Meclis açık kalsaydı…

Meclis açık kalsaydı neler yapılmazdı ki?..

Ey muhalefet, RTÜK’e bak, eğer Meclis Başkanı seçsen ve meclisi açık tutsan bak neler olacaktı. Yandaş kanallar YSK ve RTÜK cezaları nedeniyle ağlaşıyor. “Bize sansür uygulanıyor” diye kampanya açtılar, ekranlarında YSK ve RTÜK sansürüne hayır” logosu yerleştirdiler.
Bazı okurlarım şaşırmışlar, diyorlar ki “Nasıl oluyor da yandaş kanallara ceza veriliyor, başlarına taş mı düştü?”
Hayır taş falan düşmedi.
Konu tamamen 7 Haziran seçim sonuçlarıyla ilgili.
Çünkü 7 Haziran’dan sonra RTÜK’teki parti temsilcilerinin oranı değişti. Tıpkı Meclis’te olduğu gibi RTÜK’te AKP azınlığa düştü. Böylelikle daha önce kimsenin cesaret edemediği kararlar alınmaya başlandı.
Şimdi diyeceksiniz ki “RTÜK cezaları sansür gibi, sen sansürü mü destekliyorsun?”
Hayır, elbette sansürü desteklemiyorum, yazdığım gibi “seçim döneminde AKP ve saray dışındaki herkese sansür uygulayanlar adeta sansüre uğradılar.”
Ayrıca şunu da söyleyeyim, yapılan tam olarak sansür de değildir. Çünkü bu televizyonlar AKP yeniden tek başına iktidara gelsin diye akıl almaz bir tarafgirlikle diğer partileri yok saydıkları gibi o partilere yönelik çok ağır hakaretler ettiler yalan haberler yaptılar.
Şimdi gelelim asıl konumuza.
RTÜK örneği muhalefete ders olmalı.
Gerçi “geçti Bor’un pazarı” ama muhalefet siyaseti bundan sonra okurken dikkatli olmalı.
7 Haziran akşamından bu yana dilimizde tüy bitti. Dedik ki “tamam, üç parti belki hükümet kuramaz, ama hiç olmazsa Meclis’te 13 yıl sonra ilk kez yakalanan sayısal üstünlüğü iyi kullanın. Hükümet olamasanız bile Meclis’i açık tutun ve AKP’den, saraydan hesap sormaya başlayın.”
Muhalefet tınmadı bile. Hatta bununla da kalmadı MHP liderinin inanılmaz kararıyla Meclis Başkanlığı’nı altın tepsi içinde AKP’ye sundu.
Saray ve AKP Meclis Başkanı seçilinceye kadar şaşkın, ürkek ve endişeliydi. Ne zaman Meclis Başkanlığı’nı aldılar, o anda sarayın morali yerine geldi, yeniden şahinleşti, muhalefetten bir iş çıkmayacağını anlayınca da ülkeyi seçime götürdü.
Meclis Başkanı AKP’li olunca ilk iş Meclis’i tatile soktu. Böylelikle muhalefetin sayısal üstünlüğünü kullanarak saray ve hükümet aleyhine yapacağı her hareket önlendi.
Muhalefet milletvekilleri de çalışmak yerine yaz tatilini deniz kenarlarında geçirmeyi tercih ettiler.
Zaten sonra da “eee seçim var, ne Meclis’i, her seçimden önce Meclis zaten tatile girmiyor mu?” dediler.
Oysa meclis açık kalabilseydi neler yapılmazdı ki.
Örneğin 17-25 Aralık soruşturmaları yeniden açılırdı.
Suriye’nin karanlık ve maceracı politikası irdelenir ve hükümetin kendi başına aldığı kararlar ortadan kaldırılırdı.
Türkiye’yi “teröre destek veren ülke” konumuna sokan eylemlerin dosyası açılır, iş dünyaya kalmadan kendi içimizde halledilirdi.
Seçimden sonra görevine yenisi kuruluncaya kadar zorunlu olarak devam eden hükümetin, 3.5 ayda Türkiye’yi sıkıntıya sokan kararları alınamazdı.
Hükümet aslında yetkisi olmadığı halde yüzlerce önemli atama yaptı, olası bir iktidar kaybına karşı önlemler aldı, bunların hiç birini yapamazdı.
Acaba vicdanları sızlıyor mudur?