Hoşana’nın son sözü

Ahmet Abakay’ı yakından tanıyanlar bilir. Dost canlısı, lafını sakınmayan, sosyalizm ilkelerine gönül vermiş bir gazetecidir. Yıllardır Çağdaş Gazeteciler Cemiyetinin Genel Başkanlığını başarıyla sürdürüyor. Son görüşmelerimizden birinde “ Kitap yazıyorum. Daha çok annemin üzerine. Ama yaşadıklarıma, medyaya yönelik bölümler de olacak. Bir de Oral Çalışlar’ın Evren’e yazdığı bir mektup var arşivimde. Onu da koyacağım” demişti. Büyülüdağ yayınları arasında çıkan kitap geçen hafta raflarda yerini aldı. Kitabı okumaya koyuldum. Kolay okunan, bitirmeden elinizden bırakamayacağınız türden bir çalışmayla karşılaştım. Ayrıca kimi bölümlerde Abakay’ın yakından bildiğim muzip gülümsemesini duyumsadım. Metinler içinde özellikle dikkat çeken iki başlık var. Biri Ahmet, annesi Hoşana’nın yaşamının 82 yaşında en küçük oğlu Ahmet’e fısıldadığı sırra ilişkin. Ermeni kökenli olduğunu 82 yıldır içinde saklamıştır Hoşana. Nasıl bir irade, nasıl kendiyle yaptığı sağlam temelli bir sözleşmedir. İnsanı ürkütüyor ama hayran da bırakıyor. Hoşana 82 yaşında sırrını Abakay’a açmasının ardından ertesi gün bir trafik kazası sonucu yaşamanı yitirir. Peki, Hoşana susuyor da bütün bir köy bu sırrı nasıl saklıyor. Türkiye’nin kolay açıklanamayacak gerçeklerinden birini yaşayan insanların bir parçasıdır artık Abakay. Yazılarına aldığı bir söyleşinin başlığı da bu nedenle olsa gerek“ Tehcir zulümden de beterdir” Cümlesidir. Kitabın sosyal medyaya da konu olan ikinci başlığıysa “Soldan Sağa Çark Edenler “ adını taşır. Eylül günlerinde Aydınlık gazetesinden haber yapılmak üzere gazetelere gönderilen bir metni, o sıralar çalıştığı Anka Ajansı’nda almıştır. Abakay ve günümüze dek arşivinde saklamıştır. Gazetenin antetli kağıdına yazılan metin dönemin Aydınlık Gazetesi Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar’ın kapatılan Aydınlık gazetesinin açılması için kaleme aldığı satırları içermektedir. Ve Oral Çalışlar’ın imzasını taşımaktadır. Bundan sonrasını kitabın okurlarına bırakalım.
Daha önce de ifade etmiştim. Bayram seyran üzerine yazmayı sevmiyorum. Zorlama yazıdan da hayır gelmiyor. Bu bayram istedim ki okurlar Ahmet Abakay’ın yakın geçmişimizden de kesitler içeren kitabına göz atsınlar. Belleklerini tazelesinler. İnsanca yaşamak adına uğraş verirken yalnız sistemi sorgulamanın yetmediğini, sisteme kolayca ayak uyduruverenleri, iktidarlarla, sermayeyle, güce payanda olan, onlarla dans etmeyi marifet sayanları da belleyip açığa çıkarmanın da bir görev olduğunu unutmasınlar. Kutuplaşmanın böylesine keskin olduğu bir ortamda barışın, hoşgörünün, eşit yurttaşlığın, paylaşımın simgesi bayramlardan söz açmayacağım. Ancak tutuklu ve hükümlü gazeteci tüm meslektaşlarımın bayramlarını kutlamaktan da geri durmayacağım. Çektikleri çilenin bitimi en görkemli bayram olacak emek insanlarına. İyi bayramlar, sağlıcakla kalın.