Baykal mı Kılıçdaroğlu mu?

ismail bastugCHP’de yeni bir dönem başlıyor. Hem de yepyeni… Kılıçdaroğlu genel başkan seçildi, ülkede gündem değişti. Buraya kadar herşey güzel CHP için, ancak bundan sonrası önemli benim için… Artık daha çok gözler önünde Kılıçdaroğlu ve ekibi… Her söylenen manşet olacak,herşey araştırılacak, her şey tartışılacak çünkü artık… Eğer rüzgar denilen bu durum seçime kadar sürerse, daha doğrusu sürdürülebilirse CHP gerçekten oy patlaması yapabilir. Yok eğer heyecan biter, söylemler umut vermezse işte o zaman işler zora girer.
Ben de hem bir vatandaş olarak hem de bir gazeteci olarak bu süreci yakından takip ediyorum. Gelişmeleri dikkatle izliyorum. Şu kısa zaman dilimi içindeki olayları değerlendirirsem, beğendiğim yönler var, beğenmediklerim de var diyibelirim. Ancak, hemen eleştirmekten ziyade takip etmekten yanayım şu sıralar… Çünkü, böylesine önemli bir olayı iki haftaya sığdırmak bile başlı başına büyük bir iş diye düşünüyorum. Kurultay, seçim, ardından ekip oluşturmak sancılı bir iştir çünkü… Ve bu işi çok iyi başardı CHP…
Eğer Baykal ve Kılıçdaroğlu arasında bir karşılaştırma yap derseniz, işte o başka iş… Baykal’ın deneyimi, birikimini ben hiç bir liderle kıyaslamam. Kıyaslayana da gülüp geçerim. Deniz Baykal sadece, Türk siyasetinde değil dünyada da önemli bir figürdür benim için. Ve her zaman bir bilendir o…
Onun için diyorum ya bekleyip görmek lazım diye… Kılıçdaroğlu’na ise, önemli bir destek var uzun süredir milletten yana… Ülke geneline de yayılmış bir durum bu… Örneğin biz 1 hafta boyunca sadece Beşiktaşlıların nabzını tuttuk ve bir araştırma yaptık, neredeyse yüzde 80-90 Kılıçdaroğlu hakkında güzel sözler söyleniyor.Anlayaçağınız yeni oluşumdan çok umutlu insanlar. Bu nedenlede CHP’nin işi bundan böyle hem kolay hem de çok zor!…

Kurultay’dan 2 kişi ve 2 anektod

Cumhuriyet Yazarı Mehmet Faraç, çok yakın arkadaşım. parti meclisine girmiş. Telefonda şakalaştık önce… Gazetecilerin siyasete girmesi konusunda canını sıkmışlar. Mehmet sadece gazeteci değil, çok iyi bir araştırmacıdır. Örneğin, PKK, Terör Hizbullah konularında da uzmandır. Sayısız kitapları vardır. Ve sorunlu bölgelerde Mehmetin çok faydası olacaktır ülkeye… Yani kerameti kendinden menkul ve ikili ilişkilerini kullanıp meclise kapak atanlardan değildir o…
Gürsel Tekin ise, neredeyse Radyo’da program ortağımdı. Parti meclisine girdi, Artık Ankaraya taşınır mı bilemem. İstanbul’u bırakıp Ankara’ya gitmesi halinde ne yaparız diye düşündük. Bir ayağı İstanbul’da olacaktır gerçi, burada olunca stüdyoya girer, Ankara’da olunca, herhalde artık telefonla katılır. Netleşince açıklarım artık… Çünkü siyasette 24 saat bile önemlidir. Örneğin, geçen hafta radyoda program yapacaktık, herşey hazırdı. Birgün önce, Baykal’ın kasedi, ardından istifa haberi patladı…

Araştırmalar ve halkın nabzını tutmaya bayılıyorum. Radyo Beşiktaş’ı kurduktan sonra bu iş bizde hobi oldu nerdeyse. 11 yıldır yıldır tüm mahalleleri en az 50 kez dolaşmışızdır. Radyo içinde özel olarak 3-4 tur atmıştır arkadaşlar ve onbinlerce kişiyle görüşmüştür. Böyle bir araştırmaya siyasiler milyonlar dökse başaramaz. Biz ücretsiz yapıyoruz ve yayınlıyoruz radyo ve gazetede…
Geçenlerde bir okuyucu aradı, dinliyormuş ve okuyormuş, ama yanıtları göremiyormuş. Haklı insanlar, ama ne yapıbilirim. Bunların hiçbirine ne yazık ki yanıt gelmiyor. Peki bu tür değerli bir çalışmadan, acaba bir sonuç çıkarılıyor mu? İnanın bilemiyorum ve çok merak ediyorum. Ama okuyucularında dikkatinden kaçmadığı gibi; hiç yanıt yok, paylaşım yok, katkı yok.. Ve şaşkınlık içindeyim.

Yandaş candaş medya!…

Bu sütünlarda zaman zaman yazıyorum bu konuda… Gazetecinin başka işi olmamalı diye… Ekmeğini gazetecilikten kazanmalı gazeteci diye… Zaten meslek etiği ve yasa da bunu emrediyor. Ve sonuda patlak verdi. Hem de öyle böyle değil… Başbakan’ın bir demeci ile…
Son zamanlarda her telden yazar ve konuşan var. Köşe kapıyorlar, televizyona, radyoya çıkıyorlar ve kendilerine gazeteci diyorlar. Bazıları bilim adamı, bazıları öğretim üyesi, .bazıları sanatçı, bazıları siyasetçi… Kulüp yöneticisi, eski hakem, eski sporcu… Vs… Vs…
Ancak bunlar kadar medya yöneticileride suçlu bence… Konuk alabilirsin, ama köşe veremezsin bunlara… Hele hele gazeteci hiç diyemezsin.
Anlıyacağız; sapla saman karışmış, menfaatler ön plana çıkmış durumda uzun süredir. Ve biz yıllar sonra oturup yandaş medya, candaş medya diye tartışıyoruz.
En güzel cevabı 25 yıllık çalışma arkadaşım Can Ataklı verdi geçenlerde… “Gazeteci olmayanlarla tartışmam, mesleğimi tartıştırmam” diye.
Aynen imzamı atarım bu söze…

Kendi söküğümü dikemedim!…

Leventteki bez afişleri görünce yine derdim debreşti!…
Mahallelerde konut ve işyeri olarak içiçe girmesinden son derece rahatsızım çünkü… Ve benim Levent’te çocukluğum gezmiştir. Ancak, yasada bir kaç maddeye dayanarak bu işi ranta çeviren mahalleleri bitirmiştir ve artık bu işin geri dönüşüde yoktur.
Örneğin benim oturduğum yer de bahçeli ve yeşillikler içinde son konut alanlarından… Gelin görünkü artık önüm arkam işyeri doldu. Camları açmak, artık imkansız, park etmekte… Geçenlerde karakolluk oluyorduk nerdeyse…
Halbuki yıllar önce bir bez afiş asalım buraya, emlak komisyoncularını da eğitelim demiştim. Bide sıkı bir denetim… Ama artık gerek kalmadı, nur topu gibi çocuk yuvalarımız ve yağ şirketimiz bile var artık… Gece vakti de garsoniyerlerimiz…
Ve bu konuda son yazım. Artık bir isteğim ve dileğim de yok. Ne mi yapacağım bundan böyle? Yatırımım nasıl olsa sıfırlandı, huzur da bitiyor… Ya zaman içinde satıp giderim buralardan, ya da ben de kebabcıya kiraya veririm artık. Ya da güvenli ve getto tarzı bir siteye taşınırım.