Kazanmanın basit kuralları

Yeni bir yıla daha girdik. Bu yıl olayına son zamanlar da daha çok mesleki açıdan bakıyorum. Çünkü yaş ilerledikçe insan, belki de moral bozulmasın diye, başka kriterler koyuyor kendine… Örneğin; gazetecilikte 35. yılımı doldurdum, Gazete Beşiktaş 18. yılını bitiriyor diyorum. Böylelikle yeni yıllara, yaşama daha geniş kapsamlı yaklaşabiliyorum…
Tavsiye ederim; en azından geçip giden yıllar içinde faydalı bir çok şey yapmış olmanın huzurunu yaşıyor insan!.. Gerçi ektiğimizi biçiyoruz ya…
Madem bir yılı daha devirdik, şöyle bir bakalım duruma…
***
Kişisel açıdan;
Örneğin; iş yaşamı boyunca sadece gazetecilik yapmak, onlarca ödül kazanmak, meslek örgütlerinde çalışmak, kitap yazmak, sonra; basınla ilgili 100’ü aşkın kişi ve dev kuruluşa danışmanlık hizmeti vermek, ardından bir haber ajansı ve bir medya şirketi kurmak, yönetmek, gönül verdiğim Beşiktaş’a kent ve spor anlamında katkı sunmak, dahası onlarca genç insan yetiştirmek, iş vermek ve tüm bunları sadece gazetecilik yaparak sağlamak önemli olsa gerek.
***
Mesleki açıdan;
Emek yoğun bir iş… Boşuna fikir işçisi denmemiş bize…
Kimseyle fazla samimi olmamak lazım bizim meslekte, fazla dostumuz olmuyor ne yazık ki… Sonra kullanan çok oluyor, arkanızdan ne filmler çevriliyor, haberiniz bile olmuyor, uyarıyoruz zaman zaman bizim adımızı kullananlara inanıp, kandırılmayın diye… Böylesine bir kontrollü yaşam…
Öyleki, telefonlarımız 24 saat açık… Şirketin cep telefonuna bile çoğunlukla ben çıkıyorum.
Hayatımda aracı kullanmadım, direk mevzuya girerim. Doğru neyse onu söylerim.
Anlayan anlar, anlamayan zaman içinde de anlar.
Mutlaka gün gelir anlaşılır!..
1980’li yıllar Hürriyet Gazetesi’nde polis muhabiri olarak işe başladım, ekonomi, spor yazarlığı… O gün neyse, bugün de oyum.
Patronluk benim işim değil!..
Ayrıca, biz ne kadar büyüsek de, insanlardan kopamayız. Koptuğumuz an işimiz biter!..
Sevseniz de sevmeseniz de böyle!..
Herkesin derdi ile ilgilenince, şüpheci oluyor insan, güven erozyonu yaşıyor ve çabuk yıpranıyoruz. Yıllar sonra şöyle arkanıza dönüp bakınca, birçok insanın hayal dahi edemediği bir hayatı yaşadığınızı hissediyor, anlıyorsunuz. Hal böyle olunca; yeni yıllar beni hiç etkilemiyor, belki de onun için mesleki açıdan bakıyorum hep duruma… Neler yapmışız, neler yapabiliriz?..
Hayat senin değil sanki…
Haber güzelse sizden iyisi yok, aleyhte ise, sizden kötüsü… Bilmezler ki bizim işimiz bu!.. Kamu adına görev yapıyoruz…
Sonuçta, gazeteci yalnız adamdır!..
Ama bu yalnızlık bize huzur verir, özgürlük verir, tabii güçte…
Esasen yalnız değiliz anlayacağınız…
***
Geçenlerde Londra’da idim, Avrupalı Türk Markalar Birliği toplantısında… Yüzlerce marka, iş adamları, devletin temsilcileri… Orada da paylaştım benzer fikirlerimi katılımcılarla…
Saygın kılan nedir kişi ve kurumları?.. Sadece yazılı belgeler değil, sözdür esas olan, dürüstlük, emeğe saygı… 10 yıl boyunca Milliyet ve Sabah grubunda “İş yaşamı ve insan” sayfaları hazırlayıp köşe yazıları yazmıştım, bunlar yorumlarımda hep değişmez kiriterler olmuştu. Uyan da var, uymayan da tabii. Uyanlar marka oldu, uymayanlar silindi gitti.
***
2018 daha zor bir yıl olacak.
Ülkemizi seviyorsak, işimizi ve ailemizi seviyorsak ve tabii kendimizi seviyorsak
“Söz, dürüstlük, emek” adına bu basit esasları sakın unutmayın, hatta kişiliğiniz olsun derim.
Her zaman kazanırsınız!..