Zor günler

Bundan bir önceki yazımızda ülkemizdeki üst akla hizmet eden işbirlikçi takımının çokluğundan bahsetmiştik. 15 Temmuz kalkışma hareketi hem yeni bir örneği oldu hem de bu işbirliğinin ne kadar kapsamlı ve organize olduğunu gözler önüne serdi. FETÖ’nün devletin en üst noktalarına kadar yerleşmiş CIA bağlantılı bir teşkilat olduğu iddialarının gerçeği yansıttığı anlaşıldı; Çalışma Bakanı Süleyman Soylu başarısız darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğunu açık ve net bir şekilde söyledi.
Peki, tehlike tamamen önlenmiştir denebilir mi? Tabii ki hayır. İfadesi alınan bazı subayların, biz Mehdi’ye yemin ettik şeklindeki konuşmalarından örgütün üst katmanlarında dahi dogmatik, mistik bir zihin yapısının hakim olduğu anlaşılmaktadır. Akıl ve gerçekçilikten uzak ama arkası güçlü bu tür organizasyonların bir takım çılgınlıklar yapması her zaman mümkündür. Bu nedenle önlemlerin bir süre daha devam edecek olması kimseyi şaşırtmamalıdır.
Gülen’in Türkiye’ye iadesi halinde içerdeki riskler belki büyük ölçüde azalmış olacaktır ama ABD ile aramızdaki uzlaşmaz çelişkilerden kaynaklanan gerilim her açıdan ve öncelikle de ekonomide risk yaratmaya devam edecektir.
Kredi derecelendirme kuruluşları başarısız darbeye adeta misilleme olarak, S&P’den sonra ekonomiye ikinci ve asıl darbeyi vurmak için bekliyor. Türk ekonomisindeki riskleri üç kuruluşun da birdenbire ve aynı günde görmesi başka türlü izah edilebilir mi? Anlaşılan ABD, Türkiye’de kendisine sorgusuz sualsiz biat edecek bir yönetim istemekte.
Geldiğimiz nokta kritiktir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz günü bir istihbarat zafiyeti yaşandığını, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay’a ulaşamadığını açıklamıştır. Bu arada birçok nokta da karanlıkta kalmış, bazı ajan provakatörler iç savaşı körükleyecek çağrılar yapmaktan kaçınmamışlardır. Bunlar büyük güvenlik sorunları olarak karşımızda durmaktadır.
Neyse ki, Cumhurbaşkanımızın yanı sıra Başbakan Binali Yıldırım da bir hesap adamı olarak ilk günden itibaren etnik ve dini ayrım yapmadan tüm millete dayanışma çağrısı yaparak içimizde kapsayıcı, sınır komşularımızla olan ilişkilerimizde de geleneksel reel politikaya dönüleceğinin tekrar tekrar altını çizmiştir. Bir musibet bin nasihatten evladır diye boşuna dememişler.
5 AĞUSTOS TARİHİ ÖNEMLİ
Kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen tehditler ekonomiyi belirsizliğe soktu. Kamu ve özel sektörün toplam 411,5 milyar dolara ulaşan borç yükü bir günde oluşmadı. Bu kırılganlığı bildikleri halde bazen görmezden geliyor bazen de raporlarını açıklama yapmadan geçiştiriyorlardı. Başarısız darbe girişimi olmasaydı, Fed ciddi bir şekilde faiz artırmaya başlayınca kadar kreditörlerin paradan para kazanması için durumu idare edeceklerdi.
Bugün geldiğimiz noktada Fed geri planda kaldı. 5 Ağustos Moody’s toplantısı ve sonraki 3 ay hayli kritik. Yatırım yapılabilir notu değişmezse hasar kalıcı olmaz atlatılır. Tersi olursa da başka bir kategoride olacağız, fiyatlamalar da ona göre tekrar değişecektir.