin öyküsüdür… Akla hayale bile gelmeyecek olanı başaran sıradan bir atın kimliğinden bir kahraman çıkaran ülkenin öyküsü…
Bu, üç kayıp insanın öyküsüdür. Ruhu örselenmiş bir genç adam Johnny “Red” Pollard (Tobey Maguire); herşeyini kaybetmiş bir dolar milyoneri Charles Howard (dört kez Oscar adayı Jeff Bridges); gözlerden uzak düşmüş eski bir usta binici Tom Smith (Oscar ödüllü Chris Cooper)… Üçü birbirlerini buldular ve umudu hiç beklenmeyen bir yerde keşfettiler.
Olasılık neredeyse sıfıra yakındı. İmkansızı hayal etmişlerdi. Ve bu hayal, bir şekilde gerçek oldu.
“Pleasantville” ve “Dave”in Oscar adaylığı almış yönetmeni Gary Ross’tan son on yılın en çok okunan ve koskoca bir ülkeyi hayretten hayrete sürükleyen bir atın öyküsünü anlatan “Seabiscuit” adlı kitaptan yaptığı film uyarlaması…
Senaryo yazarı / yönetmen / yapımcı Gary Ross, bir yarış atının inişli çıkışlı başarı öyküsünü geniş ekrana yansıttığı “Seabiscuit – Zafer Yolu” için hem kamera önünde hem de kamera arkasında olağanüstü bir kadro oluşturdu. Filmin başrollerini üstlenen Tobey Maguire, Jeff Bridges, Chris Cooper üçlüsüne yan rollerde Elizabeth Banks, Gary Stevens, William H. Macy eşlik etti.

SPOR

Sayfa 10

Kobra operasyonu

Beşiktaş, Adrian İlie ile 6 aylık sözleşme imzaladı. Galatasaray’dan ayrılıktan sonra İspanya’nın Valencia kulübüne giden ve geçen sezon Alaves’te kiralık oynadıktan sonra serbest kalan 29 yaşındaki futbolcu, Beşiktaş’ta eskisinden daha iyi oynayacağını ve takıma yararlı olacağını ifade etti. İkinci başkan Hüsnü Güreli, İlie’nin transferi ile ilgili şöyle konuştu: “İlie gibi dünya yıldızları arasında yer alan bir futbolcuyu transfer ettiğimiz için çok mutluyuz. Sözleşmemiz 6 ay olarak ama 6 ayın sonunda gerekli randıman alınırsa, kendisiyle 2 yıllık bir kontratımız daha var, ona göre devam edeceğiz” Beşiktaş menajeri Sinan Engin ise, İlie ile ilgili olarak, “Onu çok bekledik ama, takımda İlhan ile birbirlerini tamamlayacaklar ve Türkiye’yi ayağa kaldıracaklar” şeklinde konuştu. Adrian İlie, sakatlığıyla ilgili olarak oluşan soru işaretlerini ise yanıtladı: “5-6 ay önce bir operasyon geçirmiştim. Oynayarak eski sağlığıma kavuşacağım. Romanya’da çeşitli kulüplerde 1.5 aydır çalışıyorum. Yüzde yüz olmasa da oynamak için hazırım” Üç ay sahalardan uzak kalan futbolcunun sağlık kontrollerinden gelen sonuçları ise herkesi şaşırttı. Rumen yıldız, tüm efor testlerinde takımdaki diğer oyuncu arkadaşlarıyla aynı seviyede çıktı.
Beşiktaş’ın kaliteli kadrosuna rağmen yıldız bir oyuncu transfer etmesi Fenerbahçe ve Galatasaray’da panik yarattı. Herkes Kartal’ın İlie’yi alarak gücüne güç kattığı konusunda hem fikir. Sezon başında da Beşiktaş’ın gerisinde kalan Fenerbahçe ve Galatasaray’ın transfer dedikodularını boşa çıkması ise taraftarları isyan ettiriyor.

‘İkinci yarı zor geçecek’

Beşiktaş Kulübü, geçtiğimiz günlerde iki tartışılan isimle masaya oturdu. Ha gitti gidecek denilen isimler, yuvalarından ayrılamadı, Beşiktaş ile olan sözleşmelerini yenilediler. Ahmet Yıldırım iki sene daha siyah – beyazlı kulüpte.
Ahmet Yıldırım imzaladığı sözleşme ile birlikte, yüzde otuzu peşin gerisi maç başı olmak üzere 1 trilyon 350 milyar lira alacak. Ahmet Yıldırım’ın iki sezon daha imza attığı günde konuşan Hüsnü Güreli, örnek bir futbolcu olduğunu ve Beşiktaş’ta devam etmesinden büyük bir onur duyduklarını dile getirdi.
Hüsnü Güreli sözlerine şöyle devam etti:
“Ahmet Yıldırım ile Beşiktaş camiası olarak birlikte olmaktan son derece mutluyuz. Gerçekten, Türkiye’de tüm futbolculara örnek olacak derecede profesyonel, sportmen, düzgün, işini çok iyi yapan, mesleğine çok saygı gösteren hocasıyla, takım arkadaşlarıyla ve yönetimle, herkesle olan ilişkisi gerçekten çok düzgün ve profesyonel bir futbolcu. Ahmet Yıldırım gibi futbolcuları her kulüp kazanmak ister, birlikte olmak ister”
Ahmet Yıldırım, Beşiktaş’a geldiğinden beri bu güne kadar hiç siyah beyazlı kulüpten ayrılmayı düşünmediğini ifade etti. Yıldırım ile yaptığımız görüşmede futbolcu Gazete Beşiktaş’a şu açıklamalarda bulundu:
“İlk yarı gayet iyi geçti ve ikinci yarıya başlarken aramızda diğer takımlarla epeyce bir puan farkı bulunuyor. İkinci yarı elbette, ilk yarıdan daha zor geçecek. İkinci yarı tüm takımların yoğun bir gayretine sahne olacak. Bu puan farkını koruyup hem ligde hem UEFA’da başarılı olmak istiyoruz”
Ahmet Yıldırım, hep birlikte Beşiktaş’ı başarılara taşımak için mücadele edeceklerini ifade ederken ligdeki diğer takımlar için de şunları söyledi:
“İlk yarıda Gençlerbirliği, Malatya, Gaziantep gibi takımlar ön plana çıktı. İkinci yarı daha da iyi olacağını tahmin ediyorum, ligin. İkinci yarı daha da hareketli geçecek, diğer takımlar işe daha sıkı sarılıyor. Bu yüzden daha zor.”
Ahmet Yıldırım, Beşiktaş’ın UEFA’da başarılı olması için ellerinden geleni yapacaklarını ancak rakibinin çok zorlu olduğunu söylüyor.

Tümer de imzaladı

Tümer Metin, geçen günlerde Beşiktaş kulübüyle iki senelik bir sözleşmeye imza attı. Adı, imza atmadan önce Galatasaray ve Fenerbahçe için geçen Tümer, Beşiktaş Kulübünde jübilesini yapmak istediğini belirterek imzayı attı. Hüsnü Güreli’nin imza sırasında çok şık olduğuna dair yaptığı iltifatlardan utanan Tümer, yüzde otuzu peşin gerisi maç başı olmak üzere 1.5 trilyon lira ile Beşiktaş ile anlaştı.

Kartal, kupada zorlu rakibe düştü

Siyah-Beyazlılar güçlü rakibi ile Türkiye Kupası’nın 3. Kademesi’nde 28 Ocak Çarşamba günü Antep’te 20.00’de karşı karşıya gelecek. 3. Kademe karşılaşmaları da tek maç eliminasyon sistemine göre yapılacak.
3 kulvarda birden başarıya koşan Beşiktaş, Türkiye Kupası’nın 3. Kademesi’nde güçlü bir rakiple eşleşti: Gaziantepspor. Kartal, 28 Ocak Çarşamba günü 20.00’de Antep’te çeyrek final şansı arayacak. 3. Kademe karşılaşmaları da tek maç eliminasyon sistemine göre yapılacak. Kupada diğer eşleşmeler şöyle:27 Ocak Salı: 20.00 Galatasaray-Çaykur Rizespor (Atatürk Olimpiyat), 28 Ocak Çarşamba 13.00 Bursaspor-Konyaspor (Bursa Atatürk), 13.00 İstanbulspor-Ankaragücü (Mimar Yahya Baş), 13.00 Vestel Manisaspor-Denizlispor (Manisa 19 Mayıs), 16.00 Gençlerbirliği-Malatyaspor (Ankara 19 Mayıs), 18.00 Diyarbakırspor-Trabzonspor (Diyarbakır Atatürk), 29 Ocak Perşembe: 20.00 Samsunspor-Fenerbahçe (Samsun 19 Mayıs).

SAYFA 9

Seçim var

Beşiktaş’ta seçim var. Adları başkanlık için geçen adaylar bir bir aday olmayacaklarını açıklıyor. Bu duruma “Başkan Bilgili başarılı bir dönem daha başkan olmalı” diye bakanlar da var, “Tek kişilik yarış olmaz. Bu çok yanlış” diyen lerde” bulunuyor.
Neler olup bitecek? Kongerede göreceğiz. Biz bu konuda taraftarların ve bazı kongre üyelerinin görüşlerini alarak size aktarmak istedik. Görüşleri alırkende ismi sürekli ön planda geçenlere sormadık, Beşiktaş’ın cefasını çekenlere söz verdik.
Ama önce isterseniz, Bilgili’nin geçmişine ve konuyla ilgili bazı notlara başvuralım;
“1992 yılında Süleyman Seba yönetimine girerek Beşiktaş yönetimine dahil olan Serdar Bilgili, 2000 yılı kongresinde başkan adayı oldu ve 16 yıllık Süleyman Seba başkanlığının ardından başkan seçildi. Yöneticilik yaptığı dönemlerde Beşiktaş, 1 Lig, 2 Türkiye, 1 Cumhurbaşkanlığı, 1 Başbakanlık, 1 Atatürk Kupası, 100.yılında Süper Lig şampiyonluğu, UEFA’da çeyrek finale kadar yükselme gibi başarılar kazandı. Serdar Bilgili’nin başkanlığında, takımdan, G. Milne, C.Daum, Rasim Kara, J.B. Toshack, Scala, Daum gibi teknik direktörler geldi geçti. Ve Beşiktaş’ı iki yıldır da Lucescu çalıştırıyor.”
Bir dizi olay
Bilgili, başkanlığı döneminde pek çok tartışmalı olayda yer aldı. Bunlar, Lucescu’nun Galatasaray’dan transferi, Sergen’in yeniden Beşiktaş’a kazandırılması, Nihat’ın İspanya’ya gönderilmesi, Pascal Nouma’nın kovulması olarak sıralanabilir.
Bunların yanında kulübün kurumsallaşması ve şirketleşmesi yolunda atılan adımlarda Bilgilinin lehine yazılanlardan. Beşiktaş kulübünün ISO 9001 belgesi alması ile birlikte Beşiktaş, halka arzı gerçekleştiren de ilk kulüp oldu.
Ayrıca, Bilgili, İnönü Stadı içinde de 2003 yılında bir çok değişikliğe gitti. Bunlar taraftarla arasının açılmasına neden olduysa da yönetim geri adım atmadı. Stadın içine VİP tribünü eklenmesi, basın tribünün yerinin kapalıya alınması, kapalı tribünün parçalanması, son olarak da yeni açığın üstünün kapatılması şeklinde pek çok radikal karar alındı. Stadın büyütülmesi ve Fulya’ya yapılması düşünülen gök delenler ise sırada bekli-yor.
Muhalefet nerede?
Ocak ayı kongresinde, Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili üçüncü kez başkanlığa aday olarak seçimlere girecek. 25 Ocakta gerçekleşecek seçimlerde, Bilgili’ye aday olarak henüz kimse adaylığını açıkllamadı.
Yaklaşan kongrede, taraftar nasıl bir başkan istiyor? Serdar Bilgili yönetiminden memnun mu? Bunları Beşiktaş taraftarına sorduk. Taraftar şam- piyonluğa sevindiklerini söylüyor ancak Bilgilli’ye olan kırgınlığını gizlemiyor. Yönetimin herşeyi gelire endekslediğini ifade eden taraftar, başkanlık için başka bir aday çıkmamasını da, Beşiktaş kulübü için çok zararlı buluyor.
Çıtayı yükseltmeli
Amigo Alen
Takımı başarıdan başarıya koşturacak bir başkan istiyoruz. Şu anda hazırlanılmış ve yükseltilmiş çıtanın daha da yükseğe ulaşmasını istiyoruz. Beşiktaş zaten şu anda bu yolda. Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğuyla çıta zaten çok yükselmişti. Beşiktaş bunu daha da ilerilere taşımalı. Şu anki mevcut kadromuz yıldızlardan oluşuyor ama onların yanına bir iki transfer yıldız oyuncuyla bu hedefe ulaşılabilir. Beşiktaş sportif anlamda yani hem basketbolda hem hentbolda şu an çok başarılı bir şekilde devam ediyor. Başkanımız sayesinde sportif alandaki başarıla ulaştık. Ancak işin maneviyatı da unutulmamalı. Başkanımızdan çok memnunuz ama sportif anlamdaki başarıyla aynı seviyede bir maneviyat da olmalı. Sonuç olarak Serdar Bilgili yöntemi devam etmelidir. Bundan sonrası için artık taraftarımız Beşiktaş’ın ligdeki başarılarına doymuştur. Taraftar artık Avrupa’da daha büyük başarılar istiyor.
İyi bir yönetici
100. Yıl
Beşiktaşlılar
Derneği üyesi
Erol Ülkügüner
Ben 60 yıldır kongre üyesiyim. Serdar Bilgili’nin şahsında mevcut olan özellikleri ve yaptığı işleri tasvip ediyorum. Kendisi ideal bir yönetici. İdeal yönetici, yetkilerini diğer yöneticilere dağıtan insan demektir. Yani bütün her şeyi kendi üstünüzde toplarsanız iyi bir yönetici olamazsınız. Serdar Bilgili de pek çok işini teknik heyete devretti. Organize etti. Etrafındaki yani yönetim kurulundaki insanları da güzel kullanıyor. Kendisi tahsilli, iş hayatında da çok başarılı demek ki yöneticiliği iyi biliyor. Pek çok yerde de aldığı tavırla olgunluk gösteren bir başkandır. Kendisini tebrik ediyorum.
Bu ne hırs
Kartaladam
gurubundan Barış
Bu konuda açık ve net konuşmak gerek. Serdar Bilgili’nin tek bir rüyası var, Beşiktaş’ı zengin bir şirket haline getirmek. Buna giden yolda, karakteri ve aldığı eğitim gereği hırsının önünde hiçbir engel duramıyor. Yeri geldiğinde tam bir politikacı gibi yalan söylüyor, yeri geldiğinde üçün beşin hesabı için hiçbir iş ayrımı yapmıyor. Beşiktaş kulübü her şeyiyle tam bir şirket haline getirilirken bizim küçük mütevazı, semt takımımızın canına okunuyor. Beşiktaş taraftarı da önüne sürülen başarılara aldanmamalı, daha önceden de yaptığı gibi, güzel oyun, demeli. Çünkü neyleyim ben, oynamadan, sırf param var diye, kazanılan kupaları…
Oyum değerlidir
Üni BJK’den
Güney Gökhan
İki yıldır kongre üyesiyim ve bu sene oyum kesinlikle Serdar Bilgili’ye olmayacak. Onu Beşiktaş’ın başkanı olarak görmek istemiyorum. Bunun birkaç sebebi var. birincisi Pascal Nouma’nın gönderilmesi ikincisi ise kapalının yıkılması. Zaten bu sene kongre oylamasına da katılım çok düşük olacak çünkü başka bir aday yok, tek adam. Bilgili bir başkan olarak başarılı ve hırslı. Ayrıca tam bir profesyonel olduğu için, her an her şey yapabilir. Son maçtaki tribün boşluklarını iyi değerlendirmeli. Başarı her şey demek değil. 8 sene boyunca şampiyonluk yokken tribünler doluyor ise bu Beşiktaş taraftarının takımına olan bağlılığından geldi. Paraya dayalı bir politika güdüyor, forma sattırmak onun için her şeyden önemli. Beşiktaş’ın maneviyatını bozdu Serdar Bilgili, karşısına çıkan bir aday olmadığı için de fazla bir şey söyleyemiyoruz. Ama onu istemiyoruz.
Bilgili kalmalı
Siyah Beyaz
Derneği’nden
Hakan Daltaban
Beşiktaş kulübünün başkanı Serdar Bilgili, takımın aldığı sonuçlar itibariyle başarılı bir başkan. Fakat yaptığı bazı icraatlar tepki topladı taraftar arasında, bir soğukluk oluştu. Bunlar, kapalı tribünün yıkılması ve Galatasaray kulübünden özür dilenmesi. Yaşanan bu gelişmelerin dışında başkan başarılıydı. Ancak sadece başarıya endeksli olmamak lazım, Beşiktaş’ın etki değerlerine de sahip çıkılması gerekiyor. Tribünlerle bütünleşebilmek gerekiyor. Bir de şampiyonlar liginde başarılı olmak için daha doğrusu topyekün Avrupa’da başarılı ve kalıcı olabilmek için paraya kıyıp ses getirici transferler yapılması gerekiyor. Aksi taktirde Avrupa’da başarı hayal olarak kalacak. Bilgili başkan olarak devam etmeli. Ona hala güveniyoruz. Üzüldüğüm bir nokta da kongrede birilerinin aday olarak çıkmamasıdır. Beşiktaş tek adam anlayışından geçmişte zara görmüştür. Yeni projelerle yeni heyecanlarla birilerinin çıkması gerekir.

Altın yumruklar

İstanbul Şampiyonası’nda ringi rakiplerine dar eden Beşiktaşlı boksörlerin hedefi, Atina’da yapılacak Olimpiyat Oyunları… Müsabakaya hazırlanan Siyah-Beyazlı boksörler, 4 turnuvaya katılarak 2004 Atina Olimpiyatlarında mücadele edecekler. Kendisi ile görüştüğümüz Antrenör Erdinç Güleren, hedeflerini şöyle açıkladı:
“Beşiktaş Kulübü olarak hedefimiz, milli takıma daha çok sporcu verebilmek, Türkiye adına daha güzel işlere imza atabilmek, yurt dışında Türkiye’yi çok iyi tanıtmak. Beşiktaş’ın şu anda kadrosunda bulundurduğu iki dünya, iki Avrupa şampiyonu var. Serdar Üstüner, diğer şampiyon ise Fırat Karagöllü. İkisi de dünya şampiyonu. Gökhan Doluay ile Hakan Doluay da, Avrupa Şampiyonu sporcularımız. Tüm basamaklarda toplam 34 sporcumuz var ve hedefimiz Beşiktaş’ın bu alanda da söz sahibi olduğunu herkese göstermek…”
Beşiktaş kulübünün boks branşı için tüm imkanlarını seferber ettiğini dile getiren Antrenör ve Teknik Menajer Yurdakul Güleren, şunları söylüyor:
“Bir kulübün sadece futbol branşında büyük olması neyi ispatlar? Büyük olmak amatör spora da önem vermek, sahip çıkmak demektir. Beşiktaş Kulübü, bu sorumluluğun bilincinde. Beşiktaş Kulübü destek vermese idi, bir yere varmak mümkün değildi. Yeni gelen bir sporcu, bazı ihtiyaçlarını bir yaşa kadar kendi karşılıyor ama bir süre sonra popüler olmaya başladığında da bazı isteklerde bulunuyor. Onu elinizde tutabilmeniz için onun isteklerini karşılamak zorundasınız. Kulübün desteği burada çok önemli.”
Hedeflerinin büyük olduğunu söyleyen Antrenör Erdinç Güleren ve Antrenör Yurdakul Güleren, çalışmalara aralıksız devam etmenin ve Beşiktaş çatısı altında geçmişten bugüne büyük işlere imza atmış olmanın önemine değiniyorlar. Ve şöyle devam ediyorlar:
“Diğer kulüplere bakıldığında, biz her zaman çizgimizi koruduk. Çizgimizden aşağıya hiç düşmedik ve sürekli yükseldik. Aralıksız olarak 1968 yılından beri federasyonun bütün müsabakalarına katıldık. Takımımız her zaman ilk dört içinde oldu.”
Atina Olimpiyatlarında mücadele edecek Beşiktaşlı boksörlerin Teknik Menajeri ve antrenörü Yurdakul Güleren, federasyonun programlarında eksiklikler olduğuna inanıyor ve bunu şöyle değerlendiriyor:
“Federasyonun yaptığı programlar bizce çok yanlış. Programda yurt içinde müsabaka bulamıyorsunuz. Türkiye Kulüpler, Türkiye Ferdi İstanbul Ferdi. Zaten bize ait olan İstanbul bölgesine ait olan bir karşılaşma. Geriye kalan ise Türkiye Kulüpler ile Türkiye Ferdi müsabakaları. Önceki yıllarda, bunların grupları yapılıyordu. Örneğin, Türkiye Şampiyonasına girilmeden önce onun grupları hazırlanıyordu ve sporcu bir tecrübe kazanıyordu. Ancak, orada dereceye giren birinci ve ikinciler, Türkiye şampiyonasına katılma hakkı elde ediyordu. Şimdi öyle değil. Gruplar kaldırılınca çantasını kapan herkes, Türkiye Şampiyonasına geliyor. Böyle olunca, katılım fazla oluyor. Seyirci bakımından da kötü oluyor, çift ring kuruluyor çünkü. Nereyi takip edecek, nasıl izleyecek… Bunun yanı sıra, müsabakaların şehir merkezlerinde olmasını istiyoruz. O zaman yeterli seyirci oluyor ama aksi olduğunda ne yazık ki beklenen seyirciyi elde edemiyoruz”
Atina Olimpiyatlarına katılacak, milli takımda yer alacak olan Beşiktaşlı en az üç boksör var. Bu sayının yükselebileceğinin altını çizen antrenör Erdinç Güleren, tüm sporcuları ile büyük zaferlere imza atacaklarını sözlerine ekliyor. Başı çeken isimler ise, 19 yaşındaki Serdar Üstüner-75 kiloda, 26 yaşındaki Fırat Karagöllü 81 kiloda, 24 yaşındaki Mustafa Karagöllü, 69 kiloda”

SAYFA 8

Özür dilediler

Azerbaycan’daki elemelerin finalinde Almanya’ya yenilerek, 2004 Atina Olimpiyat Oyunları’na katılma şansını yitiren Bayan Voleybol Milli Takımı yurda döndü.
(A) Milli Takım Antrenörü Reşat Yazıcıoğlulları, Avrupa Şampiyonası’ndan daha zorlu bir turnuvaya katıldıklarını vurgulayarak, “Takımımız, Avrupa Şampiyonası’ndaki ikinciliğimizin rastlantı olmadığını, orada final oynayarak ve dünya devlerini yenerek gösterdi. Olimpiyat mücadelemiz sonuna kadar sürecek” diye konuştu.
Neslihan: Yenilginin açıklaması yok
Takım kaptanı Özlem Özçelik de, buruk bir sevinç yaşadıklarını belirterek, ”Gönül isterdi ki turnuvayı güzel bir şekilde bitirelim. Herşey çok güzel gidiyordu. Biz herhalde finalde kaybede kaybede final kazanmayı öğreneceğiz. Türk halkından özür diliyoruz” dedi.

GALATASARAY-BEŞİKTAŞ: 55-41
SALON: Ahmet Cömert HAKEMLER: Ercan Kümbül xxx, Çetin Artan 1.PERİYOT: 10-11 DEVRE: 23-20 (G.Saray lehine) 3.PERİYOT: 38.24
GALATASARAY Tuğba xxxx 17, Ceylan xx 7, Mahizer xx 4, Saynur xx 3, Tuğçe xxx 12, Seda x 2, Gülçin xxx 10
BEŞİKTAŞ Esra x 3, Elhan xx 14, Ceyda x 2, Seda x 3, Derya x, Bengü x 8, Yasemin xx 11
Beşiktaş, Bayanlar 1. Basketbol Ligi’nde küme düşmeme mücadelesi veren Galatasaray’a 55-41 yenilerek şaşırttı. Siyah-Beyazlılar karşılarında çok iyi savunma yapan bir Cim-Bom buldular. Kartal sadece ilk periyodu önde bitirebildi. Daha sonra ise üstünlüğü Galatasaray’a kaptırdı ve salondan yenik ayrıldı.

EFES işi bitirdi: 74-65

Efes Pilsen, Avrupa Ligi C Grubu’nda ilk raundun ikinci yarısına iyi başladı, sezonun açılış maçında rakip sahada yendiği güçlü İspanyol rakibi Tau Ceramica’yı Abdi İpekçi’de de devirerek sekizinci maçında altıncı galibiyetini aldı. Büyük çekişmeye sahne olan maçta ilk iki çeyrekteki üstünlüğünü üçüncü periyotta rakibine kaptıran Efes, son çeyrekte de beş sayı geriye düştü. Ancak son yedi dakika içinde Tau’ya sadece beş sayı izni veren Efes, Langdon ve Granger’ın devreye girmesiyle falip geldi.

ÜLKER son anda: 83-82

Ülkerspor Avrupa Ligi A Grubu’ndaki sekizinci maçında grup sonuncusu Yunan AEK’ya son saniye basketiyle boyun eğdi. İstanbul’da devirdiği rakibi karşısında ilk üç peyiroduönde geçen Turuncu-Yeşilliler bir ara 15 sayılık fark yakaladı, ancak son periyodda üstünlüğü rakibine kaptırdı. bitime saniyeler kala ise Naumoski ile bir hücumdan boş dönen temsilcimiz AEK’nın Tsiaras ile bulduğu baskete engel olamayınca salondan tek sayı farklı boynu bükük ayrıldı. Ülkerspor’da yeni transfer Naumoski ilk kez forma giyerken 4 sayı attı.

FENERBAHÇE
CEPHESİ

Alex’i bekliyorlar

Fenerbahçe teknik direktörü Daum, Brezilyalı Alex’in transferi ihtimalinin yüzde 49 olduğunu söyledi. Daum, “Rivaldo’nun Cruziero’ya transfer olması bizi umutlandırdı. Bu durumda da Alex olmazsa, B planı devreye girecek. Alternatif isimlerle irtibata geçtik. Alex’e en iyi teklifi biz götürdük. Kadromuzda olmasını istiyoruz. Çünkü kendisi uzun yıllar Fenerbahçe’ye hizmet edebilecek bir yetenek” dedi.
Nobre’nin transfer ile ilgili ise Daum, “Genç bir oyuncu ve takıma güç katacağına inanıyorum. Kadromuzda şu anda 7 yabancı oyuncu var. Ortega ve Alex’in gelmesi halinde 9 oyuncu olacak. Bu durumda kiminle yolumuzu ayıracağımıza karar vereceğiz” şeklinde konuştu. Daum, Aziz Yıldırım’ın Türk futbolu için çok büyük bir şans olduğunu ve transfer konusunda her türlü fedakarlığın yapılabildiğini belirtti.
Büyük umutlarla beklenen Alex’in transferinin gerçekleşmemesi durumunda, alternatifler konuşulmaya başlandı. Buna göre, Brezilyalı Fabıo Junior, Athirson, Sandro ve Kolombiyalı Aristizabal ile temasa geçileceği söyleniyor. Ayrıca Rüştü’nün de sezon sonuna kadar kiralanacağı belirtiliyor.

GALATASARAY
CEPHESİ

Terim içini döktü

Galatasaray’ın teknik direktörü Fatih Terim, son dönemde Galatasaray’da yaşanan değişimi anlattı. Geleceğin Galatasaray’ını hazırlayacağını vurgulayan Terim, hakkında eleştirilere neden olan değişime açıklık getirdi.
Terim, “Bu takım mücadele eden, yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyen, futbolu zevk veren, kaybettiği zaman da saygı duyulan bir hale gelmeli. Mevcut arkadaşlarla denedik olmadı, demek ki olmayabiliyor. Ancak deli insanlar aynı şeyleri tekrar edip sonuç beklerler. Biz önümüzdeki 6 ayı, geleceğin Galatasaray’ını hazırlamak için harcama kakarı aldık. Belki insanlar acı tecrübelerinden yararlanarak yoluna devam eder, ama biz parlak geçmişimizden hareket ediyoruz. Oyuncularımızın onurunu kırmadan ve emeklerine saygı duyarak görüşmeler yaptık. Bunları yapmasaydık vicdanımız rahat olmazdı. Örnek başarılara imza attığımız arkadaşlara örnek davrandık. Vefanın ya da vefasızlığın ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biriyim”
Fatih Terim, kadro için adı geçmeyen futbolcuların geleceğiyle ilgili ise şöyle konuştu:
“Şans vermediğimiz arkadaşlarımız var. bu arkadaşlarımız görüp, Galatasaray’ın geleceğindeki rolleri için karar vermek istiyoruz. Suat Usta ve Murat’ı da isteyen takımlar oldu, ama şans vermedik. Şans bulacaklardır. Başta ben, herkes başarısızlıktan payını alıp öz eleştirisini yapmıştır. Kimseyi suçlayıcı hareket etmiyorum. İşler kötü gidince her şey kötü kabul edilir. Bazı oyuncular adapte olamayabilir. Sezon sonuna kadar bunu devam ettirmek zorundayız.
Terim, Bülent Korkmaz ile ilgili ise çarpıcı açıklamalarda bulundu:
Bülent, teklifimi reddetti
“Bülent ile yeniden konuştum. Kendisinden sezon sonuna kadar takımda kalarak bana yardımcı olmasını 2005 yılında da Galatasaray’ın teknik ekibinde yer almasını istedim. O ise hayır cevabını verdi. Benim yaşımdakiler transfer yapıyor. Oynamak istiyorum dedi. Bu durumda yapacak bir şey yok”

Kartal, Samsunspor’la
25 Ocak’ta karşılaşıyor

Süper Lig’de ikinci yarı 23 Ocak Cuma günü Diyarbakır’da oynanacak Diyarbakır-Galatasaray maçıyla başlayacak. Beşiktaş ikinci yarıdaki ilk maçını 25 Ocak Pazar günü İnönü Stadı’nda Samsunspor’la yapacak. Fenerbahçe-Rizespor tekrar maçı ise 18 Ocak Pazar günü saat 19.00’da oynanacak. Ligde 18. haftanın programı şöyle:
23 Ocak Cuma: 20.00 Diyarbakırspor-Galatasaray (Diyarbakır Atatürk), 24 Ocak Cumartesi:13.30 Denizlispor-Akçaabat Sebatspor (Denizli Atatürk), 13.30 Ankaragücü-Çaykur Rizespor (Ankara 19 Mayıs), 13.30 Gaziantepspor-Bursaspor (Kamil Ocak), 14.00 İstanbulspor-Fenerbahçe (Mimar Yahya Baş), 25 Ocak Pazar: 13.30 Malatyaspor-Adanaspor (Malatya İnönü), 13.30 Trabzonspor-Konyaspor (Hüseyin Avni Aker), 13.30 Elazığspor-Gençlerbirliği (Elazığ Atatürk), 19.00 Beşiktaş-Samsunspor (BJK İnönü)