SAYI 44

SAYI:44 29 EKİM 2003

SAYFA 3

Cumhuriyet 80 yaşında

Cumhuriyetin 80. yılı coşkuyla kutlandı. Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği Cumhuriyetin 80. Yılı kutlamaları renkli görüntülere sahne oldu. Görkemli bir organizasyon düzenleyen Beşiktaş Belediyesi, kutlamaların ilk ayağını Barbaros Meydanında gerçekleştirdi. Kutlamalar için Beşiktaş’ta bulunan çok katlı binaların çatılarına ışıklı gösteri yapmak üzere, düzenekler yerleştirildi ve Beşiktaş ilçesi ışıklı taklar, tabelalar ve mahyalarla süslendi. Kutlamaların ilk günü Barbaros meydanına toplanan Beşiktaşlılar, Melih Kibar’ın bestelediği Cumhuriyetin 80. Yılı marşının eşliğinde Türkiye’nin dününü bugününü ve başarılarını anlatan bir slayt gösterisi izlediler. Beşiktaş Oyun ve Spor kulübünün sergilediği folklorden sonra türkülerle hareketlenen Beşiktaşlılar, havai fişek gösterilerini ilgiyle izlediler. Bu renkli görüntülerden sonra hazırlanan güzel bir ışık şovunun ardından ünlü şarkıcı Kenan Doğulu sahneye çıktı ve Beşiktaşlıları coşturdu. Beşiktaş Belediyesi’nin hazırladığı Cumhuriyetin 80. Yılı kutlamaları hafta boyunca şöyle devam etti: Sanatçılar Parkı’nda sergilenen ‘Cumhuriyet Tuvalleri Buluşuyor’ sergisi. Çırağan Caddesi’ndeki Cumhuriyet duvarında hazırlanan ‘Açık hava Atatürk fotoğrafları sergisi’. Beşiktaş Demokrasi Meydanı’nda saygı duruşu ve İstiklal marşı. 29 Ekim sabahı Cumhuriyet İlköğretim okulunda kutlama. Ortaköy meydanında buluşup meşaleli yürüyüş. Dolmabahçe meydanında Sertab Erener konseri. Anadolu Ateşi Sultanların dansı ve havai fişek gösterisi.

YAZIN YAYINLAYALIM

Hizmet ofisi istiyoruz
Hizmetlerin aksatılmadan ve vakit kaybına neden olmadan yapılması için yeni bir hizmet ofisine ihtiyacımız var. Bunun için çalışmalar sürüyor. Bu konuda yetkililerden söz aldım. En kısa zamanda isteklerimize kavuşmayı bekliyoruz.
Edip Umar- Nispetiye Mahallesi Muhtarı

Sağlığın ilk koşulu temizliktir
Kuruçeşme Mahallesi olarak öncelikle burada yapılan temizlik işlerinden memnun olduğumuzu belirtmek isterim. Temizliğin sağlığın birinci koşulu olduğu düşüncesinden hareket ederek çalışmalarını aksatmadan yapan yetkililere de teşekkür ediyoruz.
Adnan Soysal- Kuruçeşme Mahallesi Muhtarı

Kanal problemi var
Mahallemizin sorunlarından biri ve en önemlisi kanal bozukluğudur. Sporcu Adil sokağımızda oluşan kanal taşması ile bu sorun gündeme geldi. Bu olayla birlikte bazı vatandaşlarımız mağdur durumda kaldı. Yetkililere sorunumuz iletildi. Ayrıca elektrik lambaları sorunumuz var bu sorunu da sizin aracılığınız ile iletiyoruz.
Mustafa Erdoğan-Vişnezade Mahallesi Muhtarı

Çalışmaları yerinde buluyor
ve beğeniyoruz
Meydan düzenleme çalışmaları belediye tarafından sürdürülüyor. Durağımızın arkasında yapılacak olan parkımızın Arnavutköy’e daha bir görüntü oluşturmasını bekliyoruz. En kısa zamanda bu çalışmanın biteceğini sözünü yetkililerden aldık. Bu konuda sayın başkanımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.
Sedef İrteş-Arnavutköy Mahallesi Muhtarı

Demokratik hakkı kullanalım
Vatandaşlarımızı seçim döneminde demokratik haklarını kullanmaya çağırıyoruz. Oy pusulalarını zamanında doldurmalarını istiyoruz bu konuda duyarlı olmalarını bekliyoruz.
Ahmet Bayraktar-Türkali Mahallesi Muhtarı

Yeni çalışma ortamında daha verimli olacağız
Öncelikle Gazete Beşiktaş çalışanlarına bizlere gazete okuma heyecanını yaşattığı için teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Muhtarlık binası sorunumuz, başkanımızın değerli çalışmaları sonucu çözüldü. Yeni çalışma ortamımızda daha da verimli olacağımıza inanıyoruz. Muhtarlık binamızı hizmete açan başkanımıza teşekkürlerimi iletmek istiyorum Mahalle sakinlerine verdiğimiz hizmeti arttırmaya yönelik konulardan biri bilgisayarlı sisteme geçiş projesi, bunun için çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca, muhtarlık olarak Büyükşehir Belediyesi, Beşiktaş Belediyesi, Türk Anneler Derneği ve de durumu iyi olan vatandaşlarımızdan ihtiyaç sahipleri için yardım topluyoruz. Maddi durumu iyi olanlar ile maddi yönden yetersiz olanları buluşturuyor, bir köprü vazifesi görüyoruz.
Yüksel Ağat-Abbasağa Mahallesi Muhtarı

Köpeklere dikkat
Vatandaşlarımızın sokaklarda gezdirdiği köpekler çeşitli nedenlerle görüntü ve çevre kirliliğine neden oluyor. Biz bu konuda şikayetler aldık. Sizin aracılığınızla Belediye ve sağlık grup başkanlıklarımıza bu konuda gereğinin yapılması konusunda mesajımızı iletiyoruz.
Sabit Akgün- Mecidiye Mahallesi Muhtarı

Ramazan’a giriyoruz, yine lambalar yanmıyor
En büyük sorunlarımızdan biri sokak lambaları. Yaklaşan ramazan ayına girmeden bu sorunlarımızın halledilmesini istiyoruz. Elektrik idaresi yetkililerine ulaşmak istiyorum ancak telefona cevap veren olmuyor. Park problemimiz vardı. Bu konuda gelişme kaydedildi. Tinerciler konusunda pek bir gelişme olmamasına rağmen kağıt toplayıcıları sorunumuzu onların daha düzgün çalışmasını sağlayarak çevre görüntüsünü bozmamaya çalıştık.
Aydın Onar- Bebek Mahallesi Muhtarı

SAYFA 4

Rüya gibiydi
Didem TUTAL

O bir resim çizdi ve hayatı değişti, hayalleri gerçek oldu ve bir süredir bu konu konuşuluyor. Bu işin nasıl olduğunu öğrenebilmek için Eda Yılmaz’ın kapısını çaldık. 14 yaşındaki Eda Yılmaz’ın annesinin zorlamasıyla katıldığı yarışmada birincilik kazandığını ve gönlündeki park resminin tüm detayları ile Beşiktaş Belediyesi tarafından hayata geçirildiğini öğrendik. Önce inanmadığı bu gerçek, hayatını büsbütün değiştirmiş. Kazanamam diye kırık bir umutla girdiği yarışma sonrası Eda’nın özgüveni artmış. Birinci olduğunda ortaokula giden Eda, ödül olan son model bilgisayar setini Başkan Yusuf Namoğlu’nun evine kadar getirmesiyle ayrıca mutluluk yaşadığını söylüyor.
“Resim yapmak hoşuma gidiyor. Normalde ders çalışmaktan pek fırsat bulamasam da ablamın teşvik etmesi ile resim çizmek beni keyiflendiriyor. Ablam gibi ben de manzara resimleri yapmayı çok seviyorum. Arta kalan vakitlerde televizyon izler, kitap okur, müzik dinlerim. Hiç düşünmemiştim hatta son anda karar verdim ben resim yarışmasına gitmeye. O zaman Uçaksavar Orgeneral Kamil ve Saadet Güzey İlköğretim Okulu 7. Sınıf öğrencisiydim. Okulda çizmiş olduğum her resmim sergiye girerdi. Şunu da söylemem gerekir ki, ablam beni çalıştırmasa bu kadar iyi olmazdı. Ablam çok yeteneklidir. O benden çok daha güzel resim yapar. Beni sonuna kadar destekliyor. Ayrıca annemin desteği sonsuzdur. Böyle bir sonuç aldığım için kendimle ve ailemle gurur duyuyorum. Seviniyorum. Mimar olmayı çok isterim ama benim matematiğim pek iyi değil. 5 getirdim ama fazla sevmiyorum. Ne olmak istediğime tam olarak karar veremedim. Ablam mimarlık okumak istiyor.
‘Gururluyuz’
Anne Ayşe Yılmaz da çocuklarının başarıları hakkında bizimle şunları paylaşıyor:
“Bir anne için parmakla gösterilen çocuklara sahip olmak çok mutluluk verici. Okula başladıkları günden bugüne kadar hep başarılı oldular. Bizi gururlandırdılar. Açıkçası, ailemiz eğitim olarak pek üst düzeyde değildir. Ben ve babası okuyamadık. Çocuklarımızın içlerinde varmış herhalde. Biz aile olarak onlar ne isterlerse, durumumuz pek iyi olmasa da, güzel bir not aldıklarında onlara her zaman bir hediye alırız. Babası da, imkanımız yettiği kadar, onlar ne isterlerse yapmaya çalışır. Her zaman yanlarındayız. Ben ve babası çocuklarımızın ideallerine karışmak istemiyoruz. Gelecekleri konusunda kendi kararlarını kendilerinin vermesini istiyoruz. Zorla yapılan işten hayır gelmez. Ayrıca, okul müdürümüz de çok ilgileniyor, bundan sonrası için yol gösteriyor.”
Hayal etmekten korkmayın
Eda Yılmaz, üniversite hayalini gerçekleştirmek için çalışma şeklini belirlemeye uğraşıyor. Eda, eski okulunda, sosyal alanda teşvik edici tesislerin yer almayışından şikayetçi. Örneğin, voleybol, basketbol, futbol oynayacak bir yerleri dahi yokmuş. Ülkemizde sistem sürekli değişiyor,
bu çok zorlayıcı diyor ve hedeflerini şöyle dile getiriyor:
“Ben süper liseye gitmek istiyorum, çünkü üniversiteye eklenecek puanı daha fazla. İstanbul Üniversitesi’ni çok istiyorum, belki de avukat olacağım. Kendime güvenim arttı. Bu yarışmayı kazanmayı aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Çok şaşırdım. Biraz da şanslıyım galiba…
Eda Yılmaz, yaşıtlarına bizim aracılığımızla şöyle seslendi:
“Hayal etmekten korkmayın. Karamsarlığa kapılmayın ve önyargılı olmayın. İnanmak başarmanın yarısıdır derler. Kendinize güvenmeyi öğrenin.”

SAYFA 5

Kendinizi geliştirin

Vals, tango, rumba, ça-ça, ney, kaval, gitar, ahşap boyama, İngilizce, bilgisayar, resim, diksiyon, halk oyunları, stilistlik, pasta börek yapımı, iletişim, musiki… Yeteneklerinizi ortaya çıkarmak ve kendinizi geliştirmek istiyorsanız Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi yeni sezonda birbirinden değişik kurslarıyla sizleri bekliyor. 1985 yılından bu yana hizmet veren Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi bu sene açtığı 39 branşta 190 ayrı kurs ile 4 bini aşkın kişiye ulaşmayı hedefliyor. Hizmete bir ilkokulun küçük bir sınıfında başlayan halk eğitim merkezi, bugün Türkiye’deki 920 kuruluş arasından kaliteli eğitim anlayışıyla örnek bir merkez konumunda. Ayrıca, çok yönlü çağdaş ve disiplinli yapısıyla başarıdan başarıya koşuyor. Aynı zamanda içinde, Ulusal Eğitime Destek projesinin koordinasyon merkezi yer alıyor.
96 yılından bu yana Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi müdürlüğünü yürüten ve yaklaşık 30 yıldır eğitim alanında aralıksız çalışan İsmail Çelik, Beşiktaş ilçesindeki kültürel yapıyı ve verilen hizmeti şöyle anlatıyor:
“Biz verdiğimiz eğitim ile, örgün ve yaygın eğitimden hiç yararlanamamış veya kısmen yararlanmış, belli bir alandaki eksikliğini gidermek isteyenlerin ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Çeşitli alanlarda üniversiteden mezun olanlar dahi burada kursiyer olarak yer alıyorlar. Devlet tarafından kadrolu 8 öğretmenimiz var. Kurum olarak insanların bize her an ulaşabilmesi için çalışma saatlerimizi esnek tutuyoruz. Sabahtan dokuzda girip saat beşte çıkmıyoruz. Bizim ilçemiz çok daha farklı. Beşiktaş’ın kültürel potansiyeli büyük, 170 bin nüfusu var. İncelediğim kadarıyla okuma yazma bilmeyen yok, eğitim potansiyeli son derece yüksek bir ilçe burası. Dolayısıyla insanlar buraya bilinçli olarak geliyorlar. Ne aradığını biliyorlar. Öğretmen olarak da alanında uzman kişileri seçiyoruz. Çünkü piyasa ile rekabet ediyoruz. Örneğin, Beşiktaş’ın içinde 11 ayrı bilgisayar kursu var ve biz halk eğitim merkezi olarak verdiğimiz bilgisayar kursuyla onlarla da yarışıyoruz.”
’21.yy eğitim programı yetişkin eğitimi olacak’
Gelişmekte olan her ülkede yaygın eğitim kurumları vazgeçilmez olmalıdır diyen Çelik, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Zengin değiliz, gelişmekte olan ülke olduğumuza göre gelişmişlik düzeyine ulaşıncaya kadar bu gibi kurumlardan faydalanmak gerekiyor. Avrupa’da bir çok yerinde bu tip kurumlar değerli bir konumda. Yaşadığımız toplumda ataerkil bir yapı hakim olduğundan hiçbir ebeveyn bireysel olarak kendine zaman ayırmamıştır. Örneğin benim annem kendine bir saat ayırıp gezi veya yürüyüş ya da başka bir şey yapma bilincini taşımamıştır. Ancak, birileri zorlayacak git şu faaliyete katıl diyecek de öyle. Her şeyden önce, insan kendine zaman ayırmalı. Bir saat kitap mı okuyacak okumalı, tv mi seyredecek etmeli. İnsan bilinçli olarak kendine zaman ayırmalı. Yeteneklerin ortaya çıkmasında da bir etkendir bu aynı zamanda. Amacınızı da belirlemeniz gerekiyor, boş zamanlarımı olumlu yönde değerlendirmeliyim şeklinde. Ancak bilinçli olarak.”
Senede üç dert kez kermes düzenleyen halk eğitim merkezi, aynı zamanda aile ekonomisine de katkıda bulunuyor.
“Halk eğitime boş zamanlarını değerlendirme adına geliniyor ama bu aile ekonomisine zarar vermemeli. Örneğin, resim ya da başka bir ürün mü ortaya çıkarıldı. Diyelim bir tanesini kendine ayırdın ama diğer yapılacaklar satma noktasında, üretim yolunda olmalı. Ayrıca düzenlediğimiz kermeslerin alıcısı çok. Kermes yapıldığında kısa sürede kermese giren tüm ürünlerin neredeyse tamamı iki saate kalmadan satılıyor. Fiyatlar da uygun, maliyetine satılıyor.”
Yurtdışındaki yetişkin eğitim programlarına davet edilen Çelik, bir merkezde olması gerekenleri şöyle sıralıyor:
“İçinde bulunduğumuz ve hizmet verdiğimiz binamız şu an bize yetiyor ancak birkaç sene sonra yetmeyebilir. Birikimlerim doğrultusunda şunu vurgulamalıyım ki yetişkin eğitiminin yapıldığı yerde, tiyatro salonu, gösteri salonu, düğün salonu gibi çok çeşitli ihtiyaçları karşılayan alanlar olmalı. Her türlü aktivitenin gerçekleştirileceği dev bir tesis; basketbol, voleybol, tenis, sinema salonu, okuma odası…”

SAYFA 6

Avrupai diş hastanesi

Diş hekimleri artık Avrupa’da dahi benzerleri çok az bulanan bir sistemle çalışmaya başladı. Türkiye’de ki ilk Diş Hastanesini kuran Dr. Mehmet Ali Özer vatandaşların modern ve çağdaş bir hizmetin özlemi içinde olduğunu vurgulayarak, yakın zamanda bir zincir oluşturulacağı mesajını verdi. Dr. Özer, “diş deyip geçmeyin biz bir diş için evelere ambulans gönderip, hastamızı alıyor ve merkezimize getirip tedavisini yapıyoruz” dedi. Dr. Mehmet Ali Özer; “Konrol edilmeyen veya tedavisi yapılmayan dişleriniz ileride başınıza büyük dertler açar” diyerek önemli bir konunun da altını çizdi.

Diş için eve ambulans gönderiyoruz

Dr. Özer, Dentistanbul’u şöyle tanımladı;
Dentistanbul’u 1976 – 1981 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde aldığım eğitim ve sonrasında 1981 – 1986 yılları arasında yaptığım ortodonti ihtisası sırasında öğrendiklerimden yola çıkarak kurdum. Çalışan personel sayımız 80 kişiye ulaştı. Aynı anda 30 hastaya birden hizmet verebiliyoruz, 2 ameliyathanemiz, 2 yoğun bakım ünitesi, toplam 10 hasta yatağına sahibiz. 24 saat diş hekimliği gerek acil hizmetler için ambulans servisimizi anlaşmalı olarak S.O.S. firması ile birlikte sürdürüyoruz. Diş hekimliği bir sanattır, ancak, mesleğimiz çok dar bir sahada yapılmaktadır. Biz burada konusunda uzman kişilerle çalışmaktayız. İnsanlara bir hastane ortamı sunmaktayız.”

Diş hekimliği sanattır

Dr. Mehmet Ali Özer diş hekimliği ve yeni sistem hakkında ise şunları söyledi:
“Tıp Fakültelerinde de bilindiği gibi onlarca ana bilimdalı eğitimi bir bütünlük içinde tamamlanıyor. Sonradan uzmanlık için hastane koşullarında çalışıyorlar. Hastanede beyin cerrahları, kadın doğum konusunda eğitim almışlardır, fakat uygulama yapmazlar ya da psikiyatristler cerrahi yazmazlar. Diş hekimliği mesleğinin ülkemizdeki uygulamasına baktığımızda ise çok farklı bir uygulama vardır. Mesleğimizde uzmanlıklar var, fakat her uzman bağımsız çalışmıyor. En önemlisi ise, uzmanlık dalı olan ortodonti – cerrahi ve diğer ana bilim dalı uygulamalarının pek çoğu, muayenehanelerde bireysel olarak uygulanmaktadır. Bu uygulamaların pek çoğu uzman olmayan kişiler tarafından yapılıyor. Konuya bizim yaklaşımımız ise, uzman kadroların ve yardımcılarının bu hizmeti takım olarak, hastane ortamında vermeleri çok daha sağlıklı üretimi oluşturur. Bu kalite, toplumun sağlığını etkiler diye amaçlıyoruz. Yurt dışında bu çalışmaların örneği vardır; Örneğin Amerika’da 3, Avrupa’da 3 tane örnek verebilirim. Türkiye’de bunu biz başlattık. Ardından yenileri gelecektir. Çalışma sistemimiz insanları rahatlatma üzerine kurulmuştur. Sistem, diş hekimliği fakültelerinde olduğu gibidir. Biz sadece uygulamayı doğru yapıyoruz. Örneğin, hastalarımızın şikayetleri önceliklerine göre sıralanıp tedavi planlaması yapılıyor. Planlama teşhis bütünlüğü ve tedavi kalitesini ortaya koyduğu gibi tedavi süresini ise çok kısaltmaktadır. Verilen hizmetler, sırasıyla, tedavi, endodonti, protez, çocuk dişleri tedavisi, dişeti hastalıkları, ağız hastalıkları, çene cerrahisi, implant ortodonti, radyoloji, genel anestezi altında tedavi uygulamalarıdır.”

Kaymakamlıkta devir teslim

Görev değişikliği sonucu Gebze’ye atanan Mehmet Emin Avcı kaymakamlıkta düzenlenen bir törenle göz yaşlarıyla uğurlandı. Kendisiyle vedalaşmaya Beşiktaş’ın muhtarları, sivil toplum örgülerinin temsilcileri ve çok sayıda Beşiktaşlı geldi. Boşalan kaymakamlık makamına ise Trabzon’dan Nihat Nalbant getirildi.

Velileri eğittiler

Beşiktaş Koleji öğrenci velilerini bilinçlendirecek seminerin ilkini geçtiğimiz ay gerçekleştirdi. Seminerin ilk bölümünde aile ilişkilerinin tarihi boyutta incelenip günümüze nasıl dayandırıldığı, tutum ve davranışlarda soyağacının ne derece etkili olduğu velilere anlatıldı. Kolej de verilen seminerde ailelerin doğru tutum ve davranışları uygulaması sonucunda çocukları ile daha verimli iletişim kurabileceği belirtildi.

SAYFA 7

Geleceğin mesleği ENFORMASYON TEKNOLOJİLERİ

Geleceğin mesleklerine hazırlanmak istiyorsanız, Işık Üniversitesi Enformasyon Teknolojileri Bölüm Başkanı Prof. Ergül Akçakaya’ya kulak verelim. 1946 doğumlu Akçakaya, teknoloji dünyasının neredeyse hayatımızın her alanına girdiği bugünlerde, geleceğin olmazsa olmaz mesleklerini ve eğitim anlayışını anlattı.
Işık Üniversitesi ile yollarınız nasıl
kesişti?
1968’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun oldum. 1972 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesinden doktora derecemi aldım. Elektronik mühendisliği alanında idi. sonrasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde asistan doktor olarak göreve başladım, doçent ve sonra profesör oldum. Bu esnada da iki kez Kanada’ya gittim, orada seçkin bir üniversiteye gidişimin ilkinde, 77-78 öğrenim yılında araştırmacı olarak bulundum, 87-88 diğer gidişimde öğretmen olarak yer aldım. O sıra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde idim. Işık Üniversitesi eğitim -öğretim hayatına başladığında da burada 1997 yılında ders vermeye başladım. 2000 yılından beri Işık Üniversitesi bünyesinde yer alıyorum. Enformasyon teknolojilerinin bölüm başkanlığını iki senedir yürütüyorum. Bu yıl üçüncü senemdeyim.
Enformasyon Teknolojileri neleri içerir?
Gelişen teknoloji, iş hayatamıza hatta hayatımızın bir çok alanına girdi. Gerek bilgisayar gerek iletişim, haberleşme araçları hayatamızın her alanında karşımıza çıkıyor. Teknolojinin iş hayatındaki yeri ile problemlerin ele alınışında bir farklılık ortaya çıkmış oluyor. Dolayısıyla hem işletme hem bilgisayar ve haberleşme konularına hakim yetişmiş insana ihtiyaç duyuluyor. Bu sene, iki program hazırladık, enformasyon teknolojileri programı öteki ise yönetim bilişim sistemleri programı. Enformasyon teknolojilerinde öğrencilerimize işletme bilgilerinin yer alan, çoğunlukla geleceğin mesleği diyebileceğimiz bilgisayar yazılımı hakkında bilgiler veriliyor. Bölümümüzün kuruluş amacı da budur ki, bu ihtiyacı karşılayacak bireyler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bizim dört senedir uyguladığımız programda sadece enformasyon teknolojileri programı vardı. Baktık ki, bu programda işletme konuları yüzde 30 gibi kalıyor, yüzde 70 yazılım konuları hakim durumda. Sonrasında işletme konularını ağırlaştırarak ve diğer konuları ile de dengeleyecek bir ikinci program açtık. Böyle bir sahanın boş olduğunu farkettik. Her ne kadar ikisi birbirine yakınsa da arada ufak bir ayırım var. Bu yeni açılan programda ise, yüzde 60 kadarı işletme konusu kalanı bilgisayar yazılım konusu olarak ele alınıyor. Bilişim sektörü 90’lardan beri Türkiye’de hakim olmaya başladı. Önce bunu bankacılıkta gördük. Hemen herşey internet üzerinden yapılabiliyor. Bu sistemi, bilgi işlemi kimler ayakta tutuyor diye baktığımızda, bilgisayar mühendisleri, elektronik mühendisleri karşımıza çıkıyor. Fakat o sisteme ait işlemleri anlayabilmek için de kendileri, işletme öğrenmek zorunda kalıyorlardı. Işık Üniversitesi’ndeki dört senelik eğitim, bunların hepsini kapsıyor.
Enformasyon teknolojilerinin Türkiye’de iş sahası ne durumdadır?
İlerleyen dönemler için şunu söyleyebilirim ki, Türkiye ekonomisi açısından bilgisayar mühendisliği uygulama alanında önde gelen bir meslek olacaktır. Türkiye’de iş imkanı açısında da bakıldığında, uygulama alanında yer alacak bir meslektir. Bizim enformasyon teknolojileri programı mezunları da bilgisayarın işletmedeki uygulamalarına yönelik sahada çalışıyor. Mal ve hizmet üretiminde bilgisayar ve bilgisayarlar arasındaki haberleşme konusu, yarınımıza damgasını vuruyor. Bu sahayı, enformasyon teknolojileri bölümü mezunları ile bilgisayar mühendisliği elektronik bölümü mezunları ayakta tutacaktır. Bu üçlü meslek bir üçgenin köşeleri gibidir. Ancak, burada işletmecilik yani iş organizasyonu da çok büyük bir önem taşıyor. Enformasyon teknolojileri, mühendislik tarafı ile işletmeci tarafının köprüsü olmaktadır. Bir bilgisayar mühendisinden daha çok, mal ve hizmet üretimindeki uygulama alanını içeriyor.
Işık Üniversitesi’nde müfredat nasıl hazırlanıyor?
Bu sene müfredatımız değişti. Baştan başa değişmesi mümkün değil ama eklemeler – çıkarmalar tarzında müfredatımızda değişiklikler oluyor. Çağın gereksinimlerine göre mutlak bir düzenleme yapılıyor. Örneğin, labarotuvarlarımızı her sene yeniliyoruz. Bilgisayarlarımızı yeni teknolojiye terfi ettiriyoruz. Dünyada bizim yaptığımız işi yapanlar ne yapıyor, nasıl yapıyorlar takip ediyoruz. Çeşitli araştırmalarda bilgi alış verişinde bulunuyoruz. Bizim sektör ne istiyor’u da göz önünde bulundurarak unsurlarımızı belirliyoruz. Örneğin, üniversite MIT’nin içerisindeki bir departmanın enformasyon teknolojilerinde doktora programı var. Bu ve bu gibi programları inceliyoruz. Yurt dışındaki önde gelen üniversitelerin çalışmalarını takip ediyoruz ve aynı zamanda ülkemizdeki ihtiyaçlar doğrultusunda çalışmalarımızı, araştırmalarımızı yürütüyoruz.
Türkiye’de bu alandaki yüksek lisans eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dört yıllık bir eğitim programını tamamlamış olanların iş sahalarında karşılarına, bu sıraladığımız teknoloji çıkıyor. Kişinin kendi bilgisi yetersiz kaldığında, ek olarak bir master programına girebiliyor. Nitekim, Türkiye’de de böyle bir talep var. Işık Üniversitesi’nde yüksek lisans programımız var. Işık Üniversitesi’nde bu alanda uzmanlaşmak isteyen farklı bir lisans programından mezun olanlar, hazırlık programından geçtikten sonra yüksek lisans programı derslerini rahatlıkla alabiliyorlar. Yüksek lisans öğrencilerimiz için iki imkan var, tezli ve tezsiz olmak üzere yüksek lisans yapılabilir. Hazırlık dersleri alması gerekmiyorsa, tezli yüksek lisans yapacaksa 7 ders görüyor. Mühendislikten gelenlerin bir hazırlık dersi alması gerekmiyor. Elbette bir de tez çalışması yapması gerekiyor. Tezsiz olanlar ise, 10 tane ders görüyorlar. Bir de proje sunmaları gerekiyor. Yüksek lisans yapacak olanlara şöyle bir imkan sağlıyoruz ki, hafta içi akşam saatleri 18:00 – 21:00 arasında çalışıyoruz. Hafta sonu Cumartesi günü derslerimiz olabiliyor.
Bu alandan mezun olan öğrencilerin iş imkanı ne boyutlarda?
Son krize gelene kadar, bu alandaki yetişmiş insanlara çok büyük bir gereksinim vardı. Büyük paralarla bilişim sektöründe insanlar istihdam ediliyordu. Krizden sonra her sektörde olduğu gibi bir duraklama oldu ama tekrar bu alanda canlanma var. Şöyle ki, bu bir artık ihtiyaç, onsuz olmadığını da söyleyebiliriz. Bilgisayar ve bilgisayarlar arası haberleşmeyi kullanmayan sektör yok, o sektörün işlerinin tıkır tıkır yürümesi için bu sistemi ayakta tutacak insan gücüne ihtiyaç var. Onlar da bizim öğrencilerimiz gibi yetişmiş insanlar oluyor.
Işık Üniversitesi’nin bünyesindeki çalışmalarından
bir kaç örnek verebilir misiniz?
Işık Üniversitesi bünyesinde, ayrı bir organizasyon olarak bilgi teknolojileri araştırma merkezimiz bulunuyor. Bu organizasyon içerisinde çalışmalar yapılırken öğrenciler, eğitim – öğretim süreci içinde de klasik usüllerden farklı olarak çalışıyorlar. Örneğin, Course Online dediğimiz sistem ile ders notlarından ödev çalışmasını teslim etme sürecine kadar teknolojiyi kullanıyor. Kendi mezunlarımızın yapmış olduğu bir programın hayata geçirilmesi ile bu sistem gerçekleştirildi. Kendi bölümümüzde öğrencilerimizi teşvik etmek için sırf bir labarotuvarı bitirme projeleri için açtık. Dolayısıyla, her öğrencimizin çalışması, sunumu, projesi için uygun ortam sağlıyoruz ve hayata geçirilmesi hususunda da destek oluyoruz. Bir de kütüphaneyi tamamen internet üzerinden görmenin mümkün olması için çalışmalar yürütüyoruz. Bunlar bilinen yapılagelendir. Bunu kendi öğrencilerimiz yapıyor.

SAYFA 8

‘Katil Uşak’ sahnede
Didem TUTAL

Akatlar Kültür Merkezi’nde oynanan “Katil Uşak oyununun büyük ilgi görmesi bekleniyor..
Bu sezon Akatlar Kültür Merkezi’nde yeni bir oyun tiyatro severlere merhaba diyecek. Açık Tiyatro gurubunun sahneye koyduğu oyunun yazarı Kubilay Dinçer oyuncular ise Lale Mansur ve Yeşim Büber’den oluşuyor. Oyun, Cumartesi ve Pazar günleri Akatlar’da, Salı günleri ise Moda’daki Haluk Bilginer – Zuhal Olcay Tiyatrosunda oynanacak. Oyunda üç karakter var, iki farklı karakteri canlandıran Lale Mansur rolünü şöyle tanımlıyor;
“Bugüne kadar hiç oynamadığım bir karakteri canlandırdığım için çok heyecanlıyım. Ben, bir cinayet hikayesi olarak başlayan oyunun içinde birbirine zıt karakterli bir ikizi canlandırıyorum. Oyunda her an her şey değişebilir. Bu yüzden çok inanılmaz ve sürükleyici bir oyun. Hikayede bir cinayet işlenmiş, yerde baygın bulunan bir ikiz kadın var. Ardından genç bir avukat bu davayı alıyor. Tecrübesiz ve hırslı avukat rolünde ise Yeşim Büber karşımıza çıkıyor. Yeşim ilk defa tiyatro yapıyor. Onunla daha önce de birlikte çalıştığım için, birbirimizle olmaktan, çalışmaktan son derece memnunuz. Zaten işini yapmaktan zevk alan oyuncuların arasında hiç bir problem çıkmıyor”
Bu oyun nasıl ortaya çıktı?
“Açık Tiyatro adını taşıyan bir grubumuz var. Ortağım Kubilay ile yeni projeler üzerine konuşuyorduk. Açık Tiyatronun ilk oyunu olan Olağan Mucizeler için Konya’da turne idik. Yeni sezon için farklı projeler bulmamız gerektiğini düşünürken yaklaşık bir ay sonra Antalya’da, Kubilay tarafından elime böyle bir oyun geldi. Çok hoşuma gitti, bu kadar kısa sürede nasıl yazdığını sordum, o da bir pansiyona gittiğini perdeleri kapayıp kapıyı kilitlediğini ve 4 gün boyunca aralıksız yazdığını anlattı”
Bir tiyatro oyununu iyi yapan unsurlar sizce nelerdir?
“Ben şuna inanıyorum, çok iyi çalışılırsa, yani bütün gücünüzle çalışırsanız ve iyi bir şey yaptığınıza inanıyorsanız, ayrıca, dekor kostüm bir bütün olarak her şeyi yakalayıp pırıl pırıl bir şey ortaya çıkarınca insanlar size mutlaka karşılık verir. Bir de oyuncular arasındaki uyum çok önemli. Örneğin ben Zuhal Olcay ile çalıştım. Çok eğlenceli ve keyifli bir oyun çıkardık. Açıkçası ben, tiyatroda oyuncular arası rekabete inanmıyorum. Aslında insan kendisiyle rekabet ediyor. Yani benim önce kendimi beğenmem lazım. Şu bir gerçek ki oyunculuğun sonu yok ve tiyatro muhteşem bir olay. Haluk Bilginer’in güzel bir sözü var ‘Sinemada ayıyı bile oynatıyorlar, esas iş sahnede’ şeklinde.”
Lale Mansur sadece şu rolü oynar diye bir kuralınız var mı?
“Bence önemli olan rol değil, yaptığım şeyin ne anlattığıdır. Ben her rolü oynarım. Örneğin, kapalı bir kadını oynarım ama bu rol oyun içinde bir marifetmiş gibi gösterilirse o zaman oynamam. Herkesten oyuncu olur diye düşünüyorum. Bir ara manken tartışması vardı. Elbette onlar da oyuncu olabilirler. Burada önemli olan, alaylı kesimin kimle çalıştığı. Oyuncu olmak için yeteneğe, iyi bir diksiyona sahip olmak gerekiyor ve de iyi bir hoca lazım. Oyunculuk insanı çok zenginleştiren bir olay. Yani kendi yaşadığınız hayattan çok farklı hayatlar olduğunu öğreniyor ve kendinizi durmadan yeniliyorsunuz. Kendinizle didişiyorsunuz. Ben balerindim. Oyuncu olmaya karar verdiğimde oyunculuk üzerine sayısız kitap okudum”
Açık Tiyatro’nun hedefleri neler?
“Açık tiyatro olarak 17 Nisan da ilk oyunumuz olan Olağan Mucizeler’i Muammer Karaca Tiyatrosunda oynadık. Oyunu kapatınca hemen Londra’ya gittik. Bu, tiyatroyu açarken kurduğumuz bir hayaldi ve gerçek oldu. Bu oyunu bir ay boyunca Eddinburg’da İngilizce olarak oynadık. Londra’ya gidince sahne kostüm olarak hiçbir şey değişmedi. Oradaki seyirci neyi hak ediyorsa buradaki seyirci de onu hak ediyor. Geçen sezon Kadıköy Halk Eğitim Merkezinde Olağan Mucizeleri oynadık ve Kadıköy seyircisi muhteşem bir seyirci. Her zaman salon dolu idi. Daha sonra da büyük bir Anadolu turnesi yaptık. Tiyatro olarak, başlarken işi bilmemekten ötürü çok sıkıntı çektik ama zamanla işin idari ve mali boyutlarını öğrendik.”
Oyunun yazarı Kubilay Tunçer de Açık Tiyatro ve yeni başlayacak olan oyunu hakkında şunları anlattı: “Lale Mansur ile benim tiyatroya bakış açımız sanatla ilgili fikirlerimiz birbirine çok yakındı. Önce 4 kişilik bir oyun yapmayı düşündük. Sonrasında Olağan Mucizeler adlı oyunu yazdım. Açık Tiyatro kurulalı ise 2 seneye yakın bir zaman oldu.”
Akatlar Kültür Merkezini tercih etmenizin bir
nedeni var mı?
“Takip ettiğim kadarıyla, son iki yıldır Akatlar Kültür Merkezi gerçek anlamda bir tiyatro salonu halini aldı. Yurtdışındaki örneklerine benziyor. Çok güzel oyunlar sahneleniyor ve çok iyi idare ediliyor. Ben ‘Katil Uşak’ adlı bu oyunun seyirciler tarafından çok beğenileceğine inanıyorum. Çünkü değişik bir oyun. Psikolojik bir polisiye türünde ve 1 saat 20 dakika kadar sürüyor. Merak unsuru sürekli yüksek tutuluyor ve içinde bir çok sürpriz var”
Açık Tiyatro’nun kuruluşundan bahseder misiniz?
“Yaklaşık 20 yıldır tiyatro ile uğraşıyorum. Açık tiyatrodan önce de bir çok grubumuz oldu. Ancak Açık Tiyatro profesyonel bir anlayışa sahip ve ayakları yere basıyor. Yavaş yavaş büyüyen güçlü bir aile olarak tanımlayabiliriz topluluğumuzu. Her şeyden önce iyi tiyatro yapmaya çalışıyoruz. Açık Tiyatro her türlü yeniliğe, deliliğe, enerjiye açık.”
Sizce iyi tiyatro nedir?
“Burada anlatılamayacak kadar uzun bir konu ancak şunu söyleyebilirim ki, iyi tiyatro, seyircinin gelip aldatılmadığını hissederek oyun seyrettiği ve gerçekten de seyircinin aldatılmadığı tiyatrodur. Biz inandıklarımızı yapmak için çaba gösteririz. Televizyonda da güzel işler yapılıyor tabii. Sanatsal rekabet dünyanın en aktif ortamı dolayısıyla bu alandaki rekabeti seviyorum.”

SAYFA 9

Marka ürünler ve avantajlar

Markalar yeni ürünlerini yeni kampanyalarla müşterilerine sunmaya başladılar. İşte sizin için seçtiklerimiz…
KOTON
Çiçek desenli elbiselerine, mini şortlarına ve birbirinden şık tişörtlerine %50’ye varan indirimlerle sahip olabilirsiniz.
HOTİÇ
Yüzde 35’e varan indirim oranıyla sizleri bekliyor. Hotiç’te ayrıca nakit ödemelerde artı yüzde 15 indirim, World Card ve Advantage Card’a 5 taksit var.
TIFFANY
Taksitli alışverişlerde %30, nakit alışverişlerde ise %20 indirim, bunun yanısıra 4 taksit imkanı var.
LC WAIKIKI
Baştan ayağa yaz şıklığını yaşamak isteyen kadın, erkek ve çocuklara tüm ürünlerinde %25 indirim fırsatı sunuyor.
BODY SHOP
Banyo, peeling ve nemlendirici ürünlerinde indirim yaptı. herhangi bir Body Butter aldığınızda, sizin seçeceğiniz Lip Butter indirimli olarak sunuluyor. Body Butter ve Body Scrub alışverişlerinizde ise diğer “banyo, peeling, nemlendirici” ürünleri için sürpriz indirim fırsatları uygulanıyor. Ayrıca banyo, peeling ve nemlendirici serisinde kampanya fırsatları da sizleri bekliyor.
FABRIKA-ALTINYILDIZ
Yarı fiyatına tam şıklık yaşayacaksınız. Markanın pozitif enerji ve dinamizm dolu 2003 İlkbahar-Yaz koleksiyonu yüzde 50 indirimli fiyatları ve Advantage Card’a 3 taksit olanağı ile sizi bekliyor.
İNCİ
Yüzde 60’a varan indirimleri ve üç taksit olanağıyla sizleri bekliyor. Ayrıca İnci’de nakit ödemelerde yüzde 5 ek indirim var.
DOCKER’S
Koleksiyondaki tüm modeller 69 milyon liradan başlayan fiyatlarla ve Advantage Card’a 4 taksit imkanıyla sunuluyor.
MAVİ JEANS
Günün moda çizgilerini taşıyan tüm ürünlerini yüzde 30 daha ucuz olarak sizlerin beğenisine sunuyor.
BENETTON
Yüzde 50’ye varan büyük bir indirim başlattı. Renkli, spor ve rahat çizgiler taşıyan Benetton koleksiyonundan yapacağınız alışverişlerde Advantage Card ve HSBC Advantage Kredi kartıyla 3 taksitle ödeme olanağına sahipsiniz.
DERIMOD
Uzun çizme 295 milyon, ayakkabı 175 milyon, kısa çizme 225 milyon, zımbalı çanta 110 milyon, dikişli siyah çanta 160 milyon lira. Kahverengi erkek mont 499 milyon, taba bot 169 milyon, siyah bot 179 milyon, kahverengi bot 179 milyon lira. Tek ödemelerde yüzde 3 MaxiPuan veya 4 taksitte ödeme ve yüzde 1 MaxiPuan avantajı var.
LAURA ASHLEY
Geniş mavi vazo 84 milyon, uzun vazo 89 milyon, resim çerçevesi 49 milyon, mumluk 12 milyon 500 bin lira. Pirinç Şamdan 169 milyon, mavi emprime yastık 95 milyon, nevresim takımı 480 milyon, masa örtüsü 122 milyon 500 bin lira. Tek ödemelerde yüzde 1 MaxiPuan ya da 3-5 taksitte ödeme avantajı var.
YARGICI
Kahverengi üzerine kırmızı gül desenli elbise 129 milyon 900 bin, kahverengi ayakkabı 179 milyon 900, kahverengi çanta 159 milyon 900 bin, kırmızı sedef kolye 24 milyon 900 bin lira. Yeşil triko 69 milyn 900, palto 279 milyon 900, mor şal 99 milyon 900, ipek yeşil şal 49 milyon 900 bin lira. Tek ödemelerde yüzde5 MaxiPuan veya 4 taksitte ödeme ve yüzde 1 MaxiPuan avantajı var.
KANZ
Pembe renk tulum 31 milyon 950 bin, krem rengi body 19 milyon 950 bin, krem rengi kaban 59 milyon 950 bin, kahverengi pantolon 19 milyon 900, bot da 28 milyon 950 bin lira. Tek ödedemelerde yüzde 1 MaxiPuan ya da 3 taksitte ödeme avantajı var.
PUMA
Kırmızı süet Steilkurve bot 264 milyon, Sprint 172 milyon, Anjan ayakkabı (sarı) 116 milyon 500 bin, siyah-beyaz JR ayakkabı 59 milyon 500 bin, kırmızı çocuk ayakkabı 53 milyon.

Metrocity’de beyblade fırtınası

Metrocity’de, çocukların heyecanla izlediği beyblade yarışmaları, gerçeğe dönüştü. Beyblade topaçları ile bir çok çocuk, kıyasıya yarıştı. Anne babaların da heyecanla izlediği turnuvanın ikincisi metrocity’de düzenlendi. Topacı, rakibinin topacından daha uzun süre arenada kalan yarışmacı, puan kazanıyor. Taktik doğru ise, çocuklar diğer yarışmacının topacını dışarı fırlatabiliyor ve seti kazanıyor.
Turnuvalara, yarışmacılar Türkiye Beyblade Kulübü (TBBK) kartı ile katılıp yarışma hakkı kazanıyorlar. Yarışma, Beyblade topaçlarının ithalatçısı ve Türkiye tek yetkili temsilcisi Super – J tarafından gerçekleştirilen organizasyon hedefi, çocukların sosyal alanda daha aktif hale gelmesi. Takım ruhu ve centilmence mücadeleyi öğrenmelerini de amaçlayan turnuvaya ilgi büyüktü. Her hafta sonu temsilci firma Super-J’nin Moşi Moşi mağazalarında yapılan mini turnuvalar küçüklerin yanı sıra anne babaların da ilgisi büyüktü. Düzenlenen 3 aşamalı turnuva sonucunda, Yiğit Yalçınkaya birincilikle yarışmayı tamamladı. Yarışmayı ikinci olarak Selim Esine, Alp demirtaş ise üçüncü olarak bitirdi. Dereceye giren üç minik, Moşi Moşi mağazalarında yüzde 40 indirim kazandılar.

Seat Leon Supercopa Türkiye pistlerinde

Doğuş Motorsports, ilk etkinliği olan Seat Cup Türkiye’yi 25 Ekim 2003 tarihinde Mayadrom alışveriş merkezinde bulunan “Seat Sport at Munchie’s”de tanıttı.
Mart 2004 Barcelona ayağı ile ilki düzenlenecek olan yarış takvimi için geri sayımın başlatıldığı toplantıda 15 katılımcı pilot, yarışlarda koşacak Seat Leon Supercopa yarış otomobili ve Seat Cup Türkiye organizasyonu resmen anons edildi.
Seat Cup Türkiye yarışlarında kullanılacak olan Leon Supercopa araçları, 250 beygir, 4 silindir, silindir başına 5 valfli turbo motora sahip. Maksimum gücünü 6400 devirde sunan motor, 320 Nm’lik bir tork üretiyor. 6 ileri manuel bir şanzımana sahip aracın, ağırlığı ise sadece 1030 kg.

Aras Kargo, Horoz Kargo’yu satın aldı

Taşımacılık sektöründe 25. yılını kutlayan Aras Holding, sektörün önemli kuruluşları arasında yer alan Horoz Cargo’yu kurumuna kazandırdı. Horoz Cargo’yu bünyesine katarak taşımacılık sektöründeki pazar liderliğini perçinleyen Aras Holding, kargo taşımacılığı, dağıtım, nakliye ve lojistik alanında hizmet ağının sınırlarını zirveye taşıdı. Lojistik, nakliye ve depolamada gelişmiş bir sinerji yaratmak için gerçekleştirilen satın alma, kurumlara ve bireylere yeni avantajlar sağlayacak.
Taşımacılık sektörünün pazar lideri Aras Holding, hızla hayata geçirdiği teknolojik yatırımlara sektörün önemli kuruluşları arasında yer alan Horoz Cargo’nun satın alınmasını da ekledi.

SAYFA 11

Mizah-Fıkra

İşaret parmağı
Temel doktora gitmiş,
– Toktor bey, hayrettur, işaret parmağumla nereme tokunsam ağriy demiş.
Alnima tokunayirum, ağriy; kolima tokunayirum , ağriy; tizime tokunayirum ağriy.
Doktor iyice muayene etmiş, sonunda,
– Bir şeyin yok, senin işaret parmağın kırık, demiş.

Hamsi de geç bakalım
-Evladum Temel, sivil, asçer parolayi sormalisun. Tamam mi? Parola hamsidur daa.
-Tamam komitanum.
-Ha göreyum bakalım.
Terhis olmuş bir er gelmiş nizamiye kapısına, valizini almak istiyor yatakhaneden. parolayı bilmiyor tabii ki. Parola diye tutturmuş Temel, er bilmiyor, Temel izin vermiyor. Er başlamış ağlamaya. Temel acımış.
-Hamsi de de geç bakalım.

Zenci
Temel bir otele gelir ve bir oda ister. Görevli boş oda olmadığını söyler, ancak bir zencinin kaldığı odada boş yer olduğunu belirtir.
Temel kabul eder. Görevliye saat yedide kaldırmasını tembihler.
Zenci çok şakacı biridir. Gece temel’in yüzünü siyaha boyar. Saat yediye geldiğinde Temel görevli tarafından uyandırılır.
Temel lavaboda aynaya bakınca:
-Ula, beni uyandıracağına zenciyi uyandırmış…

EVLENENLER

01.10.2003
Arzu Güleryüz-Sadık Efe
Safiye Seferoğlu-Serdar Car
Zübeyde Aydoğan-F. Karaca
Gülten Duran-Güven Turgut
02.10.2003
Sevda Uzun-Halit Uzun
Emine Tecer-Murat Akgün
03.10.2003
Pınar Cingil-Aziz Avukatoğlu
Elif Özdemir-Matthew Pratt
Rengin Yıldırım-Dean Griffin
Damla Kalendir-Ayhan Kıray
Karen Howe-Reza Hadıdı
Yasemin Oflu-Süleyman Kulu
Ayşe Karatuna-Seza Aktuına
S. Erturan-Fazıl Demirkesen
04.10.2003
Melike Dümen-Zafer Bingöl
Fatoş Görce-Hasan Kaya
Meltem Tür-Cem Baycan
Aslı Şahin-Fatih Yılmaz
05.10.2003
Z. Aydemir-Recep Özdenkaya
Sultam Kaçmaz-Fatih Akarsu
Dilek Yıldırım-Davut Çınar
Ö. Ağıskalıoğlu-Murat Özcan
Ayça Doğanay-Metin Özdemir
Dinnur Kıvılcım-Raşit Sevinçli
Manolya Atılal-Haluk Üstün
Leyla Gün-Orhan Özden
H. Daimagüler-Çetin Orhan
Arzu Yağcı-Ali Erkin Baş
D. Eftimiyadis-Ümit Özen
06.10.2003
Şayan Balcı-Bayram Ekinci
Birnur Gül-Orhan Yenici
Julieta Zubiri-Allan Cubillas
Özden Çambel-N. Köprübaşı
08.10.2003
İsmail Ali-Vedat Esmersoy
Özlem Arslan-Yunus Elbasan
Çiğdem Ünsal-T. Çetinkaya
09.10.2003
Oya Baş-Cengiz Akkoyun
Arzu Delibaşı-Recep İspir
Hacer Ayşe Koçak-Uğur Ünal
Melisa Balacci-A. Stocia
Kadriye Buyurr-Kemal Kumsal
Seher Avşar-Bekir Kabalak
Aysun Dağlı-Tansu Kendirli
10.10.2003
Sibel Gülkaya-Cemalettin Ural
Ayça Kargı-Devrim Kuzu
Sevil Denizci-Kadri Gültekin
Feyhan Sönmez-G. Gengönül
Filiz Aşan-Haluk Demirkılıç
F. Demirbaş-Nuri Türkmen
Tuğba Koç-Svaş Oğuz
11.10.2003
Ö. Engür-Gökhan Bekmezci
Sıla Özcan-Oğuz Eren
Dilara Ertuğrul-Bülent Zeybek
Azime Subaşı-Hakkı Bahar
Ayşen Boztemur-E. Kesgin
12.10.2003
Tenzile Güdek-Caner Bora
F. Kılıçkaya-Taner Aydoğan
Adalet Kızılataş- Cenk Tuzcu
Evren Göker-Emin Sensus
Ayser Gül-Şenol Taşkıran
Gülsüm Taşçı-M.Akkuş
Rana Serhatlı-Bahadır Günay
Pınar Caniş-Özgür Çakır
Nihal Mertol-Kemal Hayıt
Dilek Tatu-B. Büyükköstenceli
Banu Yalçınkaya-Fatih Kardaş
Fatma Karasülük-Kemal Sarıca
Nimet Özmen-Kenan Akçelik
Ehlinaz Geçkin-C. Namoğlu
Sevinç Şen-Kemal Çalık
Elif Gazel-Okan Özat
G. Yedekci-Başak Arslan
13.10.2003
Nevin Atilla-Tuğrul Aydın
Aysel Kaymaz-Cem Kapucı
Rüya Yerman-Erkan Çetin
Dilek Böyükbaş-Ömer Aymalı
O. Chetchenko-Serdal Şahin
Ebru Mısırlı-Brian Mansfıeld
14.10.2003
Zayide Çiğdem-Cemil Şahin
Mine Elman-Swenk Munk
16.10.2003
Seyda Kulhan-Orhan Kabil
NeslihanTıkıç-S.Şimşek
Özlem İnal-Demir İnal
Fatma Afyon-Emre Ongun
Özge Çalış-Mehmet Sarı
Özlem Hindioğlu-Emin Taş
17.10.2003
Natli Bağmyan-Meriç Dinçer
T. Ayvalıoğlu-Şener Şeref
Elif Gürün-Mustafa Doğan
Yeliz Şeker-Buark Cal
Nadide Aksoy-Ergin Meral
F. Karaarslan-Sezer Canan
Hale Işık-Yüksel Gedikli
Zeynep Karaman-Yasin Patan
Ebru Işık Emekli-Ata Alturfan
Shelia Raza-Galen Self
18.10.2003
Vildan Balkanlı-Ali Celep
Aynur Azizoğlu- Hakkı Erdemli
Işıl Er-Mert Sevinç
Canan Özden-Murat Ercan
19.10.2003
Eda Tuncer-Mehmet Mert
Filiz Ertürk-Muharrem Genç
İlkay Büyükköşdere-Ş.Öztürk
Sibel Eraslan-Serkan Kılıç
Zeynep Mühür-Serkan Şendilli
Nejla Kabil-Mehmet Ali Acil
Emine Kuruoğlu-G.Şişman
Gülşan Görenek-Burak Arısoy
Özlem Okur-Olcay Akbulut
Başak Gökalp-Kaan Kayhan
Özlem Kapdan-Bayram Yılmaz
Suna Güser-Hasan Özçörekçi
Senem Koçel-M. Karaoğlu
S. Selimoğlu-Bülent Namoğlu
Yasemin Keklik-Erdal Aslan
Banu Karayazı-Fehmi Yaşar
Güliz Kumovalı-Haluk Er
S. Osmanoğlu-A. Demiray
Pınar Taşkan-Cem Turhan
20.10.2003
Deniz Çelik-Mehmet Çelik
Gamze Su-S. Atilla Keserci
Dilek Ulu-Asıl Doğan Ulu
23.10.2003
Serpil Sayar-Selami Işık
Ursula Stöbe-İsa Gül
Fatma Kaya-Ramazan Kaya
Gülşat Doğan-Mert Doğan
24.10.2003
Funda Ürük-Ahmet Birkan
Nihal Özkan-Umut İnceel
Şengül Uyanık-Ülkü Odabaşı
Fatma Karaca-Erkan Karaca
Burcu Akman-Levent Bostancı
Damla Şenel-Cengiz Derinöz
25.10.2003
Betül Arazlı-Emre Gökbulut
Tuğba Güleç-Özgür Deren
Karin Labatcamy-Tanku Atan
İmren Aktan-Erkan Anlar
Banu Ertüzün-E. Morigi
Bahar Ayarcı-Doğan Can
26.10.2003
Filiz Aytaş-Tahsin Kaynak
M. Alimler-Sinan Yılmaz
J. Jular-Özgür Özfidan
Ezgi Altun-Hakan Durgut
Nuray Satır-Bekir Oruç
Hülya Öztürk-Bülent Birsen
Öznur Keskin-Çağrı Çakarel
Yeter Karataş-Yasin Satı
Burcu Erimez-Ersoy Kufacı
Özlem Erdoğan-A. Genç
Beyhan Orhan-Olgar Külçe
Gül Bahadır-Deniz Gökçe
S. Kaptanoğlu-Levent Özgüler
27.10.2003
Naime Taşçıoğlu-Fikret Şener
Kerime Bakan-Cahit Yıldız
Sue Gettings-Ahmet Durdu
F.Kalaycıoğlu-Ludo Winters

SAYFA 16

Mutluluğun da bir sınırı var

Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Sosyal doku Projesi İstanbullu Olma Bilinci Araştırması’ İstanbullunun mutluluk sınırının kişi başına 550 milyonluk gelir olduğunu saptadı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi APK Daire Başkanlığı Araştırma Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği ‘Sosyal Doku Projesi İstanbullu Olma Bilinci Araştırması’ İstanbullunun mutluluk sınırının kişi başına 550 milyon liralık gelir grubu olduğunu ortaya koydu. Bu kişilerin kendilerini özgür hissettikleri, bu rakamın altında kazananların ise mutsuz olduğu vurgulandı. Anket çalışmasında 2 bin 490 kişiye 64 ana soru soruldu. Prof. Dr. Şerif Mardin, Prof. Dr. M. Fikret Sezgin, Prof. Dr. Aziz Bener, Prof. Dr. Aziz Bener, Prof. Dr. Korkut Tuna ve Doç. Dr. Osman Özsoy’un da aralarında bulunduğu çok sayıda akademisyenin bilimsel destek sağladığı çalışmaya göre, İstanbulluların büyük çoğunluğu stresten etkileniyor. Araştırmaya katılan çeşitli meslek ve gelir gruplarındaki yurttaşlar, ‘İstanbul’da kendinizi nasıl hissediyorsunuz?’ sorusuna stres altında’ yanıtını verdiler. Anket çalışması, stres halinin gelirle ters orantılı olduğunu da ortaya koydu.

SPOR

PRAG NİYETİNE

Sparta Prag’a 2-1 yenilen Kartal deplasmanda Gaziantepspor’u 3-0 mağlup ederek kendini buldu. Maçtan sonra Beşiktaş’ın teknik heyeti ve futbolcular “Prag’la İstanbul’da hesaplaşacağız” dedi.

Tümer oynadığı futbol attığı ve attırdığı golle maçın tartışmasız yıldızıydı. Tümer, ağrıları süren Sergen’e de “Gönlün rahat olsun, sen yoksan ben varım” mesajını verdi.
Antep’teki diğer yıldızları 2 gol atan İlhan Mansız ile kaleci Cordoba, Giunti ve Tayfur’du.
Lucescu, göreve geldiğinden bu yana G.Antep’i ilk kez yenerek bir ilki daha başardı. Bir topu da direkten dönen İlhan Mansız ligdeki gol sayısını 7’ye çıkarıp, Ahmed Hassan ile Van Hooijdonk’u yakaladı. 9 Golle başta giden Fenerli Tuncay ile 8 gollü Samsunlu Serkan Aykut’a da “Bu yarışta ben de varım” dedi
Bir yanda son 5 maçından galibiyetle ayrılmış bir Gaziantep, diğer yanda da ligde rakip tanımayan bir Beşiktaş… Kartal en son 22 Eylül 1991’de deplasmanda Antep’i 2-1’le devirmiş, o tarihten bu yana da rakip sahada 3 puanı bir arada görememiş. Dile kolay tam 12 yıl…
İşte böyle bir ortamda çıktı Kartal bu maça… Üstelik Sergen gibi bir virtiözü de yedek kulübesindeydi.. Zago sarı kart sınırında olduğundan derbi maça saklanmıştı. Sergen yoktu ama Siyah-Beyazlılar’ın Tümer’i vardı…
Tümer, Beşiktaş’a geldiğinden bu yana belki de en iyi maçını oynadı. Attırdı, attı, sahada basmadık yer bırakmadı. Sonunda Kartal, Antep’i de sallayıp 3 gollü bir galibiyetle 3 puanı cebine koydu. Üstelik de İlhan Mansız’ı da yeniden kazandı.
Gaziantep galibiyetinin mimarı Tümer’in yardımcıları da vardı. İlhan, isimsiz kahramanlar Giunti, Tayfur ve de kalesinde devleşen Cordoba… Maç başladı, Beşiktaş 4.dakikada golü çakıverdi… Giunti soldan havalandırdı, İlhan plaseledi: 1-0. 22’de Tümer’in adrese ortaladığı topa İlhan kafayı yapıştırdı fark ikiye çıktı: 2-0. 44.dakikada Tümer yine “Al da at” diye ortasını yaptı ama, İlhan şanssızdı, top direkte patladı.58’de Emre’nin arapasıyla Antep ceza sahasına giren Tayfur, Tümer’e çıkardı, maçın kahramanı da affetmedi: 3-0.

Yıldız tablosu

GAZİANTEPSPOR: 0 – BEŞİKTAŞ: 3, STAT: Kamil Ocak
HAKEMLER: Ali Aydın xx, Selçuk Kaya xx, Cemal Gemici xx
GOLLER: İlhan (Dk.4 ve 22), Tümer (Dk.58)
GAZİANTEP: Ömer x – İbrahim x, Bouazizi x, Devran x (Dk.46 Nuri x), Cem Baki x (Dk.31 Hasan Özer x), İlhan xx, Johnson x, Bülent x, Erdal x (Dk.74 Hüseyin x), Lazarov x, Jaziri xx
BEŞİKTAŞ: Cordoba xxxx – Emre xxx, Ronaldo xxx, Ahmet Yıldırım xxx, Kaan Dobra xxx, Tümer xxxxx (Dk.74 Yasin xx), Giunti xxxx, Tayfur xxx, İbrahim xx, İlhan xxxx (Dk.64 Ahmet Dursun xx), Pancu xx ( Dk.64 Ahmed Hassan xx)
SARI KARTLAR: Tayfur, Guinti, Tümer, Ahmed Hassan

GOL KRALLIĞI

9 GOL
Tuncay (F.Bahçe),
8 GOL
Serkan Aykut (Samsun),
7 GOL
İlhan Mansız, Ahmed Hassan (Beşiktaş),
Van Hooijdonk (F.Bahçe)

‘İstanbul’da yeneriz’

Lucescu Prag karşısında ilk 11 seçimi ve oyuncu değişiklikleri konusunda yanlış kararlar verdiğini kabul ettiği ve yabancı santrfor aldırmadığı için de pişman olduğunu söylediği iddia edildi. Mircea Lucescu, bu maçın geride kaldığını söyleyerek “Beşiktaş’ın futbolcuları kaliteli ve değerlidir. Sparta Prag’ı İstanbul’da yeneceklerine inanıyorum” dedi.

Hesap günü 5 Kasım

Tüm futbolcular ağız birliği etmişcesine İstanbul’daki Sparta Prag maçını kazanacaklarını ve gruptan çıkmak için tekrar avantaj yakalayacaklarını söylüyor.

Küfür etmeyin
Seranad DEMİRHAN

Bu sezonun başında yaşanan tribün olaylarının ardından, Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı ve GSGM, ağır yaptırımlar içeren bir yasa tasarısı hazırladı. Hazırlanan taslağa göre, kulüpler sahalarında, tel örgülerden, güvenlik kameralarına kadar her türlü önlemi alacak. Kulüplerin özel güvenlik görevlileri de, olay çıkartanları 2 saat göz altında tutabilecek. Eğer bir kulüp olaylar nedeniyle ceza alırsa da, müsabakanın tv yayın gelirinden mahrum kalacak. Emniyet tarafından hazırlanacak olan holigan bilgi bankasına da kulüpler ve taraftar dernekleri istenen bilgileri verecek. Statlara takımların bayrak ve flamaları dışında maytap, sis bombası, alkollü içki ve konfeti sokulamayacak.
Ayrıca stada kesici ve delici alet sokarken yakalananlara da 3 ay süreyle spor müsabakalarından men ve 500 milyon ile 1 buçuk milyar arası para cezası verilecek. Tekrarı halinde men cezası ömür boyuna, para cezası da 5 milyara çıkacak. Yine de statlara girenlere 5 yıl hapis ve 50 milyar para cezası verilecek.
Tribünlerde dikkat çeken bir diğer olay da küfür… Ne kadar reddetsek de toplumumuzda bir şekilde yer etmiş olan küfür olgusu; sporda, evde, sokakta, tribünde kısacası her yerde karşımıza çıkıyor. Bu konuyla ilgili olarak psikiyatrist Doçent Dr. Arif Verimli küfür etmenin bir davranış bozukluğu olduğunu ve bu konuda ebeveynlere büyük görev düştüğünü belirterek şöyle devam ediyor.
Doç. Dr. Arif Verimli
“Küfür Arapça anlamıyla “Kafirin Sözü”dür. Bizim ise bugünkü anlamıyla algıladığımız küfür kavramı sözlü şiddet içerisinde değerlendirilen kırıcı, çirkin, ayıp sayılan, alçaltıcı kelimeler bütününü karşıdaki kişiye söz yoluyla uygulamaktır.
Tribünlerde yükselen küfür ve saldırgan davranışları toplumsal bir bakış açısıyla değerlendiren Arif Verimli, gerek sporda gerek sokakta kişinin sergilediği saldırgan tutumun tedavi edilmesi gereken bir bozukluk olduğunu vurguluyor.
“Şiddet; ani patlayan şaşkınlık uyandıran davranış biçimidir. Kendinden daha güçsüz bir canlıya veya kendine şiddet uygulamak ise bir davranış bozukluğudur. Şiddet kendi içerisinde fiziksel şiddet, cinsel şiddet ve sözlü şiddet gibi biçimlerde kendini gösterir. Sözlü şiddet gerilim yaratan, karşıdakini kırma, üzme, incitme, küçültme, yadırgama… gibi negatif anlamlar taşıyan kimi zaman cinsel öğeler içeren ya ada çirkin varlık ve hayvan isimleriyle oluşturulan küfür diyebileceğimiz kelimelerle uygulanır.
Tedavi şart!
Bu gibi davranışlar sergilemek ne olursa olsun bir davranış bozukluğudur. Küfür etmeye neden ihtiyaç duyulduğu nasıl şekillerle küfür edildiği psikiyatrik analizden geçilerek bu davranışın altında yatan sebepler ortaya çıkarılmalı davranış tedavi edilmelidir.
Toplum hayatı ve düzeni içerisinde birbirimize nezaket ve saygı çerçevesinde davranarak saygılı dürüst bireyler yetiştirebildiğimizi unutmamalıyız. Özellikle ebeveynler çocuklarına küfrü kat-i suretle yasaklamalı çocuğun küfür davranışına tolerans gösterilmemelidir.”
Yıllardır tribünleri yönlendiren, tribünlerin havasını iyi bilen, taraftarı coşturan Beşiktaş amigosu Alen, olayın içinden bir kişi olarak, kamuoyunda yapılan küfür tartışmalarının göstermelik olduğunu düşünüyor.
Amigo Alen
Halk arasında yaygın olan ve “naber lan?” şeklinde başlayan konuşma tarzının, sadece, argonun günlük yaşamımıza girmesi olduğunu belirten Alen, şöyle devam ediyor ” Nedir sancı? Normal bir vatandaşın “pilava attığı kaşık mıdır? Aaa’lar Ooo’lar yükselir hemen. Ne kadar ayıp tafraları. Öte yandan farzı-misal bir Cem Yılmaz’ın belden aşağı yaptığı her espri bir başyapıt olarak toplumumuzun en ortasına konmamakta mıdır ? Nedir bu yaman çelişki. Oysa küfür her yerde küfürdür. Ayrı bir anlamı yoktur. Bir de en tavana bakalım. Yani o meşhur şıngır mıngır sosyeteye. Ne yaparlar bu arkadaşlar. Bütün anane ve geleneklerimizi yerle bir etmezler mi ? Her gün çamaşır değiştirir gibi sevgili değiştirmezler mi ? Bu sevgililere her gün ayrı ayrı çay içmeye gitmezler herhalde. Televizyonlarda yarı çıplak poz verenlerle gazete arka sayfalarını süsleyenler arasında hiç fark olmadığı gibi bunları okuyanlar ve seyredenler arasında da hiç bir fark yoktur. Yani arz talep meselesi. Örnekler önümüzde. Hem de bir dağ gibi.”
Madalyonun bir de öbür yüzü var
“Ama gel gelelim küfrün statta yapılması ayrı bir gezegen virüsü gibi bazı çevreleri inanılmaz rahatsız ediyor. Ya da kendisi rahatsız oluyormuş gibi gösteriyor. Oysa ne sokak ortası, ne Cem Yılmaz gösterisi ne de bir sosyete muhabbeti. Küfür edilebilecek en müsait ortam tribünler. Hırs, rekabet, gizli düşmanlık ve bir şekilde mor olma.”
Tribünlerin ateşleyicisi Alen toplumdaki bu çarpıklığın sonucu olan küfür olayında çözümü şöyle sunuyor: “Yakın çekimlerde her pozisyondan sonra futbolcunun ağzında bir küfür. Stattaki hangi kareye bakarsanız küfür, neyi sorguluyoruz, neyi yargılıyoruz. Siz Amerika İngilizce’sini değiştirebilir misiniz? Bir şey düzeltilmek isteniyorsa önce üstten hem de en üstten başlamalı.
Oysa statlarda tribün edebiyatı dediğimiz bir üslup hakimdir. ‘Hani şarkının içinde çaktırmadan’ Tabii hakeme ve futbolculara edilen direkt küfürler de var. Buna hepimiz karşıyız, kesinlikle de tasvip etmiyoruz. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Futbolcu ve hakem küfrü hak edecek ne yapar. 90 dakikada haksız bir penaltı mı verir. Yoksa topçu döner- Alpay’ ın yaptığı gibi- kalenin içinden 3 bin kişiye el kol hareketi mi yapar?
(Bakınız Kadıköy deki FB BJK maçı, Boliç’in attığı gol sonrası) Bu örnekler çoğaltılabilir. Onun için bütün bu cereyan edenler için, bütün bu kısır döngü için, küfür için açılmış her konu, her söylem boşadır.”
Tribünlerden yükselen kadın sesi ‘Dişi Kartallar’, sahadan küfrü kovmak için tribünlerde mücadele verenlerden… 90 dakika boyunca küfür yok 90 dakika boyunca susmak yok! sloganını benimseyen Dişi Kartallar, coşkuyu küfürsüz ama son sürat yaşatarak tribünleri değiştirdiklerini söylüyorlar.

İşte şampiyon
Seranad DEMİRHAN

Üç büyüklerin spor muhabirleri, Spor Yazarları Derneği’nin düzenlediği 1. Basın Turnuvasında bir araya geldi. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe muhabirlerinden oluşan takımlar Çilekli tesislerinde düzenlenen ve üç gün süren futbol turnuvasında şampiyonluk kupası için ter döktü. Turnuvanın ilk günü karşılaşan Beşiktaş ve Galatasaray muhabirlerinin maçı sonunda gülen taraf 6 – 0 ile Beşiktaş takımı oldu. Maç sonrası, kupayı almak için büyük bir avantaj yakalayan siyaz beyazlı muhabirler, Fenerbahçe maçına bu skor avantajı ile çıktı. Maç 1 – 0 Beşiktaş’ın galibiyetiyle devam ederken, yaşanan elektrik kesintisi kupa sevincinin bir sonraki güne ertelenmesine neden oldu. Ertesi gün oynanan Beşiktaş Fenerbahçe karşılaşmasında, Beşiktaş muhabirleri Fenerbahçe’yi 3-1 ile geçerek kupayı kazanmayı bildi. Turnuva boyunca Sinan Engin’in direktifleriyle moral bulan Beşiktaşlılar, Fenerbahçe maçı sonrası şampiyonluk kupasını TSYD başkanı Onur Belge’den aldı. Turnuva Fenerbahçe’nin ikinciliği Galatasaray’ın ise üçüncülüğü ile sona erdi. Ayrıca turnuva sırasında Beşiktaş muhabiri Atakan Kurt gol kralı oldu.

Fenerbahçe: 3
Adanaspor: 0

Eski Türk filmlerindeki gibi… Kovadan boşalırcasına yağan bir yağmur…
Şükrü Saracoğlu’nun zemini kaygan ama eskisi gibi göl değil… Belli ki sezon başındaki yenileme mükemmel yapılmış. Stada geldiği anda zeminin durumunu soran Başkan Aziz Yıldırım mutlu..
50.yaşına giren Daum’a ve 22. yaşına basan Kemal’e tribünlerden sevgi yağıyor. Daum için sevgi içeren pankartlar her yeri süslüyor. Daum’un da 12’nci adama hoş bir sürprizi var. Alman teknik adamın “Her şey için teşekkürler, 50. yaş günü anısına” diye üzerine yazıp imzaladığı fotoğraflar şiddetli yağışa rağmen stada gelen 35 bini aşkın seyirciye dağıtılıyor…
Maç öncesi her şey mükemmel ancak 90 dakika öyle değil. Skor tabelası sizi yanıltmasın. Kanarya’nın ortaya koyduğu futbol yavan. Orta alandaki boşluklar zaman zaman Adana’nın da tehlike yaratmasına yol açıyor. 3 pasın üst üste adrese gittiği parmakla sayılacak kadar az. Makine mal çıkarıyor ama tıkır tıkır işlemiyor.
Gollere gelince; 8’de Hooijdonk’un kafayla indirdiği topa Tuncay çakıyor, üst direğe çarpan top Adana filelerinde. 75’te Hooijdonk frikikten çakıyor, barajdan dönen topu Luciano röveşata ile kaye yolluyor, kaleci Murat Şahin’den seken topu Serhat ağlara mıhlıyor: 2-0. 81’de yine Hooijdonk sol çaprazdan serbest atışı kullanıyor, direkte patlayan top kalenin önüne düşüyor. Tuncay orada bitiveriyor ve skoru ilan ediyor: 3-0

Galatasaray: 1
Samsunspor: 0

Galatasaray futboluyla fıtık ediyor ama kazanmasını da biliyor… Cim-Bom, deplasmandaki Rize maçından sonra Samsun’u da Kral’ı Hakan Şükür’ün nefis röveşatasıyla devirip, üst üste 4’üncü maçından da 3 puanla ayrıldı… Hakan Şükür ligde attığı gol sayısını 200’e çıkardı, ikinci kez “Dalya” dedi. Milli futbolcu, Metin Oktay, Tanju Çolak, Aykut Kocaman ve Hami Mandıralı’nın ardından lig tarihinde 200 gole ulaşan beşinci futbolcu oldu.
Sakat Ümit Karan, Volkan ve Sabri ile kadroya alınmayan Hakan Ünsal’ın forma giymediği maçta soğuk ve yağışlı hava nedeniyle tribünler de boş kaldı. Olimpiyat Stadı’nda 10 bine yakın taraftar vardı. Samsun’da da Serkan Aykut, Sinan sakatlıkları, Osman, Müslim Can ve Celil cezalı oldukları için oynayamadılar.
Taraftar tribünde, futbolcular da sahada sıkıntılıydı. Maçta akıllarda kalan 4 pozisyon vardı. 19’da 4 Galatasaraylı oyuncu Shorumnu ile karşı karşıya kaldı ama beceriksizlikten golü atamadı. 43’te Bratu, 53’te de Frank De Boer’in şutları direkte patladı. 63’e kadar ortalıkta gözükmeyen Hakan Şükür nefis bir röveşatayla 200’üncü golünü yazarken, fotoğrafçılara da poz verdi!.. Golden sonra Samsun oyun disiplininden koptu. Galatasaray bindirdi ama şuursuzca baskı başka gol getirmedi.