SAYI 54

GAZETE BEŞİKTAŞ,

SAYI:54, 7 OCAK 2004

SAYFA 2

Yürüyüş parkurları çok sevildi

Sanatçılar Parkı ile Mustafa Kemal Kültür Merkezi’ni birbirine bağlayan 2 km’lik yürüyüş parkurunun yapılmasından bu yana ilçede gözle görülür bir oranda spora ağırlık venildiğini kaydeden Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu “Beşiktaş Belediyesi olarak sağlıklı yaşam için yaptığımız bu parkur vatandaşlar tarafından çok büyük ilgiyle karşılandı” dedi. Ayrıca Konaklar Mahallesi Sporcular Parkı ve Çilekli Futbol Sahası içinde de yürüyüş parkurları yaparak Beşiktaşlıların hizmetine sunduklarını açıklayan Beşik -taş Belediye Başkanı Yu -suf Namoğlu Avrupa’da bu tür yürüyüş alanlarının olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye henüz böyle bir uygulama yok. Biz bunu Beşiktaş ilçesinde yaygınlaştırmak istiyoruz. Böy- lelikle insanların daha rahat imkanlarda spor yapmasına olanak sağlamak amaçındayız” dedi.

SAYFA 3

Yar bana bir eğlence!
DİDEM TUTAL

Sakıp Sabancı Lisesi’nde yaklaşık 6 yıldır “Yar bana bir eğlence” adı altında kukla ve karagöz tiyatrosu sahneleniyor. Akbank Kültür Sanat Merkezi’nin desteğiyle devam eden bu gösterimleri hazırlayan ve yaklaşık 30 yıldır Karagöz Hacivat sanatını icra eden Tacettin Diker ile orta oyunu üzerine konuştuk. Tacettin Diker 80 yaşında, ancak Karagöz ve Hacivat sanatına olan sevgisi hala çok diri ve bir o kadar da heyecanla devam ediyor. Diker, 1923 yılında İstanbul’da doğmuş. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirmiş ve Ziraat Bankası’nda 25 sene çalışmış. Ancak okul yıllarındayken, o dönemin halk evlerinde başkanlık ve yöneticilik yapmış. Bir gün başkanlık yaptığı Küçükpazar Halk Odasına, meşhur Karagözcülerden Camcı İrfan bey gelmiş. Diker, Karagöz’e olan ilgisinin o zamanlar başladığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“O dönemler, zamanın önemli ustalarıyla tanışmak imkanı buldum. Bir gün halk odasına, meşhur Karagözcülerden Camcı İrfan bey geldi ve 15 gün kaldı, ben böylece hem perde gerisini hem de perde önünü seyretmek fırsatını buldum. Ve karagöze karşı bir ilgim, merakım başladı. Bir de o dönem, İstanbul Radyosunda her hafta, rahmetli Hazım bey, karagöz oynatırdı, onu dinlerdim. Zamanın diğer karagözcülerini de seyrettim. 1973 yılında Nurettin Sevim beyin idaresinde Atatürk Kültür Merkezi’nde, “karagöz yapım- oynatım ve piyesleri” kursları açıldı. Oraya 3 – 4 sene devam ettim. Sonra 1976 yılında bankadan emekli olunca, profesyonel olarak bu sanata atıldım. O yıldan beri de devam ediyorum. Erol Günaydın beyin tavsiyesiyle de Akbank çocuk tiyatrosuna girdim”
Tacettin Diker, insanların Karagöz sanatına olan ilgisinin ve sevgisinin hiç azalmadığına dikkat çekiyor ve Sabancı lisesinde 6-10 yaş arası çocuklar için hazırladıkları oyunlara, okullardan büyük beğeni olduğunu belirtiyor:
“Biz, 30 senedir her hafta Karagöz sanatı sahneliyoruz, bu durumda, bu sanata olan ilgiyi siz düşünün. Bu oyunları seyrede seyrede iki nesil yetişti. Eskiden seyretmeye gelen çocuklar, şimdi büyüdüler ve artık kendi çocuklarını getiriyorlar. Bundan sonra inşallah, torunlarına da oynatacağız. Örneğin geçenlerde, Bursa’ya festivale gittik. Ve orada yurtdışından kuklacılar geldi, oynattı, fakat, birden çocuklardan biri, karagöz başlasın artık, diye sesleniverdi. Yani söylemek istediğim, karagözün zamanı geçti şeklindeki yorumlar külliyen yalan. Çocukların bu sanata olan ilgisi çok fazla ve çok iyi dinliyorlar”
Yeni karagöz sanatçılarının yetiştiğini, ancak sayılarının çok sınırlı olduğunu vurgulayan Diker, Avrupa’da özellikle Almanya ve Hollanda’da Karagöz sanatçıları var ve oradaki ilgi buradakinden bile fazla, diyor. Komşu Yunanistan’daki rağbeti ise şöyle anlatıyor: “Bu topraklardan çıkan Karagöz sahne sanatına, televizyonda bir yer ayrılsa, o zaman her şey çok farklı olurdu. Mesela komşumuz Yunanistan her hafta 35 dakika televizyonda karagöz oynatıyor. Ama bizde hiç yok, ramazanlarda çıkanlar ise çoğu zaman yanlış yapımlar oluyor. Ancak konu spor olunca sabahtan akşama kadar televizyonlarda yer buluyor. Oysa, halk da karagözü istiyor. Örneğin, yurtdışında çok seviyorlar. Sevilmeyecek bir sanat değil ki zaten. İçinde her şey var: müzik var, edebiyat var…Metinleri de kendim yazıyorum ama, çoğu doğaçlama…”
Bu sanatın artık ölmek üzere olduğunu bu yüzden de gençlere büyük görev düştüğünü söyleyen Diker, Karagöz ve Hacivat’ın maketlerini kendi evinde küçük bir odada yaptığını, oysa bunun için özel bir yer açılması gerektiğini vurguluyor:
“Gençlere çok büyük işler düşüyor. Karagöze dört elle sarılmaları lazım. Evvela seminerlerini, yapımını, oynatımını mümkün olduğu kadar gençlere göstermek, onlara tanıtmak lazım. Yoksa bu sanat ölecek. Avrupalılar dahi, bize, sizin geleneksel seyirlik oyunlarınız var, bunlarla niye uğraşmıyorsunuz özen göstermiyorsunuz, diyebiliyorlar. Belediyeler de yardımcı olabilir. Devlet tiyatroları da. Hatta devlet tiyatroları, daha iyi bilir, fonetik, sentaks, taklit bilir, o zaman niye yapmıyorlar? Adi mi görüyorlar bu sanatı? Oysa, Karagözün içine girdiğinizde tasavvuf vardır, eski semai, gazel vardır. Sahip çıkılmasını istiyorum.”

SAYFA 4

E-eğitime geçiyorlar
UFUK ÇOBAN

Eğitim toplumların gelişimi yönünden çok önemli bir konu diyen Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürü Şeref Çalışır ile çalışmaları ve eğitim prensipleri hakkında konuştuk. “Vatanını seven görevini en iyi yapandır” mesajını taşıyan bir yapıtı da çalışmaları arasında yer alan Çalışır, bu fikrin çıkış noktasını şöyle anlattı:
Bu tabloyu neyi anlatmayı amaçladınız?
Toplumu doğru yönlendirmek önemli bizde bundan yola çıkarak insanların ilgisini çekecek bir tablo yaptık. Kompozisyonun oluşmasında fikir olarak emeğim var. bu pano insanların ilgisini çekti. Panoyu görenler birbirlerine çok etkilendiklerini söylüyor . Bir yanda Atatürk bir yanda beraberliğimizin sembolleri bayrak ve haritamız bu birlik ve beraberlik demek. Tarihimize baktığımızda her cephede insanların bir arada olduğunu görüyoruz. Bu da bize gelecek günler içinde de birlik ve beraberliğimizin bozulmayacağını göstermelidir.
Müdürlüğünüz teknolojik çalışmalara önem vermekte. Bu konuda son gelişmeler nelerdir?
Milli Eğitim Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında, ADSL bağlantısı ile ücretsiz internet imkanı sunuluyor. Sayın Başbakan Van ve İstanbul bağlantısı yaparak bu hizmeti açtı. 2004 yılı sonunda ücretsiz internet’in hem bağlanması hem de internet erişiminden yararlanması gündemde. İlçemizde bu sistem için bilgisayar sayısı yeterli çoğu okullarımızda da bilgisayar laboratuarlarımız var. Çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak toplumlar için önemli teknolojide bu işin bir parçası biz müdürlük olarak teknolojiyi yakalamak adına her türlü gayreti gösteriyoruz.
Bu sunulan ile hedefinize ne kadar ulaşabildiniz?
Toplumu doğru bir şekilde yönlendirmek önemli. Biz de bundan yola çıktık. Böyle bir kompozisyonun oluşmasında fikir olarak emeğim var. Bu yapıt, insanların ilgisini çekti. Görenler, birbirlerine çok etkilendiklerini söylüyor. Tarihimize baktığımızda her cephede insanların birlik ve beraberlik içinde olduğunu göreceğiz. Bu da bize gelecek günler içinde de birlik ve beraberliğimizin bozulmayacağını göstermeli. Vatanını en çok seven görevini en iyi yapan düşüncesiyle böyle bir yapıt ortaya koyduk. Bu düşüncenin insanlarımıza ulaşması ile daha iyi bir toplum olacağımıza inanıyorum.
Öğretmen ve öğrenciler için geziler düzenliyorsunuz. Bu geziler devam edecek mi?
Biz kitaplarda okutulanın dışında tarihi bilinci öğrencilerimize, öğretmenlerimize daha iyi anlatmak için geziler düzenliyoruz. Görerek öğrenmek ayrı bir duygu biz bu heyecanı öğrenci ve öğretmenlerimizle yaşadık.
Gezilerimiz devam edecek. Gerçekleşmesini dilediğimiz konulardan bir tanesi yurtdışına eğitimcilerimizi inceleme gezisi yapmak amacıyla götürmek.
Öğretmen ve öğrencilerinizle ilişkileriniz nasıldır?
Okullarımızı, çalışmalarını takip ediyorum. Öğretmenlerimizin her türlü sıkıntısını dinliyorum. Açıkçası, paylaşım çok önemli ve iletişimi yüksek seviyede tutmak gerekli. Bunun karşılığını çok iyi bir şekilde alıyoruz. Sorunları ve dilekleri her zaman dinlemeye hazırız. Bence, bunlar yapılması gerekenlerdir.

Simit de lüks oldu!..

Gündelik hayatımızda karnımız acıktığında, çayın yanına simidi düşünürüz, peki ya, başka türlüsünü? Kavurmalısından kaşarlısına, çikolatalısından fındık ezmelisine, zeytinlisinden daha bir sürü çeşide kadar, artık, simitleri sıralamak mümkün… Beşiktaş’ta son zamanlarda ardı ardına açılan büyük simit fırınları, bizim bildiğimiz isimleriyle simit evleri, büyük rağbet görüyor, sayıları ise şu an için üç. Bu diziyi başlatan ilk isim, Beşiktaş’ın göbeğinde, tıklım tıklım dolu bir mekan olan Simitçi… Simitçi’nin sahibi Hasan Esmer, İstanbul’un pek çok yerinde açtığı simit fırınlarının yanına Beşiktaş’ı da ekledi. Esmer, 400 yıllık bir geçmişe sahip simit kültürünü, ilk kez bu mekan ile Beşiktaşlıların damak tadına sunduğunu söylüyor. Esmer, şöyle devam ediyor: “Simitlerimizde bir çok çeşit yer alıyor. Öncesinde, simidin yanına peynir veriyorduk. Sonra düşündük, içine koyarsak nasıl bir tat olur, diye. Denedik ve sevdirdik. Çok da güzel oldu. Sonra zeytinli, kaşarlı gibi tatların yanında, çeşitlerimiz de arttı. Öyle ki bu çeşitlerin içinde kavurmalı bile var. Bu farklı tatları belirlerken bir çok araştırma yaptık. Bunun sonucunda elde ettiğimiz verilerle ürünlerimizi hazırladık ve müşterilerimize sunduk. Ve sonrasında yaptıklarımızı tattırdık. Elbette ki, başka semtlerde bizden önce açanlardan da fikir aldık.”

Sayfa 5

Beşiktaş’ı seviyorum

Ünlü sanatçı Yılmaz Morgül bu haftaki konuğumuz… Yılmaz Morgül ile ilçeyi dolaştık, Beşiktaş’ı konuştuk.
Nelerden
hoşlanıyorsunuz?
Sporu çok seviyorum. Sporcu bir ailenin ferdiyim Olimpiyat Şampiyonu Güreşçi Amcam, Milli boksör Salih Morgül gibi sporla iç içe olan bir ailede yaşadığım için spora çok büyük ilgi duyuyorum.
Sesim nedeniyle spor yapmak zorundayım. Spor merakım yüzünden son bir yıldır da boksa merak sardım. Spor sağlıklı ve zinde kalmamı sağlıyor. Bu spor dalını seviyorum. Herkesin de yapmasını tavsiye ediyorum. Bu sporu Almanya’da bir arkadaşıma özenip merak sardım daha sonra da Türkiye’de İstanbul’da bu sporun yapıldığı salonlara giderek çalışmaya başladım.
Hangi takımı
tutuyorsunuz?
Tabii ki Milli Takım. Asla ve asla başka takımı tutmuyorum.
Namoğlu’nu taktir ederim
Ben Beşiktaş Belediye Başkanımı destekliyorum. Çünkü, Sayın Namoğlu sporcu kimliği ile spordan gelmiş kişi olarak hiçbir şekilde topluma zarar vermeyecek bir kimse… Ayrıca göreve geldiği günden beri Beşiktaş’taki kent görünümü başta olmak üzere, hem altyapı,hem de üstyapı çalışmaları itibariyle çok işler yaptı. Akrabalarımın çoğunun Beşiktaş’ta ikamet etmesinden ötürü kendisini çok yakından takip ediyorum. Ben şöhret olmadan önce de Teşvikiye’de kirada oturuyordum.
Beşiktaş’ta Cumartesi günü kurulan bu semt pazarında dolaşmayı çok seviyorum.
Türkiye’deki sanat sektörüne katkıda bulunan çok değerli isimlerin bir parkta hatırlanması, tanıtılması gibi çok ulvi bir görev. Bu sebeple Başkan Namoğlu’nu tebrik ediyorum.
Beşiktaş şampiyon
olur mu?
Sinan Engin çok sevdiğim bir aile dostum. Ona güveniyorum. Bütün takımlara başarılar diliyorum. Futbolu layıkıyla yapan Atatürk’ün dediği gibi Sporcunun zeki aynı zamanda ahlaklı bir şekilde mücadelesini veren herkesin şampiyonluklar yaşamasını istiyorum. Beşiktaş’ın ve futbolcularının da bunu yaptıklarını biliyorum. Bence Şampiyon Beşiktaş.
Mahkeme olayı beni çok sarstı
1994 yılında bir imza atmıştım. Bu imza karşılığında 10 yıllık bir menajerlik sözleşmesi çıkardılar. Bunun karşılığında da %30 hakları elimden alınmış ve o kişinin kararlarına harfiyen uyacak bir anlaşma idi. Tabii ki kabul etmedim. Neden? Çünkü beni o dönemde Marş Müzik’te yapmış olduğum anlaşmam vardı. Hem plak anlaşmam, hem de %15 menajerlik haklarım o şirkete aitti. Benim ikinci bir insanla ikinci bir menajerlik sözleşmesi yapmam imkansız. Benim aklımdan zorum yok. Zaten benim bir menajerlik ve kaset anlaşmam var. İkinci bir isimle tekrar %30 haklarımın elimden alındığı başka bir menajerlik sözleşmesi yapmam akıl dışıdır. Benim iyi niyetim kullanıldı. 9 yıl boyunca hiçbir profesyonel çalışma yapamadım. Dava sonunda 54 milyar ödemek zorunda kaldım. Ondan bundan herkesden borç alıp, bu parayı ödedim. 9 yıldır hiçbir kamerayı arkama alıp da şov yapayım diye de düşünmedim mahkemelere gidip özel hayatımdır, gizli kalsın dedim. Ama keşke etseymişim. Keşke kameraları, basın mensubu arkadaşlarımı çağırıp bunu bir şov haline getirseymişim. İçimdekini aktarsaymışım. Seda Sayan psikiyatrım gibidir
Fakat Seda Sayan’ın programında suskunluğumu bozdum. Ağladım. Benim yerimde hangi normal insan olsa biraz boşalmak isterdi. İçimdeki düşüncelerinde sıkıntılarından, sanki Seda Sayan benim psikiyatrim gibi. Bende onun psikiyatrisi gibiyimdir. Ona söylemek istedim hayatımdaki olanları çünkü hayatımda olanların en yakın takipçisi odur. Günlerdir ağlarken yanımda olan oydu. Onun programında da ben işte su içirmeyen, bir dilim ekmek yedirmeyen bu insan, 9 yıllık profesyonellik hayatımı aldı elimden, hem de karşılığında 54 Milyar TL ödetti.
“Yüce Allah’a havale ettim” dedim. Bu kez de savcılığa çağrıldım hakaretten… Kendime hakaret ettiğim için herhalde… Ben geri zekalı ve aklımdan zoru olmalıyım ki, böyle bir anlaşmaya imza atıp, bu tür şeylerle karşılaşayım. Ben o insanın adını bile anmak istemiyorum. birde, sanki ismini anmışım ve sövmüşüm gibi savcılığa dilekçe vermiş. Bu bana yakışır mı? İnsanın başına her şey gelebiliyor. Bu insan şov yapıp şöhret olmak istiyor. Başka amacı yok. Onu Allah’a havale ediyorum. Şimdi bende, bütün ekranlarda hayatımı anlatan programlardaki doneleri toplayıp savcığa veriyorum. Beni 70 milyon tanıyor. Onu kim tanıyor. Bu paraları benden neyin karşılığı aldı. Beni bu güne kadar bir işte çalıştırdı mı? Evimin kirasını bile verdiğini söylemiş ispat etsin edemez çünkü yok öyle bir şey…

sayfa 6

Alışveriş hızlı başladı

PIRLANTA DEĞERİNDE AYAKKABI
Kristal işlemeli minyatür ayakkabılar, şimdi revaçta. Kadınların zerafetine zerafet katan uzun topuklu, narin gösteren ayakkabılar şimdi, mücevherler ile birleşti. Her biri küçük birer mücevher olan Palais Royal markalı, Swaroski kristal işlemeli minyatür ayakkabıları, Nişantaşı ve Bağdat Caddesi’ndeki mağazalarda tüm çeşitleriyle bulabilirsiniz.
ARADIĞINIZ
BOT MU?
Bot mu arıyorsunuz, işte bir çok çeşidi bir arada bulabileceğiniz botlar Flo Flo Store’lerde. Üstelik yüzde 40 indirimle ayağınıza yakışan botu veya botları seçip seçip alabilirsiniz.
ERKEK-KADIN
AYRIMI YOK
Fabrika Altınyıldız’da, sonbahar – kış koleksiyonunda yüzde 25 indirim uygulanıyor. Birbirinden değişik modellerin yer aldığı koleksiyonda, ayrıca Advantage Card’ı olanlar, 4 taksit yaptırabiliyor.
DAHA BAKIMLI
BİR CİLT İÇİN
Kozmetik markası Lancaster’in yüz bakım serisi Aquamik’e vücut bakım serisi de eklendi. Şimdi bu seri süt özlerini barından ürün, vitrinlerde yerini aldı. Süt özleriyle üretilen Aquamik Body, serisi üç üründen oluşuyor.
KAÇIRILMAYACAK KAMPANYALAR
Makyaj malzemeleri üreticisi Carmina, iki ürün alan herkese maskara hediye ediyor. Ev eşyası ve aksesuarları satan Esse Mağazaları, Ocak ayında yüzde 50’ye varan indirime girdi. San Marina Mağazalarında satılan ve kullanım rahatlığıyla Charles Jourdan marka ayakkabılar yüzde 30 indirimde.
İNDİRİM VE TAKSİT BİRARADA
Topshop, Dorothy Perkins ve Evans büyük kış sezonu indirimine girdi. İndirim TOPSHOP’ta bulunan Topman ve Miss Selfridge markaları içinde geçerli. World Card ve Bonus Card’ınıza altı taksit avantajı sunulurken yüzde elli indirimden de yararlanabiliyorsunuz.
MUDO CONCEPT
Mudo Concept ile mekanların havası değişiyor. Bulunduğunuz yere, yaşadığınız eve ayrı bir hava ayrı bir renk katan Mudo Concept, mobilya ve ev aksesuarlarından, salon, mutfak, banyo ürünlerine kadar nostaljik tasarımlı ürünlerini müşterilerinin hizmetine sunuyor. Mudo’dan moda tutkunlarına sürpriz var. Atkıdan bereye, paltodan eteğe, kazaktan gömleğe, hatta çanta ve çizmeye kadar kış sezonunun bütün ürünlerinde yüzde elliye varan indirimler sizleri bekliyor. İndirim ise, ocak ayı boyunca tüm tekstil ürünlerinde geçerli.
YKM’DE
HERŞEY 10 TAKSİT
Türkiye’nin büyük mağazalar zinciri YKM, hazırladığı kampanya ile alışverişlerinize büyük ödeme kolaylığı getiriyor. Kampanyada giyim ürünlerinden kozmetiğe, aksesuardan ev dekorasyon ürünlerine kadar tüm reyonlardan Bonus Card ile tek seferde 75 milyon ve üzerinde yapılacak alışverişler için 10 taksit fırsatı sunuyor. Üstelik şimdi alışveriş yaparsanız, isterseniz ödemeyi şubatta yapabilirsiniz.
MODAYA
LACOSTE ÇİZGİSİ
Sektöründe klasikleşmeyi başarmış markalardan biri olan Lacoste, yepyeni koleksiyonunu moda severlerin gözleri önüne serdi. Geniş ürün koleksiyonu ile bin bir çeşit imkan sunan Lacoste renkleri, kumaşları ve çizgileri ile yaşamın renkli yüzünü yansıtıyor.
ÖZEL GİRL STOP
İç giyimde kışın yenilikçi ve modern tarzını taşıyan ve Avrupa’da, Amerika’daki sunumlarıyla bu tarzını sergileyen Via mağazacılık, genç kızlara yönelik hazırladığı tasarımlarını Girlstop markası adı altında sunuyor. Birbirinden değişik modeller görülmeye değer.
ETKİLEYCİ VE ŞIK
Kadın ve erkek için hazırlanan Replay’in iç giyim koleksiyonu Replay Underwear, 150 etkileyici ve şık parçadan oluşuyor. Üzerlerinde değişik baskıların olduğu külot, sütyen ve boxerlar, renk ve desenleri ile yeni bir iç giyim modası yaratıyor.

OTOMOBİL

Bugatti Veyron
1001 beygir gücünde

204 Nisan ayında yollara çıkması beklenen Bugatti’nin 1001 beygir gücündeki otomobili veyron, 402 km/s son sürate sahip. İçinde silindir sayısını simgeleyen 16 parçaya bölünmüş 1 kıratlık elmas bulunan Veyron, Dünyanın en hızşlı ve güçlü otomobillerinden biri. Sadece 300 adet üretilecek. Bu yüzden loleksiyoncular birbirine düşmüş durumda.

MOTORSİKLET

Yamaha FC06

Doğrudan metanol yakıt hücresiyle çalışan dünyanın ilk iki tekerleklisine hoş geldiniz. Yamaha teknolojisi 50cc boyutlu bir makinede yakıt hücresi ile güç ünitesinin olanaksız bir kombinasyonunu elde ediyor. Klasik yakıt hücreli araçlar tarafından kullanılan hidrojenden farklı olarak FC06 kullanışlı ve güvenli metanolu kullanıyor. Bu araçlar popüler olursa, belki bir gün köşedeki dükkandan yakıt alabiliriz. FC065nın özellikleri ise şöyle: Alüminyum iskelet, DC motor, doğrudan metanol tipi yakıt hücresi, NAVI çok fonksiyonlu monitör, 300W AC çıkış.

Sayfa 7

SİNEMALAR

Kasa 507

İspanyol sinemasının son örneklerinden, kalburüstü bir polisiye olan “KASA 507”, 26 Aralık’ta gösterime giriyor. Esrarengiz bir orman yangını sonrası evlatlarını kaybeden bir anne, babanın dramı etrafında gelişen, kızlarının ölümü ardındaki esranın çözülmesiyle birlikte, bireyin sisteme karşı mücadelesini konu alan “KASA 507”, bu yıl ülkesi İspanya’da 500 bine yakın bir seyirciyle buluştu.
Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilmiş olan Cognac Polisiye Film Festivali’nde “En İyi Film” dahil olmak üzere dört ödülünde sahibi olan “KASA 507”, 2003 Goya ödülleri’nde de “En İyi Kurgu” ve “En İyi Yapım Tasarımı” ödüllerini hanesine ekledi.
“KASA 507”, İspanya’nın güneyinde yaşayan sıradan bir banka müdürü olan Modesto’nun kızının, bir orman yangınında yaşamını yitirmesiyle başlıyor. Bu olaydan yedi yıl sonra, Modesto, çalıştığı bankanın soyulmasında işbirliğine zorlanır. Soygunun ardından, parçalanmış bir kasanın içinde, kızının ölümüyle ilgili sır perdesini aralayan belgelere rastlamasıyla, kendisini çaresiz bir adalet ve intikam arayışı içinde bulur. “KASA 507”, polisiye janrına şık bakış atan, bir nevi “Susma, sustukça sıra sana gelecek” çığlığı olarak değerlendirilebilecek etkileyici bir polisiye.

Kuraldışı

Her zaman iki gerçeğin varlığından söz edebiliriz. ‘Görünen gerçek’ ve ‘arkasında gizlenen’…
Biri gerçek gibi gözüken, diğeri ise gerçek olandır.
DEA ajanı olarak görev yapan eski asker Tom Hardy, son dönemde orduda giderek yayılan bir söylentiyi araştırmakla görevlendirilir. Gerçekte, olaylar sadece bir söylenti olmaktan ötedir.
Askerleri tarafından nefret edilen, aynı zamanda da korkulan Çavuş Nathan West’in emrinde özel birlik olarak eğitilen bir grup asker kayıplara karışmıştır. Eğitim yaptıkları bölge, Panama’nın derinlerindeki ormanlardır.
Gruptan sadece iki asker canlı olarak geri dönebilmiştir. Dunbar ile bir asker oğlu olan ve ağır yaralı olarak kurtulan Kendall. Ama her ikisi de askeri polislere ve Yüzbaşı Julia Osborne’a yardımcı olmaya yanaşmamaktadırlar. Bunun üzerine Albay Bill Styles, ikna yeteneği yüksek olan eski arkadaşı polis Hardy’i konuyu incelemek üzere yardıma çağırır. Osborne, Hardy’nin geçmişindeki rüşvet söylentileri yüzünden onu bu göreve uygun görmemektedir.
Zamanla Hardy ve Osborne mecburi bir ateşkesle olayı çözmeye çalışırlar. Her iki asker de, sorguda başka başka hikayeler anlatmakta, diğer askerlere ne olduğu bilinmemektedir. En önemlisi de, bunca askerin Panama’da ne işi olduğudur. Hikaye çözüldükçe bambaşka yalanlar, bambaşka itiraflar ortaya çıkacaktır
“Die Hard”, “The Hunt for Red October” ve “Predator” gibi aksiyon filmlerinin başarılı yönetmeni John McTiernan ve senarist James Vanderbilt, askeri gerilim filmi “Basic” ile sinemaseverlerin karşısında.
“Basic”de birlikte kamera karşısına geçen John Travolta ve Samuel L.Jackson ikilisi, Oscar’a aday gösterildikleri Quentin Tarantino’nun “Pulp Fiction” filminden bu yana aynı filmde rol almamışlardı. “Çocukluğumdan beri bilinmez ve gizemli şeyleri sevmiştim,” diyor senarist ve yapımcı James Vanderbilt. “Bir gün izleyicinin son dakikaya kadar tahmin etmeye çalışacağı bir çok-bilinmeyenli denklemi andıran bir film yazmayı ve yönetmeyi hep çok istemiştim.”

SPOR

Sayfa 10

Ne olacak bu İnönü’nün hali!.
SERANAD DEMİRHAN

Beşiktaş Kulübü’nün yeni açığın üstünü kapatma projesi arap saçına döndü. Koruma kurulu, tarihi eser olduğu için İnönü Stadında tadilat yapılamayacağını söylerken, Beşiktaş Kulübü “Stat bizim, istediğimiz düzenlemeyi yaparız” diyor. Ligin devre arasından yararlanan kulüp ise, yeni açık tribünün üstünün kapatılması çalışmalarına başladı. Çalışmalar esnasında statta inceleme yapan İstanbul 3 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Beşiktaş Belediye Başkanlığından faaliyetlerin durdurulmasını istedi.
İnönüyle ilgili daha öncede Mc Donald’ın tabelası sorun olmuştu. Bugünkü BJK Müzesinin olduğu yer Mc Donald açılmış, koca harflerle de tabela takılmıştı. Ardın dan yine bir tartışma başlamış ve buranın tarihi eser olduğu bu tür işlemlere müsaade edil- emeyeceği söylenmişti. Daha sonra Mc Donalds İnönü’deki yerini kapatmıştı.
İnönüde bir konu daha varki; O da stadın büyütülme girişimleri… Bu çalışma başlanınca da aynı tartışmaların yaşa nacağı bir gerçek.
Önemli bir konuda Fulya’daki araziye yapılması düşünülen gökdelenler… Ancak buna da yasa izin vermiyor.
Tartışılan şimdi ki durum ise, açık tribün üzerine inşaa edilen çelik konstriksiyondan tavan..
Konu hakkında yet-kililer şunları söylüyor. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu;
Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, “Birinci parsel eski açığın bulunduğu denize ve Dolmabahçe sarayına bakan bölüm. Burada bir uygulama için mutlaka kurula danışılmalı. Ancak tadilat Dolmabahçe ile ilgisi olmayan ikinci parsel üzerinde yapılıyor. Burası arka taraf, kurulla uzaktan yakından ilgisi yok. İnönü de tarihi eser olmadığı için kurulun yetkisi dışındadır. Bu nedenle kurulun karışmaması gerekir” diyor.
Mimarlar Odası
Eski Başkanı
Oktay Ekinci:
Mimarlar Odası Eski Başkanı Oktay Ekinci; “İnönü Stadı tarihi eserdir. Çivi bile çakılacak olsa izin alınması gerekir”diyor.
Kurula göre, Dolmabahçe Sarayı’nın Has Ahırları yıkılarak inşa edilen İnönü Stadyumu, “Anıtsal ve tarihsel değerler ile doğal değerlerin bir araya geldiği ve koruma alanı olarak nitelendirilebilecek çevre, kentin dokusuna katılmıştır”gerekli izin alınmadığı için de, Beşiktaş Spor Kulübünün yaptığı tadilat “kaçak inşaat” olarak kabul ediliyor.
Beşiktaş Kulübü Yöneticisi
Mete Düren:
“Öncelikle İnönü Stadyumu tarihi eser değil. Biz stadyuma dokunmuyoruz. Arka taraftaki İstanbul Büyükşehir Belediyesini üzerindeki itfaiyenin bulunduğu yere direkler dikiyoruz. Böylece yeni açığın üstü çelik konstrüksiyonla, uzay çatı sistemiyle kapatılacak. Kurul kararından haberimiz yok devam ediyoruz” dedi. Düren, sezon sonunda da üstüne ilave yapamadıkları stadyumun zemininin aşağıya indirileceğini belirterek, “Böylece, şu anda 23 bin olan seyirci kapasitesi 30-35’ne yükseltilecek”
Statta yapılan bu tadilatla ilgili olarak Beşiktaş taraftarının görüşü ise şöyle:
“Kara gün dostuyuz”
Amigo Alen:
“Yönetim, yeni açıkta yapılan bu tadilatı, önceden söz verdiği için yapıyor. Taraftarın gelip gelmemesini etkileyecek mi, onu ikinci yarı göreceğiz. Kronikleşen bir durum varsa, ben çıkıp bir çağrı yapabilirim. Çünkü bizim taraftarımız kötü gün dostudur. Kar yağdığında bile takımın şampiyonluk iddiası olmadığında stat 42 binlik bir taraftarla doluyordu. Şimdi stadın dolmamasının üç nedeni var: Birincisi, kapalı yıkılırsa ben maça gitmem, diyen büyük bir kitle vardı. Beşiktaş seyircisi mutaassıp, tutucu, manevi değerlere çok önem veren bir kitledir. O yüzden eski havayı bulamayanlar artık maçlara gelmiyor. İkincisi, Beşiktaş takımının, taraftar desteğine ihtiyacı olmadığı düşünülüyor. Takım nerede oynarsa oynasın kazanıyor, şeklinde algılanıyor. Üçüncü olarak da stada girmenin bezdirici bir yanı var, adeta nezarete girer gibi oluyoruz. Dolayısıyla insanlar rahat etmeye gittikleri yerde sıkıntıya giriyor, çocuğuyla karısıyla maçlara gelemiyor”
“Sözler
tutulmadı”
Siyah Beyaz
Derneği’nden
Hakan Aksoy:
“Yönetim ile olan görüşmelerimizde yeni açığın üstünün kapatma maliyetinin 900 bin dolar olduğu söylendi. Bu kadar parayı buraya vereceklerse, bu Mayıs ayında da kapasiteyi arttırmak için yapacakları inşaatı yapmayacaklarını düşünüyorum. Yönetim yeni açığın üstünü, ambiyans bozukluğunu önlemek ve taraftara jest yapmak için yaptığını söylüyor. Ancak her yeri kapanmadığı için akustik yine olmayacaktır. Olay bizce görüntü için değil, ambiyansla ilgilidir. Başkan butik stat diyordu, işte size butik stat. Biz her zaman Beşiktaş’ın yanında olan insanlarız. 7 bin kişilik ekleme yapacaklar ama bu söz verdikleri 3. Mayıs ayı oluyor. Yapılmayacaksa söyleyin yapamıyoruz, deyin yalanlara devam etmeyin. Sezon başında kapalıda yaptıkları değişiklikle yaklaşık 5-10 bin seyirciyi kaybettiler. Çünkü kapalıdaki o ambiyansın ayrı seyircisi vardı. Biz taraftar olarak 15 sene şampiyonluk görmedik ama takımımızı hiç yalnız bırakmadık. Beşiktaş yönetimi, bir şirket olma yolunda çok iyi şeyler başardı fakat Beşiktaşlılık için hiçbir şey yapmadı. Manevi taraf eksik bırakıldı.”
“Eski
tat yok”
Beşiktaşlılar Cemiyeti Bşk Şenol Demirağ:
“Bana göre yeni açığın üstünün kapanması yetersiz kalacak çünkü sağ ve sol taraf kapanmayacak. Öne doğru mesafesi de kısa. Yağmur yağdığında alt taraf yine ıslanacak, yani sadece üst kat kapatılmış olacak. Tribünleri çizgiye kadar indirme projesi gerçekleştiğinde ise iyice kısa kalacak. Proje çok aceleye getirildi. Bence, yeni açığın tamamen kapatılması gerekiyor. Taraftarın gelmesi için yapılıyorsa bu inşaat, kombine bileti olanların bile gelmediğini düşündüğümüzde, ortada başka bir sorunun olduğunu görmek gerekiyor. Takımda transfer olmazsa tribünlerde daha da büyük boşluklar görülebilir. Seyirci başarıya doydu sanırım. Belki, bilet fiyatları geriye çekilmeli, transfer yapılmalı ve kapalı tribün eski haline getirilmeli. Basın da eski yerine dönmeli. Seyirci atmosferi Beşiktaş’ın en büyük gücü, hatırlarsanız takım küme düşme durumundayken bile statta 42 bin seyirci vardı”

SAYFA 9

Bomba transferler

Beşiktaş, lige verilen arayı, transfer konusunda taraftarın beklediği gibi geçirmiyor. Golcü ve ünlü bir yabancı santrfor transferini dört gözle bekleyen Beşiktaş taraftarı, ortaya atılan isimleri duydukça, hayal kırıklığı yaşıyor.
Taraftar
istemiyor diye vazgeçildi
Galatasaray’ın eski golcüsü Mario Jardel, şu anda oynadığı takımında beklenen verimi veremedi, şimdi ismi Beşiktaş için geçiyor. Bolton takımında oynayan Jardel, 11 maçta sadece üç gol attı. Adı, ilk yarının gol kralı olan, süper yedek Ahmed Hassan karşılığında verilmek üzere geçen Jardel’in, taraftardan çekinildiği için, takıma alınmaktan vazgeçildiği belirtiliyor.
Ahmed Hassan bilmecesi
Beşiktaş’ta ilk yarıda yedek kalmasına rağmen attığı 10 gol ile konuşulan Hassan, Glasgow Rangers’ın kıskacında. Yabancı bir transfer yapıldığında Lucescu tarafından tribünlere gönderilecek olan Hassan, Beşiktaş’tan ayrılmaya sıcak bakıyor. İskoç ekibi de Ahmed Hassan’ı almak için çok ısrarlı, bunun için, Beşiktaş kulübüne resmi başvuruda bulundu. Yönetim, transfere olumlu yaklaşıyor.
Şimdi de gözler Galatasaray’ın eskilerinde…
En son, Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’in, “Operasyon” ve “Gençleştirme” adı altında takımdan gönderdiği, Arif Erdem ve Hakan Ünsal’ın, Lucescu tarafından istendiği söyleniyor. Arif Erdem’de ısrarcı olan Lucescu’nun, “Antrenörümüz Feyyaz Uçar, Arjantin ve Brezilya’da önemli oyuncuları takip ediyor. UEFA kupasında Valencia ile zorlu maçlarımız var. Sistemimi bilmeyen oyuncu ile uğraşamam. Arif ya da başka bir golcü alarak, Ahmet Dursun’un açığını kapatmak zorundayız” şeklinde konuştuğu iddia edildi.
Golcü arayışlarına Türkiye’de devam eden Beşiktaş yönetimi, dağılma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan İstanbulspor’la ilgileniyor. Sarı siyahlı takımla bir yıllık sözleşmesi bulunan 31 yaşındaki Elvir Boliç’in tranferi için kolları sıvayan yönetimin, Boliç’in ligi yakından tanıması ve istikrarlı olmasından dolayı seçtiği ifade ediliyor.
Beşiktaş’ta transfer konusundaki Galatasaray ile ilgili gelişmeleri spor yazarlarına ve taraftara sorduk.
SPOR YAZARLARI NE DİYOR?
Arif Erdem
yararlı olur
Ünlü spor yazarı Zeki Çol, eski Galatasaraylı futbolcuların Beşiktaş’a transferi ile ilgili görüşlerini bizimle paylaştı:
“İsmi geçen Mario Jardel’in Beşiktaş’a yararlı olacağını sanmıyorum. Jardel özel yaşamında sorunları olan ve geçmiş performansın gerisinde kalan Jardel, Beşiktaş’a beklenen katkıyı yapacak oyuncu değil. Nitekim Beşiktaş da bu transfere pek sıcak bakmıyor. Arif ise kariyeri ve kalitesi belli olan bir oyuncu. Çabuk, süratli, asist yapma özelliği gelişmiş, artı, gole çok yakın duran bir isim. Tek handikapı yaşının ilerlemiş olması. Ancak Lucescu bu tür oyuncuları kazanmakta çok usta bir teknik adam. Bu transfer gerçekleşirse hem Beşiktaş hem Arif adına yararlı olur. Ahmed Hassan ise Beşiktaş’ın sözleşmeli oyuncusu. Kalitesi kapasitesi ne olursa olsun hiçbir profesyonel oyuncu, ben giderim, diye ne kamuoyu oluşturabilir ne de hocayı tehdit edebilir. Kararı Beşiktaş kulübü verir, Ahmed Hassan değil”
Ciddi olamazlar
Spor yazarı İsmail Baştuğ, yapılan transfer haberlerini komik bulduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Her transfer dönemi öncesi böyle masa başı transferlerin yapılıyor, bu tarz haberlerin ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Beşiktaş’ın bir forvete ihtiyacı olduğu, su götürmez bir gerçek. Ancak sanıyorum ki, yapılacak transfer, Beşiktaş Şampiyonlar liginden elendiği için çok da fazla önemsenmiyor”
Lucescu
işini bilir
Spor yazarımız Metin Keçeli, Beşiktaş’ın önündeki zorlu maratonda oyuncu kaybetmemesi gerektiğini söylüyor ve devam ediyor:
“Transfer konusunda öncelikli olarak karar verecek kişi teknik adamdır. Lucescu’nun Galatasaraylı eski oyuncuları almak istediğini düşünmüyorum. Çünkü Beşiktaş’ın gençleştirilmeye ihtiyacı var. Arif ve Hakan Ünsal kendilerini kanıtlamış kariyerlerinde belli bir noktaya ulaşmış futbolcular. Ancak yaşlarını oldukça aldılar. Beşiktaş’a yararlı olabileceklerini zannetmiyorum. Ancak tabii ki teknik direktörün bu konudaki kararına saygı duymak gerekir. Ahmet Hassan’a gelince, o, Beşiktaş’ın UEFA ve Türkiye liginde oynayacağı maçlarda mutlaka kadro bulması gereken bir oyuncu. Gönderileceğini zannetmiyorum ama aynı kalitede bir başka oyuncuyla takas edilebilir. Beşiktaş’ın önündeki zorlu maçlarda hiçbir oyuncusunu kaybetmemesi lazım”
TARAFTAR NE DİYOR?
Beşiktaş taraftarı, transfer için adı geçen Galatasaraylı futbolcularla ilgili net konuşuyor:
İçimize
sindiremeyiz
Uni BJK’den Çağıl Onat, “Beşiktaş için adı geçen eski Galatasaraylı oyuncular için her şeyden önce olumsuz düşünüyorum. Hele Arif ve Hakan Ünsal’a kesinlikle karşıyım. Hem Galatasaray’lı olmaları, hem de genç ve verimli olmamaları yüzünden. Onlar artık 35’ine gelmiş futbolcular. Gündeme gelmesi bile çok yanlış, ama ben zaten bu haberlerin takımın içinde huzursuzluk çıkartmak için uydurulmuş olduğuna inanıyorum. Biz sadece genç ve yıldız bir forvet istiyoruz”
Genç bir forvet istiyoruz
Dişi Kartallar’dan Perihan Işık, Beşiktaş’ın yeni transfer olarak sürekli Galatasaray’ın eskilerinin gündeme geliyor olmasından rahatsız olduklarını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Gündeme gelen isimlerden hiç birini istemiyoruz. Özellikle Arif ve Jardel’i. Bu futbolcular kaç yaşına gelmiş artık. Emre Aşık ilk geldiğinde tepki göstermiştik ama şimdi memnunuz. Biz genç oyuncular istiyoruz. Adı geçen Galatasaraylı futbolcular hem Beşiktaş’a yakışmaz hem çok yaşlılar. Beşiktaş’ın kesinlikle genç bir forvete ihtiyacı var”
Kartaladam grubundan Barış, adı geçen Arif Erdem Hakan Ünsal gibi futbolcuları Galatasaray kültüründen geldikleri için istemediklerini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Fatih Terim terbiyesi almış futbolcuları Beşiktaş’ta görmek istemiyoruz. Şu anda yönetimin onları gündemine almasının nedeni, ucuz olmaları ve açıkta kalmalarıdır. Yani yönetimin ekonomik bir bakış açısı var. Boliç ise hem Fener’de hem İspanya’da oynadığı futboluyla herhangi bir pırıltı gösteremedi. Alınacak futbolcuların ucuz ya da çok ünlü olmaları değil, iyi ve ahlaklı oyuncu olmaları bizim için yeterlidir”

SAYFA 8

Tatile çıktılar

OYAK RENAULT: 75-BEŞİKTAŞ: 102

SALON: Atatürk
HAKEMLER: Mustafa Can xx, Halil Baldemir xx, Berk Torun xx
1.PERİYOT: 20-30
DEVRE: 38-47 (Beşiktaş lehine)
3.PERİYOT: 52-76
5 FAUL: Mustafa 36.40 (Beşiktaş)
OYAK RENAULT: Serdar xx 8, Ömer xxx 20, Ertan x 3, Wooten xxx 19, Salyers xxx 19, Serhan x 1, Eren x, İlkay x, Özgür x 5, Serhat x
BEŞİKTAŞ: El Amin xx 14, Nedim x 2, Mustafa xxx 20, Ayuso xxx 17, Ruziç xx 4, Volkan xx 10, Faruk x 2, Tolga xx 13, Enver x, Cuthrell xxx 20, Hüseyin x, Barış x
Beşiktaş, Türkiye 1. Basketbol Ligi’nde ilk yarıyı Bursa’da Oyak Renault galibiyetiyle kapattı: 102-75.
Maça her iki takım da adam adama savunmayla başladı. OYAK Renault, ilk dakikalarda 7-3 öne geçti. Beşiktaş, El Amin ve Mustafa’nın hücumdaki etkili oyunuyla 5. dakikada 12-12 eşitliği sağladı. Bu bölümden sonra evsahibi takımın savunma hatalarını iyi değerlendiren Kartal, skor üstünlüğünü ele geçirdi. Siyah-Beyazlılar devreyi 47-38 önde bitirdi. Üçüncü periyot Beşiktaş’ın üstünlüğüyle geçti. Cuthrell ve Ayuso’nun basketleriyle 22. dakikada skoru 56-44 yapan Beşiktaş, periyodu da 76-52 önde kapadı.
Karşılaşmanın son çeyreğinde de üstün olan taraf yine Beşiktaş’tı.
Tolga’nın üst üste basketleriyle 33. dakikada farkı iyice açan Beşiktaş karşısında OYAK Renault’nun Salyers ile farkı kapatma çabaları sonuç vermedi ve Kartal, salondan 102-75’lik skorla galip ayrıldı.

İlk yarı liderleri genelde şampiyon oluyor

Birinci Futbol Ligi’nde ilk yarıyı lider kapatan takımlar, genellikle lig sonunda şampiyonluğa ulaşıyor. Maçlar 2 grup halinde yapıldığı için, 1959 yılının değerlendirmeye alınmadığı araştırmaya göre, ilk yarıyı lider bitirenlerin, sezon sonunda şampiyonluk olasılıkları yüzde 59.09, 2. bitirenlerin şampiyonluk şansı yüzde 31.81, diğerlerinin ise yüzde 9.10.
Şampiyonlar ilk 2’den çıkıyor
Birinci Lig tarihinde, 1959 yılı dışında geride kalan 44 sezonda, 26 kez ilk yarıyı lider, 14 kez ikinci, 3 kez 3. ve bir kez de 5. bitiren takım şampiyon oldu. 44 şampiyonluktan 40’ı, ilk yarıyı ilk 2 sırada tamamlayanlardan çıkarken, yalnızca 4’ünde daha alt sıralarda yer alan takımlar mutlu sona ulaşabildi.
Birinci Futbol Ligi’nde bugüne dek Galatasaray 19, Fenerbahçe 10, Beşiktaş 9, Trabzonspor 5, 1’er kez de Altay ve Kocaelispor ilk yarıları lider tamamladı.
G.Saray’ın şansı yüzde 2.28
Rakamlara göre, 2003-2004 sezonunda ilk yarıyı 5. sırada tamamlayan Galatasaray’ın şampiyon olabilmesi için adeta mucize gerekiyor. Geride kalan 44 sezonun istatistiklerine göre Galatasaray’ın şampiyonluk şansı sadece yüzde 2.28. Lig tarihinde ilk yarıyı 4. bitiren hiçbir takım şimdiye dek şampiyon olamazken, 1981-82 sezonunda ilk yarıyı lider Fenerbahçe’nin 4 puan gerisinde 5. kapayan Beşiktaş, ikinci yarıda büyük bir çıkış yakalamış ve ligi Trabzonspor’un 1 puan önünde şampiyon olarak kapamıştı.
İlk yarıyı 3. bitiren takımlardan şimdiye dek 1983-84 sezonunda Trabzonspor, 1997-98 ve 1998-99 sezonlarında da Galatasaray şampiyon oldu.
En ilginç sezonlar
1969-70 sezonunda ilk yarıyı lider kapatan Altay, sezonu şampiyon Fenerbahçe’nin 8 puan gerisinde bitirdi. Birinci Futbol Ligi’nin en ilginç sezonlarından birisi de 1974-75’de yaşandı. Ligin ilk yarısını lider Galatasaray’ın 4 puan gerisinde 2. sırada tamamlayan Fenerbahçe, sezon sonunda ezeli rakibine 5 puan fark atarak, 2 puanlı ligde zoru gerçekleştirdi ve şampiyon oldu.
1983-84 sezonunda ilk yarıyı 25 puanla lider kapatan Galatasaray, sezonu şampiyon Trabzonspor’un 6 puan gerisinde ancak 3. sırada tamamlayabildi. 1994-95 sezonunda yine ilk yarı lideri Galatasaray, sezon sonunda ipi göğüsleyen Beşiktaş’ın 10 puan gerisinde kaldı. Son olarak 1997-98 sezonunun ilk yarısını lider Fenerbahçe’nin tam 6 puan gerisinde 3. sırada tamamlayan Galatasaray, ligin ikinci yarısında ortaya koyduğu performansla, ezeli rakibine 4 puan fark atıp şampiyon olmuştu.
İlk yarıların lideri Galatasaray
Geride kalan 44 sezonda, ligin ilk yarılarını en çok lider kapatan takım Galatasaray oldu. Sarı-kırmızılılar, 44 sezonun 19’unda devreyi lider kapadı ve 15 kez de mutlu sona ulaştı. Fenerbahçe, 10 kez ilk yarıyı lider bitirip 14 kez, Beşiktaş bu sezonla birlikte 9 kez ilk yarı lideri olup 10, Trabzonspor ise 5 kez devreyi önde kapatıp 6 kez şampiyon oldu.