Siyah-Beyaz!..

Biz de bir laf vardır, Siyah: ölüm, Beyaz: yaşam… Soma’da hiç renk yoktu!.. Sadece Siyah ve Beyaz!.. Soma’da yaşanan felaket ülkeyi yasa boğdu!.. Biz de gelen ilk haberlerle birlikte bugüne kadar her anı acı içinde izledik. Sadece izlemedik, kamuoyuyla paylaştık. Her yönüyle yaşananları Beşiktaşlılara duyurmaya çalıştık. Sadece habercilik değil böyle zamanda yapılanlar, topyekün insani bir çalışma…
Örneğin Beşiktaş ilçesinde ikamet eden ve iş yapanları, özel ve kamu kuruluşlarını, STK’ları uyarmaya çalıştık. Beşiktaşlılara, Beşiktaş’a gönül veren üyelere, yurt içi ve yurt dışı derneklere ulaşmaya çalıştık. Gazete, radyo ve sosyal medya çalışmalarımızla yüzbinlerle irtibat kurduk. Sadece, kamu görevimizi yerine getirdik.
…Ve Beşiktaş Gazetesi yayınlandığı ilk günden bu yana ilk kez renksiz çıkıyor. Siyah ve Beyaz bir arada… Kapak ise simsiyah… Hem şehitlerimizin acısını paylaşmak, hem kömürün karasını hatırlatmak için, hem de facianın sorumlularını protesto amaçlı…

Aynı filmler!..

İş dünyasında kavga çoktur!.. Zaman zaman durulur, zaman zaman alevlenir!.. Ama yıllardır sürer bu iş, adeta kan davası gibi!.. Çamur atan da olur, güç gösterisi yapan da… Dedikodu, iftira gırla…
Amaç karşı tarafı karalamaksa vurun abalıya… Ne doğru, ne yanlış önemi yok. Meslek hayatımda 33. yılıma girdim, bunun son 15 yılı yöneticilik olunca, ben de gördüm, hissettim ve bizzat yaşadım tüm bunları ve benzer hikayeleri… Halen de karşılaşıyorum.
Onun için; ortalık karışmış, bir facia yaşanmış veya insan hakları ayaklar altına alınmış… Hiç bir şey olmamış gibi davrananları ve de sürekli savunmaya geçenleri görünce artık hiç şaşırmıyorum, ciddiye de almıyorum. Çünkü insanın olduğu her yerde var bunlar ne yazık ki!..
***
Radyo Beşiktaş’ın bu haftaki konuğu Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç idi… Gerçekten çok ses getiren bir program oldu. Programı baştan sona dinledim, dikkatimi en çok konseyin çalışmaları çekti. (Malum Soma faciasından sonra bir veya iki yazı için fırtınalar kopartıldı. Kavga kıyamet, sövme, tehdit!… Ne yazıların içeriğini onaylarım, ne de tehditleri… Ama durum öyle değil, sanırsınız ki topyekün savaş hali!..) Meğer bunun için Basın Konseyi bile göreve çağrılmış. İş nereye kadar gitmiş!.. Türenç hanımefendi bir kişilik. Cevabı da anlamlı… Merak eden bizim internet sitesinden öğrenebilir.
Pınar Türenç, bir zamanlar ANAP İstanbul Belediye Başkan adayı iken kurmayları ile ziyarete gelmiş, biz de yaptığımız söyleşiyi Beşiktaş Gazetesi’nde tam sayfa kullanmıştık. Bu şekilde tanıştık. Eşi Tufan Türenç benim mesleğe başladığım Hürriyet Gazetesi’nin yazarıdır. Yıllar önce bir yurtdışı mesleki gezide bana; “Üzerimizde çok baskı var” demişti. Aradan geçti 10 yıl, bir şey değişmemiş demek ki… Yazık!..
Burada amaç başka bence, hedef bir iki yazar değil, direkt Hürriyet Gazetesi…
***
Sonradan öğrendim; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden de bir açıklama bekleniyormuş bu konuda… En büyük meslek örgütüne bile saldırı var yani!.. TGC Başkanı Turgay Olcayto, insan sevgisi hat safhada, mesleğin duayenidir. Eleştirileri bile saygılı, çok düzgün bir insan profili çizer. Ama açıklamaları ve duruşu nettir. Mutlaka bir cevabı vardır.
SONSÖZ: Tüm gazeteler ve gazeteciler sevapları ve günahlarıyla demokrasinin vazgeçilmezleridir. Bırakın bitirmeyi, yaşatmak lazım!.. Gün gelir hepimize lazım olur. Bu gemi batarsa kimse kurtulamaz.

Geçmiş olsun!..

Prof. Dr. Orhan Kural bir hata yaptı, şimdi bağıra çağıra ağlıyor!.. Uzun süredir tanırım, Beşiktaş Gazetesi’nde de yazılarını kullanıyorduk, hatta bizim radyonun anonsların da bile vardı. Çalıştığım her medya organında da arar konuşurduk uzun uzun…
Taki, 3-4 yıl öncesine kadar…
Gayrettepe’de bir parka adının verilmesi gündemde idi, ne oldu bilmiyorum, herhalde gündemden düştü bu konu ve bir gün öyle bir yazı yazdı ki hakaret dolu… İlgili kişiye, kızmış olmalı “fare” demiş resmen… Koymadım tabi… Hatta “Bizim gazetede birçok öğretim üyesi yazıyor, noktasına virgülüne dokunmam. Eleştirin istediğiniz kadar, yorum hürdür ama hakaret olmaz hocam diye!..” uzun uzun anlattım oysa… O da tuttu, “Spor ağırlıklı ben futbola karşıyım bahanesiyle” yazı yazdığı, anonslarına katıldığı, övdüğü Beşiktaş Gazetesi’ni bana geri yolladı.
…Ve film koptu!..
Binlerce kişiye gazete gidiyor, kimse bugüne kadar böyle bir saygısızlık yapmadı… Kavgan benimle ise, tamam ama Beşiktaş Gazetesi’ne laf söyleyeni affetmem!.. Bunu herkes bilir. Gereğini yaptım tabii, elli kez yanlış anlaşıldığını söyledi bana aynen bugünkü gibi. Sonra işittim ki; “Ben ulusal basına da çıkıyorum” diye söylermiş…
Allah herkesin yolunu açık etsin!..
Biz sanki uzaydan geldik, 20 yaşından beri medyanın içindeyim. Simaviler’in döneminden bu yana gazeteciyim. O gün birlikte muhabirlik yapan arkadaşlarımın, dostlarımın çoğu şimdi ulusal basında yönetici… Hepsi nerdeyse çocukluk arkadaşım…
Halbuki, severdim kendisini, verdiği mücadeleyi… Duruşunu… En önemlisi de bilim adamlığını… Saygım da vardı.
Şimdi ne yaptı o çok güvendiği ulusal basında; yani CNN TÜRK’te kendini rezil etti. Soma’da bir felaket anlatılıyor. Karbonmonoksidin nasıl güzel bir ölüm getirdiğine vurgu yapıyor. Sonra da eleştirilince, “Linç edilmek isteniyorum” diyor.
İş mi şimdi bu?.. Ama yapıyor hoca böyle şeyler… Yılların hukuku var aramızda, büyüğümüzdür, hatırına susuyorum. Herkese de sükünet tavsiye ediyorum.
Geçmiş olsun ne diyeyim!..
Ama bir hatırlatma… Sözüm sadece hocaya değil, herkese: “İletişim sadece konuşmak değil, dinlemektir de…”
Tabii anlayana… Ve de ders çıkartana!..
Unutmayın: “Hata deneyimdir ama tekrarlanırsa pahalı yatırımdır.”

Yorumsuz!..

Şu şov amaçlı yardımları kessek artık!.. Ne önemli işler yapanlar var, kimse bilmiyor bile, hep gizli… Ama bazıları var, gündem nerede o orada… Toprak altında 301 can gitmiş, malla mülkle parayla ölçülür mü bu acı… Yara sarmak bu mudur?.. Reklamın yeri, sırası mı?
Gördüklerime, duyduklarıma inanamıyorum. “Bir hatadır, istenmeden yapılıyor herhalde” diyorum. Daha söyleyecek çok şey var da, şimdilik susma hakkımı kullanıyorum.
Sadece şunu söyleyeyim: Dinimiz ne der? “Bir elin verdiğinden, diğerinin haberi olmayacak!..” Başka söze ne hacet!..