Bildiri ve Aydınlar üzerine…

içeriden ve dışarıdan terör saldırılarıyla karşı karşıyayız. Sultanahmet ve Çınar saldırıları aslında bölgeyi yeniden dizayn etmeye çalışan, küresel güç odaklarına hizmet ediyor.

Böyle olmasaydı halktan destek almadığı ortaya çıkan PKK, inat ve ısrarla bu kirli çatışmayı sürdürmezdi. Ama ne yazık ki bu yalın gerçeği “barış” istediğini söyleyen 1100 akademisyen görmek istemiyor.

Daha vahim olanı, AK Parti düşmanlığıyla gözleri kararan akademisyenlerin bölgeyi kan gölüne çeviren PKK’nın ürettiği şiddet ve terörü yok hükmünde saymaları. Çınar’da öldürülen çocuklar, taranan ambulanslar, evleri bombalanan insanlar onlar için yoklar sanki.

Sadece Sur’da evleri yakılıp yıkılan insanların gazetelere yansıyan açıklamaları bile bölgede nasıl bir PKK şiddeti yaşandığını anlatmaya yetiyor. İlginçtir, bu gerçeği, içinde HDP’lilerin de olduğu Kürt siyasi aktörleri ve bölge halkı görüyor, tartışıyor ama “aydın” akademisyenler görmüyor.
Son 6 ayda neler yaşandığını bir hatırlayın. Kandil, ne yaptı? Önce “Kalekol” ve “Askeri Barajı” gerekçe göstererek halkı silahlanmaya çağırdı, arkasından polis ve askerlere pusu kurarak kirli bir savaş başlattı. Destek bulamayınca da 90’lardaki gibi o kirli savaşı, terör yöntemiyle şehirlere taşıyıp bugünkü noktaya getirdi. Değişmeyen, aslında devlet değil PKK ve çevresiydi.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, bu mücadelenin Kürtlerin demokratik hak talepleriyle nasıl bir ilişkisi var? PKK -HDP hattı, 6 ay önce bugünkünden çok daha güçlü ve etkili değil miydi? Meşruiyeti de çok daha fazlaydı. Ama Kandil ve HDP’nin şiddetsever yönetimi bunun kıymetini bilmedi ve o başarıyı heba ettiler.

Devletin çatışmayı dayattığı yalanlarını da artık kimse yutmuyor. Böyle olsaydı devletin oyununu bozmak çok kolaydı; PKK çatışmayı durdurur, devleti açığa düşürürdü. Bunların yalan olduğu, asıl hesabın bölgedeki değişim ve enerji kavgası nedeniyle Türkiye’yi sıkıştırmak olduğu çok açık.
Bu yüzden PKK- HDP hattı çatışmayı durdurmuyor.

Bu da onları küresel hesaplaşmanın bir aparatı haline getiriyor. Bu uzun sürmeyecek, er veya geç, o hesaplar yerini yeni hesaplara bırakacak. Olan da ölen ve canı yanan bizlere olacak. Yazık değil mi?

Solun, aydınların ve vicdan sahiplerinin yapması gereken, teröre, şiddete prim vermeyen bölge halkının yanında yer alıp, gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymak ve oyunu bozmak olmalı.