BJK Kulübü’ne açık mektup: “Bu saygısızlığı yapanlar özür dilemeli”

ismail bastugYaşamın içinde aksaklık olur. Hele iş dünyasında buna sıkça rastlamak mümkündür. Milliyet Gazetesi’nde ve Sabah’ta köşe yazarlığı yaparken sıkça yazdığım bir konu vardı: “İnsan hatalarını tekrarlarsa, pahalı bir ders alması kaçınılmazdır” diye… Ayrıca hatalar istenmeden değil de, art niyetli yapılıyorsa, işte o zaman durum daha da vahim. Yetkileri gözden geçirmek ve hemen kangren olmuş yeri kesmek lazım. Zira hastalık tüm gövdeye yayılır.
Uzun süredir, Beşiktaş Kulübü içinde de bu tür hatalar oluyor… Danışmanlık almanız gerekli dediğimde, iş istiyor zannedenler olmuştur. Çünkü bu tiplerin kafası başka şeye basmaz… Halbuki benim eleştirim iletişimin iyi yönde olması için… İşe güce de ihtiyacım yok Allah’a şükür… Bugün böyle yazıp, yarın koltuk kapanlardan değilim. Olmadım da…
Demek istediğim şudur. Bu güne kadar yapılan yanlış işleri, öyle sık gündeme getirip, Beşiktaş’ı tartışmak veya tartıştırmak istemedim. Kimin ne yaptığını, neden yaptığını çok iyi biliyorum halbuki… Ama hiç biri sikletim değil, değmez dedim bu güne kadar…
Ancak bu son yapılan hata değil düpedüz saygısızlık… Seçim yapılmış, Başkan ve yönetim belirlenmiş…Ve basına bir tanışma yemeği veriyorlar. Veya bir toplantı düzenleniyor. Muhabir arkadaşlarımız, bizden yaşça küçükler bile orada… Onursal Başkan Süleyman Seba döneminden bu yana çıkan, yasa gereği basın statüsü verilmiş, çalışanlarının tümü sarı basın kartı sahibi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- Dünya Spor Yazarları – Türkiye Spor Yazarları Derneği Üyesi Beşiktaş Gazetesi’nden bir temsilci bile yok!..Ve herkes soruyor “Abi neredeydiniz” diye?.. Tam bir rezillik yani!… Olmamamızdaki nedeni herkese açıklıyorum buradan: Haberimiz yok…Çünkü çağrılmadık… Biz de atlamış olduk!..
İşi çözdüm; bu bilinerek yapıldı. Düpedüz saygısızlık. Yer darlığı, yerel-ulusal ayrımı filan ise, daha büyük ayıp!.. Tam bir işgüzarlık ve bilgisizlik…
Tekrar ediyorum: İletişim önemli bir görev… Hele hele medya iletişimi… Sizi yerden yere vuranlara görev vermekle, o eleştirilen derginizde ve sitenizde hiçbir şey olmamış gibi yer ayırmakla bu işler yürümez. Çöktü artık bu sistem… Kuralları var bu işin. Önce emeğe saygı göstereceksiniz. Kazanılmış hakları yok sayan bilgisizlerin eline vermeyeceksiniz bu işi… Profesyonelleşemezseniz, o yapmış, bu yapmış fark etmez. Hatalar katlanarak sürüp gider. Bunu yapanın ismini versem ne olur, resmini bassam ne olur? Muhatap mı alayım şimdi bu tipleri…
Özetle: Beşiktaş Gazetesi bir basın kuruluşudur. Beğenir veya beğenmezsiniz, interneti, radyosu tv’si ile bir medya grubudur. Milyonlarca kişi de takip etmektedir. Eğer söz konusu toplantı basınla ilgili ise, siz çağrınızı yapın, gelip gelmeme bildirimi bizim sorumluluğumuzdadır. Gelmesek bile bir diğerine yine çağırmak zorundasınız. Ayrıştırmayın… Sonra birlik ve beraberlikten bahsediyor yöneticiler… Neticede; bu saygısızlık bize ve dolayısıyla 40 bin baskı yapan 150 bin kişiye ulaşan bir gazetenin okur kitlesine yapılmıştır. Bu saygısızlığı hiçbir zaman Beşiktaş’la bağdaştırmam ama Beşiktaşlılar adına da bir özür bekliyorum.
Son söz: Bu konuyu tam anlamak için; etkin bir yönetici ile konuştum. Seçim öncesi de çok şey paylaşmıştık… Bu sefer Beşiktaş ve iletişim yönündendi görüşmemiz… Kendi adımıza değil, geniş çaplı bir fikir alışverişinde bulunduk… Beni tanır, ciddiyimdir. Hiç boş konuşmam… O da yapılan işin yanlış olduğunu teyit etti zaten… “O gün çok hata vardı” diye de ekledi. Ve hemen ilgileneceğini söyledi.
Dikkat ettiyseniz, genel bir yazı yazdım ve isimlere girmedim, bu çirkin olayı genel hatlarıyla kamuoyuyla paylaştım.
Artık bekleyip, göreceğiz. Diğer sayıya 15 gün var!..
Sonuçta; ya kaynaşacağız ya da ayrışacağız. Bu kadar açık ve net söylüyorum.

………………………………………………………………………………………………………..

Yöneten de – yönetilen de önce stresten kurtulmalı

İletişim yanında bir ilgi alanında yönetim olduğundan, bu konuda yayınlanmış olan kitapları okumaya özen gösteriyorum fırsat buldukça… Elimde fazla değil 200 sayfalık bir kitap var şu sıralar… Arthur Rowshan yazmış, Sistem Yayıncılık tarafından yayınlanmış okunması kolay, derli toplu bir yapıt.
Stres tüm yaşamımızı etkileyen bir durum ama kitap 200 sayfa… Yani sayfa sayısı yaşadığımız durumla karşılaştırırsak oldukça az…
Kitap önce stresin nedenlerini açıklıyor, ardından yapısı ve belirtilerini, en son da kaynağını… Ama önemli olan 4 madde var ki, bunlar manevi boyut, zihinsel boyut, duygusal boyut ve fiziksel boyut… Hepsi birbirinden önemli… Ayrıca iletişim ve organizasyon için de ayrı bir bölüm açılmış…
Kitabı okuduğumuzda tüm sorunları çözebilir miyiz? Sanmam, önemli olan bunları uygulayabilmek. Uygulamak mümkün mü onu da sanmam… Türkiye gibi bir ülkede yaşıyoruz zira…
Gün geçmiyor ki, akla ziyan olaylarla karşılaşmayalım. Ülkede bir gerginliktir gidiyor. Yasama-Yürütme-Yargı her gün tartışma konusu… Asker-sivil gerginliği hat safhada tutuluyor. İktidar muhalefet tek bir noktada bile uzlaşma içinde değil. İş ilişkilerinde ve aile hayatında bile yozlaşma var… Vatandaş bezgin ve şaşkın… Bir de üzerimizde dış baskı… Anlayacağınız huzur kalmadı… Huzur olmayınca da mutlu değiliz haliyle… Stres yüklü herkes… Yüzü asık, ağızdan küfür eksik olmuyor. Kimse dinlemiyor, sadece anlatıyor… Dokunsan kavga çıktı çıkacak…
Onun için tedirginim. Ve kitaplar çare olur mu diye, sorguluyorum… Tek başına olmaz tabii… Ama belki bir fikir verebilir!… Bir yığın kitabı okuyun siz yine de… Çünkü bilgi sahibi olmazsak ve güçlü değilsek, hayatta kalma şansımız olmayacak bu gidişle… Kaliteli yaşam insanın kendisiyle barışık olmasından geçiyor zira…Ve her koyun kendi bacağından asılıyor sonuçta… Ama kendinizi kurtarmak demek, topluma fayda sağlamanız anlamına gelmiyor. Unutmayın siz de bu çarkın içindesiniz… Ama, eğer kendinizle barışık iseniz, topluma da faydanız dokunabilir… Belki o zaman biraz saygılı olur, insanca davranış modelleri geliştirebiliriz. Daha doğrusu kaybettiklerimizi tekrar geri elde edebiliriz.
Artık bu işi nasıl becereceğiz bilmiyorum. Eğitimle mi – iyi bir yönetim biçimi ile mi?.. Bildiğim tek şey var…O da bir an önce şu stresten top yekun kurtulmamız gerektiği…Yoksa işimiz zor gerçekten…