Bu iyimserlik sürecek mi?

Geçen hafta FED balon söndürüyor derken, küresel piyasalara önce ECB’den (Avrupa Merkez Bankası), sonra da BOJ’dan (Japonya Merkez Bankası) sürpriz destekler geldi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi Mart ayından itibaren para politikasını daha da gevşetebilecekleri sinyalini verirken, Japonya Merkez Bankası da aniden negatif faiz politikasına geçtiğini duyurdu. Bu çifte destek serbest düşüşe geçen dünya piyasalarına can suyu oldu.
İç piyasa zaten pek bozulmamıştı. Bu arada TCMB’nın faiz lobisini dinlemeyip beklemeyi seçmekle ne kadar isabetli davrandığı da anlaşıldı.
Fakat ben bu desteğin etkisinin birkaç haftadan fazla süreceğini zannetmiyorum. Çünkü gerek ECB’nin, gerekse BOJ’un yaptığı parasal genişlemeler piyasaya geçmediği için etkili olamıyor. Finansal piyasalarda tek oyun kurucu FED ve onun faiz artırıp bilanço küçülteceği, buna karşılık ECB ve BOJ’un faiz düşürüp bilanço genişleteceği önümüzdeki süreçte euro ve yen tabiatıyla değer kaybederken, dolar ise tersine değerlenecek. Bu da TL üzerinde negatif baskı unsuru olabilecek.
‘’ECB ve BOJ’un yaptığı genişlemenin bize hiç faydası olmayacak mı?’’ diye sorulabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse; ben olacağını sanmıyorum. Çünkü bugüne kadar yaptıkları genişlemelerin bize hiçbir faydası olmadı. Bundan sonra olacağını ileri sürmek yanıltıcı olur.
Sonuç olarak; kalıcı olmayan iyimser bir hava yaratıldı. Bunun etkisiyle dolar/TL 3’ün altına sarktı ve alım fırsatı yarattı. Bu kadarını ben de beklemiyordum. Ama bir süre sonra piyasalar kendi gerçeklerine dönüp, ‘’FED mart ayında faiz artırır mı artırmaz mı’’ hesabıyla streslenmeye başlayacaktır diye düşünüyorum.
Bilindiği gibi Amerikan Merkez Bankası varlık alımlarını planladığı gibi önce durdurdu, sonra da her ay onar milyar dolar azalttı. Ve bunu hiç sektirmeden yaptı. Varlık alımları bittikten sonra da ‘’2015 yılı içinde faizleri artırmaya başlayacağım’’ dedi ve bunu da gerçekleştirdi. FED Piyasalar bozulmasın diye güvercin konuşuyor ama yapması gerekeni de yapıyor. Dolayısıyla, ben FED’in söylediği gibi bu yıl içinde birkaç kez faiz artışına gideceğine inanıyorum.
Ama bu tür finansal hesaplarla yatıp kalkmak, sıcak paranın yolunu gözlemek, bizim gibi sanayii ve teknolojisi geri kalmış ekonomiler için daha da esef verici değil mi? Hele hele, küresel ekonominin geldiği bu iklimde ihracata dönük ileri teknoloji gerektiren üretim sistemlerini, inovasyon yatırımlarını ve bu alandaki tüm aktörleri sınırlıda olsa yeniden organize etmek yerine, son aylarda tekrar tüketime abanmak neyin hesabıdır anlamak zor.
Azalmaya başlamışken yeniden artmaya başlayan dış ticaret açığı ve buna bağlı olarak cari açık bir süre sonra faiz artırmayı da gerektirmeyecek mi? Yoksa FED’in sıkılaştırmadan vazgeçeceğine inanılıyor da bu rahatlık oradan mı gelmeye başladı, bilemiyorum. Yaşayıp görelim…