Bu kirli oyunu ancak Kürtler bozar

Yeni yılın ilk günlerinde umut verici, moral aşılayan, başka bir ifade ile gülümseyen ve gülümseten bir yazı kaleme almak isterdim. Ne yazık ki tablo, 2016 için böyle bir görüntü arz etmiyor. Keşke yanılıyor olsam, bunu tüm kalbimle istiyorum.
Nereden başlasak bilemiyorum.
Komşularımız… Dostlar veya dost bildiklerimiz…
İktidar partimiz, muhalefet partilerimiz.
Çözülme getiren “çözüm süreci”miz, hendeklerimiz, barikatlarımız, sokağa çıkma yasaklarımız, iki ateş arasında sıkışan biçare vatandaşlarımız.
Ve şehitlerimiz… Evlerine, yüreklerine kor düşen annelerimiz, babalarımız, eşlerimiz, çocuklarımız, kardeşlerimiz.
Türkiye, kabul etmek gerekir ki ciddi bir yol ayrımında.
İktidarı ve muhalefetiyle, zengini ve yoksuluyla, Türk’ü ve Kürt’ü, Alevisi ve Sunnisi ile herkesin ama herkesin artık şapkasını önüne koyup düşünmesi ve kararını vermesi gerekir.
Ya olacağız, ya olduracağız, başka yolu yok.
Bunun için ilk önceliğimiz, kesinlikle ve kesinlikle iç barışı sağlamak olmalı. Komşularımızla ve dahi dostlarımızla sağlıklı ve güçlü ilişki kurmanın ve mücadele etmenin yolu iç barıştan geçer çünkü. İç barış sağlanmadan Türkiye’nin bölgede ve dünya konjonktüründe etkili olması ve yararlı stratejiler oluşturulması zor görünmektedir.
Peki iç barışı nasıl sağlayacağız? Mümkün mü?
Kolay olmadığı muhakkak. Ama iç barışı sağlamaya mecbur ve hatta mahkumuz. Aksi, yok oluş olur ki, maazanallah onu telaffuz bile etmek istemeyiz.
Bu bakımdan Türkiye’de herkesin, Cumhurbaşkanı’ndan muhalefet liderlerine, sokaktaki, vatandaşına kadar “barış dili”ni ana felsefe olarak kabullenmesi ve kullanması gerekir. İlk adım barış dili olmalı. Barış dili hakim olmalı ki, ihanet içinde olan kaos ve şiddet yanlıları daha açık ve net şekilde görülebilsin.
PKK ve legal görünümlü yandaşlarının hendek ve barikatlı kalkışma girişimi, şükürler olsun ki bölge halkı tarafından destek görmedi. PKK; Kürt insanının tepkisinin yanı sıra, güvenlik güçlerinin kararlı ve etkili müdahalesi karşısında tam bir hayal kırıklığı yaşıyor. Siyasi kararlılık devam ederse, PKK’nın hezimeti de gerçekleşebilir.
Son kalkışma girişimi gösterdi ki, PKK en büyük zararı Kürt insanına vermektedir. İşyerleri, evleri gasp edilip tahrip edildiği gibi, canları da malları da PKK’nın asla umurunda değildir. Bölge insanı bunu görmüş ve örgütün tüm tehditlerine rağmen evini ve işini terk etme pahasına, kirli oyuna alet olmamıştır.
Şuna inanıyorum ki, Türkiye’yi bölme, hiç değilse güçsüz kılma kirli oyununu bozabilecek birinci aktör, Kürtler’dir. Bu kirli tezgahı Kürtler bozacaktır, bozmalıdır. Çünkü oynanan oyundan en büyük zararı Kürtler görmektedir ve oyun sürdükçe zarar görmeye devam edecektir. Terör, Türkiye’yi vururken Kürtlere acı ve ızdıraptan başka şey vermiyor. Yozgat veya Kırıkkale’de anneler, eşler, yavrular sevdiklerine gözyaşı dökerken, Şırnak veya Mardin’deki annelerin, eşlerin, yavruların durumu farklı değildir.
Esnaf kepenklerini açıp siftah edemiyorsa, çocuklar okula gidemiyor, anneler bacılar korku ve endişe içinde üç-beş eşyalarını denk edip bir yerlere sığınıyorsa, bu çilenin, bu acının tarafı olarak “tarafını” belli etmiştir. Kürtler’in yeri Türkiye Cumhuriyeti’dir, Kürtler’in dostu ve kardeşi, et ve tırnak misali Türkler’dir.
Bu olgu kabul edilirse, herkes rahatlayacaktır. Kurtuluş da, mutluluk da, huzur da bu noktadan geçiyor, böyle biline.
***
2016’da ülkemize, bölgemize, dünyamıza barışın hakim olması, sağlık ve mutluluk dileklerimle yeni yılınızı kutluyorum.

2 comments
  1. İlle de Barış dili olmalı. Siirtliyim ama ille de Barış dili olacak. Bu benim değil doğanın varolma kuralı.. Hani “tatlı söz yılanı bile deliğinden çıkarırmış” ya bun da mı bilmiyorsunuz dedirtmeyin. Özellikle Cumhurbaşkanının keskin nefret söylemi sade vatandaşın da soluğunu kesiyor. Hangi sıfatla halkının düşüncesini yansıtıyorsun %5 isen %49u hiçe saydığını bu millet görmüyor mu? Aynı Yunan-Türk halklarının kardeşliğini zedeleyen politikalar ve söylemler le varılan nokta yine kocaman bir sıf olacağını göremiyor musunuz. Bizi bize bırakın yeter

Comments are closed.