RÖPORTAJ: Eyüp Muhcu: “Dava açın”

TMMOB Genel Başkanı Eyüp Muhcu, Radyo Beşiktaş’ ta idi. Canlı yayına katılan Muhcu genel bir çerçeve çizerken, kentleşme ile ilgili çok önemli bilgiler verdi. “AVM’ler kent kapasitesi aşmıştır” diyen Eyüp Muhcu programda söylediklerinden özetler şöyle…

BEŞİKTAŞ’TA TARİH YOK OLUYOR
Öncelikle Beşiktaş’la ilgili bir kentleşme süreci açısından değerlendirme yaptığımızda İstanbul’un tarihsel yerleşim içerisinde olan ilçelerinden bir tanesi kentleşme kapasiteleri yıllar önce dolmuş ve son yıllarda Maslak ve benzeri çevrede yapılan bir takım yapılaşmaların yoğun baskısı ilçe üzerinde etkisini hissettirmektedir. Bu baskı trafik ve ulaşım sorunlarının büyümesi yurttaşların ihtiyacı olan alt yapı donatı yeşil alan dinlenme alanlarının dahada yetersiz hala gelmesi kısmen mekanların Beşiktaşlılara hizmet edememesi gibi seyretmektedir. Vatandaşın ihtiyacı olan yeni bir yapılaşma değildir.
Zira son on yılda çevreye dikilen gökdelenler yapılan AVM’lerle kent kapasitesi aşmıştır. Bunun da ötesinde İstanbul’un en nezih yerlerinden en güzel ilçelerinden biri olmasına rağmen son dönemlerdeki bu kentleşme anlayışının olumsuz etkilerini yaşamaktadır. O halde yeni bir AVM’ye ihtiyaç var mıdır diye düşündüğümüzde bunun olmadığının hemen açıkça ifade etmemiz gerekir. Bugün Beşiktaş’ın ihtiyacı yeni bir yapılaşma değildir. Yeni bir nüfus hareketinin bölgeye ilçemize davet edilmesi bu sorunları daha da büyük hale getireceklerdir. Dolayısıyla Beşiktaş’ın ihtiyacı nedir diye soruyu değiştirerek sorduğumuzda Beşiktaş’ın şu anda ihtiyacını karşılayamayan bir alt yapı ulaşım trafik koşulları yeşil alan park rekreasyon alanları kamusal alanlara ihtiyacı var. Bu nasıl düzenlenebilir nasıl gündeme getirilebilir.
PLANLAR RANT İÇİN YAPILIYOR VEYA DEĞİŞTİRİLİYOR
Nasıl plan kararı olarak yürürlüğe sokulabilir. Aslında bizim tartışmamız ve değerlendirmemiz gereken budur. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi Etiler Polis Okulu nedeniyle Beşiktaş’ta yeni bir yapılaşma gündeme gelmektedir. Aslında polis okulu uzun geçmişi olan bir süreçlede ilgilidir ve nitekim son dönemlerde bu kamusal varlığın eğitim alanının niteliğine işlevine son verilmesi bunun yerine bu kamusal varlığın satılması yüksek yoğunluklu AVM-rezidans otel iş yeri fonksiyonunda bir yapılaşma sağlanması için yoğun bir çaba sürdürülmektedir.
Bu aslında tekil bir olay da değildir çünkü hükümetin on yılı aşkın bir süredir kenti kentin değerlerini kamusal varlıklarını ekonominin finansmanı olarak gören bir anlayış içerisinde kente ilişkin bir takım kararları almakta kente kentlilere tabiki onların temsilcisi olan yerel yönetimlere ve belediyelere dayatmaktadır. Etilerle ilgili Etiler polis okulu ile ilgili bugün yapılması gereken buranın kamusal niteliğinin korunmasıydı, kamusal niteliğinin bağlı olarak eğitim fonksiyonunu sürdürmesi birinci seçenek olarak gündemimi de değerlendirilebilirdi ancak bu yapı ortadan kaldırılacaksa bu kez bölgenin yeşil rekreasyon ve dinlenme alanı olarak kente beşiktaşlılara kazandırılması onların himetine sunulması gerekirdi. Bugün bütün olarak hükümetin aldığı kararın mutlaka uygulanabileceği söz konusu değildir. Çünkü söz konusu fonksiyon değişikliği plan kararı ve satışlarla ilgili davalarda söz konusudur. Bu dava süreci şimdi inceleme aşamasındadır. Bunun sonuçlarını beklemek durumundayız. Bundan da öte bu bölgede yaşayan yurttaşlar bu kamusal varlığın olduğu alana son derece önem vermektedir. Bu konuda duyarlılık göstermektedirler. Ve dolayısıyla sanıldığı gibi burada bir oldu bittilerin yaşanması öyle kolay bir iş değildir. Bunun da ötesinde bizler meslek örgütleri sivil demokratik kuruluşlar olarak süreci takip etmekteyiz.

BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ DAVA AÇMALIDIR
Yerel yönetimin bu süreçte projeye onaylanması ruhsat verilmesi inşaatların başlatılması süreciyle ilgili yapabilecekleri bir takım pratik işlerde söz konusudur, öncelikle bu fonksiyon değişikliğinin plan tadilatının durdurulması için Beşiktaş Belediyemizde bir dava açabilir satış kararının iptali içinde ayrıca bir dava söz konusu olabilir. Ve bu süreç içerisinde de Etiler polis okulunun olduğu kamusal alanın gelecekte kente nasıl kazandırılması gerektiğine ilişkin bir ön çalışma yapıldıktan sonra yine katılımcı bir sürece bağlı olarak bir plan hazırlanması ve bu planın ilçe belediyemizden geçildikten sonra Büyükşehir Belediyesi’ne sunularak onaylanmsının talep edilmesi bir girişim olarak önemlidir diye düşünüyorum.

TOPLUMSAL DUYARLILIK ŞART
Bunun ötesinde de toplumsal duyarlılığın katılımcı sürecin organize edilmesi duyarlı yurttaşlarla birlikte bu hukuksuzluğa yağmaya açık bir tavır alınması söz konusu olabilir.
Proje detaylarıyla ilgili her hangi bir bilgiye sahip değiliz. Zaten plan ve kentle ilgili yatırım kararları tamamen kapalı kapılar arkasında organize edilmektedir. Sadece toplumdan meslek örgütlerinden değil bu konuyla ilgili kamu kuruluşlarından dahi kaçırılarak bir karar süreci işletilmektedir. Söz konusu parselle ilgili sürecin bütün organizasyonu tamamen hukuksuzdur, davalar ile ilgili edindiğimiz deneyimler örnek kararlar nedeniyle yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının çıkması pek tabidir. Bununla birlikte kente dayatılan ve bu günlerde de üzerinde çok tartışılan eğer zamanımız varsa bu konuya da çok kısaca değinmek isterim. Bunlardan bir tanesi Parkorman üzerinde yapılması düşünülen Tabiat Parkı Projesi adı altındaki ormanı tahrip eden bir projedir diğeri ise çok yine sıcak bir şekilde gündeme gelen Galataport projesiyle ilgili değerlendirmelerimi sizlerle kamuoyumuzla paylaşmak isterim.

SIKINTILAR GENEL; BEŞİKTAŞ’I DA ENGELLER
Aslında Beşiktaş güzide ilçemizi etkileyen bir yapılaşmanın Beşiktaş sınırları içerisinde olması gerekmez Beşiktaş ilçemizin dışında ama ulaşım kent dokusu ortak donatı ve pek çok alan ilişkisi nedeniyle Beşiktaş’ı olumsuj etkileyen kararlar söz konusu, bunlardan bir tanesi Parkorman’daki 1490 dönüm orman alanı üzerinde yapılması planlanan Tabiat Parkı Projesidir. Bu proje Sarıyer Belediyemiz sınırları içerisindedir. Buna karşın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir plan kararı alınıyor. Ve bu plan kararına bağlı olarak hazırlanmış bir proje onay sürecine açılmaktadır. Projede 108 villa 15 bin kişilik konferans toplantı çok amaçlı salon mağaza restaurant iş yerleri ön görülmektedir. Ve dolayısıyla adı ‘Tabiat Parkı’ Projesi olmasına rağmen tam tesine tabiatı doğayı İstanbul için Beşiktaş Sarıyer ve çevredeki yerleşimler için hayati bir önem taşıyan Parkorman’ın betonlaştırılması ve ortadan kaldırılması söz konusudur.
Bunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hukuku orman yasasını ve koruma ile ilgili bütün mevzuatı yok sayarak yerine getirmeye çalışmaktadır. Burada da çiddi ve çok önemli sıkıntılar vardır. Sonuna kadar takipçisiyiz.

İKİ HOLDİNG BİRÇOK YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR
Hatırlarsınız kanun hükmündeki kararnamelerle birlikte kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulları ikiye bölündü. Ve tabiatla ilgili bölüm Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bir genel müdürlüğü olarak emrine tahsis edildi ve bugüne kadar çevre ve şehircilik bakanlığının emrindeki tabiat varlıkları koruma genel müdürlüğünün orman yeşil peyzaj varlıklarını korumaya ilişkin hiç bir karar almadığını biliyoruz.
Bununla birlikte var olan sit alanların doğal sitlerin ortadan kaldırılması için yoğun bir çaba içerisinde olduğunu ve hatta işte orman alanlarında korularda ve korunması gereken peyzaj değeri çok önemli olan eşsiz doğa parçalarında bir takım yapılaşma kararlarının verilmesinin öncüsü olmuştur. Söz konusu genel müdürlük belli ki Parkorman’da da bir görev üstlenmiş ve bu bölgenin yapılaşmaya açılması ve dolayısıyla ormanın yok edilmesi ile ilgili bir misyonu söz konusudur. Burada özellikle altını çizmek istediğim önemli bir husus Sarıyer Belediyemizin bu orman yağması niteliğindeki projeye karşı tavrı önemlidir. Bu Tabiat Parkı Projesi adı altındaki girişim açıkçası bir hukuk ve kent suçudur. Belediyemiz bu suça karşı tavır almaktadır. Bu tavrı sürdüreceğini biliyoruz. Çünkü Belediye Başkanımız Sayın Şükrü Genç bu konuda kamuoyuna yaptığı açıklamalar beyanatlar ve taahhütler söz konusudur. Belediyemizin bu tavrı sürdürmesi halinde yine biz meslek örgütleri sivil demokratik kuruluşlarla birlikte belediyemizle birlikte Fatih Ormanlarının Parkorman’ın korunması için elimizden gelen bütün çabayı sarfedeceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu süreçle ilgili söz konusu hukuk davalarının ormanın kentin geleceği lehinde sonuçlanabileceğini de tahmin etmekteyiz. Söz konusu toparlarsam tabiat parkı projeleri sadece bu bölgemizle ilgili de değildir. Türkiye’nin kıyılarındaki eşsiz doğa güzellikleri olan doğal sit alanları tabiat projeleri adı altında betonlaştırılmaktadır. İlk etapta Tabiat Projesi diye tabelalar asıldığında yurttaşlar, ne kadar güzel bak doğaya tabiat parklarına saygılı bir girişim var burada, diye zannetmektedirler. Alanın bölgenin ağaçlandırılması var olan yeşil dokunun bakımı ve onunla ilgili önlemler alınması yurttaşların burayı rekreasyon alanı olarak kullanması gibi bir algı yaratılmaktadır. Halbuki tabiat parkı projelerinin tümünde bir orman ve yeşil katliamı söz konusudur. Bunu da özellikle vurgulamak istedim. Buradaki projede iki tane holding dikkati çekmektedir.
Belki yayıncılık açısından bunlar bir sıkıntı gibi gözükse de bence çok açık konuşmakta yarar vardır. Çünkü bu holdinglerin adı ilk kez Parkorman’da geçmiyor biraz sonra size çok kısaca ifade edeceğim. Galataport projesinde de adları geçmektedir. Hepimizin bildiği gibi NTV bağımsız yayın kuruluşu olarak toplumda bir yer edinmiştir. Ancak hükümetin bir operasyonu sonrasında bu kuruluş hükümeti destekleyen kamuoyunda söylendiği şekliyle yandaş bir yayın kuruluşu olarak toplum tarafından nitelenmektedir. Bu yayın kuruluşunun sahibi olan Doğuş holding ve bir başka holding olan Bilgili holding Parkorman’daki tabiat parkı projesi adı altındaki bu orman katliamının sorumlularıdır. Ve nihayet 19 Aralık 2010 tarihinde bu iki holdingin ortak olduğu Ege turizm ve gayrimenkul yatırım şirketi adı altında bir şirkete burası tahsis edilmiştir. 49 yıllığına ve bu şirket bu bölgede yatırım yapmak ve kar elde etmek için yoğun bir çaba içerisindedir. Ben şimdi Galataport’a kısaca değinmek istiyorum. Ama önce polis okulu için tabiki belediyemiz kararlı bir tutum sergileyebilir. Çünkü son yıllardaki yapı baskısı nedeniyle çevredeki yoğun yapılaşma Beşiktaş ilçemizin dışındaki yapılaşmanında Beşiktaş’a getirdiği kentsel yükler nedeniyle Beşiktaş ilçemizin yeşil alanlara parklara ihtiyacı vardır. Ve dolayısıyla bir yeşil alan bir parkın plan kararı olarak kente kazandırılması söz konusudur. Bir yerin yeşil alan park olması için bu yer üzerinde bu arazi üzerinde ağaç olması gerekmez. Burası ağaçlandırılabilir. Peyzaj projeleri ile değerlendirilebilir. Bununla ilgili geçmişte yapılmış sayısız projeler ve planlar söz konusudur. Ve dolayısıyla şunu vurgulamak isterim. Buranın yeşil alan ve park olması için üzerinde şu anda ağaç olup olmamasının hiç bir önemi yoktur. Beşiktaşlılara kazandırılabilir. Galata biliyorsunuz İstanbul’un son derece önemli kentsel bir parçası. İstanbul’un tarih doğa kültür peyzaj değerleri içerisinde önemli bir yere sahip ve İstanbul’un silüetini oluşturan parçalardan bir tanesi ve bu nedenle de koruma kurulları tarafından kentsel ve tarihsel sit alanı olarak korumaya alınmıştır. Buna rağmen ne yazık ki hükümet bir süre önce bir plan marifetiyle bu kentin değerlerini ortadan kaldırabilecek bir projeyi onayladı ve yürürlüğe sokmuştu ve bunun için bir ihale gerçekleştirilmişti. Yine kamuoyunun yakından bildiği gibi İsrailli bir işadamı olan Ofer’e ve bir ortağına ihale edilmişti. Açılan davada yargı bu ihaleyi hukuka aykırı bularak iptal etmişti. Ancak geçen süre içerisinde hükümet bu bölgenin ranta dönüştürülmesinde ısrarcı oldu. Ve yeniden bir plan yaptı. Bu planla ilgili biz Mimarlar Odası İnşaat Mühendisleri Odası ve Şehir Plancıları Odası ile birlikte dava dilekçemizi yazdık. Planın yürütmesinin durdurulması ve iptalini yargıdan istedik. Plan kararını alan Özelleştirme İdaresi Genel Müdürlüğü olduğu için davayı Danıştay’da açmıştık. Ne yazık ki Danıştay 6. Dairesi hukuka aykırı yargı kararlarıyla geçmişte alınan yargı kararlarıyla bağdaşmayan bir şekilde ciddi bir gerekçe göstermeden bizim açtığımız davayı reddetmişti. Biz de konuyu dava daireleri üst kuruluna götürdük ve itiraz etmiştik. Nihayetinde de dava daireleri üst kurulu aldığı yerinde bir kararla Danıştay’ın kararını bozdu ve Galataport projesinin yürütmesini durdurdu. Şu andan itibaren Galata kıyılarında yani Karaköy kıyılarında söz konusu projeyle ilgili yapılmakta olan bütün çalışmalar hukuksuz ve yasa dışı hale gelmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve Beyoğlu Belediyesi’nin alınan bu yargı kararını bir an önce yerine getirmeleri gerekiyor. Aksi takdirde belediyelerde hukuka aykırı yargı kararlarını tanımamak suretiyle suç işlemektedirler. Bizler bu sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bizler yine meslek örgütleri sivil demokratik kuruluşlar bu bölgede yaşayan esnaf işyeri sahipleri oturan insanlar yaşayan insanlarla birlikte alınan yargı kararının güvencesi olacağız. Bu kararın yürürlüğe sokulmasının takipçisi olmaya devam edeceğiz.

 

Eyüp Muhcu Beşiktaşlılara seslendi

(14.10.2014)
Dinlemek için tıklayınız.