SAYI 92

GAZETE BEŞİKTAŞ

SAYI:92, 9 ŞUBAT 2005

SAYFA 2

Vahe Kılıçaslan, Nefise Karatay

‘Aşığız’

Vahe Kılıçarslan ve Nefise Karatay siyah-beyazlı renkler için Beşiktaş Gazetesi ile birlikte bir araya geldi. Koyu Beşiktaşlı olan cansız Manken Vahe Kılıçaslan ve Nefise Karatay ile Beşiktaş’ın geleceğini konuştuk…

VAHE KILIÇASLAN:

“HOŞ GELDİN

KAPTAN…”

Vahe Kılıçaslan, Del Bosque’nun gidişinin isabetli bir karar olduğunu ve Rıza Çalımbay’ın teknik direktörlüğe gelmesinden dolayı çok büyük bir memnuniyet yaşadıklarını dile getirdi. Fotomaç ve Beşiktaş Gazetesi’nde 4 senedir bilfiil köşe yazarlığı yapan Kılıçaslan, “gitmesi için durmadan yazdım, şimdi inanılmaz bir şekilde çok mutlu oldum”, diyor. Memnuniyetinin Del Bosque’nin yerini bir Türk’e bırakmasından ziyade, Rıza Çalımbay’ın Beşiktaş için taşıdığı önemli kişiliğe bağlıyor.

“Rıza Çalımbay ile büyüdüm. Kaptanımız 1976 senesinde Beşiktaş altyapısına girdiği zaman inanılmaz bir haz duydum, çünkü ben kendisini PAF takımındayken sevmiştim. İnanılmaz bir çalışkanlığı, süper bir futbol gücü, inanılmaz bir Beşiktaşlılığı vardı. Onu hep Beşiktaş’ın başında görmek istemişimdir. Futbolu bırakana kadar Beşiktaş’a çok büyük faydaları dokundu. 1989’dan 1992’ye kadar üç yıl üst üste şampiyonluklarda hep Rıza Kaptan vardı. Atom Karınca lakabını aldı. 90 dakika boyunca durmadan çalışıyor, pres yapıyor, didiniyordu. Metin-Ali-Feyyaz’ı fişekliyordu. Geride Kadir, Ulvi, Takoz Recep, Gökhan’a büyük bir motivasyon sağlıyordu. Beşiktaş’ın efsane on birinin bence vazgeçilmez kaptanıydı ve Beşiktaş camiasıyla örtüşen bir insandı.”

Vahe Kılıçaslan, Rıza Çalımbay’ı Beşiktaş’ın başına gelebilecek iki insandan biriydi diye nitelendiriyor. Ve başarılı olacağına inandığını söylüyor.

“Bu sene Beşiktaş’ın ligdeki sıralaması belli. Lig ikinciliği, lig üçüncülüğü ile yetineceğiz ama inanıyorum seneye çok büyük işler başaracak. Her şey değişecek…”

NEFİSE KARATAY:

“BEŞİKTAŞLIYIM”

Nefise Karatay ile Beşiktaşlılığını konuşuyoruz. “Ben koyu bir Beşiktaşlıyım” demiyor ama siyah-beyaz renklere duyduğu hayranlık ve sempatiyi de gizlemiyor. Nişanlısı Murat Bey’in Beşiktaşlılığı Nefise Karatay’ı da etkilemiş. O artık Beşiktaşlı… Ailesinde akrabaları arasında Beşiktaşlı olduğunu söylüyor ve Beşiktaş’ın maçlarına da gitmekten büyük bir zevk aldığını belirtiyor.

“Maçlara gidiyorum, stattaki coşkuyu gördüğüm zaman bu çok hoşuma gidiyor. İnsanlar çok heyecanlı oluyorlar. Ancak Beşiktaş gol yediği zaman inanılmaz bir üzüntü çekiyorum. Etrafıma bakınıyorum, taraftarlarımız için üzülüyorum. O anda hayatlarının en önemli şeyi oluyor, aşırı bağlanıyorlar. Göz yaşı dökenleri gördüm. Hatta düşünürseniz, bu uğurda insanlar birbirine zarar dahi veriyor”

TARAFTAR CENTİLMEN

Karatay, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Kesinlikle şunu söylemeliyim ki, bu kadar takım taraftarı içinde en centilmeni Beşiktaş taraftarı diye gözlemledim. Kendini bilen, kendinden emin taraftarı ile Beşiktaş’ın kaliteli bir takım olduğuna inanıyorum. Geçmişi de, başlangıcı da, hikayesi de bana bunu düşündürüyor. Bir özelliği var Beşiktaş’ın…”

Rıza Çalımbay’ın Beşiktaş’ın teknik direktörü olması konusunda ise, gayet memnun olduğunu söylüyor. Nişanlısı Murat, aile çevresinden Rıza Çalımbay’ı tanıdığını ve gerçekten başarılı olacağına inandıklarını dile getiriyor. Nefise Karatay, tüm camia için hayırlı olması dileklerini gazetemiz aracılığıyla iletiyor.

Bu kadarına pes

YAYAYA GEÇİT YOK: Belediye bir süre önce yolu daralttı. Her iki tarafına geniş yaya kaldırımları yaptı. Sinanpaşa Köprü Sokak örnek bir görünüme kavuştu. Buna rağmen tek şerit olan yoldan çift yönlü araç geçişi hala engellenmiş değil. Şimdi bir de yayalar için yapılan kaldırımlara araçlar park etmeye başladı.

İlgilenenler için park eden aracın plakası 34 AY 8734, markası kırmızı Opel 1.4 Corsa. Yer: Sinanpaşa Köprü Sokak, Beşiktaş Verem Savaş Dispanseri önü.

Önemli duyuru

Taklitlerimizden sakının…

Beşiktaş Gazetesi’nin önüne çeşitli ibareler koyarak yayın çıkartıldığı duyumunu aldık. Gerekli araştırmaları yapıp, yasal yollara başvurmaktayız. Bu zaman zarfında Beşiktaş Gazetesi adı altında elden gazete satan, ilan toplayan, para karşılığı haber yapacağını söyleyen kişileri bize veya en yakın emniyet birimine bildirmenizi önemle duyururuz.

Beşiktaş Gazetesi ve Gazete Beşiktaş imtiyazları bize ait olup yukarıda belirtilen doğrultulda bir çalışmamız kesinlikle yoktur.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

Sayfa 3

Maruzatımız var

Beşiktaş Belediyesi’nin çalışmalarından gayet memnun olduklarını dile getiren Muhtar Hacıömerlioğlu, muzdarip oldukları sorun karşısında belediyeden acil çözüm beklediklerini dile getiriyor ve şöyle devam ediyor:

“Çok memnun olduğumuz çalışmalar Beşiktaş Belediyesi’nin yol, bakım ve onarımıdır. Yollarımız, sağlı sollu ağaçlandırma yapılarak güzelleştirildi. Gerçekten çok güzel çalışmalar oldu. Park ya da başka bir şey gibi çalışma isteme olanağımız yok, çünkü mevcut yerimiz yok. Ama keşke sağlık ocağımız olsa diyoruz. Fakat Beşiktaş’ın başka bir mahallesine de kazandırılması bizi memnun eder. Bir önemli isteğimiz de Nüshetiye Caddesi ve Deryadil Sokak’ın kesiştiği yerde sinyalizasyon çalışmasının yapılmasını istiyoruz. Bu özellikle yoğunlaşan hafta sonu yaya ve araç trafiğinde emniyetli geçiş için gerekli.

Muhtarlığımızca yürüttüğümüz bir çalışma da, maddi durumları iyi olmayan mahalle sakinlerimiz, ihtiyaç sahipleri için bize verilen eşyayı onlara ulaştırmak. Kayıtlı olanları var, araştırıyoruz da. Durumunun iyi olmadığı halde söylemeyen vatandaşlarımız var. Onlar çok önemli. Onlara da ulaşmaya çalışıyoruz. Ve gerekli yardımı yapmaya çalışıyoruz.”

Mahalle sakinleri ise Gazete BEŞİKTAŞ’a şöyle konuştu:

YILLARDIR SÜREN ÇİLE BİTSİN

Muradiye Mahallesi’nde iki önemli ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bir esnaf olarak öncelikle, yıllardır süregelen kemikleşmiş pazar yeri sorunumuzun çözümlenmesini bekliyorum. Katlı pazar yeri mevcut. Cumartesi günleri iki sokağı tamamıyla kaplayan pazar oraya taşınacaktı. Bunun gerçekleşmesini istiyorum. Bununla birlikte, evlendirme dairesinin bulunduğu alanda trafik ışıklandırmasının yapılmasını istiyorum. Daha önce kazalar olmuştu, okullar da açılacak. Bu da acilen gerekli.

Metin Canbuzlar – 50 yaşında

RAHATIMIZ KAÇIYOR

Belediyenin yol, bakım ve onarım çalışmaları gayet iyi. Ancak, biz sokağımızı kullanamıyoruz. Cumartesi günü adeta keşmekeşe dönüyor. Pazar yerinin artık kalkmasını istiyoruz. İnanın, bir şey olacak, bir hastamız çıkacak diye korkuyoruz. Ne itfaiye girebilir, ne ambulans… Cuma gününden pazarcıların gelip yerleştiğini düşünürseniz bu durum vatandaşı inanılmaz rahatsız ediyor.

Erdem Küçükinsel- 50 yaşında

PAZARCILARIN

ZARARI BÜYÜK

Belediyenin genel itibariyle çalışmalarından memnunuz, ancak bizim en büyük sıkıntımız pazarcılar ile ilgili. Camımız kırılır, zemin katta oturanların elektrikleri kesilir, apartmanların içine dalıp çöpler, atıklar bırakılır. Hatta duvarlarımız bile deliniyor. Evlerimizi boyuyoruz ama tüm emekler boşa gidiyor. Artık biz bunun değişmesini ve pazarcıların yapılan yere taşınması istiyoruz.

Birol Baykut- 63 yaşında

PAZAR YERİ KALDIRILSIN

Seçimden bu yana yapılmasını istediğimiz en önemli şey, pazar yeri. Gerçekten bir gün kuruluyor ama inanın tüm bir haftaya bedel. Başkanımızın bize pazar yerinin değişeceğine ilişkin seçim öncesinden verilmiş bir sözü vardı. Biz bunun gerçekleşmesini umut ediyoruz. Gerçekten büyük zorluklar yaşıyoruz, burada oturan, yaşayan biri olarak gerekenin yapılmasını istiyorum.

Türkan Güngör- 70 yaşında

KAPKAÇ OLAYLARI KORKUTUYOR

Her şey bir yana, kapkaç olaylarından dışarı çıkamaz olduk. Özellikle, pazarın kurulacağı zaman kapımızın önü karşılıklı tezgahlarla çevriliyor ve çok kalabalık olduğu için çaresiz kalıyoruz. Emniyet güçlerinin ve belediyenin gerekli önlemleri almasını istiyoruz ve bir de burada trafik akışı çok yoğun oluyor. Işık konulursa memnun oluruz.

Perihan Ülkü- 70 yaşında

PAZAR YERİ DEĞİŞSİN

Belediyenin çalışmalarından memnunum ama asıl beklediğim, hafta sonu çilesinin sona ermesi. Pazar yerinin en kısa zamanda değişmesini istiyorum.

Sadık Şengel-51 yaşında

SIKINTIMIZ BÜYÜK

Mahalle sakini olarak kime sorsanız en çok istediği pazar yerinin değişmesidir. Açıkçası, ben de bunu istiyorum. Burada oturuyorum, burada yaşıyorum, yıllardır bu sıkıntıyı hep birlikte çekiyoruz. Belediyemizin bunu değiştireceğine inanıyorum ve çalışmaların başlamasını bekliyorum.

Faruk Türker – 78 yaşında

EVLERİN ÖNÜ PERİŞAN OLMASIN

Açıkçası, beklediğimiz fazla bir şey yok. Cuma günü erken saatlerde başlayan bir sıkıntımız var. Kaldırımlar, yol işgal ediliyor, pazar kurulacak diye. Pazar günü akşamına kadar çöpler ne yazık ki kalıyor, yollar, evlerin önü perişan oluyor.

Hüdai Arı- 63 yaşında

PAZAR YERİ KALKSIN

Pazar yeri kalsın isterim, şu an başka bir isteğimiz yok.

Perihan Yalçın – 52 yaşında

CUMARTESİ PAZARI,

YAPILAN YERE TAŞINSIN

Muradiye Mahallesi sakini olarak Cumartesi pazarının kalkıp evlendirme dairesinin önünde yapılan yere taşınmasını istiyorum. Belediyemizin diğer çalışmaları hoş, ancak bu bizim yıllardır süren bir sorunumuz. Çare olmasını bekliyoruz.

Güngül Gökçan – 50 yaşında

Yurtsever Beşiktaş İnisiyatifi kuruldu

Beşiktaş’ta Yurtsever Beşiktaş İnisiyatifi Kuruldu. Avrupa Birliği konusundaki çalışmalara karşı çıkan topluluk, Avrupa Birliği’ne girilmesi halinde daha büyük sıkıntılar yaşanacağını savunuyor. Yurtsever Beşiktaş İnisiyatifi, 20 Şubat’ta Elif Düğün Salonu (Kambur’un Bahçesi)’nde ilk toplantısını gerçekleştirecek. İnisiyatifin kurucuları arasında doktor, banka çalışanı, arkeolog, öğretmen ve mali müşavir gibi çeşitli kesimlerden kişiler yer alıyor.

Tel: 0212 327 93 80

SORUNLAR-ŞİKAYETLER

Bildirin yayınlayalım 0212 236 80 81

Fidanları kırmışlar

Bir süre önce Barbaros Bulvarı’na boydan boya dikilen yetişmiş fidanların bazılarının kırıldığını tespit ettim. Tüm yetkililerin dikkatine…

Adil Örs

Marketler sokakta

Beşiktaş çarşı içi belediye tarafından çok güzel düzenlendi. Bu alana ayrı bir önem verildiğini de gazetenizden takip ediyorum. Ancak son zamanlarda büyük marketler, özellikle meyve sandıklarını dışarıya çıkartarak tezgah açıyorlar. bu hem kötü bir görüntüye neden oluyor, hem de hijyene aykırı. Mutlaka ilgilenilmeli.

Sabahat Aktan

Böyle çukur olmaz

Yeni Levent Güzel Beşiktaş Koleji’ni biraz geçince yolun karşısı boydan boya kazılmış durumda. Tabelasından İSKİ’nin burada çalışma yaptığı anlaşılıyor. Ancak son zamana kadar hiçbir dikkat levhası yoktu. Şimdi de bir ip çekmişler, araçlar için tehlike arz ediyor.

Kadir Pekcan

Sayfa 4

Başka bir oyun!

Akatlar Kültür Merkezi’nde farklı bir oyun sahne alıyor. ‘Aksak İstanbul Hikayeleri’ adındaki 12 farklı karakterin aksayarak süren hikayeleri ve değişik dekorasyonu ile seyirciyle buluşuyor. Oyunu yazan ve yöneten Yeşim Özsoy Gülan, hikayeyi şöyle tanımlıyor:

“Bir hikayeden diğerine sürekli bir geçişkenlik söz konusu. Hikayede, İstanbul bazlı karakterler var. Mekan İstanbul ve oyunda müfettiş, memur emeklisi, öğretmen var, liseli iki aşık var. Oyuna bakıldığında iki tane aile var. Doğudan İstanbul’a gelen aile var, modern bir aile var.”

Gülan neden aksayan hikayeler ile oluştuğu sorusuna, Türk Sanat Müziği’nde aksak usulün dikkatini çektiğini, İstanbul’un da bu düzende olup nihai bir güzelliğe, bir düzene kavuştuğunu söylüyor.

Oyunculuktan gelen ve Amerika’da eğitimi tamamlayan 32 yaşındaki yönetmen, Ve Diğer Şeyler Topluluğu adı altında ekibini kuruyor. Kakafonik adlı oyun ile ilk kez bir apartmanda oyun sahneleyerek izleyicileri misafir olarak oyuna dahil etmişler…

Akatlar Kültür Merkezi’nden sonra diğer durak Yerebatan Sarnıcı, ardından da Almanya-Köln… Yönetmen Yeşim Gülan, klasik anlamda aynıların sergilendiği tiyatrolardan sıkıldığını ve sanatsal kaygıları göz önüne alarak ticari dengeleri de düşünerek projelerini hayata geçirdiklerini belirtiyor. Ekip ruhuna inandığını söyleyen Gülan, başka tiyatro topluluklarıyla bir arada olmak istediklerini, birbirlerine destek olarak farklı çalışmaları hayata geçirmek istediklerini dile getiriyor.

Gönül Dostları yine mest etti

Gönül Dostları ekibi, Türk Sanat Müziği sevenleri yeniden coşturdu. 8 Ocak’ta gerçekleşen konsere ilgi büyüktü. 9 Şubat’ta yaptığı kış konseri de büyük ilgi gördü.

Gönül Dostları Ortaköy Türk Müziği Topluluğu, Ataköy Kültür Koleji’nde ayakta alkışlanan bir konser verdi. Yapılan konserde bir çok isim bir araya geldi. Türk Sanat Müziği’nin hiçbir zaman eskimeyeceğini savunan topluluk, genç katılımcılarıyla da bu sevgiyi genç kuşaklara aşılamayı hedefliyor. Kolej konseri ile yüzlerce gencin ayakta alkışladığı topluluk, ilerleyen dönemlerde bu tarz konserlerin devamı için çalışmalarının devam edeceğini belirtiyor. Konserde Kültür Koleji ileri gelenlerinin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin de ilgisi büyüktü. Bu kuruluşlardan bir tanesi de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. Konuklar, konserde performansı gerçekten büyüleyici bulduklarını, Türk Müziği’ne gereken değerin verilmesini istediklerini dile getirdiler. Onuncu Yıl Marşı ile son bulan konser dinleyenleri mest etti.

SAĞLIK HATTI

Rahim Kanseri hakkında bilmek istedikleriniz

Genelde kullanılan “Rahim Kanseri” deyimi görülme yaşı, kaynak dokusu, görülme sıklığı, risk faktörleri birbirinden tamamen farklı olan iki ana kanser türünü kapsar; 1. Rahim ağzı kanseri 2. Rahim örtüsü kanseri (endemetrium). Geç kalındığı takdirde mutlak ölümcül olan bu iki kanser türünde de örtüştüğümüz iki nokta vardır; 1. En ileri evreye kadar ikisinin de ağrı yapmaması 2. İkisinin de kansere dönüşmeden periyodik kontrollerde tespit edilebilmesi ve basit cerrahi yöntemlerle önlenebilmesi.

Bedenin diğer yerinde, örneğin akciğerlerde normal hücre birdenbire kanser hücresine dönüşür. Kansere dönüşmeden ve bu dönüşüm çıplak gözle görünür hale gelmeden tanı koymak olanaksızdır. Rahim ağzı ve örtüsü kanserlerinde ise normal hücre birdenbire kanserleşmez. Displazi olarak ifade ettiğimiz yaklaşık 10 ila 15 yıl süren birtakım hücre bozukluğu aşamalarından geçtikten sonra kansere dönüşür. 30 yaş üzerindeki kadınlarda, senede 1 kez rahim ağzından fırça ile toplanan hücrelerin mikroskobik incelemesine dayanan pap smear test ile bu ara aşamalardan birinde yakalanırsa, basit bir cerrahi tedavi ile rahim ağzı kanserine dönüşmesi önlenir.

Aynı şekilde, genelde menopoz sonrası dönemde gözüken rahim örtüsü kanserinin, kanser öncesi aşamada belirlenmesinde transvajinal ultrasonografik incelemedeki rahim örtü kalınlığı 5 mm’nin üzerinde ise, otonom hücre çoğalmasının belirlenebilmesi için mutlaka tanı amaçlı kürtaj yapılmalıdır. Rahim örtüsü kanserinin menopoza geçiş döneminde de görülebileceği unutulmamalı, düzensiz vajinal kanamalarda mutlaka hekime müracaat edilmelidir. Kadında, meme kanserinden sonra en sık görülen kanser türü rahim ağzı kanseridir ve 30 yaş üzeri senede 1 kez vaginal smear test yaptırmalıdır. Az gelişmiş ülkelerde meme kanserinden sonra 2. sırada olan rahim ağzı kanserinin görülme sıklığı ABD’de zorunlu smear taramaları sonucu en alt sıralara gerilemiştir. Genel sağlık sigortasının yaygın olduğu ülkelerde bu testi zamanında yaptırmayanları kendi sigortası dava etmekte ve kişiden yüklü tazmünat alınmaktadır. Çünkü kişi kanser olduğu takdirde yüklü tedavi masraflarını sigorta şirketi ödeyecektir. Ülkemizde ise maalesef kontrol amaçlı smear testi birçok sağlık sigortası ödememektedir. Poliçemizi yenilerken, smear testi poliçe kapsamı altına aldırmayı unutmayın.

Ülkemizde 4. sıradaki rahim örtüsü (endometrium) kanserinden korunmak için menopoz döneminden sonra 6 ayda bir jinekoloğumuza muayene olup, vajinal ultrasonografik inceleme yaptıralım.

Sayfa 9

Aksesuardan vazgeçmem

Kışın da bayanlar yine moda da aksesuarlar fark yaratıyor. Bu aksesuarlar arasında; şallar, broşlar, deri kemerler, el çantaları, madalyonlar, atkılar, kürkler, kumaş kemerler, şapkalar, pançolar, jokey çizmeleri ve daha neler neler var. İşte bunlardan bazıları…

Şallar: 2004 kışının tartışmasız en popüler aksesuarlarından biri olan pullu şifon şallar, kolye niyetine kullanılarak boyunlarımızı süslüyor. Aklınıza gelebilecek her türlü canlı ve parlak renkten şallar, spor veya klasik her türlü giysiyle mükemmel bir uyum sergiliyor. Özellikle modacıların, tasarladıkları giysilere, seçtikleri kontrast renklerdeki şallar oldukça göz alıcı.

Broşlar: Aksesuar kutularında büyük büyük annelerimizden kalma broşları saklandıkları yerlerden çıkarmaya başlayın. Eğer elinizde bir tane yoksa, satın almanın tam zamanı. Ceketlerin yakalarından bluzların, hırkaların, kazakların, kürklerin üzerlerine, jean pantolonların belinden elbise ve eteklerin bellerine kadar çok çeşitli yerlerde şık bir aksesuar olarak kullanılan broşlar, hayvan ve çiçek şeklinde pullu, incili ve özellikle taş süslemeli olarak bu sezonun en popüler trendi olarak karşımıza çıkıyor.

Deri Kemerler: 40’lı ve 50’li yılların beli sıkıca saran diz altı elbiseleri ile kullanılan kemerleri, bu sezon ceket, hırka, süveter, elbise ve mantoların üzerinde kullanılarak bayanların zerafetine zerafet katıyor.

El Çantaları: Zincirli, halatlı ve demir kulplu küçük seyahat çantası görüntüsü veren nostaljik çantalar, dışındaki büyüklü küçüklü gözler, bavul kilidini andıran detaylar ve parlak, pahalı derileriyle çok çesitli. Çantada siyah renkten şaşmayan bayanların çantalarını rafa kaldırarak bu rengarenk çantalardan en az bir tane edinmelerini tavsiye ediyoruz çünkü bu rengarenk çantalar 2005’te de popülerliğini koruyacak gibi gözüküyor.

Madalyonlar: Madalyon şeklindeki kolye uçları, zincir ve kurdelelerle tamamlanarak kullanılıyor. Özellikle altın ve bakır tonlarındaki kolyeler, tasarımcıların defilelerinde en çok karşımıza çıkanlar arasında yer alıyor.

Atkılar: Kışın soğuğundan korunmak için kullanılan uzun yün atkılar bu kışın gözde trendleri arasında yerini alıyor. Çok çeşitli örme sitillerinde, uzun, püsküllü, püskülsüz ve genelde tek renkli olan bu cıvıl cıvıl atkılar, boyunlarımızı ve içimizi ısıtıyor.

Kürkler: Bu kışın popüler aksesuarlarından olan atkıyı kullanmayı tercih etmeyen bayanlara, soğuktan korunmaları için omuzlarına alacakları kürkleri öneriyoruz. Şık ve zarif bir görüntü veren bu kürkler tilki, mink ve hayvan dostları için yapay kürkler olmak üzere pek çok seçenekte her bayanın zevkine hitap etmeyi başarıyor.

Kumaş Kemerler: Cici kız kurdelelerini ve hediye paketi fiyonklarını andıran şifon, saten ve kadife gibi çok çeşitli kumaşlardan hazırlanan kemerler klasik veya sportif her türlü giysi ile çeşitli şekillerde kullanılıyor.

Şapkalar: 70’li yılların geniş kenarlı, yüzün bir tarafını hafif kapatan şapkaları, çoğunlukla kahve tonlarındaki renkleriyle, 2004 kışının hanım hanımcık ve hippi trendleriyle bezenmiş kıyafetleriyle güzel bir uyum sergiliyor.

El Çantaları (Clutchs): Gece veya gündüz kullanılabilen ince ve zarif el çantaları kadınsı ve cazibeli bir şıklık için çok iyi bir seçenek oluşturuyor.

Pançolar: Püsküllü, püskülsüz, kollu kolsuz değişik tarzlarda örme ve dokuma kumaşlardan yapılmış pançolar düz ve üçgen kesimiyle dış giyimimizi zenginleştiriyor. Tasarımcıların bayanlara bir alternatif olarak sundukları bu rengarenk kumaşlar kışın soğuğunda bizi ısıtarak mont ve mantolara rakip çıkacağa benziyor.

Jokey Cizmeleri: Jokeylerin at yarışlarına katılırken giydikleri binici çizmeleri 2004 kışında tasarımcıların biz bayanlar için seçtiklerinden. Diz altı veya diz üstü boylarıyla jeanlerin, dar ve bol pantolonların içlerine konularak giyiliyor. Genelde kahverengi ve koyu tonlarda olan bu çizmeler, topuksuz ve kalın alçak topuklu görüntüsüyle doğal jokey çizmesi havasını koruyor.

OTOMOBİL

BMW yine gözde

Otomobil piyasasında BMW önde yer alan markalardan bir markası. Rekabeti forse etme geleneğini sürdürmeye de devam ediyor. BMW’nin piyasaya sürdüğü Z3 serisi de pek çok anlamda yeniliklerle ortaya çıktı. 240 beygir gücüne sahip olan Z3 motoru, aynı zamanda 3.2 litre V-6. Z3 farklı renk seçenekleri ve estetik duruşu ile göz kamaştırırken 5 vitese sahip.

TEKNOLOJİ

Digital not defteri

Digimemo’nun yeni ürünü ile ajanda kullanma devri kapanıyor. Kalemle yazdığınız notları olduğu gibi hafızasında saklama imkanı verir. Toplantılarda, konferanslarda, görüşmelerinizde aldığınız notları, çizdiğiniz grafikleri, ofisinize döndüğünüzde PC’ye aktarıp düzeltmeler ve eklemeler yapabilir, isterseniz çalışma arkadaşlarınıza bu notları mail atabilirsiniz. Digimemo tablet ile aldığınız tüm notlar tabletinizin hafızasında.

Sayfa 10

SİNEMALAR

Olga’nın Topuzu

Fransa’nın bir taşra kasabasında geçen bu sıcak komedi-dram, yeni kaybettikleri annelerinin arkasından yas tutan Julien ve Emma adlı iki kardeşin öyküsünü anlatıyor. Julien yazın son günlerinde amaçsızca sokaklarda gezinirken, bir gün, kitapçıda çalışan güzel ve genç kadın olan Olga’yla karşılaşır. Julien, en yakın çocukluk arkadaşı Alice’e bile itiraf etmeden, kalbine giren bu kadına yaklaşabilmek için, içten içe, elinden gelen her şeyi yapar…

Talihsiz Serüvenler

Üçü de birbirinden sevimli ve zeki çocuklar olan Baudelaire kardeşler, anne-babalarının yangında ölümünden sonra yetim kalmışlardır. Kardeşlerin velayeti yangından Kont Olaf’a verilir. Şeytan ruhlu bir adam olan Kont Olaf’ın bir özelliği de eski bir aktör olmasıdır. Çocukların büyük mirasına konmak isteyen kötü ruhlu adam, amacına ulaşabilmek için birbirinden iğrenç oyunlar düzenlemeye başlar.

Şans Kapıyı Kırınca

‘Yurdum Ailesi’nin reisi Kuddusi Yurdum, katıldığı bir yarışma programında ezberlediği kalori tablosunu saymaya başlar. Kameralar karşısında tabloyu sıralayan Kuddusi, son besin değerini bilemez ve yanar. Ancak, Yurdum Ailesi, teselli olarak Barbunya Adası’nda 7 gün 8 gece sürecek bir tatil kazanmıştır. Yurdum Ailesi fertleri, bir türlü adanın yerini öğrenemez ve ‘Herhalde, Ege Denizi’nde küçük bir adadır’ diyerek yola çıkarlar.

Million Dollar Baby

Frankie Dunn ringlerde yaşadığı yıllar boyunca müthiş dövüşçüler yetiştirmiştir. Öğrencisi olan boksörlere öğrettiği en önemli ders ise herşeyin üzerinde kendini korumaktır. Onu kızından uzak tutan acılı deneyimi yüzünden uzun zamandır herkesten uzak durmaktadır. Tek arkadaşı Scrap onun salonuna göz kulak olmakta ve 23 yıldır yakasını bırakmayan bir affedilme beklentisi olduğunu bilmektedir ve bir gün Maggie Fitzgerald spor salonuna gelir…

Sayfa 11

AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ ŞUBAT AYI ETKİNLİK PROGRAMI

OYUNLAR, KONSERLER

1 Şubat Salı, Saat 21:00

Ve Diğer Şeyler Topl.

“Aksak İst.Hikayeleri”

5 Şubat Cumartesi, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sındırella

6 Şubat Pazar, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirella

Saat 19:00, E.S.E.K

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

7 Şubat Pazartesi, Saat 21:00

E.S.E.K

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

8 Şubat Salı, Saat 21:00

Ve Diğ.Şeyler Topl.

“Aksak İst.Hikayeleri”

9 Şubat Çarşamba, Saat 21:00

Gönül Dostları Derneği

“Kış Konseri”

10 Şubat Perşembe, Saat 21:00

Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal

11 Şubat Cuma, Saat 21:00

Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal

12 Şubat Cumartesi, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sındırella

13 Şubat Pazar, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirella

Saat 19:00, E.S.E.K

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

14 Şubat Pazartesi, Saat 21:00

E.S.E.K

Tanrım Beni Baştan Yarat

15 Şubat Salı, Saat 21:00

Ve Diğer Şeyler Topl.

“Aksak İst.Hikayeleri”

17 Şubat Perşembe, Saat 21:00

Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal

18 Şubat Cuma, Saat 21:00

Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal

19 Şubat Cumartesi, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirella

Saat 21:00

Yalçın Menteş, Matrak Ailem

20 Şubat Pazar, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirellla

Saat 19:00, E.S.E.K

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

21 Şubat Pazartesi, Saat 21:00

E.S.E.K

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

26 Şubat Cumartesi, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirellla

Saat 21:00

Yalçın Menteş, Matrak Ailem

27 Şubat Pazar, Saat 11:00

Gezginler Çocuk Tiyatrosu

Elmanın Yarısı

Saat 13:00, Tiyatro Mie

Saat 19:00, E.S.E.K

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

28 Şubat Pazartesi, Saat 21:00

E.S.E.K.

“Tanrım Beni Baştan Yarat”

SERGİLER

12-26 Şubat 2005

Leyla Konuk, Kişisel Resim Sergisi

EĞİTİM ÇALIŞMALARI

Tango Dans Dersi

Her Çarşamba Saat 19:15 – 20:45

Latin Dans Dersi

Her Salı – Perşembe

Saat 19:15 – 20:45

Thi Chi – Qigong Dersi

Her Pazartesi – Cuma

Saat 19:00 – 20:30

Resim Atölyesi

Her Çarşamba-Perşembe

Saat 11:30-16:30

Santral : 0 212 351 93 94

Gişe : 0 212 351 93 84

Tanrım Beni Baştan Yarat

Fantastik Müzikli Komedi

Tarih-saat : Pazar günleri saat 19.00

Pazartesi günleri saat 21.00

Yer : Akatlar Kültür Merkezi

Adres : Zeytinoğlu Cad. No. 8 Akatlar,

Beşiktaş / İstanbul

Tel : 0212 351 93 84

E.S.E.K (Espri Standartları Enstitüsü Kurumu)

Oyuncular: Uğur Uludağ, Deniz Pulaş, Celal Belgil, Murat Akkoyunlu, Hakan Bilgin, Gülden Avşaroğlu, Ebru Ayyıldız, Barış Ataş, Bekir Tosun

Öykü: Gökhan Semiz, Uğur Uludağ

Yazan & Yöneten: Uğur Uludağ

Dekor & Kostüm: Hakan Yarkın

Müzik: Koray Şahinbaş

BEŞİKTAŞ GAZETESİ

SAYI:12, 9 ŞUBAT 2005

SAYFA 5

Kartal öncü oldu

Beşiktaş Kulübü’nün girişimleri ile düzenlenen “Sporda Şiddeti Önleme Paneli” Conrad Oteli Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Panelin açılışında konuşma yapan Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, “Panelin Türk sporunun bu derin yarasına çözüm bulmamız yönünde ışık tutacağına yürekten inanıyorum” dedi.

Milletvekilleri, Futbol Federasyonu ve Emniyet Teşkilatı yetkilileri, kulüp temsilcileri, gazeteciler, spor dünyasının önemli isimleri ve Divan Kurulu üyelerinin katıldığı panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Sporda Şiddeti Önleme Komisyonu Üyesi Osman Kaya’nın yönetimindeki panelde, ilk konuşmayı Divan Kurulu Başkanı Şeref Nasır yaptı ve şu noktalara değindi:

“Bugün bu salonda Türk sporuna yön verenlerin önde gelenlerini davet etmemizin nedeni, iğneyi kendimize batırmak içindir. Komisyon çalışmalarımıza bugün burada veya daha sonra sizlere gönderilmek üzere hazırlanacak sonuç raporunda, gördüğünüz noksan, tedbir veya değişiklikleri belirtmeniz, Türk sporuna bugüne kadar yaptığınız kutsal hizmetler kadar değerli olacaktır. Yoksa 5149 sayılı kanun “yetersiz, değişmesi lazım” demek çare değildir. Burada bulunan devletimizin ve sporumuzun en önde gelen yetkililerine yardımcı olmak, hali hazır durumda dahi sorumluluk bilinciyle mevcut kanunumuzun gereklerini yerine getirmek ve alınan, alınacak tedbirleri harfiyen desteklemek toplumumuza, sporumuza ve kulüplerimize karşı görevimizdir. Aldığımız kararın doğruluğu devletimizce de 6 Mayıs 2004 tarihinde 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun çıkarılmasında görülmüştür. Biraz sonra sizlere arz edilecek çalışmalarımız içindeki hakikatler, sporun dostluk, barış, kardeşlik, sevgi olduğuna inanan sizleri de şaşırtacaktır. Öyle ki alınan, alınmak istenen tedbirleriyle, bugünlere kadar gelinen noktada hepimizin noksanları, hataları olduğunu göreceğiz.”

“Olayların başlangıç aşamasında ilgililerin kesin ve köklü önlemleri uygulamaya koyamamaları, şiddet hareketlerini cesaretlendirmiş ve stat ayrımı yapılmaksızın yaygınlaştırmıştır. Divan Kurulumuz, Türk sporuna karşı sorumluluklarının bilincinde olarak artan şiddetli holiganizmi görmüş ve şiddetin daha da artacağını hissederek, Mart 2004 ayı içerisinde bir komisyon kurulmasıyla sporda şiddetin önlenmesi konusunda alınacak tedbirlerin tespiti ve ilgili makamlara yardımcı olmak, uyarıda bulunmak maksadıyla çalışmalara başlamıştır.”

Yıldırım Demirören, Nasır’dan sonra kürsüye çıkarak şu noktalara değindi:

“Bugün burada kulübümüzün Divan Kurulu bünyesinde “Sporda Şiddeti Önleme” adına neler yapılabileceği konusunda çalışmalar yapmak üzere oluşturulan çalışma grubumuzun önemli bir zaman dilimi ve emek sarfı sonucunda vardığı netice ve hususlar sizlerin bilgisine ve görüşlerine sunulacaktır. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, bu konuda Sporda Şiddeti Önleme Komisyonu 5149 sayılı yasanın çıkarılmasından 2 ay önce 15 Mart 2004 tarihinde kulübümüz bünyesinde kurulmuştur. 6 Mayıs 2004’ten itibaren fiili çalışmalar başlamıştır. Bu doğrultuda Sporda Şiddet Yasası’nın tanıtımı, uygulamaları ve işbirliği konularını ele alacağımız panelin, Türk sporunun bu derin yarasına çözüm bulmamız yönünde ışık tutacağına yürekten inanıyorum.”

‘SPOR BÖLMEYİ DEĞİL

BİRLEŞTİRMEYİ, NEFRETİ

DEĞİL SEVGİYİ AMAÇLAR’

Kulüpler Birliği Başkan Yardımcısı Malatyaspor Kulübü Başkanı Hikmet Tanrıverdi, açılış bölümünün son konuşmasını yaptı. Tanrıverdi, “Sporda şiddetin arttığını, son yıllarda dünyada ve Türkiye’de tehlikeli boyutlara ulaştığını üzülerek görmekteyiz. Kimsenin; başkalarını, rakip sporcuları, kendi görüşünde olmayanları rencide etmeye hakkı yoktur. Devlet yönetimi bu konuyla ilgilenmiş, 5149 sayılı yasayı çıkarmıştır. Sporda şiddetin önlenmesi için öncelikle eğitime önem verilmelidir. Bunun için kulüp başkanlarına, yöneticilere, basına, federasyona, ilgili kurum ve kuruluşlara ve emniyet teşkilatına büyük sorumluluk düşmektedir. Sporun bölmeyi değil birleştirmeyi, nefreti değil sevgiyi amaçladığını bilerek birbirimizi sevmek zorunda olduğumuzu kabul etmek zorundayız” dedi.

Açılış konuşmalarının ardından Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ekrem Özgüven’in hazırladığı video filmi panel katılımcılarınca izlendi. Panelin ilk oturumunda, Sporda Şiddeti Önleme Komisyonu Başkanı Ali Rıza Dizdar çalışmaların kamuoyuna detaylı bir şekilde duyurulacağını ifade etti ve şöyle konuştu:

“2004 yılının 3. ayında çalışmalarına başlayan komisyon, ilk toplantısından sonraki çalışmalarında konuyla ilgili olarak birçok kişiyi dinledi. Zabıtlar tuttuk, bu zabıtları en kısa sürede Şiddeti Önleme Komisyonu olarak kamuoyuna arz edeceğiz. Komisyonun kuruluşu 5149 sayılı yasanın çıkmasından 2 ay önce oldu ve tüm ülkelerdeki yasalar, dünya literatürü teker teker tarandı. Bütün bilimsel yayınlar kontrolden geçirildi. Komisyonumuz önce kendini eğitmeye karar vermiştir. Bütün yasaları önümüze koyduk ve üzülerek söyleyeyim yasanın Fransızca tercümesinde hata yapılmış. Yasada taraftar temsilcisi yok, taraftar elçisi var. Fransızca böyle dediğinizde siz temsilciyi resmileştiriyorsunuz. Saha içi kontrolü görevliler sağlar, tribünler değil. Gazete ilanlarında görüyorum “Özel Güvenlik Firmaları” ilan veriyorlar, “vasıfsız eleman aranıyor” diye. Tribünler de 5149 sayılı yasayla özel güvenliğe veriliyor, olmaz. Vazgeçemediğimiz bir olay var; mağlubiyetin acısını içimizden atmalıyız. Sporda şiddeti önlemenin yöntemi kendimizi eğitmektir. Biz konulan kuralları öğreneceğiz, konulan kuralları öğreteceğiz, konulan kuralları önce içimizde sindirip biz uygulayacağız. Ondan sonra insanlara “siz uygulayacaksınız” diyeceğiz.

Önce spor kültürü, bununla beraber kurallar… Kuralları öğretmek siz yöneticilerin görevi, kamu yöneticilerinin ve spor kulüplerinin görevleri… Çalışmamızdan bu çıkıyor. Bir kişi karakola gidiyor, sonra biri geliyor rica ediyor çıkması için, bu olmamalı. Bilet satışı ve kartların en üst düzeyde kontrolden geçmesi gerekiyor. Statlarda giriş ve çıkışlar sıkı kontrol edilmeli, alkol kontrolü yapılmalı, herkes kendi koltuğuna oturmalı. O zaman Avrupa kriterlerinde rahat maç izleyeceksiniz, oturduğunuz yerden maçı rahat göreceksiniz. Biz şiddeti önleyeceğiz, hukukun içinde, çağdaş Türkiye’de bunları önleyeceğiz.”

DEVAMI SAYFA 8’DE

Sayfa 6

‘Yıldıramazlar’

ÖZEL HABER

Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı’na adaylığını koyan ve seçimin usulsüz olmasına ilişkin ifadeleri ile hukuki mücadelesini sürdüren Kemal Ulusu ile cesaretini, mücadelesini ve Beşiktaş’ı konuştuk.

İlk federasyon seçimleri haziran ayında gerçekleştirilmişti. Seçim öncesinden TBMM’den yeni bir futbol federasyonu kanunu çıkmış, buna göre merkez hakem komitesi, denetleme kurulu, tahkim kurulu özerkleşecekti ve seçimleri ayrı yapılacaktı. Kemal Ulusu, bu kurulların başındaki kişilere özerklik tanındığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“Eski bir futbol federasyonu başkanı, eski bir merkez hakem kurulu başkanı olarak merkez hakem kurulu başkanlığı görevine talip oldum. Müdahale edilemeyecek ve özerklik söz konusu. İlk seçimde seçim ilan tarihinde yanlış vardı ve seçim iptali olur uyarıma rağmen, kanun 15 gün evvelinden genel kurul üyelerine tebligat çıkması lazım derken maalesef federasyon 13 gün evvel bunu gerçekleştirmişti, nitekim genel kurul üyelerinden iki tanesi itiraz etmesi sonucu seçim iptal oldu. İkinci seçim bir ay sonra oldu. O seçimde Kemal Ulusu ve Oğuz Sarvan olarak 2 adaydık. Şu var ki, seçim günü sabah 9’da Sabri Çelik adaylığını açıkladı. Bu kadar dibe vurmuş hakem camiasının başına gelebilecek kişiler böyle alel acele mi seçilir, bu bir yönetim işidir, bir plan program işidir, yönetim kurulunun çok güçlü olması lazım. Prosedür olarak ters değildi, ama etik olarak yanlıştı. Bununla birlikte listenin kanuna uygun olmadığını gördüm. Kanun diyor ki, merkez hakem kurulu 9 asil 9 yedek üyeden oluşur. Özetle, Bu 9 üyenin 7 si faal olmayan hakem olacak, 2 si ise hakem olmayacak. Listedeki isimlerin hepsi hakem. Seçim salonunda bu duruma itiraz edilebilirdi, doğrusu da oydu, ancak divan başkanının bakıp listenin uygun olmadığı gerekçesiyle seçime sokmaması lazımdı. Ancak durum seçime doğru gidiyor, Başkanın da karşı grubu desteklediğini bildiğim için, hukukçularıma da danışarak seçimden sonra itirazımı yapmaya karar verdim. Sabri Çelik 83 oy aldı, ben 55 oy oldım, 43-44 oy ile Oğuz Sarvan üçüncü geldi. Seçimde de usulsüzlükler yapıldı. Kurulların seçiminin ayrı yapılması gerekiyordu, ama Başkan taraflı olduğu için üç seçimi bir arada yaptı. 9-10 liste divan kurulunun önünde toplandı, üyeler geldi, listeler alındı, gizli oylama ile olacak seçim açık oylamaya dönüştü ve kulis başladı. Çok tatsızlaştı. Seçim sona erdiği an Divan Başkanlığına itiraz dilekçemi sundum. Kerhen imzalattırarak sevkini aldım. Hukuk yoluna başvurdum.”

Kemal Ulusu, hukuk yollarına başvurmadan önce Federasyon Başkanı ile seçimin yenilenmesi konusunda görüşmede bulunmuş, ancak bir sonuç alamamış. Ankara, 13. Asliye Hukuk’ta başlayan mücadelede, federasyonun savunması Kemal Ulusu’yu adeta şok etmiş. Kemal Ulusu, şöyle anlatıyor:

“Mahkemeye çıktık, federasyon savunma yaptı. 9 asil üyeden iki tane olmamak şartı için Muhittin Boşak ile Alican Lakod gibi iki tane popüler hakemi, bunlar hakem değildir, bunlar daha evvel futbol oynamıştır, birisi de daha evvel antrenörlük yapmıştır, diye mazeret öne sürdüler. Bu savunma o gün mahkemede kaybetti.”

Davayı seçimin yenilenmesi için mi, usulsüzlük olduğundan ikinci listenin kabul edilmesi şeklinde mi açtınız?

“Davayı; birinci gelen Sabri Çelik’in listesi kanuna uygun değil, ikinci gelen listemi kabul edin şeklinde açabilirdim. Kazanırdım. Ama ben 55 rey ile mahkeme kararıyla 216 delegelik bir genel kurulda mahkeme kararıyla başa gelebilmeyi içime sindiremedim. Bu bir tecrübedir. Bu şekilde göreve gelseydim en ufak bir hata, yanlışlık, kamuoyunda-medyada hemen gündeme gelirdi. Bu ağır bir görev ve sorumluluk. Davamız seçimin iptali için oldu.”

Seçim yenilenmesine bir türlü sıcak bakılmadığını söyleyen Kemal Ulusu, mahkeme kararlarının FİFA ve UEFA tarafından olumlu karşılanmadığını, bunun Türk Futboluna inanılmaz sıkıntılar yaşatabileceğini savundu.

Kemal Ulusu şöyle devam etti:

“Temyizden benim haklılığım, karar döndüğü takdirde mahkeme kararıyla Türkiye Futbol Federasyonu MHK’yı görevden almış olacak. İşte o zaman UEFA, FİFA yakamıza yapışacak, hatta belki diyecekler ki, bizim önerilerimizi dinlemediniz, mahkeme kararı ile bir kurul görevden alındı, sizi iki-üç yıl ihraç ediyoruz. Belki kaç milyon euro ceza vereceğiz diyecekler. FİFA, UEFA iç işlerimize karışmaz, ama der ki siyasi otoriterlerce veya mahkeme kararı ile federasyonun ve merkez hakem kurulunun görevden alınmasına karşıyım…

İhtiyati tedbir ve kayyum atama gibi bir ikinci dava açtım. Acil bir MHK göreve gelsin, diye. Bunun nedeni, Kemal Ulusu 55 rey aldı, Oğuz Sarvan 44-45 rey aldı yani biz iktidara karşı 100 rey aldık. Bu oyları veren kulüplerin hepsi rahatsız. Bu MHK bize yanlı hareket edebilir sebebiyle. Hepimiz görüyoruz tüm Beşiktaş maçlarında olay var. Ve nedense de lig başından bugüne kadar gözlemcilerin vermiş olduğu hakem notları içinde en düşük notları hep Beşiktaş kulübünün hakemi alıyor. Her nedense, inanılacak gibi değil…”

1984-85 Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı ve Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yapan, 1979-83 yılları arasında Beşiktaş Kulübü yönetim kurulunda yer alan Kemal Ulusu, futbolun geleceğini ve Beşiktaş’ı şöyle değerlendirdi:

“İşin sportif, etik yanı açısından eskiden çok daha farklıydı. İşin ehilleri çoktu. Ancak 2000 yılının teknolojisi ile ekonomi düşünceleri içerisinde, globalleşen dünyada futbol da maalesef ekonominin peşinden gitmeye başladı. Manevi etik değerler arka planda kalmaya başladı, dolayısıyla yozlaşmaya başladı. Her şeye rağmen ekonominin futbol üzerinde faydaları da var. İlk benim döneminde başlayan sahaların çimlenme olayı, ikinci benim döneminde başlayan antrenör reformu… Benim zamanımda milli takımın başına ben 4-5 kişi içinden antrenör seçebiliyordum, şimdi bakın kaç kişi var, yerli antrenörlerimizin ne kadar büyük başarıları var. Futbolcularımızın Avrupa’da oynama imkanları doğdu, tesisler statlar büyüdü. Dolayısıyla Türkiye, Dünya ve Avrupa futbolunda belli yerlere gelmeye başladı. Esasında bu imkanlar iyi kullanılmadı iyi kullanılsaydı istikrarlı bir politika güdülseydi ileriye dönük planlar yürütülseydi, Türkiye bugün dünya şampiyonuydu.

80 milyon insana emsal olacak bir mücadele veriyorum, bu tür olaylarda hep söylenen bu işten bir şey çıkmayacağıdır. Bunun doğru olmadığını ispat ettim. Beni sokakta en az 7-8 insan çeviriyor. Fenerlisinden Galatasaraylısına bir çok kişi… Bu artık halka mal oldu. Bu kulüpten 100 yılda çıkan tek Futbol Federasyon Başkanıyım, bir de bu yüz yılda inşallah çıkacak ilk MHK Başkanı olacağım.

Federasyon başkanlığı, tahkim kurulu, denetleme kurulu başkan adayları çıksın istiyorum, böyle büyük ve kaliteli bir camiadan Beşiktaş camiasından kimse yok mu, çıkar ama kaybeder o ayrı. Mühim olan camiayı temsil etmek. Bu korkulacak bir şey değil”

“Beşiktaş’ın alt yapısının çok güçlü olması gerektiğine inanıyorum. Alt yapıda en aşağı 4 futbolcunun oynaması şart bunun yanına, 3 tane kaliteli abi oyuncu, 3 tane yabancı oyuncu olursa önce UEFA sonra Avrupa Kupası şampiyonası için mücadele edeceğini inanıyorum. Rıza Çalımbay, alt yapıya yüzde yüz eğilecektir, inanıyorum. 20 yıldır Beşiktaşın alt yapısına gelen doğru dürüst bir futbolcu yok açıkçası ben neticeye bakıyorum, eğer A takımına önümüzdeki sene iki tane direkt oynayacak adam verirlerse, o zaman alt yapı başarılı derim”

Maçtan çok hakem konuşuldu

Yoğun kar yağışı altında başlayan, dondurucu soğukta biten Beşiktaş-Gençlerbirliği maçına damgayı teknik direktör ve futbolculardan çok hakem Kuddusi Müftüoğlu vurdu. Kuddusi Müftüoğlu verdiği kararlarla Beşiktaş’ın boy hedefi olurken maç da tartışılır hale geldi. Spor otoriteleri maçtan sonra Kuddusi Müftüoğlu’nun serbest atış sırasında iki kez düdük çalmasını, ardından da Gençlerbirliği’nin golünü vermesini hakem hatası değil de kural hatası olarak yorumladılar. Maçın gollerini Tümer ve Gençlerbirliği’nden de Ali Tandoğan attı.

Demirören: ‘Muhittin Boşat

görevi bıraksın’

Maçtan sonra bir açıklama yapan Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören “hakemler canımızı yakmaya devam ediyor. Beşiktaş’la davalı olan bir kişinin Merkez Hakem Komitesi’nde bulunmasını istemiyoruz” dedi. Futbol Şubesi Başkanı Kıvanç Oktay ise “ortada bir kural hatası var” şeklinde konuştu.

Maçtan sonra başta yöneticilerden Sinan Vardar olmak üzere idari kadro ve futbolcuların hakeme isyan ettikleri görüldü. Teknik Direktör Rıza Çalımbay ise “daha çok çalışmamız lazım. Tüm arkadaşlarımızın savaşmasını bekliyorum” dedi.

Sayfa 7

ÖZEL HABER

Bu sayımızda sizler için namağlup ve rakip tanımayan Beşiktaş Hentbol Takımı’nı irdeledik. Hentbol takımının hocası ve oyuncularıyla konuştuk. İşte görüşler…

Müfit Aran:

10 yıldır Beşiktaş’ta hentbol antrenörlüğü yapıyorum. Bunun altı yılı yıldız ve genç takımlarda iki yıl A takım yardımcı antrenörlük en son iki yıl da A takımda çalışıyorum. Şu anda 42 yaşındayım. Beşiktaş amatör branşlarda Türkiye’de en değer en önem veren kulüp. Kendimizi hiçbir zaman ikinci veya üçüncü planda hissetmiyoruz. Beşiktaş basketbol, futbol, voleybol nasılsa hentbola da aynı ölçülerde yaklaşıyorlar. Spor yaptığımızı hissediyoruz. Türkiye’deki standartların üstündeyiz diyebilirim. Beşiktaş’ta hentbolun pek zorluğu yok başka kulüplerde var ne yazık ki. Çalışma imkanları ekonomik imkanlar, ekonomik imkanların yarattığı malzeme problemleri, seyahat etmeniz gerektiğinizde durumunuz, seyahatinizin kalitesi… Beşiktaş’ta bunlar her zaman en üst düzeyde, en iyi yerlerde. Umarım bu sene daha güzel olur. Hedef, Beşiktaş’ı şampiyonluğa ulaştırmak, ikinci hedef ise kupayı almak. Önümüzdeki yıllarda bu şampiyonluğu alışkanlık haline getirip Avrupa Kupalarında da başarılı bir takım yaratmak. Hentbol ligi kurulduğundan beri Beşiktaş ilk üçe oynar. Kupalar kazandık, Avrupa’da çeyrek finale kaldık, Avrupa sekizinciliğine kadar ulaştık. Ama Türkiye’de henüz şampiyon olamadık. Avrupa’da hentbol gerçekten popüler. Bütçeleri de elbette buna göre farklı oluyor. Bu sene 11 tane transfer yaptık amacımız şampiyonluktu. Hedefi yükselttiğimiz için takımı yeniden bir revizyona soktuk. Transferlerin 6 tanesi ASKİ’den, 2 tanesi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden, 1 tanesi Trabzon Belediyesi’nden, Almanya’dan da bir oyuncu. Geçtiğimiz yıl takımımızda bulunan 7 tane sporcumuzla yola çıktık. İkinci yarı daha başlamadı. Basamakları teker teker çıkıp yaptığımız transferlerin boş olmadığını hedefimize ulaştığımızda göstereceğiz. Oyunda lider oyuncu kim derseniz, bunu seyirci bile sezebilir. Onlar kendilerini gösteriyorlar. Kaptanımız Emin Halaç’tır, Almanya’ya gitti geldi ve en eski oyuncularımız arasındadır. Arkadaşlık önemli, abilik unsuru içinde gençleri yönlendirerek yol alıyor. Sürekli diyalog halindeyiz.

Aran sakatlıklar hakkında ise şunları söyledi:

“İlk yarıyı bitirdik, milli takıma girdik ara vermeden her hafta iki maç oynadılar. Bedensel yorgunluktan ziyade zihinsel yorgunluğu dinlendiremedik. Ekip halinde çalışmayı daha yeni uyguluyoruz. Bunlar bizim için ne de olsa handikap oluyor. Bu seneki konumumuz namağlup oluşumuz, maçların heyecanı, bu da takım içinde stres yaratan pozisyon ancak doğal karşılanmalıdır. Biraz da bunların sonucu olarak hentbolda, el, bilek, omuz, eklemlerde ve belde kimi sakatlıklar yaşanabiliyor. Alt yapıda bir grubumuz var biz genellikle okul ağırlıklı çalışıyoruz. O okullar hedef okullardır. En faydalı olanlar yıldız takıma genç takıma alabiliyoruz. Çalışmalarımıza katıyoruz. Şu anda da böyle örnekler var. Ayberk, Volkan, Ömer alt yapımızda gelişip üst yapıda kullandığımız sporculardır. Mesela Deplasmanlı Birinci B kategorisinde Kuştepe ve Bahçeşehir Kulübü var. O takımların hüviyetini Beşiktaş’ın alt yapısında yetişmiş çocuklar oluşturuyor. Bu oyuncular arasında Beşiktaş’ta oynayabilecek kadar tecrübe kazananaları zamanla Beşiktaş’a kaydırabiliriz.”

Antrenör ve takımın kaptanı ise düşüncelerini Beşiktaş Gazetesi’ne şöyle aktardı:

İlker Şentürk:

6 yıldır Beşiktaş’ta antrenörlük yapıyorum. 91 ve 93 yılları arasında iki sene oyuncu olarak Beşiktaş’ın bünyesinde bulundum. Beşiktaş’ta antrenör olarak çalışıyorum ve iki senedir de A takımında çalışıyorum. Bildiğiniz gibi takımların en çok yaşadığı sorunlar maddi açıdan yaşadıklarıdır. Beşiktaş’ta ilginçtir hiçbir sorunumuz yok, gerçekten. 6 senenin 4 senesini alt yapıda antrenörlük yaparak geçirdim. Genç takım antrenörlüğü yaptım, takımımız İstanbul şampiyonu ve grup şampiyonu oldu. 1998 ve 99’da namağlup şampiyonduk. 2003 yılına kadar sürdü. Türkiye genelinde hentbolu değerlendirirseniz en büyük sorun alt yapıdan oyuncu gelmemesidir. Okul seçmelerinden gelen çocuklar ile bu takımı oluşturmuştuk. İstanbul’u tarayamadık ücretsiz spor okulları açıp öğrencileri Beşiktaş’a çekemedik, Anadolu’yu tarayamadık çünkü Anadolu’dan gelen bir oyuncunun İstanbul’da barınma masrafları ve sorumluluğu var. Bunlarla birlikte elbette çok daha da farklı olurdu. Genç takımda oynayan oyuncularımız A takımına çıktılar ve Kuştepe Kulübüne kiralık verdik şu anda onlar birinci ligde namağlup gidiyorlar. Hedefimiz önce şampiyon olmak. Sonra şampiyonlar liginde yer edinebilmek. Antrenörlük kariyerini geliştirmek istiyoruz. Uzun yıllar hizmet etmek istiyoruz.

Kaptan Emin Halaç,

29 yaşında:

Hentbola ortaokul çağlarımda gerçekten büyük bir merakla başladım. Yaklaşık 18 senedir hentbol ile ilgileniyorum. 6 sene oynadığım Ankara Halk Bankası’ndan sonra Beşiktaş’a transfer oldum. Ardından Almanya’ya gittim. 23-24 yaşlarında Beşiktaş’a geri geldim. 2000-2001 sezonu tekrar Almanya’ya gittim. 2002’de Beşiktaş’taydım. 2003’te yine Almanya’daydım. 2004’te Beşiktaş’a geldim. Bizim için en büyük eksiklik, seyirci doyumu yaşayamamız… Hentbolda karşıdaki oyuncunun bedensel teması fazla olduğundan sakatlanmaların olasılığı da o denli artıyor. Size sarılabiliyor hatta. Basketbol da bile dokunsanız faul olabiliyor. Geçen sene Almanya’da çenem kırıldı hakem devam dedi. Kaburgam kırıldı. Sakatlık, durumuna göre değişiyor. Örneğin çapraz bağ kopunca iyileşme süresi 6 aydır, bu her sporda öyledir. Böyle bir takımda yer almaktan gerçekten çok mutluyum. Antrenörlerimize ve yöneticimiz Bilal Eyüboğlu’na teşekkür ediyorum. Takımımız, A milli takım seviyesinde. Antrenörlerimiz çok iyi, oyuncularımızın kişilik yapısı ve sporcu yanları gerçekten çok kuvvetli. Ben dünyanın en büyük liginde Almanya’da oynadım, ama yine de evim dediğim Beşiktaş gibisi yok. Ortam elbette hiçbir zaman benimsediğiniz yer gibi olamaz. Yine gidilebilir ne lisan ne de uyum sorunum var ama tercih yapmanız gerekirse Beşiktaş diye düşünüyorum. Hentbolu bırakma yaşı 35-36 yaş diye düşünürsek Beşiktaş’ta bırakmak istiyorum.

Sayfa 8

Var mı yan bakan!

ÖZEL HABER

Beşiktaş’ın yenilgisizliği omuzlarında taşıyan alanlarından biri de boks branşı. Üst üste şampiyonluk kazanan Beşiktaş Boks takımı, zirve yarışında yumrukları hazır rakiplerini savuruyor. Boks Antrenörü ve aynı zamanda milli takım antrenörlüğü de yapan Erdinç Gülören, 2005 yılı hedeflerinden şöyle söz ediyor:

“Aslında, 2005 yılında karşılaşacağımız sıkıntılar oldukça fazla olacak. Önümüzde dünya şampiyonası, milli takım olarak bir sürü turnuvalar ve gerçekleşecek şampiyonalarımız var. İstanbul şampiyonasında derece alanlar Türkiye şampiyonasına gidiyor derece yapanlar da milli takım düzeyinde milli takım kamplarına çağrılıyor. Şu anda tüm sporcularımız milli takım oyuncusu. Ki, amacımız, Beşiktaş’tan milli takıma o denli çok sporcu sokabilmek… Bizim için o kadar gurur verici…”

Erdinç Gülören, en büyük kaygılarının ise alt yapı olduğuna işaret ediyor. Alt yapıda yer alan sporcuların motivasyonu ve maç tecrübesi için seferber olduklarını dile getiriyor.

“Örnek verelim; Yıldız takımımızın motivasyon kazanması, maç tecrübesi edinmesi için inanılmaz büyük bir isteğimiz var. Bunun gerçekleşmesiyle onları A takımının birer sporcusu olarak düşünmek kaçınılmaz. Onları A takımına daha rahatlıkla yönlendirebiliriz.”

Gel gelelim, boks branşı her şeye rağmen zorlukları ile tanınan bir spor. Erdinç Gülören, bunu yadsımıyor ancak tehlikeli spor dalları arasında neredeyse 20. Sıralarda yer aldığının altını çiziyor. Kafalarda soru işareti taşıyan sporcu ailelerini bilinçlendirmek için ise, seminerler düzenleniyor. Gülören, aileleri ikna etmenin kolay olmadığını ancak boksun artık anlaşılmaya ve kabullenilmeye başladığına dikkat çekiyor.

“Aileler artık eskisi gibi değil. Boks sporunu tanıyorlar. Şiddet amaçlı olmadığını biliyorlar. Bizler de aileleri müsabakalara davet ediyoruz. Yılda bir iki toplantı yapıyoruz. Tehlikeli sporlar içerisinde 17-18. sırada olduğunu bilimsel verilerle kendilerine aktarıyoruz. Ama şunu da söylemek lazım, her şeyden önce çocukları ikna etmek zorundasınız. Onları ikna etmeden aileleri ikna edemezsiniz. Bu yüzden okullarda seminerler düzenliyoruz. Boks artık ilkokula düzeyine kadar indi. Tabana indiği zaman ailelerin ikna olması önemli bir yer tutuyor. Bu konuda zor da olsa çalışmalarımızla bilinçlendirebildik.”

Beşiktaşlı minik boksörler 12 kişiden oluşuyor, yıldız takımı ise şu anda 6 kişi. Genç takım 9 kişiden oluşuyor. A Takımında ise, 8 kişi yer alıyor. Genç takım oyuncuları aynı zamanda takviye oyuncular. Eksik olan sikletlerin yerine müsabakalara katılabiliyorlar.

A takımının yıldız isimleri ise, 75 kiloda dünya şampiyonu Serdar Üstüner, 64 kiloda Gökhan Üstüner Yıldızlar Avrupa Şampiyonu, 69 kiloda ise Mustafa Karagöllü Türkiye Şampiyonu ve dünya üçüncüsü…

Erdinç Hoca, her branşta yaşanan sakatlıkların boksta da meydana gelebileceğini söylüyor ve boksta sakatlık; kaş açılması, parmak sakatlanması veya kırılması şeklinde olabiliyor, diyor.

Erdinç Hoca, boks branşı ile ilgili şu açıklamalarda bulunuyor:

“Boks bir siklet sporudur. kilonun önemi vardır. O yüzden 48 kilo 100 gram gelemezsiniz.

Tüm sikletlerde teknik aynıdır ancak kilo dengeli olmalı. Elektronik kontrollerimiz var. Bunun dışında, bir gelişme olduğunda beslenme düzeni çalışma programı ona göre hazırlanıyor. Şu anda bir sauna eksikliği var gibi görünüyor. 2003 yılına kadar Dünya şampiyonu ikincilik ve üçüncülük derecelerini alan bayan takımımız vardı. Umarım yeniden bayan takımımız kurulur”

Şubatın 26’sında Norveç’te uluslararası turnuva için sporcular sıkı bir şekilde hazırlanıyorlar. Milli takım için de kamplar başlamış olacak. Erdinç Gülören, 2005 sezonu içinde 3 birincilik, 1 ikincilik 4 üçüncülüğümü elde eden boks takımı, geçen yıl Atina’da yapılan olimpiyatlarda 8 kişilik takımın içinde, Türkiye’de 68 takımdan iki Beşiktaşlı da yer alıyordu. DİDEM TUTAL

KARTAL ÖNCÜ OLDU

BAŞ TARAFI SAYFA 5’TE

‘EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ’

Ardından Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Ziya Koruç, hazırladığı sunumla holiganizm üzerinde yaptığı araştırma sonuçlarını paylaştı. Araştırma sonuçları, eğitim seviyesinin ve toplumsal niteliklerin önemini ortaya çıkardı. Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu temsilcisi Murat Ilgaz, hakemlerin konumundan söz etti. Hakemlerin de hata yapabileceğinin kabul edilmesi gerektiğine değinen Ilgaz, Hakemi aldatarak alınan bir penaltı terör değil midir şeklinde hakemler konusuna değindi.

Gaziantep Emniyet Müdürü Feyzullah Aslan, akademisyen kimliği ile panelde görüşlerini paylaştı. Eğitim konusuna değinen Aslan, iyi önlemler oldukça en ufak bir şeyin çok daha fazla göze battığını ve batacağının altını çizdi, herkesin sporda şiddetin önlenmesi konusunda göreve çağırdı.

Türkiye Futbol Adamları Derneği Üyesi Hadi Türkmen, sivil toplum dayanışmasının beraberce yürütememizden şiddet kaynaklanıyor, şeklinde yorumlarını açıkladı.

‘SPOR, SKOR DEĞİL YARIŞTIR’

İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Halil Yılmaz, ‘spor, skor değil yarıştır’ sloganını çok beğendiğini dile getirerek konuşmasında emniyet güçleri tarafından alınan önlemlere değindi. 27 bin polisin 12 milyon insanı koruduğunu, 7 bin kişiyi statlarda görevlendirilmesiyle 12 milyon insanın güvenliğinin riske atıldığını belirtti. Alkol olayının tek taraflı düşünülmemesi gerektiğini savunan Halil Yılmaz. Bazı kesim alkol alıyorken normal vatandaşın günahı nedir, şeklinde görüşünü beyan etti.

Panelin ikinci oturumunda ise, Futbol Adamları Derneği Asbaşkanı Prof. Dr. Semih Baskan, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör, Başbakan Yardımcısı Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin yer aldı.

Şenes Erzik, yaptığı konuşmada eğitim, öğütler ve öneriler verilse de öncelikle bunu yapan kişi ve kişilerin kuralları uygulaması muhakkak gerekli şeklinde konuştu. Ergün Güngör ise, sporda dostluk ve kardeşlik kavramlarına dikkat çekerken fair play ruhunun yaşaması için çağrıda bulundu. Mehmet Atalay, bir kulübün şiddet yasasına sahip çıkarak elini taşın altına koyduğunu hissettirerek tebrik etti ve örnek olmasını diledi. Yasaya sahip çıkılması gerektiğinin altını çizen Alatay, yasanın uygulanması halinde sorunların azalacağını ifade etti. Mehmet Ali Şahin, hangi alanda olursa olsun başarılı olabilmek için ilkeli ve tutarlı olunması gerektiğine işaret etti ve istenilen şeyin etkili olabilmesi için kişinin kendisinin de örnek davranışlar içerisinde olması gerekir,şeklinde konuştu. Talep üzerine spor kamuoyu ve camiası için çıkartılan bu yasanın eksikleri fazlalıklarının konuşulabileceğini ve gerektiğinde yasal düzenlemelerin yapılacağını ifade etti.

‘FAİR PLAY RUHUNUN YAŞATILMASI

İÇİN NE GEREKİYORSA YAPILIYOR’

Beşiktaş Kulübü yöneticisi Süleyman Eren, Beşiktaş camiasının spor ve şiddet konusuna ilk eğilen kulüp biziz, dedi. Bu konuda en çok ezilen kulüp de kendilerinin olduğunu söyleyen Eren, bu sene İnönü Stadında yaşanan yaşanan acı olay, yönetim kurulu olarak Türkiye’deki statlarda alınmasın gereken önlemler konusunda örnek olunacak çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade etti. Münferit ve adli bir olayın, sporda şiddetin önlenmesi adına 3 maçlık saha kapanma cezasını göğüslediklerini dile getirdi. Fair play ruhunun yaşatılması için Beşiktaş Kulübü olarak gereğinin yapılmasını için var gücüyle çalıştıklarını dile getiren Eren, spor ve şiddet ile ilgili komisyonun ilkliğinden ve stat güvenliğinde gerçekleştirilenlerin örnek olması gerektiğine dikkat çekti. Bedensel Engelliler amatör şubesinin çalışmalarından söz eden Eren, yollarına başarılı devam ettiklerini, ilkokullarda seçmeli ders olan satrancın şubesinin bu yıl açılarak beyin jimnastiği, düşünce yeteneğinin geliştirilmesi için bir ilke daha imza attıklarını söyledi. Satranç şubesi ile birlikte miniklere Beşiktaş sevgisi de aşılanmış olacak.

‘BEŞİKTAŞ İLKLERİN CAMİASI,

KULÜBÜDÜR…”

Beşiktaş Kulübü Genel Sekreteri Kenan Öner, şiddet yasanın düzenlenmeden komisyonun oluşturulduğunu dile getiriyor. Yaşanan talihsiz olay sonrası, üç maçlık cezanın haksız olduğuna ancak sporun şiddetten arınması adına kabullenildiğini belirtti. Camianın bu konuda çok tepki gösterdiğini inanılmaz üzüntü duyduğunu söyleyen Öner, spor ve şiddet konusunda seyircisiz maç oynamanın dezavantajı ile sahaya çıkıldığını söyledi. Stat güvenliği konusunda eksik olmaya çalışıldığını bu konuda öncülük ettiklerini belirten Öner, sporda şiddetin önlenmesi adına Beşiktaş ilklerin camiasıdır, kulübüdür, böyle bir atılım da öncülük etmiş olmaktan mutluyuz, dedi. Gerçekleştirilen panellerin Anadolu’daki kulüpler, yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından yaygın bir şekilde kamuoyuna da duyurularak devam etmesini diledi.

GAZETE BEŞİKTAŞ

İSTANBUL

SAYI:92, 9 ŞUBAT 2005

Metro geliyor

İstanbul’da sürekli trafik sıkışıklığı yaşanan bölgelerin başında gelen Eminönü – Kabataş hattı tramvaya kavuştu. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, hattın Beşiktaş’a kadar uzatılacağı müjdesini verirken, İstanbul Metrosu’nun da Levent’ten Beşiktaş’a bağlanacağını söyledi. Törene Vali Muammer Güler de katıldı. Törenden sonra Güler’le birlikte tramvayı kullanan Topbaş, tramvayın mikrofonundan yolculara gelinen istasyonları anons etti.

BEŞİKTAŞ’A AZ KALDI: Eminönü-Kabataş arasını beş dakikaya indiren ve saatte 10 bin yolcu taşıma kapasitesi bulunan 2.8 kilometrelik yeni tramvay hattı üzerinde Kabataş, Fındıklı, Tophane, Karaköy ve Eminönü istasyonları bulunuyor. Taksim – Kabataş arasında yapımı devam eden finüküler sistem devreye girdiğinde, tramvay ve Atatürk Havalimanı – Aksaray arasında çalışan hafif metro Taksim’de İstanbul Metrosu ile birleşecek. Havalimanı’ndan Maslak’a kadar raylı sistemden ayrılmadan yolculuk mümkün olacak.

HABERLERİN TAMAMI GAZETE BEŞİKTAŞ’TA. GAZETE BEŞİKTAŞ İSTANBUL’DAKİ TÜM BÜYÜK BAYİLERDE…

İlgi alanımız Beşiktaş

İSMAİL BAŞTUĞ

Beşiktaş’ta yaşamak bir keyif… Çarşısıyla, tarihi yerleriyle, boğazıyla, alışveriş merkezleriyle ben Beşiktaş’ı, İstanbul’da başka bir yere koyuyorum. İstiyorum ki Beşiktaş pilot bölge olsun. Her köşesi değerlendirilsin, İstanbul’u temsil etsin. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beşiktaş için proje üretiyor mu, bilemiyorum, ama üretmiyorsa iki yıl boşuna gitti demektir. Beşiktaş Belediyesi 2005 ile birlikte atağa geçti demiştik, eminim birkaç ay içinde projeler hayata geçirilecektir. Yoksa attığımız manşet, ettiğimiz laf havada kalacak. Benim bildiğim Ortaköy var, Çarşı’nın marka olma projesi var. Beşiktaş Meydanı var, Beşiktaş’ın girişlerini konu alan kapılar var, gürültü ve görüntü kirliğini önleme projeleri var, kültür sanat projeleri var, iletişimle ilgili yapılması gerekenler var. Başkanı da azimli ve istekli görüyorum. Ünal’la bu hafta buluşacaktık, ancak olmadı. Birkaç gün içinde bir araya gelir, bu konuları enine boyuna konuşuruz, diye düşünüyorum. Çünkü; İlgi alanımız aynı ve Beşiktaş için varız.

Kısa bir not. İsmail Ünal’a sormuştum; “Hayaliniz nedir” diye? “1950’lerde başkan olmak isterdim” dedi. “Niye?” deyince; “O zamanlar Beşiktaş bozulmamıştı, yeşil alanları ve imarıyla yeni baştan düzenlerdim” dedi. Haklı, Beşiktaş bugün belki istenilen gibi değil, ama başta da dediğim gibi benim gözümde Beşiktaş’ın ayrı bir yeri var. Böyle bile muhafaza etsek kardır. Hele üstüne koyabiliyorsak ne mutlu bize…

Geleceğin güre kaynağı yanar buz – II

AHMET ERCAN

Bir takım bilim adamı ile 1997 yılında birlikte görev yapan dirim bilimci (biyolog) Bilger Eke (Doç. Dr.) Charles Fisher, 1800 metre derinlikte ilk kez bataklık uçunu buz kurtçuklarını bulmuş ve bu konuda önemli bilgiler derlemiştir. Bu kurtçukların yanar buzların ayrışarak bataklık uçununa dönüştüğü alanlarda doğal uçunu güre (enerji) kaynağı olarak kullandıkları araştırmacılarca belirlenmiştir. Bu işlengen diriler hemen yanar buzların yakınında yaşamlarını sürdürdükleri için kendilerine bataklık uçunu buz kurtçukları adı verilmiştir.

Geleceğin Güç Güre

Kaynağı

Eğer yanar buzlar diğer önemli birikimlerle karşılaştırılırsa, bunların çok büyük oranlarda örgenik köpür (karbon) içerdiği görülür. Bu nedenle yanar buz, günümüzde, kullanılan kalık (fosil) yakıtlar bittiğinde, güç güre (enerji) kaynağı olabilir.

Buna karşın yangan buz aramaları iki önemli sorunu gündeme getirmektedir. Bunlardan ilki, yanar buzlar üretildiğinde sera etkisi yaratacak olan iki paslatkılı köpür (karbondioksit) açığa çıkacaktır. İkinci olarak, ucuz üretim yöntemi ve çevreye dokunca vermeyecek yöntem bu güne dek geliştirilmiş değildir. Bu iki sorun hem denizlerdeki yanar buzlar hem de yer yuvarı uçlarındaki buz tutmuş alanlarda bulunan yanar buzların üretilmesiyle ilgili olarak gündemdedir. Günümüzde Sibirya’da buz katmanlarından yanar buz üretimi küçük ölçekli de olsa sürdürülmektedir. Yakın gelecekte bu tür uçun üretimi çok daha önem kazanabilir.

Yanar Buzlarla İlgili Olarak Deniz Altı Yamaçlarının Duraylılığı

Eğer basınç ve sıcaklık değişirse çökel içerisindeki yanar buz değişerek çözülür, deniz tabanındaki çökellerin sıkılığı azalır ve deniz altı yer kaymalarına neden olur. Yer biçin verileri ve deniz yurukları (haritaları), ana kara yamaçlarında değişik boyutlarda ve çok sayıda deniz altı yer kaymalarının var olduğunu gösterir. Ana kara yamacının eğimi arttıkça yanar buzun da varlığına bağlı olarak yer kayma oranının arttığı görülür.

Yeryüzünde köpür birikimleri değişik oranlarda başka başka biriktireçlerde (rezervuarlarda) toplanmıştır. Yanar buzlar 10 bin gigaton köpür içerir. Kalık (fosil) yakıtlardaki köpür oranı ise 5 bin gigatondur (1Gigaton=109 ton)

Yanar buzun çözülmesine bağlı olarak ana kara kıyılarındaki çökellerde gözenek basıncı artar. Bu ise gözenek oylumunun (hacminin) artmasına ve çökellerin iç dengelerinin azalmasına, akıcı biçime gelmesine ve yamaç boyunca alçaklara doğru yürümesine neden olur. Yanar buzun çözülmesine bağlı olarak BSR düzlemine koşut yüngül (zayıflık) kuşağı oluşur ve bu da deniz altı yer kaymalarını tetikler. Günümüzden en çok 18 bin yıl önce buzul çağı nedeniyle deniz düzeyi bu güne göre 120 metre daha aşağıdaydı. Deniz düzeyinin düşmesi ana kara kıyılarında basıncın düşmesine neden olmuştur. Bu nedenle çökeller içindeki yanar buz çözülmüş ve ana kara kıyılarından derinlere doğru çok sayıda yer kayması olmuştur.

Yanar Buzun Çözülmesinin Yeryuvarı Kalığına (İklime) Etkileri

Her ne ölçüde uçun yuvar (atmosfer) yaklaşık 760 gigaton CO2 toplayabilse de yaklaşık 10 bin gigaton yanar buzdan açığa çıkan bataklık uçunu, uçun yuvarın, uçun toplama özelliğini önemli oranda değiştirecektir. Yanar buzdan açığa çıkan bataklık uçununun artması, buzul dönemlerinin sürelerini önemli oranda etkileyebilir.

Karadeniz’deki Yanar Buz Aramalarındaki Yerbiçin (Jeofizik) Çalışmalar

Yanar buzlar, doğal uçun olarak da bilinen büyük oranlardaki bataklık uçunu ve deniz suyunun birleşimiyle oluşan, buz kırılcalarına benzer doğal yapılardır. Su özdecikleri bu kafes içerisine tutuklanarak yanar buzları oluşturur. Bu aşamada, bilinegelen HC oluşumlarına ek olarak, Yanar buz oluşumlarını arama, tanımlama ve yaygınlığını bulmayı amaçlayan bir çalışma yapılması kararlaştırılmıştır. Bunun için de özellikle Karadeniz’de yapılmış olan yaklaşık 8,000 km. 2B sarsım ölçüsünün incelenmesi ve bu ereğe yönelik yorumlanmasına başlanmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda, atılan sarsım doğrultuları kullanılarak su derinliği ve deniz tabanı biçimi çıkarılarak, bölgesel ısı akışı ve basınç dağılım yuruklarıyla(haritalarıyla) çakıştırılması sonucunda yanar buz oluşum yerleri belirlenecek ve boyutları bulunacaktır.

Perincek, D. ve Engin, M. A., 2004. Geleceğin Enerji Kaynağı Metan Hidrat. Kıyı ve Deniz Jeolojisi Sempozyumu Bildiri Özetleri Betiği; 13-15 Eylül ve Bilim ve Ütopya Kasım sayısı.

Erkekler aptal, kadınlar abdal mı? – II

DOĞAN KATIRCIOĞLU

Hafta ortasıydı. Sabah işe gitmeye hazırlandığım sırada kapı çaldı. Açtım. Karşımda Nuri abim. Kapıyı sonuna kadar açtım.

“Buyur Nuri abim içeriye” dedim. “Olmaz” dedi. “Niye olmaz.” “İşim var acele” O ne, Nuri Abim gülüyor. Sözüm ona çaktırmadan gülüyor. Amma gamzeleri… Elindeki şeyi uzattı bana. “O ne?” diye sordum. “Otomobilimin anahtarı” dedi.

Nuri abim yıllar önce İzmit yolunda kaza geçirmişti. O kazadan beri otomobil kullanmaz. Otomobili Gülter yengem kullanırdı. O da göçüp bu dünyadan gittikten sonra, her gün köyden birileri Nuri abimin şoförü olurdu. Sabah götürür, akşam getirirdi. “Demek bu sabah şoför bulamadı” dedim içimden. Otomobilin anahtarını avucuma sıkıştırdı. “Sıkı tut” dedi. Sonra da talimatını verdi.

“Otomobili parktan çıkar. Tam yolun ortasına getir.” “Sonra?” “Kapıları aç.” “Nasıl yani?” “Kilitlerini aç içeriden.” “Sonra?” “Sen inme.”

Sustu. Ne diyeceğini bilemedi her hal sandım. Sonra güldü. “Bir kadın gelecek” dedi. “Arkaya o binecek.” Bu kez ben güldüm.

“Kim?” dedim. “Gelecek olan hanım kim?” “Sen tanıyorsun” dedi. “Fakat hiç konuşma. Aynadan da arkaya bakma.”

“Peki sonra?”

“Otomobili çalıştır. Oradan çık. Okulun önünden yola in. Ben köşede olacağım.” “Sen bize el mi sallayacaksın?” “Hayır köşede dur. Ben geleceğim.” O zaman rahatladım. Bir “ooohhhh” çektim. “Şimdi oldu” dedim. “Oldu şimdi Nuri abim.” Boynuna sarıldım Nuri abimin. “Tanrıya şükür olsun” dedim. “Neden?” dedi Nuri abim. Asabileşti birden. “Neden?” “Yani” dedim “Sen şeytanın ayağını kırdın demek. Yani Uşak’a Gülter Yengemin yanına yatmaya gitmekten vazgeçtin demek.” “Ne demek bu oğlum” dedi. “Biz erkek değil miyiz? Bizim de bu dünyadan nasiplenmeye hakkımız yok mu?” “Amman kızma Nuri abim” dedim. “Sakın kızma. Yeter ki sen zamparalık yap. Ben seni gece gündüz taşırım. Aslan abim benim…”

Aynen Nuri abimin istediği gibi gidip otomobili çalıştırdım. Parktan çıkardım. Meydana getirdim. Kapıları içeriden açtım. Biraz sonra arkamdaki kapı açıldı. Çaktırmadan baktım. Ne olur ne olmaz. Bizim köyün uyanıklarından biri gelmesin diye. Sarışına otomobilin arka koltuğu dar geldi. Poposunu yerleştirirken iyice gördüm yüzünü. Tanıdım onu. Bizim Gazeteciler Cemiyeti Lokali’ne gelirdi. Turan diye biriyle… Benim diyen erkek onun içtiği rakıyı içemezdi. “Vay anasını” dedim. “Nuri abim geceden karıyı atmış eve.” Kadın “Bişey mi dedin” diye sordu. Duymazdan geldim. Yoksam Nuri abim adamı keser. Oysa ben içimden konuştuğumu sanıyordum. Demek sesli konuşmuşum. Kadın koltuğa yerleşince otomobili hareket ettirdim. Aynen Nuri abimin söylediği gibi “Basınköy Polis Karakolu”nun önünden geçip sağa döndüm. Sağda tam köşede Nuri abim bizi bekliyordu.

“Nerede kaldınız?” dedi Nuri abim “Nerede kaldınız?” Kadın “Ben” dedi. “Otomobile yerleşemedim. Şoför de benim yerleşmemi bekledi hareket etmek için.” Nuri abimin yüzü gülüyordu. “Sen sultanım emret” dedi. “Sana göre bir otomobil alırım. Yeter ki sen rahat et.” “Teşekkür ederim Nuri. Beni şımartıyorsunuz.”

Kadın bu kez “Nuri bey” dedi. “Kibritim bitmiş. Sigara yakacak bir şey bulamadım.”

Nuri abim arkaya doğru döndü. “Başucundaki çekmeceyi çekseydin” dedi. “Orada altın, gümüş, pırlantalı çakmaklar var. Birini alsaydın şekerim.”

Kadın sertleşti. “Nuri bey” dedi. “Ben senin bildiğin o gecelik kadınlardan değilim. Benim olmayan bir şeye elimi sürmem.” “Aşk olsun hayatım. Onların sahibi artık sensin.” “Çok hızlı olmuyor mu aşkım.”

Kadın birden toparlandı. Beni unutmuştu. “Nuri bey” dedi. “Bu işler aceleye gelmez. Zamana bırakalım.”

Bir sessizlik oldu. Nuri abim bu yanıtı beklemiyordu kadından. Her hal öyle idi. Sustu. Kadının konuşmasını bekledi. Kadın da konuşmadı. Nuri abim gene arkaya sarktı. Evinin önünden geçiyorduk.

“Bak” dedi kadına. “Bak. Akşam bu evde kaldın. Hatırladın mı?”

Ben otomobili yavaşlattım. Kadın arkaya verdi kendisini. Arka pencereden seyretti Nuri abimin evini.

“Çok yüksekmiş” dedi. “Nasıl çıkardın beni o merdivenlerden. Komşular duymadı değil mi?”

“Kuş gibi çıktık” dedi Nuri abim. “Kuş gibi seke seke çıktım. Kimsecikler duymadı bile.”

“Çok çapkınsın Nuri bey” dedi kadın. “Hakikaten çok çapkınsın. Handakiler söylerlerdi de ben inanmazdım. Doğruymuş.”

“Doğru olan ne?” dedi Nuri abim. “Doğru olan ne?”

“Sen benim gibi el namus bir kadını baştan çıkardın ya. Pes.”

Nuri abimin hoşuna gitti kadının böyle konuşması. Güldü. Kadın Nuri abimin zaafını iyi biliyordu. Neden hoşlandığını kavramıştı. Sahil yolundan Sultanahmet. Oradan Yerebatan Caddesi. Sağlık Müdürlüğünün önü. Nuri abim. “Dur” dedi bana.”Burada dur.” Durdurdum otomobili. Kadın Nuri abimin araksındaki kapıdan indi. Salına salına Milli Eğitim Müdürlüğü’ne doğru yürümeye başladı. Otomobili hareket ettiriyordum. Valiliğin bahçesine park edecektik.

“Dur oğlum Doğan” dedi. “Dur.” “Durduk Nuri abim” dedim. “Gitmiyoruz. Görmüyor musun?” “Esas sen görmüyor musun Doğanım” dedi. “Bak şu kadının boyuna posuna.” “Allah bağışlasın” dedim. Nuri abim “Allah bana bağışlasın” diye konuştu. Hayırlısı olsun diyecek oldum lafımı ağzıma tıktı. “Bu kadın bana erkek çocuk doğuracak” dedi. “Ne zaman?” “Dokuz ay dokuz gün sonra.” “Nasıl yani?” “Bu gece hamile kaldı benden. Erkek.” Dedi. “Hamile kaldığını nereden biliyor? Ya erkek olduğunu?” “Oğlum daha önce iki kız doğurmuş. Bu kez erkek” dedi. Evleneceğim onunla. Ben de senin gibi baba olacağım Doğan Kardeş…”

SÜRECEK

Kemaliye; keşfedilmemiş

turizm cenneti

BAŞARAN ULUSOY

Geçen hafta Kemaliyeliler, Birliğimizde (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) üyelerimize hitaben bir sunum yaptılar. Sunumu yapan Kemaliyeliler arasında 1999 Ağustos depremindeki başarılı kurtarma çalışmaları ile yakından tanıdığımız AKUT Kurucu Başkanı Dr. Feridun Çelikmen de vardı. Çelikmen aynı zamanda Kemaliye Kültür ve Kalkınma Vakfı (KEMAV) Yönetim Kurulu Üyeliği de yapıyor. Diğer sunucular da yine Vakıf yönetiminden Günhan Ünsal ve Ömer Kesginkılıç’tı. Varolan değerlerini henüz turizme yeterince açamamış olan Kemaliye’yi acentalara tanıtarak, onların tur programlarına ilçeyi de dahil etmelerini sağlamaya yönelik gerçekleştirilen toplantıda, oraları bilen bir turizmci olarak bir kez daha hayranlıkla dinledim anlatılanları.

Çekül Vakfı’nın “7 Bölge 7 Kent”inden biri olup, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne Anadolu’dan aday gösterilen Kemaliye, ayrıca Tarihi Kentler Birliği’nin de üyesi. Kendine has mimarisiyle ön plana çıkan yöre evleri, Great Canyon’un Türkiye örneği diye anılan karanlık Kanyon’u, zengin biyoçeşitliliği, birçok doğa sporunun aynı anda yapılmasına olanak tanıyan doğal yapısı, zengin tarihi mimarisiyle Doğu’nun Safranbolusu olarak nitelendirilen Kemaliye adeta gizli kalmış bir cennet parçası.

Mimari yapısını büyük bir oranda korumuş olan Kemaliye evlerinin ilginç bir özelliği kemaliye sınırlarında bir adet bile çam olmamasına karşın evlerin tamamına yakınının çamdan yapılmış olması. En genç ev ise 75 yaşında.

Kemaliye deyince “Taş Yolu”ndan bahsetmemek olmaz. Devletin desteği olmadan, kazma ve kürek gibi ilkel araçlarla başlatılan 8.5 km’lik yolun yaklaşık 4 kilometresi tünellerden oluşuyor. Halkın çalışmasıyla gerçekleştirilen bu projeyle Karanlık Kanyon ile Divriği, Harput ve Kemaliye turizme açılmış durumda. Bu yol sayesinde İstanbul’a ulaşım 220 km kısalmış.

İlçenin bir diğer dikkati çeken özelliği ise zengin flora ve faunası. Dünyanın bir başka yerinde rastlayamayacağınız yaban hayatı ve bitki örtüsüne sahip. Bunlardan en ilginci halk arasında “Yağmur Böceği” diye anılan ve bir kertenkele türü olan “Salamandra salamandra”. Ayrıca birçok yörede soyu tükenmiş, dağ keçisi, kurt, tilki, yabani domuz, ayı, su samuru, vaşak, keklik, birçok yırtıcı kuş türü de bu zenginliklerin diğer bir parçası. Ocak Köyü ise Kemaliye’nin turistik açıdan en ilginç köylerinden biri. Kemaliye’ye 40 km uzaklıkta olan Ocak köyü konuk evleri, hamamları, camileri, kütüphane ve okul gibi sosyal tesislerinin yanı sıra helikopter pisti, düzenli yapılaşması ve bakımlı asfalt yolları ile görülmeye değer bir Anadolu köyü.

Tabii Kemaliye’nin çok zengin mutfağından, folkloründen bu köşeye sığamayacağı için bahsedemiyorum. Ama Kemaliye’nin özellikle Mayıs ayında bitki ağırlıklı inanılmaz bir yemek çeşitliliği sunduğunu bilmelisiniz. Göbek adı verilen mantarlardan yapılan çeşitli yemeklerin tadına adeta doyum olmuyor.

Geçtiğimiz yıl, Kemaliye’de KEMAV organizasyonunda, Feridun Çelikmen’in büyük katkılarıyla yöre halkının büyük bir saygı ve sevgiyle andığı Erzincan eski valisi merhum Recep Yazıcıoğlu anısına “Kemaliye Doğa Sporları Şenliği” adı altında bir etkinlik başlatıldı. Bu yıl 14-22 Mayıs 2005 tarihleri arasında ikincisi düzenlenecek olan şenlikte rafting, su kayağı, off road, dağ bisikleti, kuş gözlemciliği, mantar toplama, cirit atma gibi birçok etkinliğe rastlamak mümkün.

Birçok acentamız tarafından tur programlarına kısa zamanda alınacağına inandığımız Kemaliye’nin adını bundan sonra daha sık duyacaksınız. Son söz olarak tatilinize karar verirken seyahat acentalarının Kemaliye programlarını da bir gözden geçirin derim.

Ağız ve diş sağlığında vitaminlerin rolü

MEHMET ALİ ÖZER

Ağız ve diş sağlığında vitaminlerin rolü şöyledir. B6 Vitamini: Bira mayası, karaciğer, pirinç, kepek ve buğdayda, çeşitli sebzelerde bulunur. Eksikliğinde oluşan sorunlar: Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur. Fazla alınırsa: Bilinen bir yan etkisi yok. B12 Vitamini: Hayvansal orijinli gıdalar B12 deposudur. Bunlar, karaciğer, böbrek, süt ve peynirdir. Eksikliğinde oluşan sorunlar: Deride limon sarısı bir renk görülür. Yanma ve acıma hissi olur. Fazla alınırsa: Dilde şişmeler gözlenmiştir. C Vitamini: Turunçgiller, yeşil biber, domates, meyveler ve genellikle sebzelerde büyük miktarlarda bulunur. Pişirme işlemi sırasında yüzde 50’sinden fazlası parçalanır. Eksikliğinde oluşan sorunlar: Ofsetlerinde şişme ve iltihaplanma, ileri durumlarda diş kaybı söz konusudur. Fazla alınırsa: Tükürük bezlerinin büyümesi sonucu, tükürük salgısında artış meydana gelir. D Vitamini: Büyük bir kısmı güneş ışınından sağlanmaktadır. Ayrıca hap takviyesi de yapılabilir. Eksikliğinde oluşan sorunlar: Çocukların dişlerinin gelişmesi için çok önemlidir. Kalsiyum emilimini artırır. Fazla alınırsa: Bilinen bir yan etkisi yok. E Vitamini: Soya fasulyesi, mısır, pamuk yağı, taze yeşillikler ve sebzelerde bulunur. Eksikliğinde oluşan sorunlar Güçlü bir antioksidanttır. Toksinlerin temizlenmesine yardımcı olur. Diş eti hastalığı olan kişilerde, E vitamini takviyesi ile iltihaplanmanın dağıldığı ispatlandı. Fazla alınırsa: Bilinen bir yan etkisi yok.

Aksesuardan vazgeçmem

ONUR BAŞTUĞ

Kışın da bayanlar yine moda da aksesuarlar fark yaratıyor. Bu aksesuarlar arasında; şallar, broşlar, deri kemerler, el çantaları, madalyonlar, atkılar, kürkler, kumaş kemerler, şapkalar, pançolar, jokey çizmeleri ve daha neler neler var. İşte bunlardan bazıları…

Şallar: 2004 kışının tartışmasız en popüler aksesuarlarından biri olan pullu şifon şallar, kolye niyetine kullanılarak boyunlarımızı süslüyor. Aklınıza gelebilecek her türlü canlı ve parlak renkten şallar, spor veya klasik her türlü giysiyle mükemmel bir uyum sergiliyor. Özellikle modacıların, tasarladıkları giysilere, seçtikleri kontrast renklerdeki şallar oldukça göz alıcı.

Broşlar: Aksesuar kutularında büyük büyük annelerimizden kalma broşları saklandıkları yerlerden çıkarmaya başlayın. Eğer elinizde bir tane yoksa, satın almanın tam zamanı. Ceketlerin yakalarından bluzların, hırkaların, kazakların, kürklerin üzerlerine, jean pantolonların belinden elbise ve eteklerin bellerine kadar çok çeşitli yerlerde şık bir aksesuar olarak kullanılan broşlar, hayvan ve çiçek şeklinde pullu, incili ve özellikle taş süslemeli olarak bu sezonun en popüler trendi olarak karşımıza çıkıyor.

Deri Kemerler: 40’lı ve 50’li yılların beli sıkıca saran diz altı elbiseleri ile kullanılan kemerleri, bu sezon ceket, hırka, süveter, elbise ve mantoların üzerinde kullanılarak bayanların zerafetine zerafet katıyor.

El Çantaları: Zincirli, halatlı ve demir kulplu küçük seyahat çantası görüntüsü veren nostaljik çantalar, dışındaki büyüklü küçüklü gözler, bavul kilidini andıran detaylar ve parlak, pahalı derileriyle çok çesitli. Çantada siyah renkten şaşmayan bayanların çantalarını rafa kaldırarak bu rengarenk çantalardan en az bir tane edinmelerini tavsiye ediyoruz çünkü bu rengarenk çantalar 2005’te de popülerliğini koruyacak gibi gözüküyor.

Madalyonlar: Madalyon şeklindeki kolye uçları, zincir ve kurdelelerle tamamlanarak kullanılıyor. Özellikle altın ve bakır tonlarındaki kolyeler, tasarımcıların defilelerinde en çok karşımıza çıkanlar arasında yer alıyor.

Atkılar: Kışın soğuğundan korunmak için kullanılan uzun yün atkılar bu kışın gözde trendleri arasında yerini alıyor. Çok çeşitli örme sitillerinde, uzun, püsküllü, püskülsüz ve genelde tek renkli olan bu cıvıl cıvıl atkılar, boyunlarımızı ve içimizi ısıtıyor.

Kürkler: Bu kışın popüler aksesuarlarından olan atkıyı kullanmayı tercih etmeyen bayanlara, soğuktan korunmaları için omuzlarına alacakları kürkleri öneriyoruz. Şık ve zarif bir görüntü veren bu kürkler tilki, mink ve hayvan dostları için yapay kürkler olmak üzere pek çok seçenekte her bayanın zevkine hitap etmeyi başarıyor.

Kumaş Kemerler: Cici kız kurdelelerini ve hediye paketi fiyonklarını andıran şifon, saten ve kadife gibi çok çeşitli kumaşlardan hazırlanan kemerler klasik veya sportif her türlü giysi ile çeşitli şekillerde kullanılıyor.

Şapkalar: 70’li yılların geniş kenarlı, yüzün bir tarafını hafif kapatan şapkaları, çoğunlukla kahve tonlarındaki renkleriyle, 2004 kışının hanım hanımcık ve hippi trendleriyle bezenmiş kıyafetleriyle güzel bir uyum sergiliyor.

El Çantaları (Clutchs): Gece veya gündüz kullanılabilen ince ve zarif el çantaları kadınsı ve cazibeli bir şıklık için çok iyi bir seçenek oluşturuyor.

Pançolar: Püsküllü, püskülsüz, kollu kolsuz değişik tarzlarda örme ve dokuma kumaşlardan yapılmış pançolar düz ve üçgen kesimiyle dış giyimimizi zenginleştiriyor. Tasarımcıların bayanlara bir alternatif olarak sundukları bu rengarenk kumaşlar kışın soğuğunda bizi ısıtarak mont ve mantolara rakip çıkacağa benziyor.

Jokey Cizmeleri: Jokeylerin at yarışlarına katılırken giydikleri binici çizmeleri 2004 kışında tasarımcıların biz bayanlar için seçtiklerinden. Diz altı veya diz üstü boylarıyla jeanlerin, dar ve bol pantolonların içlerine konularak giyiliyor. Genelde kahverengi ve koyu tonlarda olan bu çizmeler, topuksuz ve kalın alçak topuklu görüntüsüyle doğal jokey çizmesi havasını koruyor.

MAGAZİN HATTI

DEMİRHAN HARARLI

Yavuz Bingöl’ün mutluluğu

Sevilen sanatçı Yavuz Bingöl, bir süre önce büyük aşk yaşadığı Burcu Kara ile ayrılmıştı. Bu ayrılığa dayanamayan Bingöl Kara ile aşka devam kararı almış, geçtiğimiz günlerde Tepebaşında meyhaneye giden ikili sabaha kadar alkol alıp çılgınca eğlenmişler.

Özcan Deniz ile Belen Saat

aşkı meyhanelik

Ünlü sanatçı Özcan Deniz, bir süre önce aşk yaşadığı söylentilerini yalanlamışlardı. İkili bu beraberliği artık gizli görüşmeleri ile devam ettiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde gözlerden uzak Galata meyhanesinde bir araya gelip geç saatlere kadar sohbet edip birlikte evlerinin yolunu tutmuşlar.

Şebnem Kısaparmak

ikinci çocuğa hazır

Sevilen spiker, Fatih Kısaparmak’ın eşi Şebnem Kısaparmak’ın ilk çocuklarının artık büyüdüğünü ve ikinci çocuğu yapacağı müjdesini hamile olduğunu yakın dostlarına söylemiş, böylece ilk oğullarından sonra Fatih Kısaparmak ikinci çocuklarının kız olması için dua ediyormuş.

Ebru Gündeş ince eleyip

sık dokuyor

Emre plak şirketinden albüm çıkartan Ebru Gündeş, uzun yıllar çalıştığı şirkette menejer Tunç Kemal ile çalışmak istemediğini, aynı şirkette bulunan Rafet El Roman, Sibel Can, Aşkın Nur Yengi, Serdar Ortaç gibi sanatçıların kendi albümleri ile kendilerinin igilendiğini söyleyip Hüseyin Emre’ye Tunç Kemal’in işlerine karışmamasını istemiş, Emre’de Gündeş’in bu sözleri üzerine yıllarca birlikte çalıştığı Tunç Kemal’in işine son vermek zorunda kalmış.

“Bizede bu yakışır” albümü satmayan Ebru Gündeş’in daha sonra verdiği bu kararın yalnış olduğunu ve Tunç Kemal’in ahı aldığı kulağıma geldi.

Ümit Yaşar’ın oğlu oldu

Sanatçı Ümit Yaşar, geçtiğimiz yıl hayatını birleştirdiği Yasemin adlı hanımla evlendikten sonra mutluluklarına kız çocukları ile devam ediyorlar. Umut Baran Yaşar adını verdikleri çocuklarının baş ucundan ayrılmıyorlar.

Yıldız Tilbe, Gökhan Özen”i

istedi

Şarkıları ile geçtiğimiz yıla damgasını vuran Yıldız Tilbe, duygusal şarkılarda usta olduğunu söylediği Gökhan Özen’e hayranlığını gizleyemiyormuş, Tilbe ile Özen geçtiğimiz günlerde bir araya gelip yaz aylarında piyasaya çıkacak olan albümüne aranjörlük yapmak istediği Gökhan Özen’i razı etmiş böylece önümüzdeki aylarda piyasaya çıkacak olan Yıldız Tilbe albümünde Gökhan Özen aranjörlük yapacakmış.

İstanbul gelişiyor

VAHE KILIÇASLAN

Hepimizin bildiği gibi 25 yıl evvel İstanbul’da bilindik ilçeler ve semtler vardı. Anadolu’dan gelen göçlerle birlikte akıl almaz bir nüfus oluştu. 17 milyonluk bir nüfusa sahip olan İstanbulumuzda her gün yeni bir ilçeyle tanışıyorum. ATV’de yayınlanan Dekodizayn adlı programım ev yenileme çekimlerini İstanbul Kurtköy’de gerçekleştirdik.Pendik’e bağlı olan Kurtköy’de Nurten hanımın evinin salonunu yenilerken inanılmaz bir soğuk vardı, ancak sobayla ısınan aile hakikaten İstanbul’un yaşam savaşından örnekler veriyorlardı. Hayatlarında hiçbir zaman yeni mobilyaya sahip olamayan ailenin evini yenilerken ben ve ekibim inanılmaz bir haz duyduk. Lila ağırlıklı bir salon hediye ederken zorlu bir çalışma sergiledik. Arpi Mobilya’nın katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz salona bir çok sponsorumuz her zamanki gibi yardımcı oldular.

Mankenliği körelttiler

Bir başka bize yardımcı olan ise çok güzel bir fiziğe ve yüze sahip olan genç mankenlerimizden Yonca Oskay’dı. Gaye Sökmen mankenlik ajansına bağlı çalışan Yonca, mankenlik mesleğinin perde arkası kaygılarını açıkça yaşıyordu. Edebiyat öğretmenliğini bitiren örnek bir manken arkadaşımızın bu tip kaygılarda olması da çok doğal. Çünkü son zamanlarda bir hayli manken mesleğini arkadaşlarımız maalesef körelttiler.

Evinin salonu yenilenen Nurten hanım bugüne kadar görülmemiş bir mutluluk yaşadı. 100’e yakın ev yenilemenin mutluluğunu ve gururunu yaşarken hafta boyunca da bütün yaptığımız yoğun, stresli, tempolu çalışmalarımızı bir çırpıda unutuveriyoruz. İmkanlar dahilinde insanları bu program sayesinde Dekodizayn olarak mutlu etmeye devam edeceğiz.

SPOR KÖŞE YAZILARI

Hedeften şaşmayın

İSMAİL BAŞTUĞ

İşletmelerde hatanın yeri vardır. Ancak tekrarlanan hatalar pahalı eğitimdir. Bu nedenle de patron aynı hataları yapan kişileri kapı önüne koyar. Aksi taktirde şirket zor durumda kalır, çalışanlar da bundan nasibini alır. Yönetim kitaplarına bakarsanız, üç aşağı beş yukarı alınacak tedbirler benzer şekillerde sıralanmıştır. Önemli olan uygulamadır.

Dondurucu soğukta kalktık maça gittik. On binlerde stada koşmuş. Futbolcular çetin kış şartlarına rağmen canla başla mücadele veriyor. Biri çıkıyor ve can alıcı bir hata yapıyor. Giden puana mı yanarsın, ettiğin mücadeleye mi, yoksa o taraftarın haykırışına mı? Tamam hata olabilir, hakemde insandır, ama bu kadarı da artık fazla!..

Spor kulüpleri artık kurumlaştılar. Şirket gibiler. Borsa’ya kote, on binler ekmek yiyor, milyonlarca kişide peşlerinde… Harcanan paralar da cabası… Biri çıkıp “pardon” deyince olur mu? Davul başkalarının sırtında, tokmak onda… Sorumluluk yok, astığı astık, kestiği kestik. Her maçta hata, her maçta aynı senaryo!.. Peki suç kimde?.

Lafa başlarken, işletmelerde yönetim anlayışı üzerinde durdum. “Kulüplerde de anlayış aynı olmalıdır”, dedim. Çünkü kurumsallaşmanın olduğu yerde sistem olur. Strateji değişmez. Özetle; hata varsa kurtulacaksın. Hele hele hatalar tekrarlanıyorsa, işin peşini bırakmayacaksın. Ahkam kesmek gibi olmasın ama bu söylediklerimi tribün de gördü ve ilk defa Beşiktaş’a sahip çıkılması yönünde tezahürat yaptı. Şimdi yine, “Muhittin Boşat” gitmeli deniliyor. Karar lehte çıkmış olabilir. Ancak bu sefer işin peşi bırakılmamalıdır. Boşat gitmeli deniliyorsa gitmelidir. Sözün özü; sonuna kadar mücadele edip, Beşiktaş’ın büyüklüğü tescil edilmelidir. Şampiyonluk gitti, kupa gitti, UEFA gitti, Şampiyonlar Ligi de gitti gider, bence artık tribün bunu istiyor, bilesiniz.

Beşiktaş’ın denizinde boğulurlar

KENAN ÖNER

Dondurucu soğuğa rağmen taraftar takımını destekledi, Beşiktaş’ımız 90 dakika boyunca canla başla mücadele etti. Ancak, ne yazık ki yine hakem konuşuyoruz. Olay gayet açık. Gerek TV’ den gerek tribünlerden maçı izleyen herkes net bir şekilde beraberliği getiren golün öncesinde oyunun durdurulması gerektiğini gördü. Ancak, oyun devam etti ve pozisyon sonucu gol oldu. Bu bir kural hatasıdır. Çalınan düdükten sonra oyun durmuş sayılır. Ancak ikinci düdük çaldığı halde hakem oyunu devam ettirdi. Böyle bir şey olamaz. Hakem ve gözlemci raporlarında bu durumu belirtmeseler bile UEFA kriterlerine göre, TV görüntüleri de kanıt olarak kabul ediliyor. Ayrıca gözlemci de gördü. Kesinlikle maçın tekrarlanması lazım. Bu konuda tersine her hangi bir açıklama ya da bahane olamaz. Bahane değil, tartışması bile olamaz. Beşiktaş Kulübü olarak maçın tekrarlanmasını istiyoruz. Ve bu haklı isteğimiz yerinde bulundu. Şimdi Gençlerbirliği ile bir kez daha oynayacağız. Ancak yapılan hata çok büyük ve bundan Beşiktaş zarar görmüştür.

İyi niyetimizi

istismar ediyorlar

MHK başında atama komitesinde Beşiktaş ile davası olan bir hakem bulunuyor. Bunu her fırsatta söylüyoruz. Maçlarımız objektif yönetilmiyor. Nedense Beşiktaş’a karşı aşırı bir cesaretleri var. Sanki, Beşiktaş’ı çok önemsememe gibi bir durum söz konusu. Ancak unutmasınlar, Beşiktaş’ın denizinde boğulurlar… Bizim bu kemikleşen hakem hatalarına karşı suskunluğumuz iyi niyetimizdendir. Türk futboluna ve herkese olan saygımızdan dolayıdır. Beşiktaş’ı patlama noktasına getirmesinler.

Öncülük ettik

Sporda şiddet konusuna gelince, yasa düzenlenmeden biz komisyon oluşturduk. Bu da bizim bu konuya ne kadar hassas ve ciddi yaklaştığımızı gösterir. Yaşanan talihsiz olay sonrası, üç maçlık cezanın haksız olduğuna ancak sporun şiddetten arınması adına kabullendik. Camianın bu konuya çok tepki gösterdi. Bizde inanılmaz üzüntü duyduk ancak sporda şiddetin önüne geçebilmek adına bir şeyler yapmamız lazımdı. Beşiktaş bu konuda diğer kulüplere önce olmuştur. Yapılan seminerler, toplantılar bunun en güzel örneğidir. Bunları göz önüne alırken, seyircisiz maç oynamanın dezavantajı ile sahaya çıktık. Ancak, böyle bir atılım yaparak, çok önemli bir konuda öncülük etmiş olmaktan mutluyuz. Gerçekleştirilen panellerin Anadolu’daki kulüpler, yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından yaygın bir şekilde kamuoyuna da duyurularak devam etmesini diliyorum. Türk futbolunun geleceği için, herkes hassasiyet göstermelidir.

Sil baştan

ŞEREF NASIR

İnanılmaz kötü hava ve saha şartlarında fevkalade güzel bir lig maçı seyrettik. Olumsuz koşullarda her iki takımda inanılmaz bir savaş verdi.

Beşiktaş geçen haftaki kazanma hırsını aynen sürdürdü. Adeta iklim şartları, hava koşulları ve hakemle boğuştu. Sistem ikinci maçta oturduğunu belli etti. Savunmada Ronaldo, Çağdaş ve İbrahim Toraman rakip golcülere fırsat vermediler.

Del Bosque zamanında Beşiktaş’ın sorunu orta sahada idi. Beşiktaş’ı seyrettiğim senelerden beri görmediğim kadar top kaybıyla oynayan orta sahaya bir tek Koray’ın girmesiyle toparlanması isabetli bir karardı. Sanki Beşiktaş’ta senelerdir oynuyormuş gibi de serin kanlıydı.

İleri uçta Rıza hoca Carew’i tek bırakarak arkasına Pancu ve Tümer’i verdi. Carew çok iyi savaştı, ama yanına süratli bir partnere ihtiyaç olduğu Pazar günü daha net anlaşıldı. Pancu Carew’i tamamlayamadı, orta sahaya da bir zenginlik veremedi. Çalımbay hücum hattına bir yenilik getirirse bunun olumlu sonuçları neticeye de muhakkak yansıyacak.

Rıza hoca devraldığı takımdaki futbolcu kadrosuna övgüler yağdırıyor. Gel gör ki bu kadroda orta yapacak iki kaliteli kanat oyuncusu yok. Beşiktaş hakikaten iyi direnç kazanmış orta sahaya bulduğu çözümü kanatlara da yapabilirse Beşiktaş çok gol atar ve keyif verir. Keşke birinci devre sonunda hoca değişikliği yapılabilseydi.

Evet. Şimdi Müftüoğlu Kuddusi’ye geliyorum. Türkiye liglerinin bir baş belası… Yine bizi yaktı, geçen sene Trabzon’daki hatalarını, iki kırmızı kartı unutmadan bu sene yine iki puanımızı çaldı.

Dakika 58… Hiç faul pozisyonu yokken, faul varsa Beşiktaş’a verilecek pozisyonda, Ali Tandoğan frikik atıyor. Tandoğan daha topa dokunmadan Müftüoğlu 2. düdüğünü çalıyor, yani barajı erken bozan Tayfur’u ikaz düdüğünü ve atış yapılmaz, yapıldıysa tekrarlanır. Bu pozisyon gol oldu, diye avantajı olmaz. Açık seçik resmen bir kural hatasıdır, bu maçın tekrarını gerektiren bir durumdur. Verilen karar haklılığımızı ortaya koymuştur.

Ayrıyeten Sergen’e altı pasta ofsayt çalınıyor ve Ömer kullanıyor. El Saka 18 dışında vakit geçirmek için topu elle tutuyor ve oradan atış yapıyor. Hareket sarı kart ve oradan Beşiktaş lehine atış gerektiriyor. Müftüoğlu devam diyor. 70. dakikada Tümer topa vuruyor, top Baki’nin sırtına vurarak kornere çıkıyor, avut atışıyla devam. Sergen açık ve net şekilde tam göbekten 18 çizgisi üzerinde düşünülüyor, yine devam.

Siyah-beyazlı takım yeni oyun anlayışıyla ve hırsıyla ve mevcut kadrosuyla ligimizin en iyi takımlarından biri, ama hala çabuk ve hızlı düşünüp seri hareket edebilecek bir forvet oyuncusuna ihtiyacı var. Şimdilik herhalde ufukta bir tek Ahmet Dursun görünüyor…

Her şey gönlünüzce olsun.

Toparlanma zamanıdır

NEVZAT DEMİR

Beşiktaş’tan Del Bosque’nin ayrılıp da bu kulüpten yetişmiş teknik adamlardan birinin takımın başına gelmesi, benim çok açık bir özlemimdi. Bunu birkaç kez dile getirdim.

Ancak ne yazık ki basının bir bölümünün ille de sansasyon yaratma eğilimi nedeniyle iş başka bir yere doğru gitti ve bazı sıkıntılar oldu.

Çok önemli değil, zaten ben böyle şeylere alışkınım. Bu ülkede gerçekleri söylemenin o kadar kolay bir iş olmadığını da biliyorum.

Bakıyorum, İspanyol hocanın arkasından hala ağıtlar yazılıyor. Ortada ne kadar ağır bir hasar ve zarar bulunduğunu kimse görmek istemiyor. Çünkü bu zarar Beşiktaş’ın kasasından çıkacak.

Üstelik, en can alıcı soruyu da kimse sormuyor: Ey Del Bosque, bütün bu yaptıklarına ne gerek vardı? Makul bir yol izlesen de her şeyi böyle yakıp yıkmasan olmaz mıydı?

İşte görüyorsunuz, Beşiktaş’ın sahaya çıkartacağı takım da, oynayabileceği sistem de belli. Del Bosque’nin neyi nasıl yapacağını bilememe şaşkınlığının zerresi yok Rıza Çalımbay’da. Onun sadece biraz zamana ihtiyacı var. Keşke şu Türkiye Kupası maçları ilk yarı bitmeden oynansa da devre arası çalışmalarını Rıza Çalımbay yönetiminde yapabilseydi Beşiktaş…

Rıza Çalımbay konusunda sağda solda bir takım mızırdanmalar da olmuyor değil, bunların farkındayım. Sanki Beşiktaş’ın başına haksız ya da en azından erken getirilmiş gibi sözler ediliyor, dedikodular yapılıyor.

Oysa tam tersine, Rıza Çalımbay buraya söke söke geldi. Bulunduğu yeri anasının ak sütü gibi hak etti. Ümit Milli Takım’dan Denizlispor’a, Göztepe’den Çaykur Rizespor’a kadar çalıştığı her yerde başarılı oldu. Peki daha ne yapacaktı?

Daha 15 gün öncesine kadar Del Bosque’nin düpedüz çöpe attığı ve gönderilmesinin bile Beşiktaş’a bir çuval paraya mal olacağı Ronaldo takımın kilit adamı oldu. İki haftanın da en başarılı oyuncularından biri seçildi. Sadece bu bile Del Bosque fiyaskosunu ve Beşiktaş’ın bundan dolayı uğradığı olağanüstü zararı anlatmıyor mu?

Şimdi bu tür dedikoduları bırakıp derlenip toparlanma zamanı. Çok değil, birkaç yıl öncesinde bu memlekette herkes herkes kendi Fatih Terim’ini bulma uğraşı içindeydi. Galiba Terim’in ikinci dönemdeki başarısızlığının ardından bu konu unutuldu.

Hatırlayanlar varsa, onlara söyleyelim: Beşiktaş’ın Terim’i göreve geldi. Üst tarafı boş laf!

Haydi Rıza kardeşim, camiamız arkandadır. Beşiktaş’ı en kısa zamanda derleyip toparlayacağına ve yeni zaferlere koşturacağına yürekten inanıyorum.

Fanteziye yer yok

KORKUT GÖZE

Rıza Çalımbay’ın sahaya sürdüğü 11, Beşiktaş’ın ideal iskeletiydi. Takımın yapısında bir yanlışlık yoktu. Ayrıca Rıza’nın oyun planı çok tedbirli ve gerçekçiydi. Oyun kurgusunda asla fantezilere yer vermedi. Öncelikle, savunma önlemlerini ön plana çıkarttı. Sonra hücum düşündü. En belirgin özelliği ise, Beşiktaş’ın kazanma hırsı ve ilk yarıdaki oyun disipliniydi. Çünkü ikinci yarının hemen başında gelen frikik golü, Beşiktaş’ın oyun disiplinini alt üst etti. Oyun kişisel gayretlere kaldı. Bunun nedeni, tartışmalı ve tartışılacak olan frikik golüydü. Kuddusi Müftüoğlu’nun inanılmaz bir hata yaptı, hatta iki kez hata yaptı. Beşiktaş aleyhine çaldığı faul ve daha sonra frikik atışını kapsayan ikinci hata… Bu hata, Beşiktaş’ı olası bir galibiyetten mahrum etti.

Değerlerini hatırladılar

Herşeye rağmen Rıza’nın gelişiyle Beşiktaş’ın değerlerinin yeniden hatırlandığını görüyorum. Bu Gençlerbirliği maçı sonra alınan beraberlik sonucuna rağmen… Rıza Çalımbay – Beşiktaş beraberliği 40 günlük devre arasında gerçekleşseydi şimdi Beşiktaş çok daha farklı bir konumda olabilirdi. Şunu söylemek isterim ki, Rıza Çalımbay ile Beşiktaş geleceğe yönelik olumlu sinyaller veriyor.

Ne söylesek boş

Hakem hatalarına gelince, ne söylesek boş… Beşiktaş’ın maçlarına rastlayan ilk hata değil. Beşiktaş’ın maçını yöneten hakemlerden 19 maçın 8’inde haftanın en düşük notunu almış hakemler oluşturuyor. Yani, Beşiktaş’ın maçını kötü yönetmişler, başarı gösterememişler. Ne olacak diyoruz, açıkçası maçı hakemler yönetiyor ve hakemlerin takdirine kalmış, düdüğü onlar çalıyor. Ama şu bir gerçek ki, Beşiktaş hakem hataları nedeniyle beklenmedik puanlar kaybetti.

Destek verelim

Beşiktaş’ın düzenlediği spor ve şiddet panelini gayet olumlu karşılıyorum. Özellikle Cihat Aktaş’ın vefatından sonra Beşiktaş’ın bu konudaki çalışmaları saygıdeğer bir çabadır. Bu konuda çalışmaları tüm kulüplerin desteklemesi gerektiğine inanıyorum. Beşiktaş bu konuda hassas davranıyor, bu çalışmaları daha da genişletmek istiyor. Sporun şiddetle bağlaşmasına imkan yok. Şiddetin sahalardan kazınması için gösterilen her çabaya saygı duymak ve katkı koymak gerekir.

Katlediyorlar!..

İHSAN KALKAVAN

Gençlerbirliği maçında sahada kıyasıya bir mücadele vardı. Ben, açıkçası, Beşiktaş’tan çok fazla bir şey beklemiyordum. Çok farklı, çok baskılı, çok üstün bir oyun tarzı gibi beklentim yoktu. Çünkü Rıza hocanın elindekiler belli. Tabi Ziya Hoca da elindeki kadrosunu en iyi şekilde kullandı. Rıza hocanın dezavantajı henüz tam anlamıyla çalışamadığı ve üstüne üstlük Del Bosque ile iyice pasifize olmuş bir oyuncu kadrosuna sahip olmaktır. Bu kadrodan maksimum verim alabilmek için çabaladığını görüyorum.

Beşiktaş’tan fazla bir şey beklemiyorum ama, sahada soğuk ve karlı bir havaya rağmen başa baş dişe diş bir mücadele gerçekleşti. Topa hakimiyet de verilen istatistiklere göre, yarı yarıya idi. Ama ben yine de Beşiktaş’ı bir adım önde gördüm. Belki de bu düşüncem Beşiktaş taraftarlığım yüzündendir. Ancak liderden kopmamamız için galip gelmeye mahkumduk. Beşiktaş’ın ortaya koyduğu mücadelenin baskın olmasına bu da neden oldu. Hakemler konusuna gelince, hep aynı şeyleri söylüyoruz ama insanlarda görüyor. Bu maçta da hakem kamuoyunu yanıltmadı ve Beşiktaş’ı adeta katletti.

Çileden çıktık

Kuddusi Müftüoğlu, sanki Beşiktaş’a karşı negatif duygularıyla sahaya çıkmıştı. Hatalarıyla hem kendini, hem de maçı rezil etmiş oldu. Verilen faul, faul değildi. Atışta yaptıklarıyla da her şeyi iyice yüzüne gözüne bulaştırdı. İnsanları çileden çıkarttı. Hakemlerle bu yaşananlar nedendir, niçindir, bilemiyorum. Ayrı bir güç mü var, Beşiktaş’ın bu kötü hallere düşmesini mi istiyorlar, gerçekten bilemiyorum. Bu hatalar nedeniyle Beşiktaş’ı mahvediyorlar. Açıkçası, Federasyonun da çok hassas davrandığına inanmıyorum. Bana göre, bir gayret içindede değiller.

Herkesin gözü önünde oynanan bir oyun var. Açıkçası, herkesin bir tahammül gücü var. Bu camiayı ayaklandırmak, kışkırtmak mı istiyorlar? Ne yapmak istiyorlar? Bu boyutlarda haksızlıklar sabırları taşırır. Beşiktaş mutedil davranıyor. Sorumlular ve yetkililer bunu anlamıyor mu? Haksızlıkla Beşiktaş’ın elinden giden puanları yerine koysak Beşiktaş’ın durumu çok daha farklı olurdu. Bu emekler bu şekilde katledilmemeli. Bu işe bir son verilmelidir.

***

Beşiktaş bir ilki daha da gerçekleştirmiş oldu. Spor ve şiddet ile ilgili panel düzenlendi. Hac dolayısıyla yakından takip edemedim, ancak kamuoyunda büyük bir ses getirdiğine inanıyorum. Umut ederim daha iyi olur. Diğer kulüplerin de ciddi boyutlarda destek vermesi gerekir.

O Beşiktaş’ı özlüyoruz

İLKER ATEŞ

Gelecekteki Beşiktaş, geçmişteki Beşiktaş’tan daha iyi olacak. Rıza’nın gelmesi, sistemi değiştirmesi Beşiktaş’ın yolunu açtı. 3+5+2’nin çok yeterli bir sistem olduğu söylenemez ancak Beşiktaş’ın oyuncu potansiyeli göz önüne alındığında bu sistemin uygunluğunu söylemek durumundayız. Yine de, bu sistem orta alanın kanatların çalışmasında ve ön liberoların savunmalarını hücuma yönlendirme katkılarını çoğaltmaları durumunda iş yapar. Şu anda Carew, hücum hattında tek kalıyor, üstelik oynamak için çok iştahlı olmasına rağmen…

Maçın analizine gelince, Beşiktaş, Gençlerbirliği karşısında galipte gelebilirdi, yenilebilirdi de… Maça baktığınız zaman, iki faktörü görüyoruz. Birincisi, hava koşulları çok kötü idi. Saha, futboldan çok adeta paten için daha uygun gibiydi. İkinci faktör ise, hakem Kuddusi Müftüoğlu’ydu… Hata yaptı. Karşılaşma ise, mücadele yönünden iyi idi. Bu havada bundan fazlası beklenemez. Maça damgayı hakem vurdu. Müftüoğlu’nun yaptığı kural hatasından dolayı maç tekrarlanacak. Kuddusi Müftüoğlu, sadece o kural hatasını yapmakla kalmadı, ikili mücadelelerde de inisiyatifini hep Gençlerbirliği’nden yana kullandı. Bu onun Trabzon maçını unutmadığını gösteriyor. Müftüoğlu aldığı eleştirileri içine sindirememiş olmalı… Bu da Kuddusi Müftüoğlu’nun Beşiktaş’ı sevmediğini gösterir. Beşiktaş da Kuddusi Müftüoğlu’nu sevmiyor… O zaman MHK’nın bu ikiliyi bir araya getirme arzusu nedir, bunu anlamak zor.

Her şeye rağmen Rıza Çalımbay’ın 17 maçlık final hesabı var. Beşiktaş yakaladığı bu hava ile şampiyon olamayacak, ama Avrupa biletini kapacak diye düşünüyorum.

Lütfen!..

SALİH SEZER

Türkiye Futbol Federasyonu yeni sloganı ile terörü önlemeye çalışıyor. “Taraflı ya da tarafsız olmak bir hak.İmtiyaz değil. Hepimiz buna göre seyredeceğiz, buna göre yöneteceğiz, buna göre yazacağız, buna göre konuşacağız. Yani kuralına göre oynayacağız. Spor hepimizin. Onunla oynayalım. LÜTFEN…”

İnanmak istiyoruz. LÜTFEN ile tüm çirkinliklerin düzeleceğine, güzelliklere dönüşeceğine inanmak istiyoruz. Kuralına göre oynanan, yönetilen, yazılan, konuşulan maçlar izlemek istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz! Ama sadece konuşmak ve yazmakla olmuyor. “LÜTFEN” diye slogan üretip kenara çekilmek yok. Bu slogan’ın sahipleri, şimdi ellerini taşın altına sokup gereğini yapmalı. Beşiktaş-Gençlerbirliği maçını yeniden oynatmalı. Çünkü bu maçta yapılan açık seçik bir kural hatasıdır. Kimse kıvırmaya kalkmasın.

İsyan ettirdiler

Defalarca izledim. Hakem Kuddusi Müftüoğlu Çağdaş’ın Youla’ya faul kararı vermesiyle başladığı yanlışa Gençlerbirliği’nin golüne kadar devam etti. Sanki Beşiktaş ile görülecek bir hesabı varmış gibi. Yoksa eğer, çıkıp delikanlı gibi “evet ben hata yaptım” demeli. Demezse, iş “LÜTFEN” diyen Türkiye Futbol Federasyonu’nun üstünde kalır. Maçın yeniden oynatılması gerektiği kadar, Kuddusi Müftüoğlu’nun da ceza alması gerekir. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’i isyanlarında yerden göğe kadar haklı buluyorum. Haksızlıklar bu kadar üst üste gelince, insanın aklına her şey gelir. Elbette kulübünün hakkını arayacak. Gereğini de yapacaktır. Federasyon bu konuda Demirören’den “LÜTFEN” demesini de beklemesin.

Sonuçta yazdıklarımız doğrultusunda karar çıktı, maç tekrar edilecek. Ama bu iş bu şekilde ne kadar devam edecek?

Doğuştan Karınca

Rıza Çalımbay’ın Beşiktaş’ın başına teknik direktör olması Türk futbolunda özlemini duyduğumuz gelişmelerden biridir. Keşke Süper Lig’deki tüm hocalar Türk olsa. Biz bunun için yeterliyiz de kendi insanımızın kıymetini bilemiyoruz ne yazık ki… Beşiktaş taraftarı bu yeni gelişmenin ardından büyük bir sorumluluk aldı. Bilmem bunun farkındalar mı! O da Rıza Çalımbay’a sahip çıkmaktır. Rıza Çalımbay, doğuştan sahib olduğu değerleri takımına aşılamak konusunda çok hünerli. Daha önce çalıştırdığı takımların oyununa bakın, göreceksiniz. Yeter ki O’na biraz tolerans gösterilsin.