SAYI 34

OCAK 2003 – Sayı 34

SAYFA 1

EFSANE BAŞKAN
Beşiktaş’ı değerlendirdi

Süleyman Seba suskunluğunu Gazete BEŞİKTAŞ için bozdu.
Gazete BEŞİKTAŞ muhabirlerini evinde kabul eden efsane başkan merak edilen tüm sorulara içtenlikle cevap verdi.
Her zamanki kibarlığı ve dünya efendisi tavırlarıyla Beşiktaşlılara seslenen Seba, ‘Karakartalla yatıp Karatalla kalkıyorum’ dedi.
Beşiktaş’ta 16 yıl başkanlık görevini sürdürerek, adı saygınlığı ile anılan bir isimdir Süleyman Seba. Döneminde yaptığı hizmetleri, kazandığı başarıları ve yetiştirdiği oyuncuları ile Beşiktaş’ın efsane başkanıdır. Bugün, efsane başkan Seba, Akaretler’deki anıları ile süslediği evinde geçmiş günleri yad ederek yaşıyor. Biz de Seba ile evinde, anıları arasında görüştük. Sohbetimiz sırasında kimi zaman özlemle iç çekti, kimi zaman içindeki bazı kırgınlıklar gözlerine yansıdı. Beşiktaş’ın dünü, bugünü ve 100. yılı hakkında konuştuğumuz Seba, Beşiktaş camiasına seslendi: “100. yıl Beşiktaş’ın şanına yakışır olmalı”

Beşiktaş’ın bu sezon gösterdiği performansı nasıl görüyorsunuz?
Beşiktaşımız bu sene hem ligde hem de UEFA’da iyi bir performans gösteriyor. Devreyi lider olarak bitirdik. UEFA Kupası’nda oynayacağımız Çek takımını atlattığımız halde 4 tura girme şansını elde edebiliriz. Bu sene Beşiktaş takımı her yönüyle iyi. Bizim dönemimizde takımımız 13 sene çok iyi bir performans gösterdi, bunun yanında kulüpte de bazı şeyler yapıldı. O zaman bu kadar yaşta olan çocukların hepsi Beşiktaşlı oldu. Bu sene takım da iyi bir neticeye ulaşırsa Beşiktaş sevgisi daha da yaygın bir hale gelecek.

Maçları takip edebildiniz mi?
Maçlara pek gidemiyorum ama arada sırada televizyondan takip ediyorum.
Beşiktaş kadrosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sezon başında pek oturmamıştı ama son maçlarda gayet iyi bir performans gösteriyorlar. İyi bir hocaları var. Bütün temennimiz bu başarıların devam etmesi.

Sergen’in tekrar Beşiktaş’a dönmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hayırlı olsun diyorum. Futbolcular hakkında herhangi bir yoruma girmek istemiyorum. Başarılı olursa Beşiktaş’ın çocuğudur.

Beşiktaş’a emek veren bir isim olarak 100. yıl ile
ilgili düşünceleriniz neler?
Bazıları bu konuda beni, 100. yıl dolayısıyla bir şeyler yapmak istiyorlar. Ben bunlara yanaşmadım ama Beşiktaş hepimizindir. Her şeyden önce ben 58 senelik Beşiktaşlıyım. Beşiktaş’ta hem yönetici hem de futbolcu olarak 58 senem geçti. 16 sene Beşiktaş başkanlığı yaptım. 2 sene önce de ayrılmak durumunda kaldım. Her şeyi zamanında bırakmakta da yarar var. Bu ayrılmanın da bir takım nedenleri vardı. Onlara da girmek istemiyorum. Türkiye’de ilk 100. yılını kutlayacak kulüp Beşiktaş. Yalnız sporda değil bunun dışında sosyal ve siyasal olayda da çok nezih ve itibarlı insanlar yetiştirmiştir. Hatta Kurtuluş Savaşı’nda bile hayatlarını kaybeden bir çok Beşiktaşlı büyüklermiz vardır. Beşiktaş’ın şanına yakışır bir kutlama yapılması gerekir. 100. yılı idrak ederken takımımızın da şampiyonluk düzeyinde olması bütün Beşiktaşlıların temennisidir.

Sizin başkanlığınız, bu 100 yıl içinde uzun denilebilecek bir zamanı kapsıyor.
Şanslıydım belki.

Eminiz şansın yanında başarının da etkisi vardır.
Başarının gelebilmesi için öncelikle bir huzur ortamının sağlanması lazım. Yönetimin ve bir takım şeyleri teşkil eden şahısların birbirleriyle saygı ve sevgi çerçevesinde hareket etmeliler. Başarının çok büyük bir payı var. Çok güzel günlerimiz oldu. Kötü günlerimiz olmadı üzüntülü günlerimiz oldu. 16 sene bu takım bütün Uefa Kupaları’na, Şampiyonlar Ligi’ne katıldı. Bu dönemler içinde 5 tane lig şampiyonluğu, Federasyon Kupası şampiyonluklar,Cumhurbaşkanlığı Kupasını aldı. Bizim de bu çorbada bir tuzumuz olduysa ne mutlu.

Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Evimde sizlerinde gördüğünüz gibi spor hayatımda, yöneticilik hayatımda kazanmış olduğum, takdiri ifade eden resimler, kupalar yani anılarım içinde yaşıyorum. Zaman zaman köye gidiyorum.

Ziyaretçileriniz oluyor mu?
Gelenler oluyor tabii, arkadaşlarım oluyor. Bu da beni memnun ediyor. İnsanların dostlarına da ihtiyacı var. Ama benim çok sevdiğim bir söz vardır: “Dostlarım, dostlarım, ben dostlarımdan korkarım” Hele bu zamanda istediğiniz dostları bulmak kolay değil. Onun için insanın ne kadar az ve samimi dostu olursa o kadar iyi.

Başkanlığınız boyunca da bu felsefeyi mi uyguladınız?
Aşağı yukarı uygulamaya çalıştım. Tavizkar tutumlara mümkün mertebe girmedim. Başarılı çok güzel günler geçirdim.

Bu başarının sırrı nedir?
İnanacaksınız. Ben paralı bir başkan değildim. 1943 senesinde Kabataş’ta oynarken Liselerarası maçlara katılmıştık. Orada bazı büyüklerimiz kanalıyla Beşiktaş’a geçtim. 8 sene A Takımında oynadım.

Kimler vardı o zamanlar?
Beraber olduğumuz arkadaşlardan bir çoğu vefat etti. Biz bugün hayatta o dönemin futbolcularından 5-6 kişiyiz. Doktor Bedii, Faruk Sağnak, Ali İhsan ve Recep, Kaleci Ethem. Hala arada sırada görüşüp eski hatıraları yad ediyoruz.

Sizin döneminizde yetişen bugünkü futbolcuları nasıl buluyorsunuz?
Bugün üç futbolcumuz var. Mesela Trabzon’un başında Kaptan Samet var. Malatya’nın başında Ziya Doğan var. Denizli’de de Samet’ten sonra kaptan olan Rıza Çalımbay var. Takımlarını da çok güzel çalıştırıyorlar. Şifo Mehmet de İngiltere’de çok iyi deneyimler edindi. Umarım o da gelecekte Beşiktaş’a ve Milli Takım’a faydalı olacaktır. Berşiktaş’taki Sinan ve Feyyaz’da bu isimlerden.

Sizin zamanınızdan bugünlere kadar neler değişti?
Her şey değişti. Düşünceler, sevgiler, saygılar değişti. Şeref Stadı’ndan son 15 senedir Anadolu’yla yaygın sportif çalışmalar, sahalar yapıldı. Avrupa’ya kendimizi örnek gösteriyorsak ona göre de yapılanmak lazım.

Spor kulüplerinin medya ile olan ilişkilerini nasıl
değerlendiriyorsunuz? Sizin medya ile ilişkileriniz nasıldı?
Basının bir çizgisi olmalı. Kimsenin etkisi altında kalmamalı. Sempati ile değil özgürce, objektif olarak yazabilmeli. Ama maalesef bunu bugünlerde bulmak mümkün değil.

Beşiktaş taraftarı için Süleyman Seba ismi çok değerlidir…
Pek de öyle değil aslında onlar için. Bu benim içimde kanayan bir yaradır. Bu konulara girmek istemiyorum aslında. Ama onlar da son senelerde bazı dürtülerle hareket ettiler. Ufak bir gruptular, ben onları taraftar olarak tanımlayamıyorum.

Statlarda yaşanan holiganizm olayı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu onaylanabilecek bir olay değil. Bizim zamanımızda sahaya gelen taraftarın ayrı bir esprisi vardı. Şapkalı, kravatlı, belirli bir yaş kesimiydi. Küçükler de onların yanında sınırlı, saygılı hareket ederlerdi. Ama şimdi kasaturalarla, bıçaklarla statlardalar.

Bu tür olayların önlenmesi için neler yapılabilir?
Bu bir kültür eğitim meselesi. Aile ile eğitimi birleştirirseniz güzel bir kota meydana gelir. Burada güvenlik kuvvetlerinin müesseriyeti var. Haksızlıklara karşı insanlar tepki verebilirler ama şiddetin olaylara karışması önlenmeli. Spor gladyatörlerin alanı değil. Bu konuda yöneticileri suçlarlar. “Agresif çıkışlar yaparak bunlara sebebiyet veriyorlar” diyorlar. Bunda doğruluk payı da var. Olmaması gereken şeyler. Sezon başlarında bütün kulüpler olarak yönetim toplantıları yapılırdı. Bu konular gündeme getirilir. O senenin fair- play yılı olması temenni edilir. Ama iki üç maçtan sonra aynı olaylar başlardı. Güvenlik görevlilerinin gerekli önlemleri alması gerekir. Bir amigo olayı çıktı. Sadece bizim takım değil bütün kulüpler için geçerli bu. Bunların nereden kaynaklandığı malum. Güzel şeyler yapsalar iyi. Basının da hataları olabilir. Bu olaylara günlerce yer veriyorlar. Onlarda müştekil ama maalesef yapılacak bir şey yok.

Bir kulüp yöneticisinde olması gereken özellikler nedir?
Yöneticilik kolay değil. Çok özveri isteyen bir iş. Şimdi daha ziyade paralı yöneticiler var. Tabii Türkiye’nin şartlarına göre, bir kulübün ihtiyaçlarına cevap vermesi açısından da paralı yöneticiler arzu edilir hale geldi. Paraya da ihtiyaç var.

Yeni yıla böyle girdiler

Bir yılı daha geride bıraktık. 2002’yi 2003’e bağlayan gece uzun geçti. Kimileri yeni yılın gelişini vur patlasın, çal oynasın eğlenerek kutlarken bu uzun gece kimilerine daha da uzun geldi. Gözden kaçırdığımız, zaman zaman da karşılaştığımız halde görmemezlikten geldiğimiz ihtiyaç sahibi sayısız insan yeni yılı soğuk ve karanlık sokaklarda acı ve ıstırap içinde karşıladı.
Bir yılı daha geride bıraktık. Yeni yıl, umutları ve umutsuzlukları beraberinde getirdi. Kışın bastırmasıyla birlikte özellikle dışarıda çalışanlar, zor koşullar içinde yeni yılı karşıladı.
Kimileri gösterişli kutlamayla yeni yıla girerken kimileri ayazda geçimini sağlamak için işinin başında, dışarıda geçirdi. Sokakları mesken tutanlar, kar soğuğunda yeni yıla ısınmaya çalışarak girdi.
Sokakta yaşamdan tantanalı kutlamalarla karşılanan yeni yıldan ise, geriye buruk bir yıl sonu ve kırık dökük umutlar kaldı.
Beşiktaş’ta ekmek teknesi dışarıda olan kişilerle söyleştik. Simit satıcısından çakmak gazı doldurana çorapçısından şemsiye satan bir çok esnafa kadar. Umutsuzluklarını dile getirdiler. Mücadelenin de önemine değinen çalışanlar, kesimler arasındaki uçurumun azalacağını, gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir gün düzeleceğini inanıyor. Bazıları ise, bu umudu taşıyanlardan yardım dilenerek geçimini sağlıyor. Onlar kimilerince mağdur kimilerince kolay yolla geçimini sağlayan kesim. Bilinen bir deyişle, dilenci.
Ümit Meral
26 Yaşında – Seyyar
Seyyarlık yapıyorsunuz, satışlar olsun bol para, bol kazanç. Zam bekliyoruz bu yüzden. Yok, zaten işlem budur, düzen budur. Biz söylesek de söylemesek de her şeyin düzeni budur artık. Zam bekliyoruz. Zam gelmeli ki ben de satışımı ona göre yapayım ve kazanç sağlayayım.
Alaattin Bircan
44 Yaşında
Çakmakçı
Ümidimiz var, ancak dışarıda çalışmak çok zor. Yaz kış demeden tüm gün boyunca sokaktayız. Kış zamanlarında yağmuru, ayazı var. Çamuru, çeri çöpü bir sürü derdi, tasası var. Ama ne var ki, ekmek parası. Tüm gün boyunca ekmek parası için koşuşturuyoruz.
Remzi Demir
37 Yaşında – Simitçi
Yeni yılla beraber ne olur, ne değişir, bizi neler bekliyor, tam bir yanıt yok elbette. Ancak zor koşulların değişmesini istiyoruz. Şartların ne denli kötü olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Oysa emek önemlidir. Gelecektir, geçimdir, kalkınmadır. Emeklere, çalışmaya değer verilmesini istiyoruz.
Bayram Çalışkan
31 Yaşında – Manav
İşlerin, ekonominin düzeleceğini umuyoruz. Halk arasında bir uçurum var ve bu bizi rahatsız ediyor. Kendi ihtiyacı olan alışverişi dahi yapamıyor. Geçim sıkıntısını yaşıyoruz ve bu bizim çalışmamızı da etkiliyor. Bu nereye kadar böyle gider, ne kadar sürer? Artık gerçeklerden sorunlardan kaçılmasın. Halkın üzerinde zaten ağır bir yük var. Daha fazlasını kaldıramaz.
Oktay Meydanov
35 Yaşında
Şemsiye Satıcısı
Dışarıda 10-12 senedir çalışıyorum.
Yeni yıldan bir beklentim yok. Yeni bir yıla hazırlanıyoruz ve kesimler arasındaki uçurum beni umutsuzluğa düşürüyor. Çünkü maddi imkanları olan kesim eğlenecek, rahat dolaşacak imkanlara sahip. Ama bizim gibi insanlar kendimizi idame ettirebilmek için sürekli çalışmak zorundayız.
İsmail İpek
20 Yaşında
Toplayıcı
Doğma büyüme Adanalıyım ama Mardinliyim. Yaklaşık 5 senedir buradayım ama gidip geliyorum. Toplayıcılık zor ama kafamız rahat oluyor bu işte. Engel ise, hırsızlık yapanların sırtlarına çuvalı alıp yaptığını örtbas etmeye çalışmasıyla oluyor. Bir eve giriyor o şekilde, sonra ona kağıtçı diyorlar biz de karalanıyoruz. Birbirimizi semtlerden belirli yerlerden tanıyoruz. Şu an Beşiktaş’tayım ama merkezi yer tophane. Hepsini tanırım oranın. Burada illet olduğum bir şey olmadı. Bizim işimiz çöp toplamak. Ben sadece işimi yapıyorum.
Ali ve Cemal Kara
Dileniyor
Beşiktaş’tayım. Her gün Mecidiyeköy’den bu yana yürüyorum. Çocuğum hasta tedavi ettirmem gerekiyor. Doğu’dan geldim ben. İlaç için dileniyorum. Dışarıda olmam ise bir şeyi değiştirmez.
Ali Saçak
40 Yaşında
Esnaf – Çorapçı
Fiyatlar el yakıyor. Ben bir esnafım ve güçlükle geçim sağlanıyor. Satış yapmak da almak da zor bu zamanda. Yaklaşık beş senedir dışarıda çalışıyorum. Bu her şekilde çok zor bir durumdur zaten.
Tanju Kaanyılmaz
12 Yaşında
Dileniyor
Osmanbey’den buraya yürüyorum kirada, gecekondu gibi bir yerde kalıyorum, annem babam sağ ama… İki kardeşiz. Okuyamıyorum ve bir seneden biri dileniyorum. Abim boyacılık yapıyor, ben boya sandığım olmadığı için yapamıyorum. Durumumuz çok kötü. Ayakkabılarım yok. Ben yeni yılda kendime bir ayakkabı istiyorum.

SAYFA 3 – HABER

2003 yılına hızlı girdiler

Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, yapılan çalışmaların 2003’te tamamlanarak hizmete sunulacağını Gazete BEŞİKTAŞ’a açıkladı.
Beşiktaş Belediyesi yeni yıla, yeni projelerle giriyor. Beşiktaş halkına daha iyi hizmet verebilmek için çalışmalarına yeni yılda daha da hız verecek olan Beşiktaş Belediyesi, ulaşım, hizmet, sosyal ve kültürel alanlarında bir dizi icraat planı hazırladı. 2003 yılında hayata geçecek köklü projeler ise şunlar:
HİZMET
4-5 birimden oluşan Beşiktaş Belediyesi hizmet binası tek bir binada toplanacak. Artık belediye hizmetleri, Levent’te modern bir binada verilecek. Bütün birimleri bilgisayar ağıyla döşenecek; muhtarlıklar ve hizmet ofisleriyle on-line sistemiyle iletişim kurulabilecek hizmet binasının temeli atıldı.
ALTYAPI
Köyiçi’nde 110 yıllık, yani Abdülhamit’ten bu yana hiç yapılmayan Ortaköy-Ihlamurdere tonoz çalışması İSKİ tarafından tamamlandı. Beşiktaş Belediyesi, Köyiçi meydan düzenlemesi ve Ihlamurdere caddeleri’nin düzenlemelerine başladı. Yollara parke taşlar döşeniyor.
ULAŞIM
Akmerkez- Zincirlikuyu yolu kavşağı bitti, kavşağı aşağı yola bağlayan yollardan Levazım bağlantı yolu bitirilecek. Akmerkez’in yanında Etiler Lisesi’ne giden yol bitti. Yine by-pass yollarıyla ilgili Pfizer yolu bitti. Ortaköy’de Leylak Yuvası Sokağı’ndaki çalışmalar şu anda tüm hızıyla devam ediyor. Ulaşımla ilgili by-pass yollar, Akmerkez-Zincirlikuyu yolları 2003 yılında tamamen bitmiş olacak.
OTOPARK
Beşiktaş Belediyesi, 2003 yılında ilçenin kanayan yarası otopark sorununa da parmak basıyor. “Zemin üstü yeşil park, zemin altı otopark” sloganıyla yola çıkan Beşiktaş Belediyesi ilçeye nefes aldıracak. Bitmek üzere olan Levent’te Tansaş’ın karşısındaki zemin altı dört kat otopark, üstü yeşil park yılın başında faaliyete geçecek. Ihlamur’daki otopark da hizmete sokulacak. Bu otoparkın yanındaki Cumartesi pazarı olarak kullanılacak alan, pazar kapalı olduğu zamanlarda otopark olarak kullanılacak. Şişli Terakki’nin karşısındaki boş arazi, altı otopark üstü yeşil park yapılacak. Otopark projelendirildi. Bir de Levent Spor Kulübü’nde toprak sahanın olduğu bölgenin altına otopark, üstüne spor tesisi ve yeşil park yapılacak.
KÜLTÜR
Karanfilköy’de, Avrupa yakasının hatta İstanbul’un en büyük kültür merkezi olmaya aday, Atatürk Kültür Merkezi yapılacak. Kültür kompleksi, 6 bin metrekarelik bir alan genişliğinde olacak. Projeleri biten Atatürk Kültür Merkezi, ihale aşamasında bulunuyor. Beşiktaş Belediyesi, başkanlık döneminde Beşiktaş’a kazandıracakları sözünü veriyor. Kültür merkezinin içinde cep sinemalarından konferans salonlarına, el sanatları kurslarından tiyatrosuna ve eğlence oyunlarına kadar her şey olacak.
SOSYAL
Beşiktaş Belediyesi Avrupa yakasının en büyük evlendirme dairesini Beşiktaş’a yapacakları sözünü verdi. Yeni evlendirme dairesi, eski evlendirme dairesinin karşısına, Migros’un dört kat altına inerek yapılacak. 1500 kişilik bir davet verilebilecek. Dünya Barış Parkı içinde bulunan evlendirme dairesi de öğretmen evi olacak. 150- 200 kişilik eski evlendirme dairesinin Beşiktaş’a yakışmadığını belirten belediye yetkilileri, daha modern, daha çağdaş bir evlendirme dairesinin Beşiktaşlılara hizmet vereceği müjdesini verdi. Sanatçılar Parkı konusunda vatandaşlardan görüş almak için anket çalışması yapıldı. 2003 yılında Sanatçılar Parkı’nın Karanfilköy’e doğru olan 1.5 km’lik gidiş, 1.5 km’lik geliş yürüme bandı bitmiş olacak. İnsanlar parkta sporunu yapabilecek, isteyen bisiklet sürebilecek.
Levent’te Sporcular Parkı’nın projeleri tamamlandı. O da 2003 yılında faaliyete girecek. Ayrıca Abbasağa Parkı’nın çehresi değişecek. Bölgeyi rahatlatabilecek, kültürel faaliyetlerin yapılacağı bir park olacak.

SAYFA 4 – ARAŞTIRMA

Bir yıl daha geride kaldı

Bir yılı daha geride bıraktık. Yeni yıl, umutları ve umutsuzlukları beraberinde getirdi. Kışın bastırmasıyla birlikte özellikle dışarıda çalışanlar, zor koşullar içinde yeni yılı karşıladı.
Kimileri gösterişli kutlamayla yeni yıla girerken kimileri ayazda geçimini sağlamak için işinin başında, dışarıda geçirdi. Sokakları mesken tutanlar, kar soğuğunda yeni yıla ısınmaya çalışarak girdi.
Sokakta yaşamdan tantanalı kutlamalarla karşılanan yeni yıldan ise, geriye buruk bir yıl sonu ve kırık dökük umutlar kaldı.
Beşiktaş’ta ekmek teknesi dışarıda olan kişilerle söyleştik. Simit satıcısından çakmak gazı doldurana çorapçısından şemsiye satan bir çok esnafa kadar. Umutsuzluklarını dile getirdiler. Mücadelenin de önemine değinen çalışanlar, kesimler arasındaki uçurumun azalacağını, gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir gün düzeleceğini inanıyor. Bazıları ise, bu umudu taşıyanlardan yardım dilenerek geçimini sağlıyor. Onlar kimilerince mağdur kimilerince kolay yolla geçimini sağlayan kesim. Bilinen bir deyişle, dilenci.
Ümit Meral
26 Yaşında – Seyyar
Seyyarlık yapıyorsunuz, satışlar olsun bol para, bol kazanç. Zam bekliyoruz bu yüzden. Yok, zaten işlem budur, düzen budur. Biz söylesek de söylemesek de her şeyin düzeni budur artık. Zam bekliyoruz. Zam gelmeli ki ben de satışımı ona göre yapayım ve kazanç sağlayayım.
Alaattin Bircan
44 Yaşında
Çakmakçı
Ümidimiz var, ancak dışarıda çalışmak çok zor. Yaz kış demeden tüm gün boyunca sokaktayız. Kış zamanlarında yağmuru, ayazı var. Çamuru, çeri çöpü bir sürü derdi, tasası var. Ama ne var ki, ekmek parası. Tüm gün boyunca ekmek parası için koşuşturuyoruz.
Remzi Demir
37 Yaşında – Simitçi
Yeni yılla beraber ne olur, ne değişir, bizi neler bekliyor, tam bir yanıt yok elbette. Ancak zor koşulların değişmesini istiyoruz. Şartların ne denli kötü olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Oysa emek önemlidir. Gelecektir, geçimdir, kalkınmadır. Emeklere, çalışmaya değer verilmesini istiyoruz.
Bayram Çalışkan
31 Yaşında – Manav
İşlerin, ekonominin düzeleceğini umuyoruz. Halk arasında bir uçurum var ve bu bizi rahatsız ediyor. Kendi ihtiyacı olan alışverişi dahi yapamıyor. Geçim sıkıntısını yaşıyoruz ve bu bizim çalışmamızı da etkiliyor. Bu nereye kadar böyle gider, ne kadar sürer? Artık gerçeklerden sorunlardan kaçılmasın. Halkın üzerinde zaten ağır bir yük var. Daha fazlasını kaldıramaz.
Oktay Meydanov
35 Yaşında
Şemsiye Satıcısı
Dışarıda 10-12 senedir çalışıyorum.
Yeni yıldan bir beklentim yok. Yeni bir yıla hazırlanıyoruz ve kesimler arasındaki uçurum beni umutsuzluğa düşürüyor. Çünkü maddi imkanları olan kesim eğlenecek, rahat dolaşacak imkanlara sahip. Ama bizim gibi insanlar kendimizi idame ettirebilmek için sürekli çalışmak zorundayız.
İsmail İpek
20 Yaşında
Toplayıcı
Doğma büyüme Adanalıyım ama Mardinliyim. Yaklaşık 5 senedir buradayım ama gidip geliyorum. Toplayıcılık zor ama kafamız rahat oluyor bu işte. Engel ise, hırsızlık yapanların sırtlarına çuvalı alıp yaptığını örtbas etmeye çalışmasıyla oluyor. Bir eve giriyor o şekilde, sonra ona kağıtçı diyorlar biz de karalanıyoruz. Birbirimizi semtlerden belirli yerlerden tanıyoruz. Şu an Beşiktaş’tayım ama merkezi yer tophane. Hepsini tanırım oranın. Burada illet olduğum bir şey olmadı. Bizim işimiz çöp toplamak. Ben sadece işimi yapıyorum.
Ali ve Cemal Kara
Dileniyor
Beşiktaş’tayım. Her gün Mecidiyeköy’den bu yana yürüyorum. Çocuğum hasta tedavi ettirmem gerekiyor. Doğu’dan geldim ben. İlaç için dileniyorum. Dışarıda olmam ise bir şeyi değiştirmez.
Ali Saçak
40 Yaşında
Esnaf – Çorapçı
Fiyatlar el yakıyor. Ben bir esnafım ve güçlükle geçim sağlanıyor. Satış yapmak da almak da zor bu zamanda. Yaklaşık beş senedir dışarıda çalışıyorum. Bu her şekilde çok zor bir durumdur zaten.
Tanju Kaanyılmaz
12 Yaşında
Dileniyor
Osmanbey’den buraya yürüyorum kirada, gecekondu gibi bir yerde kalıyorum, annem babam sağ ama… İki kardeşiz. Okuyamıyorum ve bir seneden biri dileniyorum. Abim boyacılık yapıyor, ben boya sandığım olmadığı için yapamıyorum. Durumumuz çok kötü. Ayakkabılarım yok. Ben yeni yılda kendime bir ayakkabı istiyorum.

Sedat Simavi ödülleri sahibini buldu

Bu yıl 26.’sı düzenlenen Sedat Simavi ödülleri, 4. Levent İş Sanat’ta gerçekleştirilen bir törenle sahiplerini buldu. Ödüller fikir, bilim, sanat, kültür ve spor kategorilerinde verildi. Törene medya ve sanat camiasından bir çok isim katıldı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, açılış konuşmasında, “Sedat Simavi ödüllerinin, Sedat Simavi Vakfı adına cemiyetimizce sürdürülmesi Türkiye’nin en saygın ve yaygın meslek örgütü olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin sorumluluklarına ayrıcalıklı bir görev daha ekliyor.” şeklinde konuştu. Ödül alan eser ve çalışmalar şöyle:
Gazetecilik Ödülü
Nedim Şener, “Naylon Holding” adlı eseriyle.
Radyo Ödülü
NTV Radyo, “Halkın Sesi” adlı radyo programıyla.
Televizyon Ödülü
Daver Atabey, “Kaf Dağı’nın ardı Asya-Bozkır’ın Sesi” adlı televizyon programıyla.
Kaya Heyse, “Bir Muhabirin Günlüğü: Afganistan Notları” adlı televizyon programıyla.
Seçici Kurul ayrıca, İsmet Yazıcı Emir’i “Bilincin Haritası” adlı televizyon programı nedeniyle övgüye değer gördü.
Edebiyat Ödülü
Tomris Uyar, “Güzel Yazı Defteri” adlı eseriyle.
Sosyal Bilimler Ödülü
Prof. Dr. Gülten Kazgan, “Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi – Birinci Küreselleşmeden İkinci Küreselleşmeye” adlı eseriyle.
Fen Bilimler Ödülü
Dr. Ali Kaya, “Killing Spinör Denklemlerinden Yeni Zar Çözümleri” adlı eseriyle.
Sağlık Bilimleri Ödülü
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Behçet Hastalığı Uygulama ve Araştırma Merkezi, “Behçet Hastalığı Tedavisi Araştırmaları (Birbirini Tamamlayan On Eser) ile.
Seçici Kurul ayrıca, Doç Dr. Kemal Tahaoğlu’nu, “Türkiye’de Çok İlaca Dirençli Tüberkülozun Tedavisi” adlı eseri nedeniyle övgüye değer gördü.
Görsel Sanatlar Ödülü
Gülsün Karamustafa, “Siyah Beyaz Sanat Galerisi Sergisi” ile.
Spor Ödülü
Süreyya Ayhan, “Milli Atlet – 1500 m. de Avrupa Şampiyonu” olması nedeniyle. A Milli Futbol Takımı, “Dünya Kupası Üçüncüsü” olması nedeniyle. Seçici Kurul ayrıca, Mehmet Özal’ı “Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonu” olması nedeniyler övgüye değer gördü.

SAYFA 5 – RÖPORTAJ

Nerede eski sinemalar

Beşiktaş’ın meşhur sineması, şimdiki Yumurcak, eski adıyla Gürel Sineması’nın tekrar açılması düşünülüyor. Gürel Sineması adıyla açılacak olan sinema, Beşiktaş’ın kültür yaşamına canlılık kazandıracak. Beşiktaş’ın nostaljik Gürel Sineması, iki cep sinemasından oluşacak.
Bir zamanlar tüm İstanbul’da olduğu gibi Beşiktaş’ta da sinema toplumsal yaşamın en önemli parçalarından biriydi. 70’li yılların başında sinemaya olan ilgi doruk noktasındaydı. Ta ki televizyon çıkana kadar… Beşiktaş’ta 30’dan fazla sinema varken, bu günlerde Beşiktaş’ın merkezinde sadece Yıldız Sineması gösterim yapıyor. Ancak, şimdilerde güzel bir gelişme yaşandı ve Beşiktaş’ın meşhur Gürel Sineması’nın, tekrar açılacağı haberi mutluluk yarattı.
1938’de Köyiçi’nde Ortabahçe Caddesi’nde Aile Bahçesi adıyla açılan yazlık sinemanın cadde tarafına bir de salon inşa edilmişti. 1939’da Gürel Sineması adıyla faaliyete geçen bu sinema Haşim Gürel tarafından açılmıştı. 1970’lerde Türker İnanoğlu kiraladıktan sonra Yumurcak Sineması adını aldı.
Beşiktaş’ın sinema özlemini gidereceklerini söyleyen Gürel Sineması varislerinin sözcüsü Ceyhun Ilgaz, Yumurcak’ın kapanış öyküsünü şöyle anlatıyor:
“Dört sene öncesine kadar sinema aktüalitesini kaybetmişti. Tabi bu durum sadece Yumurcak için değil bütün sinemalar için geçerliydi. Sinemalar bir bir kapanmaya başladı. Yerlerine cep sinemaları açıldı. 500 metrekare oturma alanı, 1000 koltukluk kapasitesi olan bir sinema da ekonomik olmadığı için önemini kaybetti. Türker İnanoğlu, uzun süre çekim stüdyosu olarak da kullandı. Sonra da kiracılıktan çıktı. O çıktıktan sonra da yerine yeni bir kiracı gelmedi.”
Tekrar açılacak olan Yumurcak Sineması yeni bir projeyle açılacak. Ilgaz, sinemayı aslına döndürmek için Gürel Sineması adıyla açacaklarını belirterek, yeni projelerinden şöyle söz etti:
“Bugün, 4 senedir boş duran bu yapıyı Beşiktaş’a kazandırmak istiyoruz. Eski sinema salonu olan zemin katı kitap ve müzik market tarzı bir yapıya dönüştürmeyi, balkonunda da iki cep sineması yapmayı hayal ediyoruz. Bu cep sinemaları yüzer kişilik kapasitede olacak. Zemin katının da kitap ağırlıklı bir satış noktası olsun istiyoruz. Bu amaçla ilgilenenlere bildiriyoruz. D&R tarzı market olarak almak isteyen çok var. Ailemiz markete çok sıcak bakmıyor. Mecbur kalırsak market olarak kiraya vereceğiz. Aile, o binanın Beşiktaş için kültür ağırlıklı bir işlevi olmasını istiyor.”
Beşiktaş’ın bir sinemaya ihtiyacı olduğunun altını çizen Ilgaz, “Bu eksiklik çok belli oluyor. Çok merkezi bir yer. Kalabalık, yoğun bir semt. Cep sineması olarak işletecek kiracıya seve seve vereceğiz. Şu anda teklifler var. Bunların içinden Beşiktaş’a ve aileye en çok yakışacak olanı seçeceğiz.” dedi.

Türkiye’yi çok seviyoruz

İstanbul Ortaköy Ermeni Meryemana Surp Astvazazin Kilisesi ve Tarkmanças ile Hripsimyans Mektepleri ve Ermeni Mezarlığı Vakfı Yönetim Kurulu ile söyleştik.
Beşiktaş’ın gerek tarihi dokusu gerek barındırdığı kültür mozaiğiyle çarpıcı bir konumu söz konusu. Sahil şeridi üzerinde yer alan semtin yıllar boyu taşıdığı farklı kültürlerin izleri var. Bu mozaik bir parçası da, Ermeni kültürü. Ortaköy’de kısa deyişiyle Ermeni Cemaati Vakfı yer alıyor. Beşiktaş’ın tarihinde yer alan farklı ama içimizden bir kesim. Töreleri, inanışları ve hayata bakış açıları ile çeşitlilik katan bizden birileri. Bu ay, Ermeni Cemaati Vakfı Yönetim Kurulu ile dostluk kavramını, ‘yabancı’ olmayı, insan ilişkilerini, eğitimi, Beşiktaş’ı ve idealleri masaya yatırdık.
Gösterişten uzak, mütevazı bir şekilde çalışmalarını sürdüren Ortaköy Ermeni Cemaati, sözlerine 217 senelik okullarını tanıtarak başlıyor. Son 12 senedir okulun yükü, şu anki yönetim kurulunun üzerinde. Gerek maddi gerek manevi sorumluluğu taşıyorlar. Okulun iç işlerine karışmayan kurul, var olmasının sebebini onların destekçisi olmak diye belirtiyor. Yönetim Kurulu Başkanı Markar Aslanyan, çocukların yetişmesinde ve hedeflerinde ulaşmada edindikleri rolü şöyle ifade ediyor:
‘Biz, burada okulun yükünü almış kimseleriz. Vakıfız. Devletin hiçbir yardımı olmadan okulumuzu idare ettiriyoruz. Aynı zamanda tabi ki ibadethanemizi de. Okulumuzda yaklaşık 160 – 170 civarında öğrencimiz var. Öğrencilerimizin başarısı ile onur duyarız. Tek bir gayemiz var; bu okuldan yetişen her öğrencinin memleketimize faydalı olması ve nitelikli bir birey olarak toplumda yerini almasıdır. Eğer tarihe biraz bakarsanız bu camiadan çok kimse devlette çok büyük vazifeler görmüştür. Başka bir deyişle; gayemizde onlara ilave edebilmek. Tabi elimizden geldiğince.’
Çocukların gereksinimlerini karşılamak için çabalayan yönetim kurulu üyeleri, bürokratik engellerin sıkıntılarını çektiklerini de söylemeden edemiyor. Bu konuda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İskender Şahingöz, umudunu yitirmiş değil. Vakıf mevzuatının daha işler bir hale getirilmesi gerektiğini vurguluyor ve ileriye dönük düşünceleri için yeni hükümetten beklentilerin olduğunu söylüyor.
‘Vakıf okullarında yapılanma sorunu dışında bütçe de çok önemlidir. Yeni çıkan vakıflar yasasında ise bazı engeller var. Bütçe ayırsak dahi bu yeni yasayla gelen engellerin ileride çözüleceğine inanıyorum’
Cemaat, kültür mirasının bir anlamda bekçileri. Son Fatih devrinden bu yana kadar Ortaköy’de bir okulu bir kilisesi ile bugüne kadar kültürünü muhafaza etmeye, varlığını yansıtmaya çalışıyor. Ancak hepimizin sıkıntıları onların da üstüne çöreklenmiş durumda. ‘Ne kadim dostluklar kaldı ne sağlam insan ilişkileri…’ Hassasiyet gün geçtikçe azaldığına ilişkin sitem dolu sözler yerleşik dillerinde.
Başkan Yardımcısı İskender Şahingöz, Ortaköy’de iki yüz yılı aşkın kültür birikiminden söz ediyor. Geçmiş 1400 yıllara kadar dayanıyor. Şahingöz, Anadolu’da 1700 sene öncesinden Ermenilerin varlığından bahsediyor. Konu İstanbul’daki tabloya gelince, Beşiktaş’ı İstanbul’un bir çok yerinden farklı tutuyor.
‘Bir Ermeni Cemaati burada yaşamış. Aynı zamanda Rum Cemaati ve Musevi Cemaati de burada yaşamış. Bu mozaik birbirine, iç içe geçmiş. Senelerdir de bu böyle devam ediyor. Bir ilçede hem kilisesi hem okulu hem de mezarlığının bulunduğu semt olduğunu sanmıyorum. Beşiktaş hariç… Cemaatlerdeki azalmasından dolayı göçler yaşanıyor. Bu yüzden okullar kapanabiliyor. Cemaat sayısı azaldığı için de bu tür kurumları ayakta tutmak vakıflar için çok büyük bir yüktür. Vakıf kendi cemaatinden aldığı maddi destekle ayakta duruyor.’
İstanbul’da 33 tane Ermeni Vakfı yer alıyor. Diğer semtlerdeki cemaatlerle haberleşiyorlar. Bu kimi zaman bir toplantı kimi zaman bir davet olabiliyor. Sıkıntıları ise, müşterek. Yabancı olarak nitelendirilmek tam anlamıyla onların gücüne gidiyor. Bu ülkenin vatandaşı nasıl yabancı olarak görülür, diye üzüntülerini dile getiriyorlar. 1974/ Yargıtay İçtihatı ile Türk vatandaşı olan ve vatandaşlık sorumluluklarını alan bir birey olarak yabancı sıfatını kabul etmiyorlar.
Yönetim Kurulu, izlenen politikalardan ağır yaralar aldıklarını dile getiriyor. Özellikle 1970’li yıllardan sonra bu konuda sorunun patlak verdiğine dikkat çekiliyor ve peşi sıra dışlanma kavramı ortaya seriliyor. Şahin Alakuş, ‘Kaynaşmanın, sevginin, arkadaşlığın gittikçe yozlaştığı bir ortamdayız. Gerçek dostlukları ve insana veriler değeri göremiyoruz artık’ diye yakınıyor. Ekonomik çürümenin başlangıcını 1983 yılında olduğunu söyleyen Alakuş, ekonomik çıkmazların hoşgörüsüzlüğün üstüne tuz biber ektiğini sözlerine ekliyor.
Ermeni Patrikhanesi bir misyonu daha kendin de barındırıyor. Patrikhane, Avrupa Birliği’ne alınmasına ilişkin artı propaganda çalışmaları sorumluluğunu taşıyor.
Bu konuda Şahingöz, şunları söyledi: ‘Cemaatlerin merkezinde vakıf yönetimi, çatısında ise dini açıdan patrikhane bulunuyor. Belçika, Hollanda, İtalya, Fransa ile yaşayan ermeni cemaati olarak etkilendiriyoruz, bizi gidin orada savunun. Bu görevi sayın patriğimiz üstlenmiştir o bu görevi götürüyor. Türkiye AB ye girdiğinde çevresi değişecektir daha çok iş aş olacaktır. Bu konuda yeni hükümete çok görev düşüyor. Biz eski haklarımızı arıyoruz.’

SAYFA 6 – SİYASET-EKONOMİ

AB’ye nasıl bakıyorlar?

AB konusu şimdilik rafa kalktı. Önümüzde Kıbrıs ve Irak meselesi duruyor. Ama biz yine de genel seçimlerin galibi iktidar partisi AKP’nin Beşiktaş İlçe Başkanı ve muhalefet partisi CHP’nin Beşiktaş İlçe Başkanı ile vatandaşların AB hakkındaki görüşlerini sorduk, ilginç cevaplar aldık.

AKP İlçe Başkanı Necdet Dursun

Beşiktaş’ta 2002 seçimlerinden ikinci parti olarak çıktınız. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
AKP Beşiktaş’ta yüzde 14 oranında bir oy oranı aldı. Gelen anket sonuçları da yüzde 15’in üstünü göstermiyordu. Hiçbir zaman yüzde 15’in üstünde oy alacağız demedik. Yaklaşık olarak benim tahminim oturdu. Aldığımız oy oranı gösteriyor ki Beşiktaş’ta belli bir taban oturttuk. Oy oranımız çok düşük olmasına rağmen seçimlerden ikinci parti konumunda çıktık. Bizim açımızdan çok güzel bir netice. İlerleyen zaman dilimi içinde bu tabanın üstünde tavana kadar çıkacak güzel şeyler inşa edeceğimize inanıyorum. Yüzde 14’lük tabanın bizim için yeterli olduğuna inanıyoruz ve bunun üstüne inşa edeceğimiz yapının da mükemmel olacağını göreceğiz.
Bizim seçim öncesi Beşiktaş’ta yaptığımız anketlerde CHP’nin birinci olacağı gözüküyordu. Ancak DSP’nin oylarının bu kadar tabana ineceği gözükmüyordu. Geçen seçimde DSP yüzde 43 civarında bir oy almışken bu seçimde yüzde 1 gibi bir orana düşmesi sonucu oyların blok halinde CHP’ye kaymış olduğunu düşünüyoruz. CHP Türkiye’de aldığı en çok oy oranını Beşiktaş’tan almış olabilir. Bu onlar adına olumlu bir gelişme ama yerel seçimlerde aynı başarıyı yakalayabileceklerini sanmıyorum.

Yerel seçimlerde iddialı mısınız?
1998 seçimlerinde DSP, Beşiktaş’ta en yüksek oyu aldı ama belediyeyi ANAP aldı. Bu seçimlerde de CHP birinci konumda olabilir; ama biz yerel seçimlerde iddialıyız. Yerel seçimleri almak adına yapılması gereken her türlü çalışmayı yapmaya çalışıyoruz. Beşiktaş ekseninde ve tüm İstanbul’da merkezi idare ile yerel idareyi birbirine yakınlaştırmayı arzu ediyoruz. Yerel yönetimler kanunu çıkarsa çok şey yerelleşecek; ve yerel idarelere yetki devredilecek. Beşiktaş’ı tanıyan insanların işbaşında olmasıyla Beşiktaş halkı için olumlu neticeler çıkacaktır. Biz ekibimizle bunu başarmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız.

AB’nin Türkiye ile müzakere tarihini 2004 yılına ertelemesi hakkındaki yorumlarınız nelerdir?
Tayyip Erdoğan, 12 Aralık Kopenhag Zirvesi öncesinde AB’nin vereceği müzakere tarihi olan 2004 Aralık ayının kabul edilebilir olmadığını söylemişti. Erdoğan kişisel ya da kurumsal kanaatini değil partinin tavrını ortaya koydu. AB’nin bizi alması yüzde yüz önem taşımıyor; öncelikle o standartları Türk halkının kazanması gerekiyor.
Türkiye’deki hak ve özgürlükler açısından çıkarılan kanunların bir de uygulanma sürecinin yaşanması gerekiyor. AB de buna dikkat etmiş olabilir. Avrupalılar, Türkiye’deki bazı haklar noktasında sıkıntı olduğuna dair görüşlerini söylerken, en iyi örnek olarak da Tayyip Erdoğan’ı göstermişlerdir.

Beşiktaş’ın acil çözüm bekleyen sorunları nelerdir?
Beşiktaş’ın bütün siyasi partiler tarafından kabul edilen bir Adliye binası eksikliği sözkonusu. Devlet birimleri yer sıkıntısı yaşanıyor. Çünkü Beşiktaş çok oturmuş bir ilçe. Yeni bir yer yapabilecekleri alan yok. Ayrıca Beşiktaş’ın bir devlet hastanesine ihtiyacı var. Özel hastanelerin sayısına bakılarak hastane eksikliği yokmuş gibi gözüküyor. Maddi durumu düşük seviyedeki insanlar için bir hastane sıkıntısı sözkonusu. Beşiktaş’ın en önemli sıkıntılarından biri de ulaşım. Ulaşım noktasında bazı kolaylıkların getirilmesi gerekiyor. Akmerkez- Zincirlikuyu yolunun bir an önce bitirilmesi gerekiyor.

CHP İlçe Başkanı Müslüm Eriş

Beşiktaş’ta en çok oy alan parti sizsiniz. Bu başarıyı hangi etkenlere bağlıyorsunuz?
Beşiktaş İlçesi’nde CHP olarak, kullanılan oyların yüzde 47’sini aldık. Bu oy oranı, CHP’nin, nüfusu büyük yerlerde ulaştığı en yüksek oran. CHP, Türkiye’de elde etmiş olduğu en yüksek oy oranını ilçe olarak Beşiktaş’tan aldı. Nasıl bu kadar yüksek oy oranı aldı diye soracak olursak; Beşiktaş İstanbul’un değil, Türkiye’nin en kentli insanlarının oturduğu bir yerleşim bölgesi. Kent kültürünün çok gelişmiş olduğu, çağdaş, yeniliğe açık, demokrat ve aydınlık insanların oturduğu bir ilçe. Eğitim düzeyi yüksek, aldatılması daha zor olan bir kitleye ev sahipliği yapıyor. Beşiktaş seçmeni günü birlik politikalarla oylarını yönlendirmiyor. Diğer bir neden ise, Beşiktaş’ta ilçe yönetimi olarak bütün mahallelerde planlı programlı bir çalışma sergiledik. Bu nedenle ben ilçe örgütümle gurur duyuyorum.
ANAP geçen seçimdeki aldığı oy oranını Beşiktaş’ta yakalayamadı. Türkiye’de de aynı tablo var. Görünen o ki ANAP dağılma sürecine girdi. Beşiktaş’ta AKP yüzde 13 oy aldı. Beşiktaş’ta alabileceği en yüksek oya ulaştı. MHP, DYP, ANAP ve DSP’nin oy oranlarındaki inişler yüzde 20’ler civarında. AKP bir yandan “Demokrasiden yanayız”; diğer yandan “Demokrasi bizim için bir araçtır.” diyorlar. Bu ikilemleri Beşiktaş seçmeni de değerlendirdiği için AKP, Beşiktaş’ta yüzde 13’lerde kaldı. Şu anda tek başına iktidara geldiği için çok iyi şeyler yapmalarını temenni ederiz. Ama bunu yapabileceklerine dair benim şüphelerim var. Kendi içinde bir koalisyon. Kendi içinde çok farklı düşünceleri taşıyan insanlar bir arada ve her birinin beklentisi çok farklı. Bu beklentilere cevap verebilmeleri mümkün değil. Verdikleri anda çatışma da kendi içinde başlayacak.

Beşiktaş’ta acil çözüm bekleyen sorunlar var mı? Bu konuda muhalefet partisi olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Beşiktaş’ta geleceğe dair yapılması gereken en önemli sorun ulaşım sorunu. Barbaros Bulvarı, Dolmabahçe ve Ortaköy’ün T şeklindeki yolunda trafik yoğunluğu insanları bıktırıyor. Bunun çözülmesi için belediye bizdeyken proje hazırlamıştık. Yaya ve trafik kesişmesini önleyen projenin hayata geçmesi gerekiyor. Beşiktaş’tan Taksim ve Levent yönüne toplu ulaşımı sağlamak için, metrodan ilave aks yapılması lazım. Başka türlü Beşiktaş’ın trafik problemi çözülmez. Bu konuda hükümet nezdinde yapılacak bir şey yok belediyelerce yapılması gerekiyor. Ancak Beşiktaş’ın bu trafik yoğunluğu yetmiyormuş gibi bir de birilerine rant kazandırmak için üçüncü köprü sevdası var. 3. köprüyü karşıyız çünkü köprü yapıldığında trafik sorununun önüne geçilmeyecek. Toplu ulaşımı sağlamak için raylı sistemlere önem verilmeli.

AB’nin müzakere tarihini 2004 yılına ertelemesini nasıl yorumluyorsunuz?
AB maalesef bizi oyalama taktiği uyguluyor. AB, tek bir kişi veya bir devlet değil, farklı bakış açıları olan kitleler var. Bir kısmı orayı sadece hristiyan kulübü olarak görebilir; bir kısmı ise ekonomik kulüp olarak görebilir. Henüz demokrasiden yana, farklılıkları olumluluk olan gören kitleler AB’de egemen değil. Bizi bir yük olarak gören, bizden korkan kitleler var. 2004’te de kesin bir tarih yok. Ama bizim ülke olarak AB bizi alsın ya da almasın onu düşünmeksizin çağdaş demokrasinin gereklerini A’dan Z’ye yerine getirmemiz gerekiyor. AB ilkeleri felsefesi; insanların daha mutlu olması, iş güvencesinin olması, refah içinde yaşaması insan hakları gibi ilkeler… Bunlar AB olsun olmasın dünyadaki her ülkede olması gereken hususlar. Hükümet ve AKP’nin başkanı Erdoğan başarı kazanmışız gibi bir hava yaratmaya çalışıyor ama bu gerçek değil. Sadece “Bekleyin. O zaman bakacağız” dendi. Yani AB bize kucak açmış falan değil.
Toplumumuzda yanlış bir kanı var. Bu kanı “Biz AB’ye gireceğiz, AB bize para yağdıracak, kendiliğimizden gelişeceğiz.” Topluma böyle bir beklentinin verilmesi çok yanlış. Dünyada hiçbir ülke sadece başkalarının katkısıyla olumlu bir noktaya gelemez.

Diğer Görüşler
Avrupa Birliği’ne giriyor muyuz yoksa bu bir oyalama düşüncesi zihinleri zorluyor. Düşünceler ise, Avrupa Birliği’ne girmemizin olanaksız olduğu konusunda birleşiyor. Bu konuda Atatürkçü Düşünce Derneği Beşiktaş Şubesi Başkanı Uğur Seten, AB girme aşamalarımızı özetle hatırlattı.
‘Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne resmi katılım macerası 1963 Ankara Antlaşmasıyla başlamış. 1987’de topluluğa tam üyelik başvurumuz insan hakları sicilimiz kötü olduğu gerekçesiyle reddedilmiş. Ancak 1999’da Helsinki Zirvesi’nde ülkemizin adaylığı resmen kabul edilip ancak önümüze birçok ev ödevi konulmuştur. Anayasa değişiklikleri, uyum yasaları, özelleştirme, insan hakları, Ermeni ve Kürt Meselesi, Apo’nun durumu Avrupalıların isteği yönünde çözümlenmesi gereken başlıca konulardır.’
Kopenhag zirvesinden istenilen sonucun çıkmadığını belirten ADD Beşiktaş Şubesi Başkanı Uğur Seten, AB’nin Türkiye’yi beklettiğini, bizi hiçbir zaman dahil etmeyeceği düşüncesini dile getirmektedir. Bu süreci değerlendiren Uğur Seten, yaklaşımın ardında da birtakım özel anlaşmalarla himayesi altına almak isteğini vurgulamaktadır.

Vatandaş ne diyor?
Gülsen Şenol
23 Yaşında
Avrupa Birliği’ne girebileceğimize inanmıyorum. Verilen müzakere tarihinin de kesin bir sonuca ulaştıracağı düşüncesinde değilim. Ben sadece koşulların iyileştirmesinin yeterli olacağını düşünmüyorum. Bizi Avrupalılar istemiyor.
Emre Süer, Eczacı
Avrupa Birliğinin sunduğu müzakere tarihinin bizce önemi yoktur. Çünkü Bizi almayacaklarını düşünüyorum. O tarihin sonucunda ne olacağı da belirsiz. Bizi istemedikleri aşikar. Açıkçası, ülke ekonomisinin de düzelmesi halinde bile bir sonuç getireceğini düşünmüyorum. Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki tavırları gündeme gelmiştir ama ben etkili olduğunu düşünmüyorum. Burada ülke durumu söz konusudur.
Ali Tokatlı
Verilen tarih müzakere tarihidir. Alacaklar mı almayacaklar mı o da belli değil. Burada şahısların tavrı değil genel bir durumun değerlendirmesi önemlidir. Ayrıca o gün geldiğinde neler olur, bilinmez.
Sinan Kılıç, 48 Yaşında
Siyasi nedenden dolayı bizi almadıklarını düşünüyorum. Ekonomik kalkınmadan dolayı alınmasından da yana değilim. Bizi Avrupa Birliği’ne girilmesinden yana değilim.
Osman Dehaoto,
24 Yaşında
Türkiye’nin beklentisinden daha erken verilen bir tarih. O tarihin fazla bir önemi olmadığını düşünüyorum. Avrupa Birliği’nin ya da dış güçler denilen güçlerin bizi almak isteyen ya da istemeyen ülkelerin yapay gündemlerle o tarihi çok daha ileriye alabilmeleri gayet mümkün. Bu bir oyalama tarihi de olabilir.
Rıza Baş, 30 Yaşında
Avrupa Birliği’nin önümüze getirdiklerinden bir esnaf olarak memnun değiliz. Ayrıca alınacağımızı da inanmıyoruz. Orası Hristiyan kulübü ve biz müslüman bir ülkeyiz. Bu büyük bir etken. Başka bir deyişle, kokorece devam.

AJANDA

Deniz Ulaşımı

Motor Saatleri:
Eminönü-Bebek Seferi Beşiktaş Motor Kalkış Saatleri:
Hafta Sonları ve Bayram Tatilleri Hariç Hafta İçi Her gün.
Eminönü: 8:30-9:20-17:30-18:30
Kabataş: 8:40-9:30
Beşiktaş: 8:50- 9:40-17:45-18:45
Ortaköy: 17:55-18:55
Arnavutköy: 18:05-19:05
Bebek: 18:15-19:15
Üsküdar-Beşiktaş Seferi Motor Kalkış Saatleri:
İlk kalkış: 06:10
06:10’dan 10:00’a kadar 2 dakikada bir motor seferi.
10:00’dan 00:30’a kadar 5 dakikada bir motor seferi.
İstanbul Şehir Hatları Tarifesi:
Beşiktaş-Kadıköy
Hafta Sonları ve Bayram Tatilleri Hariç Hafta İçi Her gün.
07:10-07:40-8:10-08:30-08:50-09:10-09:30-09:50-10:15-10:45-11:15-11:45-12:15-12:45-13:15-13:45-14:15-14:45-15:15-15:45-16:15-16:45-17:10-17:30-17:50-18:50-19:10-19:30-19:50-20:15-20:45
Kadıköy-Beşiktaş
06:45-07:15-07:40-08:00-08:20-08:40-09:00-09:20-09:40-10:00-10:15-10:45-11:15-11:45-12:15-12:45-13:15-13:45-14:15-14:45-15:15-15:45-16:15-16:45-17:15-17:40-18:00-18:20-18:40- 19:00-19:20-19:40-20:00-20:20
Hafta Sonları ve Bayram Tatilleri Hariç Hafta Sonu Her gün:
Üsküdar-Beşiktaş
06:15-06:45-07:15-07:35-07:45-08:05-08:25-08:45-09:05-09:25-09:45-10:15-10:45-11:15-11:45-12:15-12:45-12:15-12:45-13:15-13:45-14:15-14:45-15:15-15:45-16:15-16:45-17:25-17:45-18:05-18:25-18:45-19:05-19:25-19:45-20:15-20:45-21:15-21:45-22:15
Beşiktaş-Üsküdar
06:30-07:00-07:30-07:50-08:00-08:20-08:40-09:00-09:20-09:40-10:00-10:30-11:00-11:30-12:00-12:30-13:00-13:30-14:00-14:30-15:00-15:30-16:00-16:30-17:00-17:20-17:40-18:00-18:20-18:40-19:00-19:20-19:40-20:00-20:30-21:00-21:30-22:00-22:30
Cumartesi Günleri:
Üsküdar-Beşiktaş
06:15-06:45-07:15-07:40-07:50-08:10-08:25-08:40-08:50-09:10-09: 25-09: 40-09:50-10:15-10:45-11:15-11:45-12:15-12:45-13:15-13:45-14:15-14:45-15:15-15:45-16:15-16:45-17:10-17:25-17:40-17:50-17:10-17:25-17:40-17:50-18:10-18:25-18:40-18:50-19:10-19:25-19:45-20:15-20:45-21:15-21:45-22:15
Beşiktaş-Üsküdar
06:30-07:00-07:30-07:50-08:05-08:20-08:35-08:50-09:05-09:20-09:35-09:50-10:05-10:30-11:00-11:30-12:00-12:30-13:00-13:30-12:00-12:30-13:00-13:30-14:00-14:30-15:00-15:30-16:00-16:30-16:50-17:05-17:20-17:35-17:50-18:05-18:20-18:35-18:50-19:05-19:20-19:35-20:00-20:30-21:00-21:30-22:00-22:30
Hafta Sonu ve Bayram Günleri Beşiktaş-Kadıköy Hattı
07:15- 08:15-08:45-09:15-09:45-10:15-10:45-11:15-11:45-12:15-12:45-13:15-13:45-14:15-14:45-15:15-15:45-16:15-16:45-17:15-17:45-18:15-18:45-19:15-19:45-20:15-20:45
Hafta Sonu ve Bayram Günleri Kadıköy-Beşiktaş Hattı
Beşiktaş Kadıköy Hattı İlk sefer sonrası 07:45’te sefer vardır ve yarım saatte bir 20:15’e kadar seferler sürmektedir.

SAYFA 7 – AKTÜEL

EVVEL ZAMAN İÇİNDE

Barbaros Bulvarı havaalanı gibiydi
Barbaros Bulvarı’nın açılmasını izleyen ilk on yıl içinde, bulvarın Yıldız Sarayı karşısındaki batı yakasında bitişik düzen apartmanlar kurulmaya başlamış; 1970-1980 arasında, Ihlamur Vadisi’ne ve Yıldız’a bakan yamaçlar üzerindeki yapılaşma olağanüstü hızlanırken, bulvar üzerinde ve anayollardaki binaların çoğu konut olmaktan çıkıp işyeri haline gelmiştir. Barbaros Bulvarı’ndan ayrılıp ona paralel, kuzeye doğru parkın içinden çıkan Yıldız Caddesi’nin bir dirsekle kuzeye yöneldiği noktanın solunda Ertuğrul Tekkesi, sağında Conrad Oteli vardır. Barbaros Bulvarı’nın batı yakasında Yıldız Üniversitesi’nin karşısında Sait Çiftçi Dispanseri, biraz aşağıda da Sakıp Sabancı Lisesi görülür.

SORUNLAR ŞİKAYETLER

Taşımacılıkta sorun var
Son zamanlarda yaşanan en büyük sıkıntımız, taşımacılıkla ilgili. Otobüs hatlarıyla ilgili sorunlar yaşıyoruz. Bunların artmasını istiyoruz. Gerek Taksim gerek Eminönü olsun taşıtlar yeterli değil. Gerekli yerlere durumu bildirdik. Bu sıkıntının bir an önce çözülmesini istemekteyiz.
Tayfun Kirmanlı-Akatlar Mahallesi

Karanlıktan Kurtulamadık
Mahallemizde yaşadığımız iki önemli sorun var. Sokak lambaları ile ilgili sorunu halen yaşamaktayız. Bu konuda mahalle sakinlerimiz huzursuz. Bunun yanı sıra kimi mıntıkalarda çöp yığınları var. Personel azlığından dolayı çöp yığınlarının tümü toplanamıyor ve birikmeye neden oluyor. Bunun kısa sürede çözümlenmesini istiyoruz.
Cüneyt Doğan-Balmumcu Mahallesi

Herkes duyarlı olsun
Abbasağa Parkı ile ilgili sorun yaşıyoruz. İhaleye verilmişti ancak İnanca İnşaat’ın yürüttüğü hizmetten memnun değiliz. Halkımızın istediği ölçüde şekillenecek olmasından dolayı sıkıntımız yok. Bu konuda belediyenin duyarlılığı için memnuniyet içindeyiz. Ancak işler vaat edilen süreyi aşıyor ve bu mahalle sakinimizi rahatsız ediyor. Gerekli iş disiplini ve hassasiyetle çalışmaların bir an önce tamamlanmasını istemekteyiz. Başka bir sıkıntımız ise, Yeni mahallede meydan yapılacak. Proje güzel ancak belediye tarafından yıkılan bir yerin tekrar yapılanması konusunda mahalle sakinimiz bir açıklama beklemektedir. Son olarak, Haziran’da ikinci senesini dolduracak olan gençlerimiz için basketbol sahası yapımı sözünü hatırlatmak istiyoruz.
Yüksel Ağat-Abbasağa Mahallesi

Şimdilik şikayetimiz yok
Gerek belediye gerek emniyetle bir sorun yaşamamaktayız. Gerektiğinde gerekli yerlere ulaşıyoruz ve sorunların çözümlenmesi için gerekenleri yapıyoruz.
Muzaffer Türk-Levent Mahallesi

Sıkıntılar büyük
Elektriklerle ilgili sıkıntı yaşıyoruz. Ayrıca yol ile ilgili sorunumuz da var. Taksim’e giden 59 no’lu toplu taşıma araçlarının Harbiye’de yolcularını bırakması ve alternatif bir seçenek sunulmamasından dolayı mahalle sakinimiz sıkıntı çekmektedir. Mağduriyetimiz, mahallede ikamet eden kişi azlığından dolayı giderilmediğini öne sürülüyor.
Ziya Uğur
Levazım Mahallesi Muhtarı

Tarihte bu ay

1 Ocak 1983 Siyahların Özgürlüğü
Amerika Birleşik Devletleri’nde kuzeylilerle güneylilerin tutuştuğu kanlı bir kardeş kavgası yirmi aydan beri devam etmekteydi. Hiç kimse işin nereye varacağını henüz kestiremiyordu. 1862 yılı boyunca kuzeylilerin askeri durumu iyileşmiş ve kendisini Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanı olarak kabul eden Abraham Lincoln, kuzeylilerin niçin sonuna kadar savaşmakta kararlı olduğunu vatandaşlarına hatırlatma zamanının geldiğini anladı ve 1 Ocak 1863’te siyahların özgürlüğünü ilan eden beyannameyi imzaladı.

9 Ocak 1963 Uzaydan Yayınlanan İlk Televizyon Programı
10 Temmuz 1962’de başarıyla fırlatılan “Telstar-1” adlı telekomünikasyon uydusu, dünyada “mondovizyon” çağını açmaktaydı. 13 Aralık 1962’de hizmete giren ikinci uydu “Relay-1” 78 kilo ağırlığındaydı. Bir öncekinden sadece 1 kilo ağırdı, ancak ona göre pek çok üstünlüğü vardı. Bir defa 8.125 fotoselül taşıyordu, gerek yörünge çapı ve gerekse ekvator üzerindeki açısı daha büyüktü. 9 Ocak 1963’te her şey yoluna girdi ve Relay-1, Atlas Okyanusu üzerinde bulunduğu sırada ilk “mondovizyon” televizyon yayınını yapmayı başardı.
11 Ocak 1774 Büyük Ordunun En Ustası
11 Ocak 1774’te dünyaya gelen Nancy’li fakir bir fırıncının oğlu olan Antoine Drouot, küçük yaştan beri okumaya karşı büyük bir ilgi gösteriyordu. Öyle ki, babası tasarruf amacıyla akşamları ışığı erkenden söndürdüğü için Antoine, sabah saat ikide kalkar, o saatte yanan fırının alevinin ışığında derslerine çalışırdı. Antoine bir gün Metz’deki topçu okulunun kabul sınavına girmeye karar verdi. Antoine okulda öyle kusursuz cevaplar veriyordu ki, herkes şaşırıyordu. Antoine, sonunda birinciliği kazandı. Yıllar sonra Napoleon’un en iyi generalleri arasında yer alan Antoine Drouot’ya “Büyük Ordunun En Ustası” adı takıldı.
13 Ocak 1908 Bir Kilometrelik Uçuş
Bisiklet ve otomobil şampiyonu Henri Farman emekleme devrinde olan havacılıkla 1907’den beri yakından ilgileniyordu. O yıl, bir uçak imalathanesi kuran Voisin Kardeşler’e bir uçak ısmarladı. Sonuçsuz kalan birkaç denemeden sonra nihayet 30 Eylül 1907’de birkaç metre havalanıp 80 metre kadar yol aldı. Farman, 13 Ocak 1908’de ilk defa bir kilometrelik bir uçuş yapacak olan havacıya verilecek Deutsch-Archdeacon armağanını kazanmak için yarışa girdi. Yarışma kuralına göre uçak belirli bir yerden kalktıktan sonra 500 metre ötedeki bir bayrağın etrafından dolanıp hareket ettiği yere konacaktı. Farman kalkış noktasından 30 metre önce havalandı, başlangıç yerindeki iki direğin arasından ve 4 metre yüksekten geçti. Bayrağa 50 metre kala, uçak yaklaşık 200 metre çapında bir yay çizerek dönüş yaptı ve 8 metre yüksekten uçarak hareket ettiği yere döndü. Yere indiğinde Farman başarmıştı.

EVLENDİK MUTLUYUZ

30.11.2002
Gulin Tunçoktay
Ayhan Bayat
01.12.2002
Pelin Kaston
Ferdi Özinci
02.12.2002
Nermin Şen
İmdat Sorhun
Günüz Kurtal
Nedim Çakır
Viktoriya Brivko
Metin Kabak
Bedriye Kesme
Ömer Faruk Özbek
Serpil Seferoğlu
Haluk Ermiş
Esengül Çelik
Yılmaz Yıldırım
Fatma Bağlan
Mehmet Aksoy
03.12.2002
Nermin Çevik
Saeid Kooshki Renani
Canan Tuz
Metin Aygün
Şükran Gürtekin
Murat Öztürk
10.12.2002
Fatma Türkan Öçal
Yücel Hebu
Sema Karakaya
Metin Çaylan
Şafak Demirci
Sabri Anılmış
Hüsne Demir
Erdal Karamuk
11.12.2002
Elif Tüten
Yusuf Biroğlu
12.12.2002
Didem Öztürk
Hakan Yücel
Gülin Terek
Utku Ünal
Fatma Didem Gerçeker
Osman Erden Bilginer
13.12.2002
Ümran Oğuzcan
Aytuğ Köseoğlu
Emine Uluköy
Kenan Molla
14.12.2002
Gül Çakaroğlu
Kemal Demirel
Ayşe Özdemir
Fatih Karakaş
Kevser Döngel
Yüksel Gökhan Çıngay
Defne Taner
Atila Musluoğlu
Meryem Musluoğlu
Fırat Necmi Daltaban
Hasibe Oğuz
İbrahim Taşdelen
Dilek Zengin
Yalçın Eke
Atiye Banu Beken
Fatih Arslan
Gülcan Kağıtçı
Cemil Eriş
Özden Küçükşahin
İlker Ersan Umar
Ebru Bursalı
Mehmet Asal
Banu Vargı
Murat Tümay
15.12.2002
Aslıhan Koçak
Süleyman Emre Ergün
İlknur Basmaz
Devrim Paçacı
16.12.2002
Afag Aliyeva
Oktay Memiş
Arzu Kalaycı
Ahmet Kayık
17.12.2002
T.Maria Thomascheweski
Abdullah Akkaymak
19.12.2002
Lisa Mary Maguire
Mahmut Akkurt
20.12.2002
Grasiela Bardavit
Emre Giritli
Fatma Feza Atmaca
Ali Sal
Ayten Görgün
Adil Duman
Lisen M.Reichenbach
Yakup Kocabıyık
Didem Akdemir
Murad Dindar
Ayşin Küçükali
Ali Ömer Yöntemli
Dilek Aksoyer
Yasin Akkaya
Evren Sandıkçı
Kemal Emre Okur
Sümre Arcan
Ozan Taşkın
Gülşah Karataş
Emre Aydın Deniz
Elif Damar
Hakan Gügüş
Sevil Karaca
Nedim Güder
Burçak Aslı Boduroğlu
Andre de Munnink
Ceyda Demir
Cahit Sezer
22.12.2002
Hacer Feyman Uzunoğlu
Cüneyt Kavi
Meri Katalan
Albert İbrahim Aşkan
Oya Çikler
Mehmet Gökay Topuz
Kadriye Didem Gürçay
Selim Bilgeç
Didem Kon
Galip Şirzat Balin
Arzu Zafer
M.Engin Adıgüzel
Rebi Mizrahi
Raul Danon
23.12.2002
Nejla Boztaş
Mustafa Şentürk
Aysun Aygün
Nazım Dinçer Demir
Ayşe Eda Tanrısever
George Robert Hepke
Aslı Özyeğitoğlu
Kamil Ali Tusavul

ETKİNLİK

İŞ SANAT OCAK PROGRAMI
İş Sanat Kültür Merkezi’nde konser programının da yer aldığı etkinlikler çerçevesinde yeni bir oyun da söz konusu. Yaşamın Üç Yüzü adı altında bir oyun sahneleniyor. Yasmina Reza’nın yazdığı Çetin İpekkaya’nın çevirdiği oyun’da, Ömer Çolakoğlu, Mehlika Balkan, Mutlu Güney, Yasemin Alkaya rol alıyor. Oyun, 8 Ocak, 15 Ocak ve 27 Ocak tarihlerinde saat: 19:30’da sahnelenecek.
İŞ SANAT’TA SİNEMA
Claude Zidi’nin yönetmenliğini üstlendiği yetişkinler ve küçük sinemaseverler için beğeniyle izlenen Asteriks’in gösterimi 12 Ocak Pazar günü. Bununla birlikte George Lucas’ın Star Wars Episode 2 – Klonların Saldırısı adlı filmi ise 19 ve 26 Ocak tarihlerinde 12:00 ve 14:15 seanslarında gösterilecek.
KONSER
İş Sanat Merkezi’nin ilk konseri ile, Şef Hakan Şensoy yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası tarafından sanatseverlerin karşısına çıkacak. Mozart’ın eserlerinden oluşacak olan konserin tarihi 10 Ocak. Solisti ise, gelecek vaat eden Emre Elivar.
11 Ocak’ta ise, başka bir konser İş Sanat’ta yer alacak. Yarkın Türk Ritm Topluluğu’nun yer aldığı konserde Türk müziğine özgü ritmler Doğu motifler içeren melodiler müzikseverlerle buluşacak. 17 Ocak’ta İstanbul Otantik Türk Müziği Topluluğu’nun İstanbul Şarkılarını Birlikte Söyleyelim, Birlikte Dinleyelim başlıklı konser etkinlikler kapsamında. İş Sanat’ta 18 Ocak’ta yer alacak Brahms, Mendelssohn VE Chopin’in eserlerinden oluşan bir programla seyirciyle buluşacak olan resitalde Maisky’ye Alan Weiss (piyano) eşlik edecek. 24 Ocak tarihinde Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Oda Topluluğu çağdaş Türk müziğini ilk besteci kuşaklarından son temsilcilerine uzanan retrospektif bir konser sunacak. Nuri İyicil’in yönetimindeki orkestra, bu konserde Adnan Saygun, İlhan Usmanbaş, Hasan Uçarsu ve Mehmet Nemutlu’nun eserlerini seslendirecek. Son yılların en başarılı gruplarından biri olarak tanınan Björn Again, 25 Ocak tarihinde dinleyicilerinin karşısına çıkıyor. 29 Ocak tarihinde Rus şancılar arasında dikkat çekici isimlerden biri olan Elena Prokina’ya Semion Skigin eşlik edecek.
Tel: 0212 316 10 83
BEŞİKTAŞ KÜLTÜR MERKEZİ
“Bana Bir Şeyhler Oluyor” adlı komedi tarzındaki tiyatro oyunu her perşembe, cuma ve cumartesi günleri 21.00’da, her Pazar 15.30’da gösterimde olacak. Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ın başrolünü paylaştığı oyunun diğer oyuncuları ise; Altan Erkekli, Zerrin Sümer, Sinan Bengüer, Salih Kalyon, Bican Günalan, Caner Alkaya, Neslihan Yeldan, Celal Tok, Deniz Ozerman, Binnur Kaya, Pelin Körmükçü, Tolga Cenk, Ayberk Atilla, Özge Özberk, Nusret Karakuş.
Tel: 227 64 63
HEYKEL ATÖLYE/GALERİ/ORTAKÖY
Ayla Sarma – Erdoğan Sarma’nın heykel çalışmaları görülebilir. Özgün, soft ve figüratif heykellerin sergilendiği atölye, pazar hariç her gün 11.00-18.00 saatleri arasında gezilebilir.
Tel: 258 81 41
KİLE SANAT GALERİSİ/BEBEK
Teoman Südor’un resim sergisi, pazar hariç her günü 10.30- 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Tel: 268 74 96
GALERİ ARTİST/BEŞİKTAŞ
Galeri Artist her ay 5 sergi uygulamasına devam ediyor. Fulya’daki merkez binasında 11 Ocak 2003’de 4 kişisel, 1 karma sergiyi sanatseverlerin beğenisine sunuyor. Galeri Artist’teki kişisel sergilerin sanatçıları ise, Ruhcan Akil, Gencay Kasapçı, Nedret Yaşar ve İzzet Arda Onursan.
Tel: 227 68 52

SAYFA 8 – SEKTÖR-İŞ DÜNYASI

Sıkı Beşiktaşlı

Kayı Group Başkanı Talha Görgülü öylesine Beşiktaş sevdalısıki uçağının kuyruğunda bile Karakartal’ın dev fotoğrafları var.
Sıkı bir Beşiktaş taraftarı olan ve siyah beyaz renklere büyük bir tutkuyla bağlı Kayı Group Yönetim Kurulu Başkanı Talha Görgülü bu ayki konuğumuz. Başarılı bir işadamı olan Talha Görgülü ile yönetim anlayışı, vizyonu, misyonu ve de stratejilerini sorduk. Ama önce Beşiktaş’ı…
İşte Görgülü’nün Beşiktaş ve iş yaşamı hakkında görüşleri…

Nasıl Beşiktaşlı oldunuz?
Ailede halamın oğlu Beşiktaşlıydı. O liseye gidiyordu ben daha çok küçüktüm ilkokula gidiyordum, beni de Beşiktaşlı yaptı. Fakat sonradan bu Beşiktaş aşkı renk hastalığına dönmeye başladı. Siyah beyazı çok sevmeye başladım, kartalı çok sevmeye başladım. Benim hayatta çok sevdiğim birkaç şeyden biri, hayvanlardır. Hayvanları çok seviyorum ama özellikle köpek, at ve kartal. Bunlar benim favorilerimdir. Ama çocukluğumdan beri kartalın ayrı bir önemi vardır. Kartal’ı çok seviyorum.

Maçları ne sıklıkla takip ediyorsunuz, unutamadığınız
futbolcular kimler?
Maçları mümkün olduğunca takip ediyorum. Deplasmanlara bile giderdim eskiden maç seyretmeye. Gençken maç kaçırmazdık. Birçok futbolcu beni sahalara çekerdi. Örneğin, Sanlı’yı çok severdim. Zekeriya vardı, Yusuf vardı, Vedat vardı. Hiçbirini unutamam. Hepsi büyük futbolculardı. İstanbul’a geldiğim zaman maçlara gidiyorum. En son gittiğim Beşiktaş maçı da Sarajevo maçını unutamıyorum. Orada da bir çok olay oldu. Benim yeni aldığım uçağın adı Karakartal. Kuyruğu siyahtır onun. Dünyada siyah renkli uçak pek kullanılmaz. Uğursuzluk derler. Ben ona inanmıyorum. Kuyruğu siyah beyaz. Motorlarında büyük kartal logoları var. Bu Beşiktaş aşkından kaynaklanıyor.

Orada bir olay yaşanmıştı. Gerçi üzerinden çok zaman geçti ama doğusunu sizden öğrenebilir miyiz?
Biz kuyruğunda kara kartal olan uçağımızı Beşiktaş Kulübüne tahsis ettik. Onlar da belli bir koltuğunu faydası olsun diye başka bir acentaya kiraya vermişler. Koltuğu alanlar kötü niyetliymiş. Bosna Hersek’te vize uygulanmıyor. Vize uygulanmadığı için de yurtdışına çıkmak isteyenler genelde oradan çıkarlarmış. Uçağa bindik. Uçağa bindiğimizde baktık bir tuhaflık var. Beşiktaş taraftarı değil bunlar diye düşünüyoruz. Para verip de maç seyretmeye gidecek halleri ve tipleri yok. Hatta Serdar Beyle de konuştuk, aynı kanıya vardık. Ama adamları sorgulayacak halimiz yok. Paralarını vermiş, bilet almış, yolcu olarak uçacaklar. Zamanımız da kalmamıştı. Sonradan öğrendik ki 19 kişiyi kaçak bindirmişler. Onun cezası da çok ağır. Aynı uçakla tekrar getirdiğiniz yere götürmek zorundasınız. Aslında öyle yapmayabilirdik. Ama zarar gelmesin diye yaptık.

Olay nasıl ortaya çıkmıştı?
Adamlara Beşiktaş kalecinin ismini sormuşlar. Kalecinin adını yanlış söylemişler. Kingston demişler. Diğer futbolcuları tanımamışlar. Taraftar olmadıkları anlaşıldı. Geri getirme mecburiyetimiz olmadığı halde, geri getirdim. Yasa dışı olan bir şey yoktu. Buradan biletlerini almışlardı ama oraya indikleri zaman biz iltica etmek istiyoruz dediler.

Beşiktaş’ı çok seviyorsunuz, katkılarınız olduğu da anlaşılıyor. İleride yönetimde yer almak istiyor musunuz?
Faydalı olacaksam, neden olmasın. Ancak şimdiye kadar böyle bir teklif gelmedi. Şu anda Antalya’daki futbol takımlarını başarısı için mücadele veriyoruz. Futbolun içindeyim. Kepez sporda asbaşkanlık yapıyorum. İleride neler olabilir bilemem. Beşiktaş şu anda iyi yolda,futbolcuları başarılı buluyorum. Teknik direktörü ve idari kadroyu başarılı buluyorum. Yönetim son derece başarılı ve çok iyi niyetli insanlardan kurulu. Ben de tüm Beşiktaşlılar gibi bu yıl şampiyon olmak istiyoruz. Gidişat ona gösteriyor. Kalbim Beşiktaşla…

İŞ YAŞAMINA DAİR…
Kayı Group Yönetim Kurulu Başkanı Talha Görgülü, turizm sektöründe önemli bir isim… Yurt içi ve yurt dışındaki turizm şirketlerinin yanı sıra, otelleri, uçakları ve sosyal faaliyetleri ile gündemde olan Talha Görgülü iş yaşamına dair deneyimlerini gözler önüne serdi. Adeta tırnaklarıyla kazıyarak geldiği bu günleri tüm içtenlikle belki de ilk defa böylesine açık açık bizlerle paylaştı. Görgülü, genç yaşta başlayan yaşam mücadelesini anlatırken, eğitim anlayışını ve de işadamlarına ile yöneticilere bakış açısını da masaya yatırdı. Talha Görgülü tecrübelerinden yola çıkarak, gençlere tavsiyelerde bulundu, ailenin iş yaşamına katkısını da örnekler ile dile getirdi.

İş hayatına gazete ilanı ile başladım
İngilizce öğretmenliği lisansım var. Memur bir ailenin çocuğuyum. Onun için memurluğu hiç düşünmedim. Ancak iş hayatına da hiç düşünmediğim şekilde bir gazete ilanı ile başladım. Okuldan mezun olur olmaz iş hayatına atıldım. Hem inşaat malzemeleri, hem de büro malzemeleri satan bir firmada satış elamanı olarak 1981 yılında işe girdim. İş hayatıyla eğitim yaşantısında öğrenilenlerin çok farklı olduğunu çalışırken gördüm. İyi yerlerde çalıştım ve satıcılık yaparak, kendimi çok iyi yetiştirdim. Bu nedenle satıcılığı çok severim. Nedense bazılarına bu laf çok ağır geliyor ve pazarlamacılık deniyor. Satıcılık ayrıdır, pazarlamacılık ayrıdır. Bence insanın yaptığı işi sevmesi ve kendisini yetiştirmesi önemlidir.
Hayatımda hep ileriyi, büyüğü hedefledim. Hiçbir şeyde küçük düşünmedim, düşünmem. Risk almayı çok severim. Riske girerim, ya kazanırım ya kaybederim. Çünkü yapacak başka bir şey yok.

İşadamlığı kolay değil
Dünyayı bir film platosu olarak görüyorum. İş hayatı da öyle… Bunun içinde figüranlar, orta oyuncuları, başrol oyuncuları, bir de esas oğlanlar oluyor. Keşke herkes iş adamı olabilse, ama bu bir risk alabilme meselesidir. İkincisi ise vizyonla ilgilidir. Ayrıca, uzağı da görebilmen gerekiyor. Dördüncüsü de inanmak… İş adamlarının ayrıca, sosyal hayatları da olmalı diye düşünüyorum. Bir iş kolunda başarılı oluyorsanız toplumda biraz daha ileridesiniz demektir. Topluma başka alanlarda da katkıda bulunmanız lazım. Olduğunuz ortam sizi bir yöne doğru çekiyor zaten. Daha çok okuyan, gören, ilgilenen kişi oluyorsunuz. Bu arada da çevreniz de ona göre şekillenmeye başlıyor. Bu çevre içerisinde nasıl topluma daha yararlı olurumu düşünmeye başlıyorsunuz. Bu da bir görevdir aslında…Ben mesela 1989 yılında TURSAB’ta Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Antalya’da Antalyalı Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin kurucu üyeleri arasındayım, Lions Kulüp üyesiyim. Sosyal yardım derneklerine katkılarımız oluyor. Beşiktaş Futbol Kulübü Kongre üyesiyim. TÜSİAD üyesiyim. TÜRSAB’ta ikinci dönemdir Yönetim Kurulu üyesiyim. Antalya Kepez Spor’un As başkanlığını yapıyorum. Etkinliklerle topluma faydalı olmalıyız, işadamları yalnızca kendisi için kazanmamalı, insanlara katkıda bulunmalıdırlar diye düşünüyorum.

Yalnızlığına resim çare oldu

Resim yaparak hayata bağlandığını söyleyen Zehra Ergezen, “eşimi kaybedince resme tutkum daha da çok arttı” diyor.
Yaşı 76 olmasına rağmen resim çizen Zehra Ergezen, sanatın yaşı yok dedirtiyor. Ergezen, resim yaparak daha çok hayata bağlandığını belirtiyor. Daha çok doğa resimleri çizmeyi seven Ergezen, ‘Ömrüm yettiğince resim yapmaya devam edeceğim.’ diyor. Meraklıları için Zehra Ergezen’in resim sergisi Nişantaşı Star Mar’da…
Ressam Ergezen’in, 42 eserinden oluşan karma sergisi 10 Ocak’a kadar görülebilecek. Eserlerin satılık olduğunu belirten Ergezen, “Ancak ben hiç birini satmak istemiyorum. Onlar benim çocuklarım gibi. Üstelik yaptığım çalışmaları gördükçe daha çok motive oluyorum.” diye konuşuyor.
Ressam Ergezen’in, resim geçmişi ilkokul dönemine dayanıyor. Babası da ressam olan Ergezen, dolayısıyla babasından etkileniyor. Resime olan ilgisi ve yeteneğini farkedince Güzel Sanatlar Akademisi’ne gitmeye karar veriyor. Akademiden başarılı bir ressam olarak mezun oluyor. Bu arada evleniyor ve mesleğine bir süre ara vermek zorunda kalıyor.
Bugüne kadar beş sergi açan ressamın resimlerinin çoğunluğunu doğa resimleri oluşturuyor. Doğa resimleri dışında ünlü ressamların eserleri, portre ve nü çalışmaları da bulunuyor. En uzun süreli resim çalışması 7 senelik bir çaba neticesinde Verones’in ‘tapınakta insan tartışması’ konulu resmi. Albert Durer’in Adem ile Havva resmi ise, sergide en çok ilgi çeken resimlerden biri.
Neden daha çok doğa resimlerini çizdiğini sorduğumuz ressam, “İzlenimci olarak çalışıyorum. Doğa aşığıyım. Beni rahatlatıyor. Huzur buluyorum. Renkleri bana hayat veriyor.” diyor.
Ressam, zaman zaman tanınmış kişilerin portre ve nü çalışmalarını da yapıyor. Sergide, Atatürk ve Yaşar Nuri Öztürk’ün portreleri de yer alıyor. Son dönemde Hülya Avşar’ın resmini yapmak istiyor.
“Avrupa’da 17. ve 18. yy. ressamlarından çok etkilendim.” diyen Zehra Ergezen, Leonardo da Vinci, Rubens, Karavaçyo, Claude Monet gibi ünlü klasik ressamların tutkunu olduğunu belirtiyor.
Eşini 1996 yılında kaybedince kendini daha çok resime verdiğini söyleyen Ergezen, “Sanatçılar biliyorsunuz çok hassas insanlardır. Çok çabuk etkilenirler. Eşimi kaybettiğimde bir çöküntü yaşadım. Ama fırçam ve boyalarım beni yalnız bırakmadı.” diyor.

SAYFA 9 – KÜLTÜR-SANAT

‘Gitarla türkü söyleyeceğim’

Kıraç, öğretmen bir babanın çocuğu olmaktan gurur duyduğunu, tek arzusunun ise gitarla türkü albümü yapmak olduğunu söyledi.
Genç kızların sevgilisi Kıraç, hayatının çok özel bölümlerini ve aldığı hayati kararları Gazete Beşiktaş’a anlattı. Ünlü sanatçı sevdiği şeyleri dostlarıyla paylaşmak istediğini belirterek, “tek bir tarzın içine sıkışıp kalmak istemiyorum. Tango, Flamenko gibi değişik albümleri de yapabilirim. Ama en çok istediğim tek gitarla türkü albümü yapmak.”
Söylediği şarkılar ve kendine has yorumuyla milyonların sevgisini kazanan ünlü sanatçı Kıraç, küçük yaşlarda müzik sevgisinin başladığını, ortaokul yıllarında müzisyen olmayı kafasına koyduğunu, söyledi. Hayatının çok özel bölümlerini ve aldığı kararları tüm içtenliğiyle Gazete Beşiktaş’a anlatan ünlü sanatçı, şunları söyledi: “Lise yıllarında gitarı elime aldığım zaman ileride ünlü bir sanatçı olacağıma inanmıştım. Çok değişik tarzlarda bir çok müzik dinledim. Müzik yelpazemi daima geniş tuttum. Özellikle 1960’lı yılların müziklerine kendime yakın hissettim. Çok duygusal olduğum söylenir. Hayal görürüm ve düşüncelerim uc noktalardadır. Planlı hareket etmem. Kendi kendimi yönlendirmedim. İhtiyaçlarım benim yolumu çizdi. Türkülerin gizemini ve erdemini biraz yakaladığımı düşünüyorum. Gerçek hayatta insanların fark edemediği, yakalayamadıkları ayrıntıları yakalamaya çalışıyorum. Bu yönümle diğer şarkıcılardan ayrıldığımı, halkın uzun yıllar sonra buna karar vereceğini düşünüyorum. Yenilikleri takip ediyorum diyemem ama çağın da gerisinde değilim. Çocukluğumdan beri hep aynı şeyleri istiyorum.”
TEK GİTARLA TÜRKÜ ALBÜMÜ
Önümüzdeki aylarda çok değişik çalışmalar içerisinde olacağının altını çizen Kıraç, Tango, Flamenko, gibi değişik albümler de yapacağını, ancak en büyük arzusunun tek bir gitarla türkü albümü çıkarmak olduğunu belirten Kıraç: “ Türkiye’de çok kaliteli işler yapılıyor. Bizim kültürümüz de kaliteli. Bir promosyon reklam dünyasında yaşıyoruz. Bu ülkeden çıkıp ta yurt dışıyla baş etmek mümkün değil. Amerika müzik piyasasının kalbi ama pisliklerle dolu. İyi şeyler, doğru şeyler yapacaksınız. O zaman size yurt dışından bir teklif gelirse iyi olur başka türlü yurt dışına açılamazsınız. Bir de bizim türkü motiflerimiz var. 9/8 veya 6/8’lik gibi çok güzel ritimlerimiz var. Türkülerimizde dans gibi veya roman havaları. Çok güzel figürlerimiz var onları kullanmak gerekir.”
TARKAN KÖTÜ ÖRNEK
Türkiye’nin mega starı olan Tarkan’ın müziği ve tarzından rahatsızlık duyduğunu dile getiren Kıraç, “Tarkan, bizim için çok kötü bir örnek ve çok zararlı. Bu konuyla ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum” diyen Kıraç, Kendisinin sürekli olarak TRT dinlediğini ve bunu da kimsenin bilmediği belirtti. Kıraç: “Müzikle ilgilendiğim yıllarda TRT radyolarında Neriman Altındağ’ın söylediği uzun havaları aynı anda Frank Sınatra, Gene Relly, Freed Astair’in müziklerini de dinlerdim. Zülfü Livanelli, Cem Karaca, Joan Baez,Şili müzikleri ilgimi çekmişti. Farklı müzik türlerini dinlemekten hoşlanırım. Klasik müzik de benim için önemlidir. Arabamda Korsakov’la Orhan Gencebay’ın albümü yan yana durur ve her ikisini de dinlerim. Bence türküleri hayatın içine sokmalıyız. Türküler raflarda zaman, zaman kullanacağımız şeyler değildir. Hayranlarım, genelde kendi şarkılarımdan oluşan bir albüm yapmamı istiyorlar. Onlar istediği için, onların istekleri doğrultusunda albümlerimi hazırlıyorum Türkülerle zamanın modern şeylerini beraber yaşamalı diyorum. Zaman, türkülerin çağdaşlığı yakalayabilmek zorunda. İkisini birleştirmeye çalışıyorum ve her iki albümde biraz daha birleştiğini görüyorum. Kararsız ve bazen de sabırsız olurum. İnsanlara güvenirim. İnsan ilişkilerim çok iyidir.
Herkesle arkadaş olurum.. Arkadaş olmadığım , diyalog kurmadığım insan sayısı azdır. Sevmediğim insanla bile diyalog kurarım. Kırılmadığım sürece insanları üzmem. Arkadaşlarım genellikle müzik dünyasının dışındadır. Sabırsız ve biraz da hiperaktifim. Özellikle Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal ‘ın şiirlerini beste yapıp okumak isterim. Öğretmen bir babanın çocuğuyum. Çocukluk yıllarım Eyüp Hasköy’de geçti. Magazin basını için iyi bir malzeme değilim. Özellikle magazincilerin gittiği yerlere gitmiyorum. Aslında çok iyi eğlenen bir insanım Taksim’deki Rock barlara giderim. müzisyen arkadaşlarımla çalar, söyler kendi aramızda eğleniriz.”

Kültür Merkezi Program

Akatlar Kültür Merkezi Programı
Tel: 0212 351 93 94

4 Ocak Cumartesi
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu
Saat: 13.00
Çocuk Oyunu
5 Ocak Pazar
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu
Saat: 13.00
6 Ocak Pazartesi
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-1”
9 Ocak Perşembe
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-2”
10 Ocak Cuma
Tiyatro Ayna, Saat:21.00
“Mutlu Ol Nazım”
11 Ocak Cumartesi
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu Saat: 13.00
Çocuk Oyunu
Tiyatro Ayna, Saat:15.30
“Mutlu Ol Nazım”
Uygurlar Tiyatrosu
Saat: 21.00
12 Ocak Pazar
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu Saat: 13.00
Çocuk Oyunu
Tiyatro Ayna, Saat:15.30
“Mutlu Ol Nazım”
13 Ocak Pazartesi
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-1”
14 Ocak Salıi
Kids Academy, Saat: 11.00
Çocuk Oyunu
15 Ocak Çarşamba
Sihirli Kutu Organizasyon
Saat: 11.00
Çocuk Oyunu
16 Ocak Perşembe
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-2”
17 Ocak Cuma
Tiyatro Ayna, Saat:21.00
“Mutlu Ol Nazım”
18 Ocak Cumartesi
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu Saat: 13.00
Tiyatro Ayna, Saat:15.30
“Mutlu Ol Nazım”
Uygurlar Tiyatrosu
Saat: 21.00
19 Ocak Pazar
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu Saat: 13.00
Uygurlar Tiyatrosu
Saat: 15.30
20 Ocak Pazartesi
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-2”
22 Ocak Çarşamba
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-2”
23 Ocak Perşembe
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-2”
24 Ocak Cuma
Tiyatro Ayna, Saat:21.00
“Mutlu Ol Nazım”
25 Ocak Cumartesi
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu
Saat: 13.00
Tiyatro Ayna, Saat:15.30
“Mutlu Ol Nazım”
Uygurlar Tiyatrosu
Saat: 21.00
26 Ocak Pazar
Pınar Çocuk Tiyatrosu
Saat: 11.00
“Küçük Kız ve Yıldız”
Masal-Gerçek Tiyatrosu
Saat: 13.00
Uygurlar Tiyatrosu
Saat: 15.00
27 Ocak Pazartesi
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-1”
30 Ocak Perşembe
ESEK, Saat: 21.00
“Üçüncü Türden
Yakın İlişkiler-2”
31 Ocak Cuma
Tiyatro Ayna
“Mutlu Ol Nazım”
Saat: 21.00

SAYFA 10 – SAĞLIK-EĞİTİM

‘Buzdağının altına bakalım’

Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Yaşar Onay, Irak’a müdahaleyi yorumladı.
Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Yaşar Onay, ABD’nin olası bir Irak müdahalesinde gösterilenin buzdağının üstü olduğunu söyleyerek, Türkiye Titanicse, buzdağının altına bakmalı, çünkü orada bir Kürt Devleti kurma ideali yatıyor.” diye konuştu.
Onay, ABD’nin Irak’a yapacağı olası saldırının altında planlanan başka oyunlar olduğunun altını çizdi. Onay, “Asıl amaç Arap dünyasının birleşmesine engel olmak. Çünkü eğer Araplar birleşirse İsrail’in o coğrafyada yaşama şansı ortadan kalkar. Bu da ABD’nin çıkarlarına aykırı.” dedi. Olası bir Irak Savaşı’nın karadan yapılmayacağını düşündüğünü belirten Onay, “Türkiye için önemli olan Kuzey Irak’ta Kürt Devleti kurulmasına engel olmaktır. Çünkü uzun vadeli amaçlardan biri de bu.” şeklinde konuştu.

ABD’nin Irak’taki savaş senaryosu nedir?
Amerikan askerinin Bağdat’a gireceğini zannetmiyorum. Daha önce yapılan rutin bombalama olaylarından başka bir şey olmayacak. Yine bombaları yağdıracaklar. Yine binlerce on binlerce masum sivili öldürecekler. Karadan bir savaş olacağını zannetmiyorum. Eğer Amerikalı askerin değil de Türk askerinin gönderileceğine emin olsalar o zaman savaşı başlatırlar. Başkalarının kanı üzerinden kahramanlık taslamak kolay. Dolayısıyla ben Türkiye’nin böyle bir maceraya girmesine kesinlikle karşıyım. Bizim yapacağımız Kuzey Irak’taki oluşmaları çok ciddi bir şekilde takip etmek ve ne bahasına olursa olsun o coğrafyada 70-80 sene sonra için düzenlenen asıl amacın bozulması için gereken ne ise onu yapmaktır. Irak’taki gelişmeler büyük bir oyunun parçasıdır. Söylenenin aksine amaç ne Irak ya da Saddam Hüseyin’i devirmek ne de petrol ya da enerji kaynaklarını kontrol etmek değildir. Ortadoğu petrolü zaten ABD kontrolü altında.

Peki, sizce gerçekleştirilmesi planlanan asıl amaç nedir?
Kuzey Irak’ta bize gösterilmeye çalışılanların hepsi buz dağının üstüdür. Altına baktığımızda ortaya çıkacak olan manzara başkadır. Birincisi İsrail’i bölgede kalıcı sağlamak düşüncesidir. Çünkü ABD’nin politikasında İsrail Musevi lobisinin gücü ve çok önemli bir rolü vardır. Bu toprakları ne bahasına olursa olsun korumak zorundadırlar. Bu nedenle Arapların biraraya gelerek birleşmelerine engel olmak isteyeceklerdir. Çünkü Arap dünyası biraraya gelir de birleşir ise İsrail’in o coğrafyada yaşama şansı ortadan kalkar. İsrailliler bir gün Arapların biraraya gelerek kendilerini yoketmelerinden çok korkarlar. Şimdi Saddam önderliğinde arap dünyasının birleşmesini istemedikleri için hedef Irak’ın parçalanması.
Irak’ın parçalanmasıyla ilgili strateji ortaya ilk defa atılan bir strateji değil. Yani Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi ardından sahip olduğu kitle imha silahlarının büyüklüğü ya da çoğunluğu değildi söz konusu olan, 1981 yılında daha Irak’ın etnik, coğrafi ve insan temelli üçe parçalanması hedeflenmişti ve bizi asıl ilgilendiren boyutu Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti yaratılması gerçeği vardı. Kuzey Irak’ta yaratılacak olan bir Kürt devleti zaten 1. Körfez Savaşı’ndan sonra 1991- 92’li yıllarda yapılan belediye seçimleriyle gerçekleşti. Belediye seçimlerinden normal koşullarda belediye meclisi üyeleri çıkar. Ama öyle bir belediye seçimleri yapıldı ki bölgede kürt parlementosunu oluşturdular. Bir devlette olması gereken bütün kurumların hepsi seçim sonucunda gerçekleşti. Yani Kuzey Irak’ta yeni bir devlet kuruldu. Herhangi bir topluluğun bir devlet olabilmesi için dört tane temel kural vardır: Birincisi toprak. Kuzey Irak’ta bir toprak var. İkincisi nüfus. O bölgede yaşayan bir nüfus da var. Üçüncüsü de hükümetin varlığıdır. Bölgede bir hükümet de var. Dördüncüsü ise tanınmadır. Diğer dünya ülkelerinin o bölgedeki oluşumu bir devlet olarak kabul edip etmemesidir. Şu anda bu aşamadalar. Bölgede oluşturulacak Kürt devleti bugün için değil ama yarın için çok ciddi bir tehlike.

Eğer Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulursa ne olur?
Barzani olsun Talabani olsun Kürt devletinin Kuzey Irak’ta kurulacak olmasına çok inanıyorlar. Birtakım emperyalist güçler kullanılan maşalar ama onların da işine geliyor. Ama bölgede kurulan Kürt devletini kendilerinin göremeyeceklerini biliyorlar. Çocuklarına yatırım yapıyorlar. O bölgede kurulacak bir Kürt devleti kısa sürede o bölgede bir çekim merkezi oluşturacak. ABD ya da birtakım güçler tarafından o bölgede bir vaha yaratılacak. Türkiye, İran ve Suriye’de atıyorum milli gelir 10 bin dolarken, o bölgede öyle bir ortam yaratılacak ki kişi başına düşen milli gelir bir anda 100 bin dolar olacak. O zaman Suriye’deki, İran’daki, Türkiye’deki Kürt kökenli insanlar da ‘Neden biz daha iyi yaşamıyoruz Eğer onlarla birleşirsek daha iyi bir güce sahip olacağız.’ diye düşünmeye başlayacaklar. Kuzey Irak’ta bu süreç içinde bir Kürt devleti oluşacak ve bu devlet 80 sene sonra Türkiye’nin ve bu coğrafyadaki diğer ülkelerin ciddi siyasi ve ekonomik sorunlarla boğuştuğu bir dönemde bir vaha, bir istikrar abidesi olarak çıkacak. Bu da beraberinde İran, Suriye ve Türkiye’nin parçalanmasını getirecek. Böyle bir durumda Türkiye çok ciddi bir iç savaşın içine girer. Süper güçler tarafından desteklendiği için de o bölgeleri tamamıyla kaybedebiliriz. Ankara’yı bir sınır çizip Ankara’nın batısını da AB içine alırlar. Dolayısıyla Atatürk’ün “Misak-ı Milli sınırları içindeki Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bir bütündür.” sözünü çöp sepetine atarız. Lozan Anlaşması böylece tarihin derinliklerine kavuşur. Çünkü Lozan anlaşmasının bir başka önemi şudur: Emperyalizme karşı dünyada verilen mücadele sonucunda ilk zaferin yazılı belgesidir.
Yani asıl gerçek şudur: Ortadoğu’daki bu parçalanmalar, İsrail için çok büyük bir avantaj olacaktır. Çünkü o zaman bu insanlar birbirini yemekten İsrail’i görmeyeceklerdir. ABD de bundan kazanç sağlayacaktır.

Işık Üniversitesi’nden yeni yıl konseri

Işık Üniversitesi 2003 yılını Yeni Yıl Konseri ile karşıladı. Işık Üniversitesi Oda Orkestrası’nın eşliğinde Soprano Ayşe Sezerman ile Tenor Efe Kışlalı’nın verdiği konseri, şef Prof.Ramiz Melik Aslanov yönetti.

Kişisel sergi

30 Aralık 2002 saat 18.00 deki konser sonrası saat 19.00’da açılışı yapılan Nazan Kuşçu’nun üçüncü kişisel sergisi; “Yol Bin, Kapı Bir” temasını işliyor. 1972-73 yıllarında Cours Annuel, Basençon ve 1973-75 yıllarında ise Poncellet, PARİS atölyesinde desen çalışan Kuşçu’nun sergisi; 30Aralık-30 Ocak tarihleri arasında, Işık Üniversitesi Fuaye Salonunda her gün 11.00-17.00 saatleri arasında gezilebilir.

Prostat büyümesi cerrahi tedavisinde açık ameliyat devri kapanıyor

Erkeklerin yaklaşık 1/3’ünü hayatlarının 40 yaş sonrası bir döneminde ameliyatla yüz yüze getiren prostat büyümesi, artık açık ameliyat’a gerek olmadan ve çok konforlu bir şekilde tedavi edilebiliyor. Tıbbi ismi “Benign Prostat Hiperplazisi (BPH)” olan, halk arasında kısaca “Prostat Büyümesi” olarak bilinen bu rahatsızlık 40 yaşını aşmış erkeklerin neredeyse yarısında belli ölçülerde şikayetlere neden oluyor ve erkeklerin 1/3’ü bu nedenle ameliyat olmak zorunda kalıyor. Zor ve sık idrar yapma, idrar torbasını tam boşaltamama, geceleri sık idrar’a kalkma, tekrarlayan idrar yolu iltihapları gibi belirtileri olan bu rahatsızlığın nedeni, 40 yaş sonrasında erkek bedeninde oluşmaya başlayan hormonal değişiklikler sonucu prostat içinde “ADENOM” denen bir doku’nun büyümesi ve idrar torbası çıkışını tıkayarak yukarıda bahsedilen yakınmalara yol açması. Hastalığın ileri aşamalarında idrar çıkışının tam tıkanması sonucu hiç idrar yapamamak, dolayısı ile de idrar torbasının boşaltılması için sonda takılması gereği oldukça sık karşılaşılan bir durum.
Bu rahatsızlığın tedavisi için “ADENOM” denen bu dokunun çıkartılması ve idrar çıkışının rahatlatılması gerekiyor. Bu dokuyu çıkartmak için tüm dünyada en yaygın olarak uygulanan ameliyat yöntemleri küçük adenomlarda “Transuretral rezeksiyon (TUR)” isimli kapalı prostat ameliyatı, büyük adenomlarda ise “açık ameliyat”.
Dünyada yaklaşık 8 yıldır uygulanmakta olan “Holmium Laser Prostat Rezeksiyonu “HoLRP” ya da “Holmium Laser Prostat Enükleasyonu (HoLEP)” denen yöntem, bu dönemde geçirdiği teknik aşamalardan sonra günümüzde öncelikle TUR’un, sonra da açık ameliyatın yerini almış durumda. Artık adenomun büyüklüğü ne olursa olsun 100 watt’lık Holmium Laser cihazı ve Morsellatör denen bir yardımcı cihaz kullanılarak kapalı yolla ameliyat yapılabiliyor. Her iki cihaz da yaklaşık 1 yıldır dünyada güvenle kullanılır hale gelmiş durumda.
Bu yöntemin yukarıda bahsedilen iki eski yönteme göre büyük avantajları var. En büyük avantaj, kanama riski yüksek ameliyatlar olan prostat ameliyatlarının Holmium Laser sayesinde neredeyse hiç kan kaybı riski olmadan yapılabilmesi. Özellikle ileri yaşlarda olan ve birlikte kalp hastalığı, şeker hastalığı gibi başka rahatsızlıkları da bulunan prostat hastaları için bu durum ameliyat güvenliğini çok yükseltiyor. Ameliyat sırasında ve sonrasında kanama riski olmaması, prostat ameliyatları sonrasında konforu önemli ölçüde azaltan mesane yıkaması gereksinimini de ortadan kaldırıyor ve ameliyat sonrası erken dönemde görülen sonda tıkanması gibi durumlara rastlanmıyor. Prostat ameliyatı sonrası hastaların karşı karşıya kalmaktan çok korktukları erkeklik gücü kaybı, idrar kaçırma gibi sorunlar da bu yöntemle neredeyse hiç görülmüyor. En büyük avantajlardan biri de hastanede kalış süresinin ve aktif hayata dönüş süresinin kısalığı. Ameliyattan bir gün sonra sondasız olarak hastaneden taburcu edilen hastalar 2-3 gün içinde uzun yolculuk da dahil olmak üzere her türlü aktivitelerine geri dönebiliyorlar. Diğer yöntemlerde ise en az 3 hafta bu mümkün değil.
Türkiye de şu anda sadece John F. Kennedy Hospital – İstanbul hastanesinde bulunan bu cihazlar, Holmium Laser Prostatektomi’nin ülkemizdeki ilk uygulayıcısı olan ve yaklaşık 5 yıldır bu yöntemle çalışan Dr.Yusuf ALİCAN tarafından kurulan, halen Dr.İlter ALKAN’la birlikte uygulamaları yaptıkları John F.Kennedy Hastanesi Prostat ve Mesane Hastalıkları Merkezi’nde faal durumda. Umudumuz, hastalar açısından büyük avantajlar sağlayan bu yöntemin başta Üniversite Hastaneleri olmak üzere tüm Türkiye’de hızla yaygınlaşması ve çok daha geniş kitlelerin bu olanaktan yararlanır hale gelmesi.

Dişlerimize gereken özeni gösteriyor muyuz?

Diş hekimleri, diş sağlığının önemli boyutlarda olduğunu ve çocuk yaşlarda diş kontrollerinin başlaması gerektiğini belirtiyorlar.
Beşiktaş’taki Dentistanbul Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Diş Doktoru Mehmet Ali Özer’de konunun önemini vurgulayarak,kamuoyunu bizler aydınlatmalıyız. Bilimsel açıklamaların yanı sıra halkın anlayacağı şekilde vatandaşları uyarmalıyız”diyor.
Çocukların gençlerin ve orta yaş ve üstü insanların periyodik olarak dişlerinin kontrol etmesi gerektiğini söyleyen Dr. Mehmet Ali Özer böylesine önemli bir konuda bilinçli olmak gerekliliği üzerinde duruyor.
Öte yandan, Beşiktaş Dentistanbul hekimleri, aileleri de uyararak, çocukların ağrılar başlamadan diş hekimleri ile tanışması gerektiğini vurguluyor. Ailelerin diş sağlığının takipçiliğinin çocuklara hijyen eğitiminin verilmesi ile başlayacağını belirten Dentistanbul diş hekimleri, artık korkunun tarihe karıştığını ifade ederek diş sağlığına gereken önemin verilmesi için çağrıda bulunuyor.
Uzmanlar, okul çağındaki çocukların yaşadığı korku hakkında ise şu bilgileri veriyorlar:
“En güç olan ailelerin bilinçlendirilmemesi. Çocukları hep iğneyle korkutmaları sonucunda, çocukların buraya oturmasında çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Beyaz önlüklü bir insanı gördükleri zaman korkuyorlar. Bilinçlendirmek için gerekli periyotlarda kontrole gelinmesi gerekli.”
Ailelerin süt dişleri çürüklerinin önemsemediklerini söyleyen uzmanlar,sözlerine şöyle devam ediyor: “Süt dişlerinin çürüklerini önemsemek gerekli oysaki. Nasılsa çürük dişlerin düşeceğini ve alttan sağlam dişlerin geleceği düşünülüyor. Ama bu ileride sorun yaratıyor. Çocuklarda mevcut olan çürük dişler, hem bir enfeksiyon kaynağı oluyor hem yer kaybına neden oluyor. Çünkü süt dişlerindeki oluşan çürükler bir madde kaybı oluşturuyor. Madde kaybı sonucunda dişler birbirinin üstüne yatabiliyor ve alttan gelen daimi dişler için çok az bir alan kalmasına neden oluyor. Çürük sonrası oluşan bakteriler arkasından gelen sağlam dişlerin oluşmasında yapısal bozukluklara neden oluyor.
Okul çağındaki çocuğun enfeksiyondan diş çarpıklığında kadar uzanan sorunlarla karşılaşabileceğine dikkat çeken hekimler, düzenli kontrolün önemliliğini vurguluyor. Erken teşhisle gelen tedavi çocukların ileride büyük sorunlar yaşamasını engelliyor. Ancak çocukların öncelikle diş hekimleriyle sorun yaşamadan önce tanışmaları gerekiyor. Bu konuda ailelere görev düşüyor.
4-12 yaş arasındaki çocukların diş sağlığını koruyabilmeleri için aileler, ağız ve diş bakımı, fırçalama eğitimi, çürüklerin tedavileri, daimi dişlere geçişlerde hazırlıklar, yeni çıkan daimi dişlerin çürüğe karşı korunması, tedavi edilmeyen ya da çekilen süt dişleri yerine daimi dişlerin çıkma zamanına kadar kullanılacak yer tutucular yaptırmak, ergenlik çağı geçişlerinde dişeti sorunları tedavi edilmesi, çocuklarda darbe ve yaralanmalarla süt dişlerin tedavilerinin bekletilmeden yapılması, ortodontik tedavilerin erken tanısı ve kısa süreli ortodontik tedavilerinin başlatılması için özen göstermelidirler.

İSTATİSTİKLER
Yapılan istatistiklerde on kişiden biri hiç diş hekimine gitmediği belirlendi. Türkiye’de yılda tüketilen diş fırçası oranı 4 kişiye bir diş fırçası şeklinde ortaya çıktı. Diş macunu tüketimi ise, kişi başına 55 gram. Nüfusun yüzde 40’ı dişlerini ara sıra fırçalıyor. Yüzde 26’sı ise günde 2-3 kez fırçalıyor. Nüfusun yüzde 10’u diş hekimine hiç gitmiyor. Gelişmiş ülkelerde yılda 2 kez diş hekimine gidiliyor. Türkiye’de 6 yaş grubunda süt dişlerinde yüzde 83 oranında çürük var. 2-13 yaşlarında her 100 çocuktan 83’ünün ağzında çürük var. 30-34 yaş grubunda her 100 kişinin 97’sinin ağzında çürük var.
Kız çocukları daha çok korkuyor
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nin 6- 12 yaş arasındaki 5 bin çocuk üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre:
Çocukların 67.2’sinde di çürüğü, yüzde 43.8’inde dişeti kanaması var. Yüzde 76’sı şimdiye kadar en az bir kez diş ağrısı çekmiş, Yüzde 28.8’inin dişçi korkusu var. Kız çocukları, erkek çocuklarına göre daha çok korkuyor. Çocukların yüzde 68.5’i dişlerini fırçalaması gerektiğini annelerinden, yüzde 33.1’i babalarından, yüzde 19.9’u öğretmenlerinden öğreniyor. 6-12 yaş arasındaki çocukların yüzde 97.8’i dolguya gereksinim duyan süt dişine sahip. Ancak aynı dişler için tedavi oranı yüzde 2.6. 6-12 yaş arasındaki çocukların yüzde 96.6’sı dolguya gereksinim duyan sürekli süt dişlerine sahip. Tedavi görenlerin oranı ise yüzde 4. Dünya Sağlık Örgütü 12 yaş çocuklarda çürük, çekilmiş ve dolgulu diş sayısının çocuk başına en fazla 1 olmasını öngörüyor. İstanbul’da bu rakam 2.39. 6 yaşındaki çocukların yüzde 89.4’ünde, süt dişi dizisinde çürük, dolgu ya da çekilmiş dişi var. Diğer bir deyişle, ağzında çürük, dolgu ya da çekilmiş dişi olmayan çocukların sayısı sadece yüzde 11.6. Dünya Sağlık Örgütü ise 6 yaş çocuklarında bu oranın yüzde 90 olmasını öneriyor.

SAYFA 11 – İSTANBUL-ALIŞVERİŞ

Ağaçları kesiyorlar

Polenlerini dökerek; nefes darlığı, astımı ve alerjisi olan insanlara zarar veren kavak ağaçlarına yönelik şikayetleri dikkate alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu ağaçları kesmeye başladı. İstanbul’da 200 bini belediyenin sorumluluğunda, 1 milyon aoet kavak ağacının bulunduğunu belirten belediye yetkilileri, hızlı ve plansız kentleşme sonucu bu ağaçların sayısının çoğaldığını ve döktüğü polenlerle, yarardan çok zarar verdiğini söylediler.
Şehir içinde, çevreye ve sağlığa zararlı olan kavak ağaçlarının kesilerek, yerine daha zararsız ağaçların dikimi ile ilgili uzman kuruluşlar da destek verince; İstanbul’da 2 yıl içinde 1 milyon kavak ağacının kesilerek yerine şehir peyzajına uygun değişik ağaçlar dikileceği kaydedildi.
30-40 yıllık ağaçlar
Kavak ağaçlarının yaklaşık 30 ile 40 yıllık ağaçlar olduğunu belirten belediye görevlileri, bunların yerine dikilen akasya gibi ağaçların yaz aylarında hem görüntü hem de yaydığı koku ile şehre daha faydalı olacağını ifade ettiler. Zira kavak ağaçlarının dökülen yaprak ve pamukçukları, şehir şebekesindeki mazgalların tıkanmasına yol açıyor; ağaç kökleri, bordür, asfalt ve diğer zemin kaplamalara zarar veriyor. Şehir içinde, yarardan çok zararı olan kavak ağaçlarının Osmanlı döneminde de yasaklandığı biliniyor.
Öte yandan benzer çalışmanın Beşiktaş’tada yapılacağı öğrenildi. Yapılan açıklamada şöyle dendi: “Belediyemizin başlattığı kavak ağaç operasyonu semt sakinleri için yaşamı güzelleştirmek açısından son derece önemli bir işlemdir. Özellikle yaşlı ve hasta insanların sağlığını olumsuz etkileyen kavak ağaçlarının polenleri yılın belirli dönemlerinde aynı zamanda çevre kirliliği de yapmaktadır. Beşiktaş Belediyesi “Bir kavak yerine iki ağaç” kampanyası ile ilçemizin yeşilliğini koruyarak hatta artırarak sözkonusu olumsuzlukları ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Vatandaşlarımızın bu kampanyaya hoşgörü ile yardımcı olacaklarına yürekten inanmaktayız.”

İndirimleri kollayın

İşin püf noktalarını biliyor, zamanlamayı iyi yapabiliyorsanız karlı çıkarsınız.
Kelepirler her zaman karşınıza çıkabilir. Bunlardan faydalanmak için, alışverişinizi promosyon ve indirim zamanlarına denk getirin. Bu gibi olaylardan haberiniz olması için mağazaların alışveriş kartlarından birer tane edinin.
İndirimden önceki gece mağazaya gelerek ‘ortalığı kolaçan edin.’ Bazen özel fiyatlardan daha o zaman yararlanabilirsiniz. Böyle bir imkanınız yoksa, ‘fırtına öncesi sessizlik’ten yararlanarak elinizdeki zamanı istediğiniz kıyafeti bulmak için kullanın. Ertesi sabah, beğendiğiniz giysiyi uygun fiyata almak için mağazaya ilk gelen siz olun.
İndirim mağazalarında kot, tişört, spor ayakkabı, çorap ve iç giyimi her gün indirimli satılmaktadır. Pahalı olmayan giysi ve aksesuarları da buralarda bulabilirsiniz. Toptan satış ya da fabrikadan satış mağazaları son derece iyi durumdaki parçaları, kayda değer tasarruf sağlayarak almanız için büyük bir fırsat sunuyor. Buralardaki mallar genellikle stok fazlası ya da hafif defolu oluyor. Ancak bunları gönül rahatlığıyla giyebilir, koruyabilirsiniz.

Markalar ve fiyatlar

Bayan

STEFANEL
Elbiseler 105-154 milyon lira
Gömlekler 77-84 milyon lira
Etekler 63-84 milyon lira
Pantolonlar 56-98 milyon lira
Bluzlar 45-105 milyon lira
KOTON
Elbise 40-120 milyon lira
HUGO BOSS
Elbise 695-995 milyon lira
Pantolon 575-695 milyon lira
Büstiyer 315 milyon lira
Ceket 1 milyar 150 milyon lira
ESCADA
İpek pantolon 700-950 Euro
Payetli bluz 1000-2000 Euro
Payetli ceket 1000-1500 Euro
Tuvalet 2000-4000 Euro
DERİSHOW VE DELİGHT
Derishow elbise 325-975 milyon lira
Delght elbise 450-2.5 milyar lira
TOPSHOP
Elbise 75-146 milyon lira
Bluz 50-112.5 milyon lira
DIESEL
Sweat-shirt 112 milyon lira
Atlet 60 milyon lira
Etek 105 milyon lira
Triko 220-260 milyon lira
Dantel tayt 85 milyon lira
Pantolon 200 milyon lira
MISS SIXTY
Pantolon 113-278 milyon lira
Etek 104-761 milyon lira
Sweat-shirt 60-226 milyon lira
Gömlek 74-286 milyon lira

Erkek

CACHAREL
Kruvaze, iki ve üç düğmeli olarak üç modelden oluşan smokin koleksiyonuyla size geleneksel bir görüntü yerine farklılık katıyor.
Smokin 495-525 milyon lira
Gömlek 65-85 milyon lira
Kravat ve papyon 59 milyon lira
Ayakkabı 295 milyon lira
FABRİKA
Triko 69-159 milyon lira
Pantolon 79-97 milyon lira
Gömlek 59-69 milyon lira
VAKKORAMA
Triko 115-169 milyon lira
Pantolon 130-255 milyon lira
Ceket 495-525 milyon lira
MUDO
Triko 40-97.5 milyon lira
Pantolon 49.5-109 milyon lira
Gömlek 49.5-59.5 milyon lira
US POLO
Triko 95-795 milyon lira
Gömlek 55-85 milyon lira
Pantolon 115-165 milyon lira
HUGO BOSS
Smokin 1 milyar 100 milyon lira
Gömlek 155 milyon lira
Papyon 65 milyon lira
DIESEL
Pantolon 100-371 milyon lira
Sweat shirt 138-220 milyon lira
Mont 192-849 milyon lira
KIĞILI
Smokin 480 milyon lira
Takım elbise 195-412 milyon lira
Gömlek 29.5-66 milyon lira

Cinsiyete göre diyet menüsü

Uzmanlara göre kadının üreme organlarında bazik bir ortam bulunması erkil spermlerin, asidik bir ortam bulunmasıda dişil bpermlerin yararına oluyor. İstenilen ortamın sağlanması da beslenme düzenini değiştirmekle mümkün.
Bir kız çocuğu dünyaya getirmek için mümkün olduğunca bol miktarda kalsiyum ve magnezyum almanız gerekiyor. Erkek istiyorsanız bol bol sodyum ve potasyum almalısınız. İşte size çocuğunuzun cinsiyetini belirleme diyeti:
Kız için
Bol bol süt, et tereyağı, taze krema, tuzsuz ekmek, yulafsız hamur işleri, irmik, un, mısır unu, aşırıya kaçmamak kaydıyla patates, havuç, yeşil fasulye, şeker pancarı, soğan, pırasa, bezelye, salatalık, turp, biber, kereviz, pişmiş domates, patlıcan, yeşil salatada kullanılan sebzeler, ceviz, badem, elma, armut, kiraz, çilek, şeker, bal ve reçel, bitkisel yağlar, biberli baharatlar ve evde tuzsuz yapılmaş soslar.
Uzak durmanız gerekenler: Tuz, çay, kahve, meyve suyu, asitli içecekler, içki, önceden pişirilmiş olan her türden et, midye, sert peynir, tüm tuzlu yiyecekler, maydanoz, ıspanak, karnabahar, lahana, mantar, kabak, avokado, rezene, çiğ domates, bikarbonat içeren maden sodası, tüm koruyucu maddeler, hazır soslar ve yemekler.
Oğlan için
Çay, kahve, meyve suyu, asitli içecekler, tuzlu tereyağı, sütsüz puding ve soslar, taze ya da önceden pişirilmiş et, balık, haftada bir iki yumurta, makarna, pilav, irmik, mısır gevreği, beyaz ekmek, sütsüz pastalar, tüm sebzeler, tüm taze meyveler, kuru erik, kuru üzüm, hurma, incir, kestane, kayısı, şeker, reçel, meyveli şekerlemeler, şerbet, yağlar.
Uzak durmanız gerekenler: Süt, midye, kepek ekmeği, kurabiye ve bisküviler, yeşil yapraklı sebzeler, çiğ lahana ya da karnabahar, ıspanak, dereotu, çikolata, fıstık, kakao ve hardal.

SPOR

SAYFA 16

İlk yarının süper starı PANCU

Gazete BEŞİKTAŞ okurları internet üzerinden verdikleri oylarla ilk yarının yıldızını seçti. % .. oy alan Pancu birinci olurken, %.. oy alan Cordoba ikinci, % .. oy alan Ronaldo üçüncü, % .. İlhan dördüncü olurken Nouma beşinci, Zago altıncı, Sergen yedinci, Tümer sekizinci oldu.
Beşiktaş’ın bu yıl yaptığı en iyi transfer olarak kabul edilen Daniel Pancu, ligde 17 maç oynadı. 1351 dakika sahada kalan Pancu 5 gol attı. UEFA Kupası’nda 5 maç oynadı, 445 dakika sahada kalan Pancu UEFA Kupası’nda da 3 gol attı. Türkiye Kupası’nda 1 maç oynadı, 90 dakika sahada kaldı.
Öte yandan Pancu’nun sakatlığı ile ilgili son yapılan açıklama Beşiktaş taraftarının yüzünü güldürdü. Romanya’daki özel doktorundan oqerasyona gerek yok mesajını alan oyuncu ameliyat olmayacak. Yapılan açıklamada Pancu’nun çok güçlü bir bünyeye sahip olduğu ve yırtığın kendi kendine onarıldığı belirtildi.

Serdar Bilgili: ‘Üç cephede birden savaşıyoruz’

Futbolcularla biraraya gelerek yemek yiyen Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili ve yöneticiler, üç kulvarda da başarıyı yakalayacaklarına dair birbirlerine söz verdiler. Geleceğe güvenle baktığını söyleyen Serdar Bilgili, ikinci yarının daha zorlu geçeceğini belirtti. “Bu takımla gurur duymalıyız” şeklinde konuşan Beşiktaş Başkanı Bilgili, iki derbinin İnönü’de oynanacak olmasının avantaj olduğunu vurguladı.

SAYFA 15

EFSANE BAŞKAN
Beşiktaş’ı değerlendirdi

Süleyman Seba suskunluğunu Gazete BEŞİKTAŞ için bozdu. Gazete BEŞİKTAŞ muhabirlerini evinde kabul eden efsane başkan merak edilen tüm sorulara içtenlikle cevap verdi.
Beşiktaş’ta 16 yıl başkanlık görevini sürdürerek, adı saygınlığı ile anılan bir isimdir Süleyman Seba. Döneminde yaptığı hizmetleri, kazandığı başarıları ve yetiştirdiği oyuncuları ile Beşiktaş’ın efsane başkanıdır. Bugün, efsane başkan Seba, Akaretler’deki anıları ile süslediği evinde geçmiş günleri yad ederek yaşıyor. Biz de Seba ile evinde, anıları arasında görüştük. Sohbetimiz sırasında kimi zaman özlemle iç çekti, kimi zaman içindeki bazı kırgınlıklar gözlerine yansıdı. Beşiktaş’ın dünü, bugünü ve 100. yılı hakkında konuştuğumuz Seba, Beşiktaş camiasına seslendi: “100. yıl Beşiktaş’ın şanına yakışır olmalı”

Beşiktaş’ın bu sezon gösterdiği performansı nasıl görüyorsunuz?
Beşiktaşımız bu sene hem ligde hem de UEFA’da iyi bir performans gösteriyor. Devreyi lider olarak bitirdik. UEFA Kupası’nda oynayacağımız Çek takımını atlattığımız halde 4 tura girme şansını elde edebiliriz. Bu sene Beşiktaş takımı her yönüyle iyi. Bizim dönemimizde takımımız 13 sene çok iyi bir performans gösterdi, bunun yanında kulüpte de bazı şeyler yapıldı. O zaman bu kadar yaşta olan çocukların hepsi Beşiktaşlı oldu. Bu sene takım da iyi bir neticeye ulaşırsa Beşiktaş sevgisi daha da yaygın bir hale gelecek.

Maçları takip edebildiniz mi?
Maçlara pek gidemiyorum ama arada sırada televizyondan takip ediyorum.
Beşiktaş kadrosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sezon başında pek oturmamıştı ama son maçlarda gayet iyi bir performans gösteriyorlar. İyi bir hocaları var. Bütün temennimiz bu başarıların devam etmesi.

Sergen’in tekrar Beşiktaş’a dönmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hayırlı olsun diyorum. Futbolcular hakkında herhangi bir yoruma girmek istemiyorum. Başarılı olursa Beşiktaş’ın çocuğudur.

Beşiktaş’a emek veren bir isim olarak 100. yıl ile ilgili düşünceleriniz neler?
Bazıları bu konuda beni, 100. yıl dolayısıyla bir şeyler yapmak istiyorlar. Ben bunlara yanaşmadım ama Beşiktaş hepimizindir. Her şeyden önce ben 58 senelik Beşiktaşlıyım. Beşiktaş’ta hem yönetici hem de futbolcu olarak 58 senem geçti. 16 sene Beşiktaş başkanlığı yaptım. 2 sene önce de ayrılmak durumunda kaldım. Her şeyi zamanında bırakmakta da yarar var. Bu ayrılmanın da bir takım nedenleri vardı. Onlara da girmek istemiyorum. Türkiye’de ilk 100. yılını kutlayacak kulüp Beşiktaş. Yalnız sporda değil bunun dışında sosyal ve siyasal olayda da çok nezih ve itibarlı insanlar yetiştirmiştir. Hatta Kurtuluş Savaşı’nda bile hayatlarını kaybeden bir çok Beşiktaşlı büyüklermiz vardır. Beşiktaş’ın şanına yakışır bir kutlama yapılması gerekir. 100. yılı idrak ederken takımımızın da şampiyonluk düzeyinde olması bütün Beşiktaşlıların temennisidir.

Sizin başkanlığınız, bu 100 yıl içinde uzun denilebilecek bir zamanı kapsıyor.
Şanslıydım belki.

Eminiz şansın yanında başarının da etkisi vardır.
Başarının gelebilmesi için öncelikle bir huzur ortamının sağlanması lazım. Yönetimin ve bir takım şeyleri teşkil eden şahısların birbirleriyle saygı ve sevgi çerçevesinde hareket etmeliler. Başarının çok büyük bir payı var. Çok güzel günlerimiz oldu. Kötü günlerimiz olmadı üzüntülü günlerimiz oldu. 16 sene bu takım bütün Uefa Kupaları’na, Şampiyonlar Ligi’ne katıldı. Bu dönemler içinde 5 tane lig şampiyonluğu, Federasyon Kupası şampiyonluklar,Cumhurbaşkanlığı Kupasını aldı. Bizim de bu çorbada bir tuzumuz olduysa ne mutlu.

Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Evimde sizlerinde gördüğünüz gibi spor hayatımda, yöneticilik hayatımda kazanmış olduğum, takdiri ifade eden resimler, kupalar yani anılarım içinde yaşıyorum. Zaman zaman köye gidiyorum.

Ziyaretçileriniz oluyor mu?
Gelenler oluyor tabii, arkadaşlarım oluyor. Bu da beni memnun ediyor. İnsanların dostlarına da ihtiyacı var. Ama benim çok sevdiğim bir söz vardır: “Dostlarım, dostlarım, ben dostlarımdan korkarım” Hele bu zamanda istediğiniz dostları bulmak kolay değil. Onun için insanın ne kadar az ve samimi dostu olursa o kadar iyi.
Başkanlığınız boyunca da bu felsefeyi mi uyguladınız?
Aşağı yukarı uygulamaya çalıştım. Tavizkar tutumlara mümkün mertebe girmedim. Başarılı çok güzel günler geçirdim.

Bu başarının sırrı nedir?
İnanacaksınız. Ben paralı bir başkan değildim. 1943 senesinde Kabataş’ta oynarken Liselerarası maçlara katılmıştık. Orada bazı büyüklerimiz kanalıyla Beşiktaş’a geçtim. 8 sene A Takımında oynadım.

Kimler vardı o zamanlar?
Beraber olduğumuz arkadaşlardan bir çoğu vefat etti. Biz bugün hayatta o dönemin futbolcularından 5-6 kişiyiz. Doktor Bedii, Faruk Sağnak, Ali İhsan ve Recep, Kaleci Ethem. Hala arada sırada görüşüp eski hatıraları yad ediyoruz.

Sizin döneminizde yetişen bugünkü futbolcuları nasıl buluyorsunuz?
Bugün üç futbolcumuz var. Mesela Trabzon’un başında Kaptan Samet var. Malatya’nın başında Ziya Doğan var. Denizli’de de Samet’ten sonra kaptan olan Rıza Çalımbay var. Takımlarını da çok güzel çalıştırıyorlar. Şifo Mehmet de İngiltere’de çok iyi deneyimler edindi. Umarım o da gelecekte Beşiktaş’a ve Milli Takım’a faydalı olacaktır. Beşiktaş’taki Sinan ve Feyyaz’da bu isimlerden.

Sizin zamanınızdan bugünlere kadar neler değişti?
Her şey değişti. Düşünceler, sevgiler, saygılar değişti. Şeref Stadı’ndan son 15 senedir Anadolu’yla yaygın sportif çalışmalar, sahalar yapıldı. Avrupa’ya kendimizi örnek gösteriyorsak ona göre de yapılanmak lazım.

Spor kulüplerinin medya ile olan ilişkilerini nasıl
değerlendiriyorsunuz? Sizin medya ile ilişkileriniz nasıldı?
Basının bir çizgisi olmalı. Kimsenin etkisi altında kalmamalı. Sempati ile değil özgürce, objektif olarak yazabilmeli. Ama maalesef bunu bugünlerde bulmak mümkün değil.

Beşiktaş taraftarı için Süleyman Seba ismi çok değerlidir…
Pek de öyle değil aslında onlar için. Bu benim içimde kanayan bir yaradır. Bu konulara girmek istemiyorum aslında. Ama onlar da son senelerde bazı dürtülerle hareket ettiler. Ufak bir gruptular, ben onları taraftar olarak tanımlayamıyorum.

Statlarda yaşanan holiganizm olayı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu onaylanabilecek bir olay değil. Bizim zamanımızda sahaya gelen taraftarın ayrı bir esprisi vardı. Şapkalı, kravatlı, belirli bir yaş kesimiydi. Küçükler de onların yanında sınırlı, saygılı hareket ederlerdi. Ama şimdi kasaturalarla, bıçaklarla statlardalar.

Bu tür olayların önlenmesi için neler yapılabilir?
Bu bir kültür eğitim meselesi. Aile ile eğitimi birleştirirseniz güzel bir kota meydana gelir. Burada güvenlik kuvvetlerinin müesseriyeti var. Haksızlıklara karşı insanlar tepki verebilirler ama şiddetin olaylara karışması önlenmeli. Spor gladyatörlerin alanı değil. Bu konuda yöneticileri suçlarlar. “Agresif çıkışlar yaparak bunlara sebebiyet veriyorlar” diyorlar. Bunda doğruluk payı da var. Olmaması gereken şeyler. Sezon başlarında bütün kulüpler olarak yönetim toplantıları yapılırdı. Bu konular gündeme getirilir. O senenin fair- play yılı olması temenni edilir. Ama iki üç maçtan sonra aynı olaylar başlardı. Güvenlik görevlilerinin gerekli önlemleri alması gerekir. Bir amigo olayı çıktı. Sadece bizim takım değil bütün kulüpler için geçerli bu. Bunların nereden kaynaklandığı malum. Güzel şeyler yapsalar iyi. Basının da hataları olabilir. Bu olaylara günlerce yer veriyorlar. Onlarda müştekil ama maalesef yapılacak bir şey yok.

Bir kulüp yöneticisinde olması gereken özellikler nedir?
Yöneticilik kolay değil. Çok özveri isteyen bir iş. Şimdi daha ziyade paralı yöneticiler var. Tabii Türkiye’nin şartlarına göre, bir kulübün ihtiyaçlarına cevap vermesi açısından da paralı yöneticiler arzu edilir hale geldi. Paraya da ihtiyaç var.

SAYFA 14

KARTAL lider bitirdi

Beşiktaş ilk yarıyı namağlup lider bitirirken Sergen 6 golle en çok gol atan futbolcu oldu. Sergen’i 5 golle Pancu izliyor. İlk yarıda Beşiktaş’tan iki futbolcu kırmızı, 39 futbolcu da sarı kart gördü. Beşiktaş ilk yarı boyunca 4 penaltı kazandı. Bunlardan ikisini gole çevirdi.
İlk yarıyla ilgili diğer ilginç istatistikler ise şöyle; Sezon başında takımların 7 yabancı teknik direktörle göreve başladı. Bunlardan 5’i görevi bıraktı ve yerine yerli hocalar geldi. Göreve devam eden iki yabancı teknik adamdan biri Beşiktaş’ın Rumen hocası Lucescu idi.
İkinci yarı 7-8-9 Şubat’ta başlayacak. Fenerbahçe ve Beşiktaş erteleme maçını 2 Şubat’ta oynayacak.
İkinci yarıda Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’la kendi sahasında oynarken fikstür avantajının Galatasaray’da olduğu gözleniyor. Buna rağmen ilk yarıda gösterdiği performansı ikinci yarıda da tekrarlaması halinde Beşiktaş’ın ipi göğüsleyeceğine inananlar çoğunlukta…

SAYFA 13

‘Beşiktaş kalbimde’

Kartalın sevgilisi Rıza, Beşiktaş’ta en çok oynayan, en çok şampiyonluk gören, en çok kaptanlık yapan oyuncu olarak tarihe geçmişti.
Denizlispor’u UEFA’ya taşıyan isim Rıza Çalımbay ile Denizlispor taraftarını, başarılarını ve onun için eski bir sevda olan Beşiktaş’ı konuştuk:

Denizli tribünündeki tel örgüleri kaldıran ilk takım olarak da takdir ediliyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Orada muhteşem bir taraftar var. Ama bu bazen bizim aleyhimize oluyor. Gelen takımlar orayı deplasman olarak görmüyor. Takımlar Denizli’ye geliyor, elini kolunu sallaya sallaya maçını oynayıp gidiyor. Biz de memnunuz bundan ama benim seyirciden beklentim centilmenliği bırakmadan takımı coşturması. O kadar centilmenler ki geleni alkışlıyorlar. Bir maçta Galatasaraylı bir futbolcu gol attı, tribünlere koştu, onu alkışladılar. Çok iyi niyetliler. Bazen bunu bazı kesimler istismar ediyor. Yeni hakemleri bize gönderiyorlar. “Denizli’de seyircisi yok, oraya gidin” diyorlar. O hakem bize geldiğinde de bir çok hata yapıyor. Biz de bu durumdan dolayı puan kaybediyoruz. Denizlispor’u Türkiye’nin el üstünde tutması lazım çünkü Denizli Türkiye’de örnek bir yer. Ama sahip çıkılmıyor. Avrupa’dan gelenler bile tel örgü görmedikleri zaman şaşırıyorlar. Mesela son Beşiktaş maçında çıkan olaylar başka bir yerde çıksaydı o hakemi sahadan çıkarmazlardı. Çünkü hakem o kadar yanlış kararlar verdi ki, bunlar seyirciyi tahrik eder. Hatta seyirci bir ara oyuncuları çek diye bana bağırdı. Hiçbir tanesi sahaya atlamadı bile. Sadece iyi niyetle hakeme ve oyuncuya bağırıyorlar.

Denizlispor antrenörü olarak Beşiktaş ile de bir maç yaşadınız. O maç sırasında eski takımınıza özlem duydunuz mu?
O günler her zaman aklıma geliyor. Çünkü ben Sergen, Feyyaz, Şifo gibi değilim. Onların hepsi dolaylı yollardan geldiler. Kimileri başka takımlarda devam ettiler. Beşiktaş’ta 20 senem geçti. En çok oynayan, en çok şampiyonluk gören, en çok kaptanlık yapan oyuncusu oldum. Ne Beşiktaşlı’nın beni ne de benim Beşiktaş’ı unutmam mümkün değil. Tabii maça çıktığında ayrı bir düşünce oluyor. Maç başladığı için takımın galip gelmesi için her şeyi yapıyorsun. Ama Beşiktaş’ın yeri apayrıdır.
Maçta alınan kararın ve yaşanan olayların yankısı hala sürüyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
O tartışma daha çok sürecek çünkü bize çok haksızlık yapıldı. Hakemin yaptığı çok yanlış. Golü verdi, vermedi, sonra televizyona çıktı ben gol vermedim dedi. Bu kadar yalan söylememeliydi. Şu bir gerçek golümüz verilmedi ve o maçın bir sürü kural hatası var. O yanlış bize değil de Beşiktaş’a yapılsaydı, kesinlikle böyle olmazdı. Benim üzüldüğüm bu. Türkiye’de sadece 3 büyükler yok, Anadolu takımları da var. Hele Denizlispor’a yüzde 100 sahip çıkılması lazım. Bana göre Türk futboluna çok şey veriyor. Başarı ayrı en son gösterdiği olay çok büyük centilmenliktir. Biraz daha duyarlı olunması lazım.

Beşiktaş’a dönmeyi düşünüyor musunuz?
Dönmeyi herkes düşünür. Dönmeyi hak etmek lazım. Beşiktaş çok büyük bir yer. Oraya gelmek için de başarılı olmalısınız. Başarılı olurduğunuz zaman zaten kamuoyu sizi alır götürür. Önemli olan bizim bu gösterdiğimiz başarıyı devam ettirmek.

Beşiktaş’a baktığınız zaman, sizin oynadığınız dönemlerden bugüne ne gibi değişiklikler görüyorsunuz?
Beşiktaş’ta bizden sonra değişen bir şey olmadı. En son şampiyonluğu bizle beraberdi. Ondan sonra inişli çıkışlı bir grafik çizdi, istediği kadroyu oturtamadı ama şu anki kadro gayet iyi. Yönetim çok çalışıyor. Yönetim bir antrenör için ne gerekiyorsa bunu sağlıyor. Beşiktaş her açıdan mükemmel durumda. Bizim o dönemimizle bu dönem arasındaki fark oyuncu kalitesi olarak oturmuş bir ekip vardı şu andaki ekip de ona yakın durumda. Bu seneyi Beşiktaş’ın kaçırmayıp şampiyon olması lazım. 100. yıl olayı, Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın kötü gidişleri var, Trabzon yeni bir oluşumda. Beşiktaş bunları değerlendirip şampiyon olmalı.

Sezon başında Feyyaz sizden ayrılıp Beşiktaş ile çalışmaya başladı. Aranızda bir tatsızlık yaşadınız mı?
Feyyaz olayında bir tatsızlık yok. Ben Feyyaz ile yola çıktım. Feyyaz boş diye yanıma aldım. Göztepe’de çalıştık arkasından Denizlispor’da tekrar onu yanıma aldım. Ona daha önce bir yere gitmek isteyip istemediğini sordum. “Hayır” dedi. Beraber göreve başladık. Denizlispor’u iyi yerlere getirdik. Sezon başında tekrar konuştuk ve imzalar atıldı. Sonra gitmek istediğini söyledi ben de yanlış olduğunu söyledim. Biz bir ekiptik. Ama kendisi Beşiktaş’tan bir teklif almıştı ve karar vermişti. Bu ekibi sonuna kadar koruması lazımdı ama kendine göre haklı nedenleri olabilir. O yüzden de ben Feyyaz’a şu anda hiç kırgın değilim sadece üzüldüm ama bana deseniz aynı şeyi yapar mısınız diye ben kesinlikle yapmazdım. Hiçbir arkadaşımı yarı yolda bırakıp gitmezdim. Ama Feyyaz’a da hak vermek lazım. Kesinlikle kırgın değilim. Şu anda Feyyaz’ın yerine gelen Bülent Albayrak var. Daum’un yanında çalışmış. Ondan çok memnunum. Çok bilgili, deneyimi çok daha iyi olan bir antrenör. Çok iyi de bir ekibim var.

Taraftarlıktan sporculuğa

Üniversiteli Beşiktaşlılar’dan 20 kişilik bir grup Beşiktaş Briç Takımı bünyesinde ter döküyor.
Beşiktaş’ın taraftar gruplarından Üniversiteli Beşiktaşlılar’dan 20 kişilik bir grup Beşiktaş Briç Takımı bünyesinde yetiştiriliyor. Onların tabiri ile ‘kahve köşesine sıkışmış bir spor dalı’ olan briçe, Üniversiteli Beşiktaşlılar sayesinde gençler çok rağbet gösteriyor. Usta Briççi Tezcan Şen tarafından yetiştirilen oyuncular, “Briç bir zeka oyunu. Bunu keşfetmiş olan bizler, Tezcan Hocanın kanatları altındayız. Bizim içimizden çok büyük cevherler çıkacak” diyorlar.

Takımın kuruluş aşamalarından bahseder misiniz?
Beşiktaş Briç Şube Başkanı Serhat Özener, Üniversiteli Beşiktaşlılar oluşumundan haberdar olduktan sonra, proje aklına gelmiş. Beşiktaşlı gençler olarak bize, “Madem Beşiktaşlısınız, Beşiktaş adına şubeye yardımcı olun” dedi. Üniversitelerarası kurslar düzenleyerek bizlere öğretmen tahsis edebileceğini söyledi. Öğrenme açısından pahalı bir spor. Bizden çok cüzi bir miktar aldılar. Öyle bir yardım sağlayarak 20 kişilik bir grup oluşturduk. Bu grup geçen sene şubat sonu faaliyete geçti. Başımızda Beşiktaş oyuncularından, en son Cumhuriyet Kupası’nda şampiyon olan Tezcan Şen vardı. Türkiye’nin sayılı briççilerindendir. Biz onun kanatları altındayız.

Briç hakkında daha önce bir bilginiz var mıydı, öğrenmeyi istiyor muydunuz?
Daha önce briçle ilgimiz yoktu. Kağıt oyunlarına özellikle kozlu oyunlar oynayanlar daha kolay adapte oldu. Onun dışındakiler hiç bilmiyordu. Hocamız da çok iyi olduğu için daha ilk dersten koz çakmayı öğrendik. İlk derslerimizi kulüp binasında gördük. Divan Lokali’nde çok güzel bir yer ayarladılar.

Türkiye’de daha çok nasıl bir kesim briçle ilgileniyor?
Fazla tabana yayılamadığı ve fazla bilinmediği için ‘kağıt oyunu’ deyişinin altında kalıyor. Yurt dışında çok yaygın ve bilinen bir spor dalı. Biz briçi daha yeni spor olarak kabul etmeye başladık. Federasyonu yeni kuruldu. Yurt dışında 10 yaşından itibaren öğrenmeye başlıyorlar. Biz de öyle de bir sorun var. 25 yaş altı genç kabul ediliyor ve fakat oynayan genç yok. Oynayan gençlerin olmaması demek briçin geleceği için çok büyük sorun. Bu sporu insanlar çok fazla bilmediği için yoğun ilgileri olmuyor. Ama Beşiktaş adı geçince daha fazla ilgi gösteriyorlar. Beşiktaş Jimnastik Kulübü büyük bir imaj. Önemli olan insanlara bunu anlatabilmek. Bu sporu yaygınlaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz.

Öğrenmesi zor bir spor mu?
Bizim için dersler çok eğlenceli geçiyordu. Hem briç öğreniyorduk hem de bir arada oluyorduk. Kulübe gidiyorduk. Briçin üzerine gidenler olacaktır aramızdan eminiz ki çok büyük cevherler çıkacak. Unibjk’nın briçle ilgilenen üyeleri, Beşiktaş için briçte alt yapıyı oluşturuyor. Zorlanan yoktu. Gerçek anlamda briçi öğrenmek istiyorsanız çok vakit harcamanız, çalışmanız lazım. Günde iki üç saat oynamanız lazım. Sadece oyuna konsantre oluyorsunuz. Şans faktörü çok az. Hocamız briçte şansın penaltıda topu taca atmak kadar önemli olduğunu söylemişti.
Beşiktaş olarak turnuvalara katıldınız mı?
Kendi adımıza turnuvalara girdik ama Beşiktaş adına katılmadık. Daha fazla pişmemiz bekleniyor. İleride, belki seneye yaz liginde yer alabiliriz. Bu biraz da bizim kendimizi geliştirmemize bağlı. Diğer oyuncularla eş seviyede olmasak da onlarla yarışacak düzeyde olmamız lazım.

Nasıl oynanır?
Dünya Briç Federasyonu Türkiye’ye geldiği zaman, briçin eskiden Türkiye’de İngiliz Konsolosluğu’nda oynanırmış. İngiliz Konsolosluğu da Haliç’te olduğu için briç oynamaya giderken ‘Hadi Haliç’e gidelim’ şeklindeki konuşmalardan ismi briç olmuş. Hem bir zeka oyunu hem de bireysel bir oyun değil takımla oynanıyor. Belki de bilardodan sonra kahveye sıkışmış ikinci spor briç. Ciddi bir performans göstermeniz lazım. O gün başınız ağrıyorsa hastaysanız oynayamazsınız. Oyun takım şeklinde oynanan bir koz oyunudur. Tamamen belli bir sistem dahilinde oynanır. Bu sistemler dünya üzerinde değişiklik gösterir. Bizim oynadığımız standart Yellow Cart denen bir sistem. Bu sistem dahilinde belli deklarasyonlar var. Bizim box dediğimiz bir kutu var. O kutuda bir kupa bir maça şeklinde konuşmalar var. Ortada deklarasyonlar yapılırken konuşmak yasak. Boxlarla hangi oyunu istiyorsanız o kartı çıkararak ortak bir deklareye ulaşıyorsunuz. Oyunun en zor kısmı bu deklarasyonu oluyor zaten. Bu işlemi yaparken ne konuşmanız ne mimikleriniz hiçbirinin olmaması gerekir. Ciddi turnuvalarda araya paravanlar konuluyor. Eşler birbirinin yüzünü görmüyor, ortada açık bir yer var sadece orada deklarasyonunuzu yapıyorsunuz. Deklarasyon da öyle bir şey ki siz biliyorsunuz, kendi eşiniz biliyor, rakip takım da biliyor. Çünkü sistemin dışına çıkmak yasak. Sistemin dışında bir deklarasyon yaptığınızda eşiniz uyarı yapıyor ve bu kendi aranızda bir anlaşmadır. O sistem dışıdır diye açıklıyor. Briçin bu konuda bazı katı kuralları var. Oyun zevkli gelişebilir. Mesela ihaleyi biz alırsak, kontratı biz kazanırsak, eşim kağıtlarını yere açıyor ve onun üzerinden herkes 26 kağıdı görüyor. Dışarıdaki 26 kağıt belli olmuyor, onların nasıl dağılabileceğini düşünerek oyuna devam ediyorsunuz. Kağıtlarını yere açana mort deniliyor.

SAYFA 12

İlk önce o vardı

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün kurulan ilk derneği olan 1965 Beşiktaşlılar Cemiyeti, bugüne kadar Beşiktaş camiasına damgasını vuran isimlerin, kendi bünyesinden çıkması ile de haklı bir gurur yaşıyor. Bugünlerde değişim rüzgarlarının estiği Cemiyet, yeni bir başkan, yönetim kurulu ve mekan ile karşımızda. Derneğin yeni başkanı Metin Albayrak ile bu değişimi, faaliyetlerini ve çizgisini konuştuk.

1965 Beşiktaşlılar Cemiyeti’nde neler değişti?
Beşiktaş Cemiyeti’nde yeni bir dönem başladı. Mehmet Kazancı son Hasan Arat’la beraber ortak seçim kararı aldı. Seçimi kaybettikten sonra başkanlıktan çekilmek istedi. Artık gençlerin önünü açmak istediğini söyleyerek, başkanmlıktan çekildi. Ben on sene boyunca Beşiktaşlılar Cemiyeti’nde değişik görevlerde bulundum. İki başkanla çalıştım. Bunun bir tanesi şu andaki yönetimin Genel Sekreteri Sayın İsmail Ünal diğeri de Sayın Mehmet Kazancı’ydı. Biz de yeni bir oluşumla, genç arkadaşlardan oluşan bir döneme başladık. Yerimizi bile değiştirerek tamamen, her şeyimizle yepyeni bir vizyonla Beşiktaş’ı daha farklı bir hizmet vermek için biraraya geldik.

Bu yeni oluşumun öncelikli amacı nedir?
Amacımız tamamen Beşiktaşlılar Cemiyeti’ni daha çok ön plana çıkarmak. Bu da esas amacımız olan Beşiktaş’a daha çok faydalı olmak içindir. Derneğimiz isminden de anlaşılacağı gibi 1965 yılında kuruldu. Kurucularımız arasında Hakkı Yeten, Gazi Akınlar, Rahmi Koç, Şevket Belgin bulundu. Bu isimlerin hepsi Beşiktaş’ta başkanlık yaptı. Bu açıdan derneğin önemi büyüktür. Beşiktaş’ta başkanlık ve yöneticilik yapmış, Beşiktaş’a damgasını vurmuş, duayeni diyebileceğimiz isimler bu dernekten çıkmıştır. Amacımız Beşiktaş’a hizmet etmek, bu sevgiyi aşılamak ve yaymak ve kulüple eş değer hareket eden bir dernek olmaktır. Fakat daha sonra Beşiktaş bünyesindeki diğer derneklerde olduğu gibi Beşiktaşlılar Cemiyeti de o derneklerle eş değer anlaşıldı. Biz kesinlikle oya yönelik, seçimlere yönelik bir dernek değiliz Beşiktaş’a hizmet etmek ve projeler üretmek için varız. Şu anda Beşiktaş 100. Yıl Komitesi’nde bizim de bir yerimiz var. Kulüple beraber hareket ediyoruz. En büyük amaçlarımızdan biri de Beşiktaşlı taraftar sayısını çoğaltmak.

Mehmet Kazancı’nın başkanlığında şu andaki yönetime muhalif bir çizgisi olan derneğinizin bundan sonraki yaklaşımı nasıl olacak?
Bizim ortak paydamız Beşiktaş, bütün dernekler, bütün oluşumlar bir araçtır. Beşiktaş’ın başarısı için elimizden geleni yaparız. Beşiktaş’ın iyi olması için yönetimle hareket ederiz ama Beşiktaş’ın menfaatinin karşısında bir karar olursa da Beşiktaş’ın faydası için onun da karşısında oluruz. Burada muhalefet demeyelim. Beşiktaş’ın birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Tek bir amacımız var, şampiyon olmak. Bu amaç uğruna da bütün camianın birlik beraberlik içinde olması lazım. Onun için şu an muhalif bir çizgimiz yok.

100. yılda size düşen görevler nelerdir?
Şu anda 100. Yıl komitesinde Beşiktaşlılar Cemiyetini temsil eden iki kişi varız. Bunlardan biri ben, diğeri de Şenol Demiralp, ikinci başkanımız. Bu davette kulüpten geldi. Sayın Başkan da 100. Yıl da birlik beraberlik çağrısı yaptı, buna uyarak biz de bu teklifi kabul ettik. 3-4 aydan beri de Komitede üzerimize düşen görevleri aldık ve üzerlerinde çalışıyoruz.

Ne tür faaliyetleriniz bulunuyor?
Beşiktaşlılık çok farklı bir sevgidir. Beşiktaşlı olan kesinlikle takımını değiştirmez. Ama bizim amacımız Beşiktaş’taki seyirci sayısını daha fazla yapmak. Bu konuda paneller yapmak istiyoruz. Beşiktaşlı olan kamuoyunun ve hatta kulübünde bilmediği çok değerli bilim adamları, bürokratlar, iş adamları var. Bunlar camiaya katmak istiyoruz. Mesela Efes Pilsen Yönetim Kurulu Başkanı, şu anda TÜSİAD’ın başkanlığında da bulunan Tuncay Özilhan’ın koyu bir Beşiktaş taraftarı olduğunu kimse bilmez. Tuncay Özilhan Efes Pilsen gibi bir kurumu senelerdir amatör branşta Avrupa standartlarına çıkardı, niçin Beşiktaş’a faydası bulunmasın. Bunun gibi çok değerli insanları Beşiktaş’a kazandırmamız lazım. Kulüp futbol takımına yoğunlaşmış, farklı sorunlardan bunlara konsantre olamayabilir ama bizim derneklerin bu gibi faydaları olabilir. Önümüzdeki bir projemiz de Beşiktaş’ın bir amatör şubesini üstlenmek. Beşiktaş’ın bir çok branşı var ve bunlarda başarı her birinin ekonomisinin iyi olması ile olur, hepsine kaynak aktarmanız gerekir. Hepimizin elimizi taşın altına sokmamız lazım. Gençleri sadece futbol da değil, diğer branşlarda da eğitmemiz, özendirmemiz gerekiyor. Bunu okul seviyesine indirmeye çalışıyoruz. Beşiktaş’ta bir pilot okulla anlaşıp, orada basketbol, voleybol, hentbol, tenis gibi branşları Beşiktaşlılık adı altında çocukları ilkokuldan itibaren Beşiktaş sevgisini aşılamak. Projelerimiz bunlar. Biraz büyük projeler ama inanıyoruz.