SAYI 42

Sayı: 42 EYLÜL 2003

DÜNYA TERSİNE DÖNDÜ

Son zamanlarda Beşiktaş’taki hummalı çalışmalara bir yenisi daha eklendi. Bebek Aşiyan yolunda savaş alanı gibi görünen çalışmalar altyapı çalışmalarından başka bir şey değil. Aşiyan yolunun yeni bir düzenlemeyle çehresi faklı bir görünüm kazanacak. Ancak bu çalışmalar Aşiyan yolunu kangrene çevirdi. İnsanların yürüyüş yaptığı parkurda taşlar ve kumlar üst üste yığılmış ve korkutucu bir görünüm sergiliyor. Bir yandan da aşırı sıcaklardan rahatlamak için denize giren insanlar, dikkat çekiyor. Bu görüntülere yol çalışmasının yapıldığı kumların üzerine serilen insanlar ve taş yığınlarından denize atlayanlar ekleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü bu çalışma ile Aşiyan yolunun büyük dalgalardan çabuk etkilenen alt yapısını değiştirmeyi hedeflediği öğrenildi.
Rumelihisarı’ndan başlayan kazı çalışmaları Aşiyan’dan Kuruçeşmeye kadar devam ederken çilesini halk çekiyor. “Niçin yapıldığını bile anlamadık bu bize eziyettir” diyen sahil yolu sakinleri yakın zamanda benzer bir çalışmanın yapıldığını söylüyor ve yolların yap boz oyununa döndüğünden şikayet ediyor.
Kemal Midilli
(60 yaşında-Balıkçı)
Bu çalışma Ağustos’un başından beri devam ediyor ve yaklaşık 3 ay daha süreceğini söylüyorlar. Sahil şeridindeki her yer açıldı. Sistemsiz bir şekilde etraf kazılıyor. Sorun neyse önce o halledilip sonra bir diğerine geçilmiyor. Eskiden buranın müdavimleri vardı, şimdi kazı nedeniyle ortam eskisi gibi değil. Toz duman ve kumdan denize girilemiyor. Balık tutmak için gelenler oluyordu şimdi balık olsa dahi kimse yok.”
Ersin Ertekin
(64 yaşında
Jeofizik Mühendisi)
“Güzel olacağını düşündüğümüz için katlanıyoruz. Ama bittikten sonra burası çıkar ilişkileri nedeniyle kullanılırsa direniriz. Açık söylemek gerekirse bir mühendis olarak bu çalışmanın neden yapıldığını anlamış değilim. Böyle hummalı bir çalışmayı gerektirecek büyük bir sorun yoktu. Ancak yine de güzel bir şey olacak ve insanlar yararlanacak ise elbette katlanacağız.”
Ayşe Tuzlacı
(Bebek Koru
Kahvesi’nin Sahibi)
“Burada tekrar yapılmakta olan çelik halatlar yaz başında yapılmıştı ancak, şimdi söküp yenisini takıyorlar. Taşlara gelince, daha yapılalı bir sene bile olmadan sökülüyorlar. Niçin? Ben buradaki çalışmayı israf olarak görüyorum. Aynı zamanda çevreyi de kirlettiğini düşünüyorum. Benim vergim nereye gidiyor? Bu çalışma ile ilgili bilgi edinmek istiyoruz halen yanıt almış değiliz. Niye yapıldığını öğrenmek istiyoruz.”
Kemal Kadıoğlu
(Yat İşletmecisi)
“Çok mağduruz. Çalışmalar bilinçsizce yapılıyor, ortalık toz duman oluyor. Rezalet bir durum. O kadar rica edip söylememize rağmen ne müteahhit bizi dinliyor dene yetkililer. Beyaz masalara ulaşamıyoruz. Bize de bu durumda eziyet çekmek düşüyor.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kontrol Amiri Hasan Demiroğlu’nun konu hakkında gazetemize yaptığı açıklama ise şöyle:
Ortaköy-İstinye arasını kapsayan çalışmalarının seyri şu şekildedir;
“Boğaziçi kıyı sahil şeridine paralel giden ve ana arter niteliğitaşıyan Ortaköy-İstinye arası sahil yolu ve çevresi araç, yaya trafiğinin yoğunluğu, yolların, parkların tretuarların, rıhtım ve sahil gezinti mahallelerinin fiziki yetersizliği, özellikle yayalara açık rıhtım ve gezinti yerlerinde zemin bozulmaları sonucu can ve mal güvenliği açısından tehlikeler arz etmesinedeniyle sahil yolu yeniden düzenlenmektedir. Bu amaç ve gerekçelerle AYKOME kararları doğrultusunda Kuruçeşme Rumelihisarı arası Armada Uluslar arası inşaat ithalat ihracat limited şirketine, Rumelihisarı-İstinye arası Karum İnşaat Taah. San. Tic. Ltd. şirketine ihale edilmiş ve çalışmalara başlanmıştır.
Ağustos ayının ilk haftasında başlayan çalışmanın ilk ayağı, Ortaköy’den ve Bebek-Aşiyan arası sahil bandı olarak belirtiliyor. Ortaköy-Kuruçeşme arasında tretuar yenileme yapılırken, Bebek-Aşiyan arasında ise zemin ıslah çalışmalarına devam edildiği ifade ediliyor. Trafiği veya yayaları asgari derecede etkilemeyi hedefleyen hummalı çalışmalar, etap etap zemin ıslahı, kaplama ve bordürlerin yenilenmesini içeriyor. Bebek-Aşiyan arası zemin ıslahı işlerinin ağustos ayı sonunda, kaplamalar ve peyzaj işlerinin ise eylül sonunda bitirilmesi hedefleniyor. Kontrol Amirliğinden yapılan açıklamaya göre, ihale konusu işlerin tamamı fevkalâde bir durum zuhur etmez ve ödeneklerde bir sıkıntı yaşanmaz ise 20.08.2004 tarihinde tamamlanacak.”

Restorasyona soruşturma

Sinan Paşa Camii’nde yapılan restorasyon arap saçına döndü. Geçtiğimiz ay medyada sıkça yer alan restorasyon ile ilgili soruşturma başlatıldığı öğrenildi. Konuyla ilgili görüşme yapmaya çalıştığımız yetkililerin, ağzını bıçak açmıyor. Konuşmaya yetkili olmadığını söyleyen kişiler ise, birbirinden değişik görüşler öne sürerek, ” soruşturmanın sonucunu bekleyelim” diyor.
Olay geçtiğimiz ay Beşiktaş’ta bulunan tarihi Sinan Paşa Camiinin restorasyonuyla ilgili haberlerle ortaya çıktı. Medyada yer alan haberlere göre restorasyon aslına sadık kalınmadan yapılmıştı. İddialar üzerine olay bir anda alevlenmiş, taraflar birbiri ardına açıklamalar yapmıştı. Şu sıralar konuyla ilgili soruşturma açıldığından kimse bu konuyla ilgili konuşmak istemiyor.
Olayın başlangıcında medyada şu iddialar yer almıştı.
Sinan Paşa Camii’nin restorasyonunda orijinal kalem işlerinin kırılarak yok edildiği, üzerine beyaz badana çekilerek yeni motiflerin çizildiği iddia ediliyor.
Kaptanı Derya Sinan Paşa tarafından 1555’te yaptırılan Beşiktaş’taki Sinan Paşa Camii, Mimar Sinan tarafından inşa edildi. Özellikle kubbesiyle kalem işi sanatının en nadide örneği olarak gösterildi. Caminin minaresi ve son cemaat mahalli, depremden hasar gördü; 15 Şubat 1999’da restorasyonuna başlandı. İki yıldır da kubbe ve duvarlarındaki kalem işleri restore ediliyor. Ancak Vakıf İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne çok sayıda restorasyon şikayeti geliyor.
Restorasyon sırasında uzman yerine stajyer öğrencilerin kullanılması, orijinal kalem işlerinin çekiç ve keserlerle raspalanarak (kırılarak) yok edilmesi üzerine beyaz badana çekilerek yeni motiflerin çizilmesi şikayetlerin başında yer alıyor. Yer yer cami ile aynı motifler çizilmeye çalışıldıysa da eskisinden bağımsız yeni bir model yapıldığı belirtiliyor. Bu arada caminin deposunda bulunan el yazması Kuranıkerim; altın varak işlemeli hatların yağmalandığı iddia edildi.
Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğü yetkilileri kendilerinden önceki dönemde caminin restorasyonuna başlanıldığını ancak çok sık şikayet geldiğini belirterek, soruşturma başlatılacağını kaydettiler. Restorasyonu yapan Peker İnşaat yetkilisi de şunları söyledi: “Alttan çıkan farklı üç döneme ait motifleri uyguladık. Camiye gelen şaşırıyor ama biz doğrusunu yaptığımıza inanıyoruz.” Sinan Paşa Camiinin depremden sonra oluşan çatlakları düzeltmek için başladığı restorasyon çalışmaları ve şimdi ibadete kapalı olan camii ile ilgili bütün yetki Vakıflar Bölge Müdürlüğüne verilmiş durumda ve konu ile ilgili diğer birimler hiçbir şekilde bilgi vermiyor. İnşaatı üstlenen Pekerler inşaat firmasından Mimar Ömer Erbil, bu konuda konuşmaya yetkili olmadığını söylüyor. Erbil sadece, restorasyonda caminin eski haline sadık kalındığını belirtmekle konuyu kapatıyor.
Beşiktaş Müftülüğü ise olayla ilgili çıkan haberlerin yanlış olduğunu ve gerekli bilgilerin bir rapor halinde Vakıflar Bölge Müdürlüğüne iletildiğini ve bu durumda konunun geri kalanının müftülüğü ilgilendirmediğini açıklamakla yetiniyor.
Konunun hakimi Vakıflar Bölge Müdürlüğü ise açılan soruşturma nedeniyle bu konunun gizli kalması gerektiğini ve basına bilgi verilmesinin yasaklandığını söylüyor. Sinanpaşa Camiisiyle ilgili işler şimdi iyice arap saçına dönmüş durumda.
Öte yandan Beşiktaş Kaymakamı Mehmet Emin Avcı: “Bu restorasyon çalışması daha çok teknik adamların bilebileceği bir durum arz ediyor. Vakıflar Bölge müdürlüğü olayı yakınen takip ediyor. orada, daha öncesinde restorasyon çalışması olmuş ve şu anda yapılan çalışma benim aldığım bilgiye göre, orjineline sadık kalınarak yürütülüyor. Konuyla ilgili tek yetkili kurum, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’dür” dedi.

Spor aşkı

Türk sporuna büyük hizmetlerde bulunan Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, Türkiye’de yine bir ilke daha imza atarak “Sporcular Parkı” yaptı. Beşiktaş konaklar mahallesi’nde 40 dönümlük arazi üzerine kurulan parkta spor tarihimize iz bırakan efsane isimlerin heykel, büst ve rölyefleri yer aldı. Yaşar Doğu’dan Süreyya Ayhan’a, Dünya üçüncüsü olan milli futbolculardan ay-yıldızlı bayrağı yurtdışında dalgalandıran birçok sporcumuz bu parkta ölümsüzlüğe kavuştu.
1.5 kilometrelik yürüyüş parkurunun da yer aldığı parkı tanıtan Başkan Yusuf Namoğlu, “Amacımız Türk sporuna hizmet etmiş bir sonraki kuşaklara örnek olan başarılı sporcularımızı bu parkta ölümsüzleştirmektir. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyuz. Bu parkta vatandaşlarımız hem günün yorgunluğunu atacak, hem dinlenecek, hem de spor yapabilecek” dedi.

İçilebilir su müjdesi verdiler

İstanbul’un altyapı problemlerinin tarihe karışması adına gerçekleştirilen projelerin bir yenisi Ihlamurdere’de hizmete girdi. Yağmur ve atık suyunu 400 metrelik tünelle denize ulaştıran proje Ihlamurdere Tonoz Islahı ve Atıksu Toplayıcıları adıyla hayata geçirildi. Barbaros Hayrettin Paşa parkında gerçekleştirilen törene katılım büyük oldu.
Törende konuşma yapan yetkililer, gerçekleştirilen bu proje ile Beşiktaşlıların rahatlıkla çeşmelerden su içebileceğini belirterek şöyle devam etti, “ Bu proje ile ıhlamur vadisi pırıl pırıl olacak. Yapılan bu iyileştirme ile insanlara bir tür koruyucu hekimlik hizmeti verilecek. Ayrıca ilerisi için düşündüğümüz projeler Beşiktaş’ın daha da rahat yaşanılabilir bir ilçe haline gelmesini sağlayacak. Otobüs durakları yer altına alınacak ve Beşiktaş meydanı dünyanın en güzel meydanı olacak.” Tören, pop müziğinin sevilen sesi Mirkelam ve halkın coşkulu katılımı ile sona erdi.

Kanun kural hak getire

İnsanlığın gelişimi ile birlikte çeşitli kurallar ve yasaklar da beraberinde geldi. Kurallar ve yasaklar örgüsü, toplumsal yaşamda oluşturulan normlar, yaşamlarımıza şekiller veriyor. Otobüse binerken, işe giderken, karşıdan karşıya geçerken, çalışırken bir çok kurallar ve yasaklar silsilesi içinden geçiyoruz. Kimi zaman bu çember daralıyor, kimi zaman ise çember yırtılıyor. Peki, neden kurallara uymuyoruz? Yasaklar neden cazip?
Bu konuda Galatasaray Üniversitesi’nden Sosyolog Yar. Doç. Dr. Ali Ergür, hukuki normların toplumsal meşruiyetini ele aldığı araştırmasıyla konuya farklı bir bakış açısı getiriyor. Kurallar ve düzenin sürerliliğin bir paralellik olduğunu ifade eden Ergür, sistemin içinde yer alan bireyleri, kuralları ve kuraldışılığın cazip olmasını şöyle dile getiriyor:
“Hukuk, bir neden değil sonuçtur: Belli bir zamanda ve mekânda çeşitli tarihsel-toplumsal nedenler sonucu, bir araya gelen ve bu birlikteliği koruma ihtiyacı duyan bir toplum, kaçınılmaz olarak, çok ilkel düzeyde de olsa, düzeni koruyacak, sürdürecek, ona yönelmiş tehlikeleri bertaraf edecek bazı önlemler almaya yönelecektir.
Sosyolog Ali Ergür, bu açıdan bakıldığında, toplumun zaman içinde ortaya çıkan ihtiyaçların bir sonucu olarak hukuk düzeninin biçimlendiğini söylüyor.
Kabul edilebilir
yasalar…
“Toplumlara yalnızca yasalarla yön vermek isteyen yöneticilerin, niyetleri ne olursa olsun, yanılgılarının kökeninde bu olgu vardır. Öyleyse, yasaların ve genel bir hukuk düzeninin, öncelikle, haklarını düzenlediği toplumun gözünde meşruiyeti olması gerekir. Bu meşruiyetin olmaması, o toplumun içinde ciddi çatışmalara yol açar.”
Değişim ve Meşruiyet
“Hukuk düzeninin meşruiyetini aşındıran bir başka neden ise, toplumsal değişmedir. Her toplum değişir; ancak bazı toplumlar, tarihin bazı anlarında daha hızlı değişirler. Hızlı değişen toplumlarda ortaya çıkan en önemli hukuk sorunu, mevcut yasaların değişen toplumun ihtiyaçlarını karşılayamamasıdır.
Hukukta gerekli değişiklikler yapılana kadar (bu değişiklikler, en hızlı şekilde gerçekleştirilseler bile) toplumsal değişme, yeni ihtiyaçlar ortaya çıkarır.”
‘Türkiye’de hukuk
düzeninin tıkanması
için her türlü neden mevcut’
Türkiye’de bugün bu iki sorun birden yaşanmaktadır; toplumla uyumlu olmayan yasal düzenlemeler ve hızlı değişme. Buna ayrıca plansız, kısa vadeli hatta anlık, ilkesiz ve sürekliliği olmayan politikaların uygulanmasını da eklersek, hukuk düzeninin tıkanması için her türlü nedenin mevcut olduğunu söyleyebiliriz.
İşte bu nedenle bugün Türkiye’de genel bir hukuka güvensizlik hali vardır. Hukuka güven duyulmayan durumlar, toplumlar için çok tehlikelidir; çünkü böyle bir ortamda devletin düzenleyiciliği ortadan kalkar; yerine güçlü olanın istediğini alması geçer. Bu ise tam bir hukuksuzluktur; toplumsal düzen için son derece yıkıcı etkileri olabilir. Adalet mekanizmasının tıkanmasının temelinde de bu karmaşa halinin katkısı vardır. Türkiye’de yasakların çiğnenmesinin cazibesi, aslında bu hukuksuzluk durumunu işaret etmektedir. Mevcut yasaların, yasaları uygulayacak mercilerin, adalet aygıtının ve hepsinden öte ‘hak’ kavramının toplumca üzerinde uzlaşılmış bir anlamı ve işlevi yoktur; hukuku kararlı bir şekilde uygulayacak irade de yoktur. Bir devletin sürekli her alanda ‘af’ ilan etmesi, aslında bu irade eksikliğinin bir kanıtıdır. Ayrıca bu, toplumsal düzeni sağlamak için gerekli denetleme gücünden yoksun olunduğu anlamına gelir. Bu nedenle günümüz Türkiye’sinde, kötü örnekler örnek oluşturmakta, ‘bir başkası yasayı ihlal ediyor; yaptırım uygulanmıyor; ben niye ihlal etmeyeyim?’ ya da ‘yasayı ihlal etmek nasılsa affedilecektir’ zihniyeti egemen olmaktadır. Bugün Türkiye’de toplum nezdinde hukuk düzeninin değil, hukusuzluğun meşruiyeti olduğu için, yasalara uymak akılsızlık, yasaları ihlal etmek açıkgözlülük sayılmaktadır.

Ulus Pazarı’nda yok yok

Alışveriş için en iyi adreslerden biri, sizi yerine kadar bırakan servisleriyle çeşitli markaların değişik modellerinin yer aldığı Ulus Pazarı. Sosyete pazarı diye bilinen bu pazar, bir çok semtten insanı kendine çekiyor. Yürürken yanınızda ünlü biriyle karşılaşmanız da olası. Nükhet Duru’dan Aysel Gürel’e mankenlerden Ebru Destan gibi bir çok ünlü isimle bir arada alış veriş yapabilirsiniz. Pazarın sadece giyime yönelik olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz, giyim alanında değil her türlü aksesuar ve süs eşyasını ve bir çok alandaki gereksinimlerinizi karşılamak mümkün. Bu pazarda cebinizde para yoksa yine de alışveriş yapabilirsiniz, çünkü kredi kartıyla alışveriş yapılan ilk semt pazarı olmasıyla benzerlerinden çok farklı. Gerek yazın gerekse kışın hem kaliteli hem ucuz, giyinmek istiyorsanız yolunuzu Ulus Pazarı’na çevirin. Sıcaklarda bunalıp dinlenmek istediğinizde, örneğin soğuk ayran ve gözlemeyi makul fiyatlarda bulabiliyorsunuz.
Gel gel peruklara gel!
Kadınların gözdesi ve pazarın en çok ilgi gören perukçular aslında… Örgülü saç modellerinden postişlere, uzunlu kısalı her renkten saç modelleri. Üstelik fiyatlar oldukça ucuz, deneyebilir değiştirebilir ve dilerseniz birden fazla edinebilirsiniz. Fiyatlar 35-50-65 milyon arasında değişiyor. 38 yaşındaki peruk satıcısı Ayşegül Gündoğdu her renk her boy peruğun burada bulunmasının çok büyük bir ilgi çektiğini ve bununla birlikte deneyebilmenin de mümkün olduğunu söylüyor.
Mehmet Cihan Aksüngür kadınların bu denli ilgi gösterdiği perukların, kullanıcıda yapay durmayacak kadar çok kaliteli olduğu için tercih edildiğini ve satışların yüksek olduğunu belirtiyor.
Cazip fiyatlar ve kaliteli ürünlerin yer aldığı bu pazarda bir diğer ilgi gören ise sivri uzun topuklu topuksuz ayakkabılar… Pazarda en çok rağbet görenlerin fiyatları ise, şöyle:
Mayo 10- 30 milyon TL.
Ayakkabı 15-25 milyon TL.
Body 10 milyon TL.
Yazlık elbise 4 milyon TL.
Plaj havlusu 10 milyon TL.
Şort 5 milyon TL.
Çorap 1 milyon TL.
Gömlek 3-15 milyon TL.

Kuruçeşme Osmanlı’dan miras

Tarihi dokusunu korumaya çalışan Beşiktaş’ın sahil şeridinde yer alan Kuruçeşme. Yeşilin gittikçe azaldığı, gecekondulaşmanın önüne geçilemediği Kuruçeşme’de, 53 senelik Kuruçeşmeli Muhtar Adnan Soysal ile görüştük. Aya Dimitri Rum Kilisesi’nin şifalı olduğuna inanıldığı Ayazması ile ziyaretçi akınına uğrayan Kuruçeşme’yi Muhtar Soysal’dan dinledik.
1949 doğumlu olan Kuruçeşme Muhtarı Adnan Soysal, 1994 yılı 27 Martta göreve başladı. Maliyeden emekli olan Soysal, muhtarlığa başladığında binasının olmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Ben geldiğimde muhtarlık binası yoktu. Sadece hani köy muhtarlarının masaları vardır ya, filmlerdeki gibi. Sonra belediye ile temasa geçtim. Gerekli işlemler tamamlandıktan sonra burayı tahsis ettik ve düzenledik”
Kuruçeşme’nin eskilerinden olan Soysal, mahalle isminin kökenini şöyle anlatıyor:
“Eskiden burası korulukmuş, Osmanlılardan kalma bir isim. Oradan koru çeşme deniyor ve zaman içinde adını yitirerek Kuruçeşme oluyor”
Ayın belli zamanlarında Ulus Lions Kulübünden çocuk ve kadın doktoru getirerek halka ücretsiz muayene yapılmasında katkıda bulunan Soysal, bir sağlık ocağının yapılması için de kolları sıvıyor. Kuruçeşme sakinlerinin cana yakın, iyilikseverliğinden söz eden Soysal, ekonomik sıkıntılardan dolayı çoğu mahalle sakinlerinin de başka yerlere gittiğini dile getiriyor.
“Ne derler, bir köye gidersiniz yolda kalırsınız, onlarca kişi koşar yardımınıza, burası öyle. Yardımseverdir. Üstelik ailevi durumlarına çok düşkündürler. Geleneksel yapı korunuyor. Ekonomik koşullar nedeniyle ise kimi eski mahalle sakini buradan başka yerlere gidiyorlar”
Kuruçeşme’nin tarihi dokusu söz konusu olduğunda akla gelen ilk yerlerden biri ziyaretçisinin bol olduğu Ayazması… Rum kilisesinde yer alan iki yüz seneyi geçkin Ayazma, her kesimden insan ziyaret ediyor. Sakin bir yer olarak bilinen Kuruçeşme’de evler ise, 1. Abdülhamit’ten, Köprülüler zamanından kalma. Soysal, ancak bugün tarihi binaların sayısının epeyce azaldığını ifade ediyor. Kuruçeşme’nin bugünkü yapısını ise Soysal şöyle değerlendiriyor:
“Arnavutköy kadar yok eski evimiz pek kalmadı. Gecekondulaşma çoğaldı. Betonlaşmasını istemiyoruz ancak derme çatma evlerin oluşmasını da istemiyoruz. Bunun bir dengesi, ölçüsü olması. Gecekondulaşmanın önüne geçilebilmesini istiyorum. 1990’larda başladı ve zaman içinde moderne oluyor gibi gözüküyor ama daha kötüleşiyor. Yetkilerim ise bir yere kadar”
Soysal, Kuruçeşme’de yaşanan en önemli sıkıntılardan birinin, mezarlıklarının yeteri kadar sahip çıkılmaması. Bir diğer sorun ise, kanal taşması. Bu konuda Soysal, gereken önemin verilmesini beklediklerini dile getiriyor:
“Bir kanal taşması yaşadık, durumu anında bildirmemize rağmen çok sonra müdahale edildi, İSKİ çalışmıyor, bu konuda sıkıntımız büyük. Bunun yanı sıra, mezarlığımız duvarları yıkıldı, bu konuda imza topladık, neredeyse duvarlardan cenazelerin başları çıkacak. Karşımızda bir mezarlık var, ihtimamlı ve düzenli Ermeni Mezarlığı bulunuyor. Biz de gereken Biz de gereken özenin gösterilmesini istiyoruz”
Kuruçeşme Muhtarı, son zamanlarda hırsızlık olaylarındaki artışa dikkat çekiyor. Bekçilerin varlığının önemli bir caydırıcılığı olduğunun altını çizen Soysal, karakollarının kaldırılmasının ise durumu daha da güçleştirdiğini söylüyor.
Yeşilliklerle saklı, sakin bir yer alan Kuruçeşme’de, daha da rahatlık olması için Alay Emini Kireçhane yolunun açılması için girişimlerde bulunulmuş. Soysal, sıkıntılarının giderilmesinde belediyenin ilgisinden dolayı memnuniyetini vurgularken Kuruçeşme’nin temizliği için de teşekkürlerini sunuyor. Soysal, Kuruçeşme’de kanalizasyon bağlantısı olmayan Muhtar Nurettin Sokağı’ndaki sorunun çözümlenmesiyle de sağlıklı ortamın muhafaza edileceğini ifade etti.

Harley Davidson 100 yaşını kutluyor

Yollarda titrek bir koltuğun üzerinde rüzgarı severek kucakladığınız, kimileri için asi bir kimlik kimileri için bir ayrıcalığın sembolü Harley Davidson. Kuruluşunun 100. yılını kutlayan Amerikan efsanesi, tüm motorseverlerin hala nefesini kesiyor ve sevenlerinin çemberi gün geçtikçe büyüyor…
Harley Owners Group geçen sene Temmuz ayında dernekleşerek daha kapsamlı çalışmaları sırtladı. Dernek başkanı Emrah Soyuer, aktif olarak yürütülen çalışmaları ve HOG’u şöyle anlattı: “Dünyanın her yerinde Harleyci’lerin olduğu yerde bu organizasyon vardır. Bu sene 20. yılını kutluyor. 1983 yılında kurulan HOG, Türkiye’de 1997 yılında Miller’ın Türkiye’de çalışmaya başlaması ile birlikte kuruldu. 1997’den 2002’ye kadar faaliyet ve üye sayısı açısından büyüdü ve geçen sene temmuz ayında gerek temsil gerekse bu yasalarla ilgili yapmamız gereken çalışmalarımız nedeniyle resmi olarak dernekleştik. Bugün bu dernek Harley Sahipleri Grubu Derneği…”
Derneğin Başkanı, motosiklet tarihinin Harley Davidson ile başladığını, dünyada bir motosiklet ruhu varsa bununHarley ile geldiğini söylüyor. Dünya Savaşı’nda haberleşme ve savaşçı birliklerin arka kutusunda cephanelik taşıdığı ilk motosiklet Harley Davidson’lar… Zaman içinde bir özgürlük timsali motorlar, 1968 ruhundan da etkileniyor ve markalaşıyor. Başkan Emrah Soyuver, Harley Davidson’ın dünyanın en iyi pazarlanan ticari metalarından biridir, diyor ve şöyle devam ediyor: “Bana başka bir marka gösterin ki, o markanın logosu insanların tenine dövme olarak kazınsın. Bizim markamız insanların vücudunda… HOG’un kendisi bizzat Harley Davidson’un pazarlanması amacı ile kurulmuştur. Ama giderek kullanıcıların sahiplenmesi ile kullanıcı örgütüne dönük kulüp olmuştur. Ticari amaçla kurulmuştur ama varılan nokta 700.000 üyeli bir dev…”
1947’den bu yana Harley’lerin görünümü ise aynı. Konforluluk kavramı tutku ve zevkler ile bu motorun üstünde değişiyor. Başkan Emrah Soyuer, bunu şöyle açıklıyor: “Harley Davidson’dan çok daha konforlu motosikletler var, ama bu motosiklete binmek o vibrasyonu o titreşimi hissetmek başka bir duygu… Motorla kalkışınız çabuktur ama duruşunuz zor…”
Efsane motorların Türkiye Distribütörü Ferruh Tanay, Beşiktaş’ın 100. yıl kutlamalarıyla Harley Davidson 100. yıl kutlamalarının bir arada yapılması istediklerini söylüyor ve hedeflerini şöyle ifade ediyor: “100. yıldan öte kendine has bir özelliği var, faaliyetlerle insanları hem Harley Davidson’a hem de motosiklete ilgisini arttırmaya yönelik bütün çalışmalarımız. Geziler, aktiviteler insanımızın genelde korktuğu bir araç olması nedeni. Portekiz, İspanya Yunanistan, İtalya,İran, arada bir tane ülke var motosiklete az binilen o da Türkiye. Arkadaşlarımızın nelere dikkate etmesi konusunda eğitimler yapıyoruz. Diğer şoförleri en azından motosiklete duyarlı olması yönünden ciddi kampanyalarımız var. Bunu ilk bir sene önce gerçekleştirdiğimiz Yol Komşuları adlı kampanya ile duyurduk. Bunlar bire bir ama zaman içinde daha iyi olmasını beklediğimiz çalışmaları kapsıyor.” Harley Davidson’un 100. yaşını motosikletin 100. yılı diyen Tanay, 100 yıldır bu geleneği sürdüren bir araçolmasının Harley’i farklı kıldığını belirtiyor. Her ay gerçekleşen kutlamalar Bodrum, Marmaris, Antalya’ya gezi gibi çeşitli organizasyonları içinde barındırıyor. Bunu yıl sonuna kadar sürdüreceğiz diyen Tanay, kuruluş yılı, kartalı ve ağırlıklı siyah rengi ile örtüşen Beşiktaş ile bir arada kutlama yapmanın bu coşkuyu artıracağını ifade ediyor. Her İlhan Mansız gibi 100. yılımızda Harley Davidson alan futbolcuların olduğunu söyleyen Tanay, Beşiktaşlının bir Harleyi olmalı diyor. Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı Serdar Bilgili ile konuştuklarını ancak bir arada gerçekleşecek bir kutlamanın netleşmediğini belirten Tanay, Umarım gerçekleşir, Beşiktaş’ın 100. yılını tüm içtenliğimle kutluyorum diyerek sözlerini tamamlıyor.
Çalışmalara tam hız!
Derneğin, trafikte motosikletin ve kullananlarının yok sayılmaması için yürüttüğü bir çok çalışma var. Trafik ve motor eğitimi ile ilgili bir kampanya başlattıklarını, kurye şirketleri ile görüşmelerinin yer aldığı projeden söz eden Soyuer, yol komşuları kampanyası için son sürat çalışmalarını sürdürüyor. Bu çağrıya EMOK, iki teker, Superevarider, klasik motor kulübü gibi çeşitli kulüplerden yanıtlar gelmiş. Birlikte takip ettikleri çalışmaların bazılarını Soyuer, şöyle açıklıyor: “Motosiklet kullanımı açısından, 13 -14 yaşından itibaren kontrollü bir şekilde çocuklar mobet, 50 cc altı motorlubisiklet tabir edilen araçları kullanabilirler. 16 yaşından sonra da 50 cc mopetleri kullanabilirler, Avrupa’daki uygulama da öyle. 18 yaşından itibaren ya imtihana girerek 250 cc ye kadar motosiklet kullanırsınız veya imtihana girmeden önce özel yetenek kursuna sürüş tekniği kursuna katılır onun sertifikasıyla ehliyet imtihanına girerseniz, 250 cc üzerinde de motosiklet kullanırsınız. Bu yasayı Türkiye’de de bu hale getirmenin gayreti içindeyiz. Bisiklet ya da motosiklet kullanan çocuklar trafik kurallarına daha duyarlıdır. Çünkü neticede trafiğin içinde ve aileler de bisiklet kullanan bir çocuğa asgari bir trafik eğitimini vermeyi zorunlu hissederler. Çocuk trafiğin bir parçasıdır, trafik eğitimine ileri ki dönemleri açısından çok önemli katkıları bulanabilecek bir durum”
Motosiklete yol hakkı
“Araç sürücülerinin motosiklete saygılı olması lazım, çünkü korunmasız bir şekilde gidiyorsunuz. Bütün Avrupa ülkelerinde motosikletin önceliği vardır. Bu anlayışın yerleşmesi için de çabalıyoruz. Bir kavşakta hiçbir kamyonun bir otomobilin üzerine yol hakkı benim diye kamyonunu sürdüğünü gördünüz mü? Böyle bir şey yok, trafik yasasında bu var ve yıllardır süregelen eğitimle birlikte idrak edilmiştir. Bizim yasamızda bu sıralamada motosikletin en önde olmadığı hatta listelerde adı geçmediği için4 tekerlekli araç sürücüsü bu düşünceyle hareket etmiyor. Bir otomobil sürücüsü motosikletle karşılaştığında yol hakkı motosikletindir demesi lazım. Bu ciddidir bu insan hayatı açısından çok önemlidir.” “Otomobillere şehir içiyolda 90, otoyolda 120 verir. Kamyon, otobüs gibi ağır taşıtlara 80/90 verir. Arazi taşıtları ile motosikletlere 70/80 verir. Motosikletler ise, iki ikişeritli yolda arkadan 80 km ile gelen tırın önünde 70’i geçemezsin. Biz bu yönetmelik maddesinin çıkması üzerine İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanlığı ile görüşmelerimiz oldu. Şimdi biz bu konunun tekrar ele alınması için önümüzdeki günlerde Ankara’yı ziyaret edeceğiz.”

Sağlıklı yaşayın

Beşiktaş Belediyesi, her yıl gerçekleştirdiği sağlıklı yaşam projesi kapsamında 2003 yazında 100 engelli vatandaşa yönelik evde check-up, 250 vatandaşına göz muayenesi, 104 vatandaşına ise elektrolu kalp muayenesi yaptırdı.
Beşiktaş Belediyesi Başkanlık iletişim Koordinatörlüğü’nden kartını alan Beşiktaşlılar, Dünya Göz Hastanesi ve Türk Kalp Vakfı’ndan ücretsiz muayenelerini oldular.
Engellilere yönelik yürütülen evde check-up hizmetinde ise Medsa Check-In Home kuruluşu sağlık personeli engellilerin evlerine giderek tıbbi tetkitleri gerçekleştirdiler.
Sağlıklı Yaşam Projesinden 2.5 yılda yaklaşık 2000 kişi faydalandı.

Anneye destek

Vatandaşlarının yaşam kalitesini artırmaya yönelik projelerine bir yenisini daha ekleyen Beşiktaş Belediyesi Eylül ayında uygulayacağı Anne Destek Programı ile 3-6 yaş arası çocuğu olan 60 anneye çocuklarını sağlıklı bireyler olarak yetiştirebilmeleri için gerekli olan eğitimi ücretsiz olarak verecek.
Başkanlık İletişim Koordinatörlüğü tarafndan yürütülecek proje, Anne Çocuk Eğitim Vakfı eğitmenleri tarafından grup dinamiği teknikleri kullanılarak uygulanırken eğitim her grup için toplam 10 hafta 140 saat sürecek.
Açıklamada; “Çocuklar için zihinsel ve sosyal gelişimi artırarak, çocuğun annesi ile arasındaki ilişkiyi güçlendiren program, annelerin kendilerine güvenlerini ve çocuğunun eğitimindeki rolünü artırmakta; edinilen beceri ve bilgilerin aile içinde, annelerin çalıştığı kurumda ve katılımcıların genel toplumsal yaşamında olumlu etkiler yarattığı gözlemlenmektedir” denildi.

İnternet belediyeciliği

Web sitesi www. besiktas-bld.gov.tr i hizmete girdi. Yapılan açıklamada” Sitede Beşiktaş Beledyesi ile ilgili tüm bilgileri öğrenebilir, internet belediyeciliği ile bireysel işlemlerinizi ve bilgilerini gerçekleştirebilir ve takip edebilirsiniz”denildi.

Bir buluşma noktası: IŞIKEV

Işık Lisesi mezunlarının çok eski bir hayali, 1997 yılında gerçeğe dönüştü. İsmini, 1885’de Selanik’te kurulan Feyziye Mektepleri’nden alan “1885 IŞIKEV” sosyal tesisi, eski yeni bütün Işıklıların buluşma noktası. Eski bir Işık Lisesi mezunu ve 4 yıl boyunca tesisin müdürlüğünü yapmış olan, Işık Üniversitesi Rektörlük Halkla İlişkiler Danışmanı Asuman Şeker, Işıkev’in serüvenini bizimle paylaştı: “Işıkev Sosyal Tesisleri Işık Lisesi mezunlarının kurduğu bir sosyal tesis. Bunun temeli 1980’li yıllarda atılıyor. Önceleri mezunlarımız, Feyziyeliler Işıklılar Derneği çatısı altında, kiralık ve küçük yerlerde toplanmışlar, ancak gereksinimleri karşılanamamış. Sonrasında, neden kendi tesisimizi yapmıyoruz diye fikir doğmuş. İlk olarak 50 kurucu üyeyle böyle bir sosyal tesisini oluşumu için adım atılıyor. 1990’lı yıllarda Ayazağa kampusunda başlayan inşaat kısa sürede ilerliyor ve tesis görünümünü ve karakterini alacak şekilde, hayata geçiyor. Işıkev bir başka anlamda, mezunlarının aralarında para toplayarak tuğla tuğla binayı yaparak ortaya çıkardıkları bir sosyal tesistir. Tesis, Feyziyeliler Işıklılar Derneği tarafından inşa ettirildi fakat daha sonra bir protokolle Feyziye Mektepleri Vakfı’na hibe edildi. Dolayısıyla sahibi Feyziye Mektepleri Vakfı’dır. Işıkev ismi, Işık Lisesi mezunlarının olduğunu belirtmek için koyulan bir isim. Işık Lisesi’nin geçmişi Selanik’e dayalı, 1885 yılında Feyziye Mektebi ismiyle kurulan okulun bir devamıdır. Dolayısıyla ‘1885 IŞIKEV’ oldu tesisin ismi.”
Peki, kaç üyeniz var
ve üyelik sistemi
nasıl işliyor?
Yaklaşık 1250 civarında üyemiz var. Bu üyelerimiz Işık lisesi mezunları veya Işık Lisesinde okuyan öğrencilerin velileri. Veliler, öğrenciler adına geçici üye olabiliyor. Üyelikler liseyi bitirdikten sonra mezun olana devrediliyor. Tesisimizi üyelerimiz sürekli kullanabilirler. Ancak dışarıdan gelecek kişilerin mutlaka bir üye referansına ihtiyacı var. Buranın yönetimi Işıkev A.Ş. tarafından yürütülüyor. Kurulda, Feyziyeler Işıklılar Derneği’nden 2 üye, Feyziye Mektepleri Vakfı’ndan 3 üye yer alıyor. Elbette bunların hepsi de Işık Lisesi mezunu. Bizce, öğrencilerin ve gençlerin de bu oluşuma katkıda bulunması gerekli. Bakımı ve onarımı vakıf ve üniversite tarafından yönetiliyor. Tek isteğimiz ise, üyelerimizin buraya daha çok ilgi göstermesi.
1885 Işıkev sosyal
tesisinde sunulan
hizmetler ve düzenlenen etkinliklerden söz eder misiniz?
Üst katta Scala adında yaklaşık 250 kişilik bir restoranımız var. Bahçe içinde bir kafetaryamız ve barımız yaz aylarında özellikle tercih ediliyor. Yaklaşık 450 kişiyi karşılayabildiği için bahçemizde düğün sünnet gibi etkinlikler ayrıca öğrenciler için danslı geceler ve partiler düzenleyebiliyoruz. Yaz kış kullanılabilen bir kapalı havuzumuz ayrıca Fitness salonumuz ve saunamız mevcut. Tesisimizde catering hizmetlerini dışarıdan bir firma vermektedir. Yiyecek içecek organizasyonunda kendi ekipman ve insan kaynaklarını bir araya getirerek çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyorlar. Öğlenleri Tabldot çıkıyor. Üniversitenin bir kantini, yemekhanesi olmasına rağmen hocalarımız, idari personelimiz ve isteyen öğrenciler gelip burada rahatlıkla yemek yiyebiliyorlar. Hafta sonları ise brunch düzenleniyor. Tesis sabah 10’da açılıyor. Öğle servisinde üst katta tabldot alt katta alakart, öğleden sonra çay, kahve… Çok güzel bir pizza fırınımız var. En geç ise 12’de kapanıyor.
Biz burada
bir aileyiz…
Burası bizim yerimiz, burada iç içe bir aile gibi bir aradayız. Tabii ki Işıkev, Vakfın ve Üniversitemizin desteğiyle çok daha büyüdü çok daha genişledi. Mezunların kurduğu bir yer olarak burası tamamen izole bir yer olarak düşünülmemeli. Burası bir paylaşım alanıdır. Işık camiasına ve Işık okullarına hizmet etmek için açılmış bir duraktır. Bir anlamda bizim show-room’umuzdur. Üyelerin, Işık Lisesi mezunlarının yani Işıklıların rahatlıkla bir araya gelebileceği, toplanabileceği bu alanda, gelen insan 1945 mezunu da olabilir. Geldiği zaman karşılaştığı kişi kaç yılında mezun olursa olsun onları birleştiren bir çatıdır burası. Örneğin bu ortamı oluşturan eski mezunların yıllıklarının yer aldığı bir arşiv odamız var. Bu sayede üyelerimiz eski yıllarına dönüp anılarını tazeliyor, göremediği arkadaşları ve öğretmenleri ile karşılaşabiliyor. Bir anımı anlatayım. Bir akşam 1968’lilerden bir Işıklı geldi. Bir yangın sonucu çocukluğuna ait bütün resimleri yanmış. Yıllıkta orta 1. sınıftaki resmini gördüğü zaman gözleri doldu. Çocukluğuma ait elimdeki tek belge bu, dedi. İnanın son model bir araba versek bu kadar sevinmezdi.
Burada düzenlenen etkinlikler çerçevesinde üyeler ne gibi imkanlar buluyor?
Öncelikle her sene mayıs ayında düzenlediğimiz Üniversitenin bahar şenliği var. Organizasyonlarda Işıkev bahçesi geniş kapasiteli ve çok elverişli koşullara sahip olduğu için kullanılıyor. Bahar Şenliği kapsamında imza günleri düzenleniyor. Ayşe Kulin, Buket Uzuner, Hıncal Uluç gibi yazarlar Işıkev’de öğrencilerle birarada olabiliyorlar. Gün içinde öğrencilerle sohbet edip kitaplarını imzalıyorlar. Öğrencilerimizin çok geniş bir potansiyeli var, Işık Okulları’nın 3 kampüsü var. Nişantaşı, Ayazağa ve Maslak’ta 4500’ e yakın öğrenci, Üniversitede ise 1500-2000 lisans ve lisansüstü öğrencimiz var. Bunları eşleri dostları ve aile çevresiyle düşünürseniz çok geniş bir potansiyele sahip.
Türkiye’nin ilk örneği diye nitelendirdiğiniz Işıkev’in diğer
kampüslerinizde bir benzeri var mı?
Yok. Ancak Şile’de yapılan yeni kampüsümüzde böyle bir sosyal tesisimiz yer alacak. Bundan sonraki hedefimiz ise mümkün olduğu kadar öğrencileri bir araya getiren kaynaştıran daha sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturan organizasyonlara imza atmak. Örneğin, daha sık sınıf geceleri düzenlemek gibi. Öğrencilerimizin ve üyelerimizin birbirinden kopuk yaşamasını değil her defasında vurguladığımız gibi iç içe bir aile gibi olmalarını istiyoruz.

Otistik çocuklar sizi bekliyor

Ortaköy, dev bir organizasyona ev sahipliği yapacak… “Gelişimsel Nöropsikiyatri Toplantıları” adı altında geniş kapsamlı olarak düzenlenecek sempozyumun ilk ayağı, Ortaköy meydanında gerçekleşecek. Otistik çocukların ‘otistik bakış’ adı altındaki sergisi Ortaköy Kültür Merkezi’nde sergilenecek.
Ortaköy’de sergi
Ayrıca, Ortaköy Kültür Merkezi’nde ‘İletişim toplumlarında, iletişimsizlik otizm’ adı altındaki panelin, aileler ve uzmanları bir araya getirmesi bekleniyor. Sonrasında da, katılımcılar için teknelerle yaklaşık iki saatlik bir boğaz turu düzenlenecek. Ortaköy’de 21 Eylül’de gerçekleşecek bu buluşmaya, ilgili dernek ve vakıfların katılımının yanı sıra Nilüfer ve Beşiktaş Kulübü yöneticileri ve oyuncularının da destek vermesi bekleniyor.
İstanbul Üniversitesi’nin 550. Kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında yer alan bu etkinlik, ailelere yönelik eğitim programları ile birlikte uzmanlara yönelik panel, konferans ve kursları da içeriyor.
Lütfi Kırdar’da seminer
Eylül ayının 29’unda Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda gerçekleşecek organizasyon, otistik çocukların ailelerini tedavi süresince bir çok konuda kapsamlı bir şekilde bilgilendirmeyi hedefliyor.
Otizm nedir?
Çocuklukta çok erken yaşlarda başlayan ve temel sorunu “bireysel iletişimsizlik” olan bu hastalık, tıbbi yönünden çok sosyal hayatta yarattığı zorluklarla gündeme geliyor.
Otizmin önemli özellikleri
Çok erken yaşta başlaması, iletişim bozukluğu, sosyal işlev bozukluğu, tekrarlayan garip davranışlar, epilepsi ve depresyon ile birlikte hiperaktivite, zeka geriliği gibi semptomlardır. Tedavide eğitim temel alınırken ilaç tedavisi sosyal duyarlılığı artırmak ve geçiş süresini kısaltarak eğitime iyi yanıt verdirmesi için kullanılır. Eğitsel programlar, aile desteği, kaynaştırma yöntemi gibi çalışmalar büyük önem taşır.

‘Kafelere bekliyoruz’

Beşiktaş’ta park ve yeşil alan düzenlemesi hat safhaya çıktı. Son zamanlarda sayıları bir hayli artan parklarla birlikte vatandaşlarda kendilerini sokağa atacak düzgün yerler buldu. Yeşil alanların sayılarındaki artışla birlikte buralarda inşa edilen kafeterya sayılarında da patlama yaşanıyor. Yaşlı çoluk çocuk semt sakinlerinin akın ettiği bu kafeteryaları işleten Beltaş Vakfı yetkilileri “hizmetin kalitesini en üst seviyede tutuyoruz. Ayrıca fiyatlarımızda oldukça ucuz. Bu nedenle insanlar bizleri tercih ediyor” diyor. Beltaş Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Cemal Temelli konu hakkında “Yakın zamanda işletmelerimizin sayıları daha da artacaktır. Vatandaşlarımız güzel bir ortam bulunuyor ve çok iyi hizmet alıyorsa bunda en büyük pay Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu’na aittir” dedi. Cemal Temelli park ve kafeteryaları şöyle tanıttı:
SANATÇILAR PARKI & BELTAŞ SANAT CAFE: Beşiktaş Belediyesi’nin 11 Haziran 2003 tarihinde hizmete sunmuş olduğu Sanatçılar Parkı Beşiktaş halkı tarafından yoğun ilgiyle karşılandı. Açıldığı günden itibaren özellikle Etiler ve civarında ki vatandaşların uğrak yeri haline gelen park, çocuk oyunu alanları ve yaz sıcaklarında hoş bir serinlik sağlayan havuzuyla semtin yeşil alan sıkıntısını büyük ölçüde gidermiş oldu. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu’nun çağdaş ve sanatı destekleyen tutumunu bir kez daha gözler önüne serdiği Sanatçılar Parkı park kavramına bir yeniliği daha getirmiş oldu. 48 dönümlük yeşil alan üzerine kurulmuş olan parkın girişinde konukları karşılayan geçmiş ve günümüzün hayatta olmayan büyük sanatçılarının büstleri tarihi ve büyülü bir atmosfer yaratıyor. Parkın giriş yolu boyunca sıralanan yaşayan sanatçılarımızın el izleri ve parkın girişinde bulunan kaybettiğimiz büyük ustaların ve unutulmaz sanatçıların rölyefleri gelen her ziyaretçi tarafından bir kez daha hatırlanmasına vesile oluyor.
Parkın alt kısımlarına yapılan meydanda yedi sanat dalını temsilen sinema, müzik, resim, heykel, tiyatro, edebiyat, mimari sembolleri bulunuyor. Bu sembollere duvarları çevreleyen demirler üzerinde ve parkın çeşitli yerlerinde rastlamak da mümkün, mesela sergi alanında. Yapılacak başvuruları değerlendirerek çeşitli dernek ve kulüplerle ortaklaşa aktif hala getirilmesi planlanan sergi alanı 50-60 eser sergilemek için uygun alana sahip. Ayrıca parkta yazar ve şairlerin kitaplarını imzalamaları ve okurlarıyla buluşmaları için tasarlanmış bir özel alan da bulunuyor. Parkın açılışında tüm yaşayan değerli sanatçılar sanata verdiği desteği bu şekilde incelikli düşüncelerle ispatlayan Sayın Namoğlu’nun yanında hazır bulundular. Beşiktaş halkı ise kendilerine sanatla kucaklaşma şansı veren başkanlarına bir kez daha teşekkürlerini sundular.
Parkın genel yapısına uygun olarak faaliyet gösteren Beltaş Sanat Cafe de muhteşem manzarası ve seçkin servisiyle parka gelen vatandaşları hoş bir şekilde karşılıyor. Parkın ortasındaki havuzun etrafında yerleştirilmiş 100-150 kişilik sandalye sayısıyla restoran-kafe şeklinde işletiliyor. Geniş bir menüye sahip ve konuklar yemek yerken havuzdaki gösteriyi izleme şansına sahip. Gelişmiş teknolojiyle müzik ve ritm uyumlu ışıklı su gösterisi yapmaya uygun olarak düzenlenen havuza inen yolda şelale şeklinde düzenlenip, estetik bir görüntüyle tamamlanmış. Kahvaltıdan, krep çeşitlerine, salatadan, dondurmaya kadar her tür zevke hitap eden menüsüyle akşam yemeğinizi yiyebileceğiniz ve ailenizle nezih bir ortamda hoş vakit geçirebileceğiniz Beltaş Sanat Cafe haftanın her günü hizmet veriyor. Zaman zaman düzenlenen çeşitli organizasyonlarda mekanın hareketlenmesi ve tercih edilmesinde önemli bir etken. Kafe şimdilik amatör tiyatro gruplarının kısa gösterilerini sahneledikle mini anfi tiyatrosu ve akşamları yapılan canlı müzik dinletisiyle konukların ruhlarına da hitap ediyor.
Parkın çevresinde bulunan ve yeni yapılmakta olan Mustafa Kemal Kültür Merkezi’ne kadar uzanan yürüyüş parkuru ise konuklara spor imkanı sağlıyor.
Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı olarak işletilen Sanatçılar Parkı ve Beltaş Sanat Cafe Beşiktaş ve İstanbul halkına yaraşır kaliteli hizmeti sunmaya devam ediyor.
Adres: Tepecik Yolu Yeni Sanatçılar Parkı ETİLER
Telefon: 0212 358 54 59-60
DEPREM ÖNCESİ VE SONRASI PROF. DR. AYKUT BARKA PARKI: Beşiktaş’ın en gözde semtlerinden Ulus’ta açılan ve deprem sonrası eksiksiz hizmet verebilecek şekilde düzenlenen Aykut Barka Deprem Parkı yine Beşiktaş Belediyesi’nin vatandaşına dev bir hizmeti. Esas kullanım amacı deprem sonrası yaşanacak felaket anında vatandaşa yemek, sağlık hizmetleri, barınma gibi ihtiyaçlarında yardımcı olmak olan parkta bir de helikopter iniş alanı bulunuyor. Ancak Deprem Parkı hiçbirimizin istemediği bu felakete hazırlıklı olmak dışında, vatandaşa bir yeşil alan daha sağlıyor. Kullanıma sunulan basketbol sahası, tenis kortu ve 50 kişilik kafeteryasıyla şimdiden Etiler ve Ulus semti sakinleri için alternatif spor alanı olmuş durumda. Çocuklar için oluşturulan yaz okuluyla aktif hale gelen basketbol sahası ve tenis kortu belli saatlerde de rezervasyon yöntemiyle halkın kullanımına sunuluyor. Sabah saatlerinde çeşitli yaş gruplarından çocukların katıldığı basketbol kursları ve tenis kursları ailelerin yoğun ilgisiyle ve çocukların katılımıyla devam ediyor. Ayrıca yürüyüş yapmak isteyen vatandaşlar için parkta bulunan yürüyüş parkuru da günün her saati hizmette. Şehrin beton yığınları arasında bir nefes almak isteyen her anne de çocuğunu alıp fıskiyeli havuz başında ya da şelaleli havuza karşı çayını içebilir. 50 kişilik kafeterya deprem anında aş evi haline getirilip vatandaşa yemek dağıtılabilecek kapasiteye sahip olduğu için, hem anneleri, hem çocuklarını hem de spor yapan vatandaşları memnun edecek hizmet rahatça sunulabiliyor. Parktaki ışıklandırma gece boyunca sürüyor. Akşam saatlerine kadar faaliyette olan kafeteryadan o gün ya da bir sonraki gün için rezervasyonunuzu yaptırıp, basketbol sahasını veya tenis kortunu rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ayrıca parkta bulunan etkinlik ve gösteri alanında düzenlenmesi düşünülen etkinliklerle ilerleyen zamanlarda vatandaşın ayağına yeni bir hizmetle gidilmiş olunacak.
Adres: Adnan Saygun Cad. Orkide Sok. Ulus Mah.
DİLEK SABANCI ENGELLİLER PARKI & CAFE: Beşiktaş Belediyesi Dilek Sabancı Engelliler Parkı engelli vatandaşları düşünerek projelendirilmiş ender parklardan olup, İstanbul için bir tektir. İçinde engelli vatandaşlarımızın faydalanması için yapılmış basketbol sahası, jimnastik salonu, yürüyüş parkuru bulunmaktadır. Ayrıca yine engelli vatandaşlarımız için uygun olarak düzenlenmiş bilgisayar eğitim odasında, bilgisayar kurslarına başlanmıştır. Engelli vatandaşlar parka gösterdikleri yoğun ilgiyle bütün bu hizmetleri memnuniyetle karşıladıklarını belirtiyorlar. Parkın içinde Beltaş A.Ş. nin işletmesiyle faaliyete geçirilen kafeteryada parktan faydalanan tüm vatandaşlarımıza hizmet vermeyi sürdürüyor. 50 kişilik kapasitesiyle konukları ağırlıyor. Parkta bir yürüyüş yapıp güzel bir çay eşliğinde tost yemek isteyen Beşiktaşlılar Dilek Sabancı Engelliler Parkı’na uğrayabilirler.
Adres: Ebulula Mardin Cad. Ülgen Sok. 4. Gazeteciler Sitesi LEVENT
ÇİLEKLİ SPOR TESİSLERİ & SPOR CAFE: Beşiktaş Belediyesi’nin amatör spor klüpleri ve sporculara hizmeti olan Çilekli Spor Tesisleri, çok amaçlı bir şekilde hizmet vermektedir. Tesis nizami ölçülerdeki sahasında Beşiktaş İlçesinin amatör klüplerinin ihtiyaçlarını karşılamakta ve Beşiktaş Klübü nün spor okulunun antrenman ve spor müsabakalarına ev sahipliği yapmaktadır. Amatör sporcular için büyük bir hizmet olan tesisler gençlerin daha uygun ve sağlıklı ortamlarda bulunması ve hocalar tarafından yönlendirilerek eğitilmesi açısından oldukça önemli.
Gençlere sunulan bu hizmeti Beşiktaş Belediyesi güvencesiyle olduğu için ailelerde memnuniyetle karşılamakta ve yoğun ilgi göstermektedir. Sadece gençlerin değil, bütün Beşiktaş halkının taleplerini karşılayan tesislerde bulunan yürüyüş parkuru, vatandaşlar tarafından spor yapma amaçlı kullanılıyor. Sabahları yapılan ve hocalar tarafından yönlendirilen sabah jimnastiğine kalabalık bir katılım oluyor. Parkın içindeki kafede ise, gençlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, tost meyve suyu gibi hizmetler veriliyor. Gelen konukların ve sporcuların mekandan memnun ayrılması için işletme tüm titizliğiyle çalışıyor. Kapasitesi 50 kişi olan kafeterya fast-food tarzı servisle hizmet veriyor.
Adres: Çilekli Cad. Çilekli Spor Tesisleri LEVENT

Tekstil piyasası hareketli

Tekstil piyasasına hızlı giren Hamoğlu Holding yeni markalarını kamuoyuna tanıttı.
Hamoğlu’ndan büyük atak
Yaklaşık 15 yıldır Türkiye lisansörlüğünü Mudo’nun yürüttüğü Fransız Naf Naf ve Chevignon markalarını alan Hamoğlu Holding, dün markanın arkasındaki profesyonellerle kamuoyunun karşısına çıktı. Altınyıldız’da 14 yıl üst düzey yöneticilik yapan Necip uludağ, Mudo’da üst düzey yöneticilik yapan Cihan Demir ve Boyner Holding, Mudo, Çarşı, Zorlu Linens’te üst düzey yöneticilik yapan Cemal Tuzcuoğlu, Hamoğlu Tekstil Grubu’nun hedeflerini anlattı. Hamoğlu Holding İcra Kurulu Üyesi Dr. Necip Uludağ, toplantıya Ahmet Hamoğlu’nun mesajı ile başladı. Uludağ, “Ahmet Bey, ‘Hamoğlu Holding bugüne kadar karar alırken kimseye sorma ihtiyacı duymadı. Bundan sonra da böyle olacak’ mesajını iletmemizi istedi” dedi. Eylül ayı içinde 4 Naf Naf mağazası açacaklarını kaydeden Uludağ, 2004 sonuna kadar mağaza sayısını 10’a, franchise sayısını da 50’ye çıkaracaklarını söyledi. Yıl sonuna kadar 1 milyon Euro ciro hedeflediklerini kaydeden Uludağ, 2004 ciro hedefinin ise 9 milyon Euro olduğunu dile getirdi.
Hamoğlu Tekstil Grubu’nun 4 dünya markası ile daha görüşmeler yaptığını ifade eden Cemal Tuzcuoğlu da yeni anlaşmalar yapıldıkça kamuoyuna duyuracaklarını belirtti.
Karsu
Tekstil’den yeni ürün
Özellikle doğal kökenli Modal, Lyocell, Viskon gibi geliştirilmiş selüloz elyaf ve pamuk karışımı iplik üretimiyle tanınan Karsu Tekstil, 2003-2004 sezonunun moda renklerini taşıyan ve boncuklanmama özelliğine sahip kumaşlarıyla tekstil sektöründeki yerini daha da sağlamlaştırmayı hedefliyor.
Esma Sultan Sarayı’nda gerçekleştirilen tanıtım toplantısında Karsu Genel Müdürü Atilla T. Alptekin, yeni ürünlerle ilgili olarak şunları söyledi: “İplikte olduğu gibi kumaş üretiminde de Karsu, her malı yapmaya talip olmak yerine, en iyi bildiğine, en iyi yapabildiğine odaklanma stratejisinden vazgeçmemiştir. Kumaşta da özellikle selüloz bazlı, doğal kökenli elyaf içeren ürünlere odaklanıyor, bu ürünlerde uzmanlaşıyoruz. İpliklerimizle olduğu gibi, kumaşlarımızla da konfeksiyon sanayimizin yarattığı katma değeri arttıracak, müşterilerimizin başarısını kutlayacağız. Kendimizi bu hedefe kilitledik.”

Sezon yeni, fiyatlar eski

Roman
Ceket 150-200 milyon
Pantalon 90-140 milyon
Bluz 80-110 milyon
Yargıcı
Şifon elbise 109-119-149 milyon
Krep elbise 129-139-159 milyon
Yünlü etek 89-99-119 milyon
Yünlü pantalon 129-149 milyon
Koton pantolon 99-119-139 milyon
Mudo
Gömlek-İtalyan kravat 59 milyon
Triko 49-79 milyon
Gabardin pantalon 59 milyon
Kiğılı
Takım elbise 275-375 milyon
Pantalon 50-100 milyon
Gömlek 35-50 milyon
Kaban 150-200 milyon

Mumyalar Metrocity’de

Metrocity Alışveriş Merkezi bir ilke imza attı. Merkezde dünyanın efsaneleştirdiği kişilerin balmumundan yapılmış heykelleri sergilendi. Jale Kuşhan’ın organize ettiği balmumu heykelleri Metrocity Alışveriş Merkezi’nin tüm katlarında özel olarak tasarlanmış alanlarda ziyaretçileriyle buluşuyor. Atatürk’ün balmumu heykeli başta olmak üzere Napolyon Bonapart, Lady Di, Çariçe Katerina, Timur, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Arnold Schwardzeneger, Elvis Presley, Beatles Grubu gibi bir çok ünlü sima yer aldı.
Metrocity Alışveriş Merkezi Müdürü Yurdaer Kahraman, balmumu heykelleri sergisinin önemli bir kültür sanat atağı olduğunu dile getirdi. Alışveriş Merkezi Müdürü Yurdaer Kahraman, çeşitli isimlerin yer aldığı sergi için şunları söyledi:
“Moda defilesi ile başladık, Ferrari Sergisi ile hızlandık. Pirelli Rallisi’ne start verdik ve şimdi aktivitelerimiz aynı hızda devam ediyor. Bu sefer sıradışı müzeyi ilk kez Türkiye’ye getirdik. Metrocity’deki böyle bir kültür sanat etkinliğine ev sahipliği yapmaktan dolayı memnuniyet duymaktayız. İstanbul Metrocity ile sanata doyacak…”

Muhteşem ama pahalı

Travel and Leisure adlı dergiye göre İstanbul, en çok tercih edilen kentler arasında ilk 10’a girdi. Derginin okurları arasında bu yıl sekizinci kez düzenlediği ankette, New York; Amerikalı ve Kanadalıların ‘en çok gitmek istediği şehir’ oldu. Küba Karayipler’deki en iyi ada olarak seçilirken, İstanbul da dünyanın en muhteşem 10 kenti arasında gösterildi. derginin listesinde sürpriz bir şekilde, Endonezya’nın Bali adası da yer aldı.
Tatil cenneti olarak nitelendirilen Bali adasında geçen yıl, bir gece kulübündeki patlama sonucu, çoğunluğu Avustralyalı 202 kişi ölmüştü. Avustralya’nın Sydney kenti dünyanın en muhteşem kenti kategorisinde birinci oldu. İtalya’nın Floransa kenti Avrupa’daki en iyi kent seçilirken, Cape Town Afrika ve Ortadoğu’nun, Rio De Janeiro Güney Amerika’nın kentleri arasında birinci oldu.
Öte yandan Avrupa’da yayınlanan bir ekonomi dergisinde İstanbul’un en pahalı dört kentten biri olduğu açıklandı. Muhteşem güzelliğinin yanısıra İstanbul’un turizm gelirlerinin daha da artırılması gerektiğini belirten yetkililer verdikleri örnekle Paris’in eğlence gelirinde İstanbul’u 70’e katladığını söylüyorlar. Paris’e eğlenmeye giden turistler 3 milyar dolar döviz bırakırken, İstanbul’a gelenlerin ise 50 milyon dolar harcadığını belirten konunun uzmanları şu bilgileri veriyorlar: “Paris’in Önemli eğlence merkezlerinden Moulin Rouge, Lido ve Folies Bergere gibi yerlerin her biri yılda onbinlerce turist ağırlıyor. Las Vegas’ı yılda yerli yabancı toplam 36 milyon kişi ziyaret ediyor. ABD’yi ziyaret edenler ülkeye toplam 83 milyar dolarlık döviz kazandırıyor. Buna karşılık Türkiye’nin toplam turizm gelirleri içinde yüzde 25’lik pay alan İstanbul’un yıllık turizm geliri ortalama 2 milyar dolardır. İstanbul’da toplam 24 adet 5 yıldızlı otel, irili ufaklı 350’yi aşkın eğlence mekanı ve bu mekanlarda yaklaşık 7500 kişi çalışmaktadır. Söz konusu mekanların yıllık toplam cirosu 300 milyon doları aşıyor. Bu rakamın içinde turistlerden elde edilen miktar ise ancak 50 milyon doları bulmaktadır. Dünyanın incisi İstanbul’u marka yapmak istiyorsak öncelikle bu konunun üzerinde fazlasıyla çalışmamız gerekmektedir. Yoksa bu yarışta İstanbul çok gerilerde kalacaktır.”

SPOR YAZILARI

‘İşimiz zor’

Beşiktaş Teknik Direktörü Lucescu’nun “Şampiyonlar Ligi’nde yarı final ve final oynamak çok zor” demesinin üzerinden bir hayli zaman geçmesine rağmen bu laf, taraftarlar arasında hala tartışılıyor. Spor yazarlarından bazıları “doğru söylüyor” derken, bazıları da “Lucescu kurt hocadır. Mutlaka bir bildiği vardır”şeklinde konuşuyor.
BJK yönetiminin “Avrupa Kupalarında bu yıl başarılı olmak mecburiyetindeyiz” demesine rağmen Lucescu’nun bu şekilde konuşması kafaları karıştırdı. Özellikle Başkan Bilgili’nin üç kulvarda da iyi sonuçlar beklediği biliniyor. Diğer yandan başkan vekili Hüsnü Güreli’de Avrupa kupalarındaki başarı ile kasanın dolacağını gündeme getiriyor.
Buna rağmen Beşiktaş Teknik Direktörü Lucescu’nun geçen ay katıldığı bir spor programında Şampiyonlar Ligine değinerek “yarı final veya final oynamak zor, kupayı kazanmak ise, hayal” demesi tartışma yaratmıştı.
Lucescu daha sonra şunları söylemişti: “Şampiyonlar Ligi’nde İtalyan ve İspanyol takımlarını aşmak zor. Fransızlar bile bunu başaramadı. O yüzden Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkmayı, kupayı almış kadar başarı görüyorum.” Bu sözler üzerine taraftar ve spor yorumcuları Gazete BEŞİKTAŞ’a fikirlerini söylediler.
Öte yandan Lucescu rakiplerin belli olmasından sonra bir açıklama daha yaparak “zoru başaracağız. Chelsea, Lazio ve Sparta Prag’ın arasından sıyrılırız” dedi.
Otoriteler Lucescu’nun “yarı final ve final hayal” şeklindeki açıklamasından sonra “hocanın bir bildiği vardır. Ama taraftar Avrupa’da bu yıl mutlaka bir başarı bekliyor” dediler. Taraftarlar ise bu söz üzerine içlerini Gazete BEŞİKTAŞ’a döktü. Siyah beyazlılar “Kadro zengin, hoca iyi. Neden olmasın” diyor. Taraftarların bu konuda ki görüşleri şöyle:
Amigo Alen: Lucescu temkinli ve hayalci olamayan bir hoca. Gerçekleri yansıtmayı seviyor. Ancak basın Beşiktaş takımına ve Luce’ye negatif olarak baktığı için yanlış olarak anlaşılabilir. Biz hocanın gerçekçi tarafını seviyoruz. Ancak gördüğümüz kadarıyla Beşiktaş takımı kayda değer bir futbol oynamıyor. Taraftarı olmayan bir kulübünü de şampiyonlar liginde final oynaması zor. Çünkü stattan ses çıkmıyor ve çok dağınık bir görüntü çiziyor. Lucescu bunları da görerek böyle konuşmuş olabilir.
Siyah Beyaz Derneğinden Hakan Aksoy: Lucescu’nun bu sözlerini çok talihsiz bir açıklama olarak değerlendiriyorum. Yaptığı konuşmayı bütün ayrıntılarıyla dinledim, bu kadar aşağılanacak bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Zirveye layık değilsek, baştan çekilelim. Sahaya çıkmadan yenilgiyi kabul etmek doğru değil. Galatasaray’ın UEFA Kupasını alacağını kim en baştan bilebilirdi ki? Beşiktaş’ın şu anda elindeki kadro çok iyi, Türkiye’nin en iyi yıldızları Beşiktaş’ta bulunuyor. Beşiktaş’ın şampiyonlar liginde ilk sekize kadar girme gibi bir mecburiyeti vardır.
1965 Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Şenol Demirağ: Lucescu’nun yaptığı bu açıklamayı çok yanlış bir değerlendirme olarak görüyorum. Beşiktaş takımının en büyük eksiği hava toplarına hakim yabancı bir santrfordur. Bu noktada ilhan Mansız ve Ahmet Dursun’un performansının ne olacağı belli olmadığı için bu eksikliğin hemen tamamlanması gerekiyor. Lucescu’nun çok daha büyük düşünmesi lazım. Beşiktaş eğer bu eksiğini tamamlarsa şampiyonlar liginden erken ayrılmaz, çeyrek finali çok rahat oynar. Lucescu’nun hayal gücü zayıf.
Çarşı grubundan Yılmaz Gitgetir: Lucescu’nun bu kadar inançsız olması inanılır şey değil. Böyle bir açıklamanın futbolcuların özgüvenini de olumsuz yönde etkiler. Herşeyden önce inanmak gerekir. Takıma ve taraftara güvensin.
Çarşı grubundan Ayhan: Lucescu çok akıllı ve filozof gibi bir insan. Katılıyorum. Çünkü kapalı tribün diye bir itici güç ortada yok. Luce de bunun farkında. Taraftarın darmadağınık bir görüntüsü var. Biz taraftar gücüyle yarı final diyorduk. Yaşanan bu gelişmeler karşısında en fazla ikinci tura çıkarız diye düşünüyorum. Rakiplerin gücü de ortada.
Üni BJK’den Çağıl Onat: Lucescu’nun final hayal olur demeci normal, ona yakışan bir söz. Final oynamanın zor olduğu kesin ancak bunu böyle dile getirmek psikolojik olarak takımı ve taraftarları hazırlama açısından çok yanlış, bu durum böyle ifade edilmemeli. Zor olduğunun hepimiz biliyoruz. Daha dikkatli açıklamalar yapmalı.
Dişi Kartallardan Perihan Işık: Lucescu’nun görüşüne kesinlikle katılmıyorum, Neye dayanarak böyle konuştu bilemiyorum. Kesinlikle bildiği bir şey olduğunu zannediyorum.Bu yıl en büyük dileğimiz en azından çeyrek finali görmektir.

Beşiktaş’ın rakipleri ve maç programı

16.09.2003
Beşiktaş-Lazio
01.10.2003
Chelsea-Beşiktaş
22.10.2003
S. Prag-Beşiktaş
04.11.2003
Beşiktaş-Sparta Prag
26.11.2003
Lazio-Beşiktaş
09.12.2003
Beşiktaş-Chelsea

Kura çekimine 4. torbadan giren ve Şampiyonlar Ligi’ne bu yıl doğrudan katılan Beşiktaş G grubunda Chelsea (İngiltere), Lazio (İtalya) ve Sparta Prag (Çek Cumhuriyeti) ile mücadele edecek. Dünyaca ünlü yıldızları olan Chelsea ve Lazio Beşiktaş’ın en büyük iki rakibi. Şampiyonlar Ligi için Beşiktaş’ın iyi sayılabilecek bir kura çektiğini belirten yöneticiler ve spor yazarları Kartal’ın oturmuş bir kadrosu olduğunu ve ilk iki takım arasına girebileceğini söylüyorlar. Konu hakkında başkan, yöneticiler ve teknik direktör Lucescu şöyle konuştu:
Serdar BİLGİLİ: Dişimize göre rakiplerde eşleştik. Lazio’yu UEFA kupasından tanıyoruz. Çek Spart Prag’da bizi zorlayacak güçte değil. Sadece İngiliz Chelsea kulübü ile ilk iki mücadelesi veririz. Gruptan çıkacağımıza inanıyorum.
KIVANÇ OKTAY: “Zorun iyisi olan, tanıdığımız rakiplerin bulunduğu bir grup çıktı. Chelsea en dişli takım. Bence Galatasaray bizden daha zor kura çekti.
YILDIRIM DEMİRÖREN: Zor kura çektik. Lazio ve Sparta Prag’ı hocamızın iyi tanıyor olması iyi bir avantaj. Ne olursa olsun Beşiktaş bu gruptan çıkmak zorunda.
SİNAN ENGİN: Çok iyi bir kura. “İtalyan Lazio ve Çek Sparta Prag’ı engelini kolay geçeriz. İngiliz Chelsea ile maç zor geçer, ikinci tura çıkarız.
LUCESCU: Lazio ile geçen seneden görülecek hesabımız var. En büyük rakip Chelsea. Sparta Prag bize kafa tutamaz. İyi bir gruba düştük. Chelsea ile ilk ikiye girmek için mücadele vereceğiz. Beşiktaş tarihinde llk kez ikinci tura çıkacak.
Futbolcular ise kura hakkında şunları söyledi:
TAYFUR: Lazio ile hesabımız var. S. Prag sorun değil, bizi Chelsea zorlar. Bizde iyi takımız ikinci tura geçip taraftarlarımızı güldüreceğiz. Tüm takımlaer güçlü Lazio ve Sparta Prag’ı tanımak bizim için avantaj.
İLHAN: İyi bir kura çektik. Chelsea güçlü bir rakip biz bu takımlar arasından sıyrılıp ikinci tura çıkarız. Eşleştikleri takımdan memnun. İkinci tura yükselme şansını yüksek görüyor. Geçen sesondan kalma bir hesabımız var bu hesabı göreceğiz.
AHMED HASSAN: En az onlar kadar güçlüyüz. Bütün rakiplerimizi önemsiyoruz. Sparta Prag bu iki takıma göre daha kolay gözüküyor. Ama rakipleri küçümsersek yanarız. İkinci tura adımızı yazdıracağız.
SİNAN: Beşiktaş’ın gücünü göstereceğiz.
Beşiktaş’ın eski futbolcuları ve spor yazarları Gazete BEŞİKTAŞ okuyucuları için şu yorumlarda bulundular:
RIZA ÇALIMBAY: Kurdan çıkan takımlar bana göre Beşiktaş’ın lehine. İstediği kurayı çekti. Sparta Prag’ı öyle böyle tanıyor. Lazio’yu da biliyor, şanssız bir şekilde elenmişti. Rahatlıkla eleyebileceği bir takım. Chelsea belki problem olabilir. Chelsea iyi bir takım ve iyi bir kadroya sahip. Sparta Prag’ın ise en iyi adamları gitti. Güç kaybına uğradılar. Beşiktaş’a düşen ise kendine güvenmek ve kendine inanması çok önemli.
FAİK GÜRSES: Kura Beşiktaş için felaket değil. Chelsea Rus işadamının yaptığı müthiş transferlerle adından söz ettirdi. Ve epey güçlü bir takım kurdu. Beşiktaş’ı en çok zorlayacak takım Chelsea olacak. Beşiktaş ikinci turu istiyorsa İstanbul’da oynayacağı maçları kazanmak zorunda. Geçen sene ki Lazio maçında, Lucescu Niyazi’yi oyuna sokarak hatalı bir şekilde elenmişti. Beşiktaş İstanbul’da fire vermeden ve deplasmanda da bir beraberlik bir galibiyetle turu geçmeli.
GÜVEN TANER: Beşiktaş’ın şansı yüzde 50. Kurada çıkan takımlar önemli rakipler. Zorlu bir mücadele bizi bekliyor olacak. Eğer yüksek tempolu futbol oynarsa bence rakiplerin arasında ilk ikiye girerek gruptan çıkabilir. Üç değişik karakterde futbol oynayan rakiplerle karşı karşıyayız. Bu yıl, geçen yıl ki Beşiktaş’tan daha iyi bir Beşiktaş göreceğiz.
ZEKİ ÇOL: Beşiktaş için iyi bir kura oldu. Lazio ile geçen sene oynamış olması bir avantaj. Chelsea ise İngiltere’nin en formda ekiplerinden biri ve dolayısıyla grubun önde gelen favorisi. Lazio Sparta Prag ve Beşiktaş arasında ikincilik için yoğun bir mücadele olacağını düşünüyorum. Beşiktaş biraz hücum gücünü artırır zenginleştirirse gruptan kesin çıkar.
ADNAN AYBABA: Beşiktaş en iyi kurayı çekti. Çok daha büyük takımlar vardı, onların çıkmaması iyi oldu. Unutmamak lazım ki, eşleştiği takımlar çok disiplinli takımlar. Beşiktaş’ın şansı yüksek görünüyor. Sonuçta geçen seneye oranla daha güçlü bir Beşiktaş var bu sene. Avantajını kullanacaktır.
KAZIM KANAT: Beşiktaş geçen UEFA kupasında 40 küsur takımı geride bıraktı Lazio’ya ise kendi hatalarından dolayı elendi. Ve onun dışında iyi bir futbol oyunu sergiledi. Beşiktaş’ın şu an tek bir rakibi var o da Chelsea. Eğer Chelsea başkanı başka işleri karıştırmazsa Beşiktaş oradan çıkabilir. Başka işler dediğim mafya işleri yani hakem bağlamak gibi. Bu noktada Beşiktaş uyanık olmalı. Beşiktaş’ a güveniyorum. Bu sene daha güçlü. Lucescu gibi bir ayrıcalığı var. Kimse moralini bozmasın.
ZEKERİYA ALP: Sampiyonlar Liginde mevcut 32 takım var ve bu takımların yüzde 80’i çok güçlü. Ayrıca Avrupa’da kendini kanıtlamış rakipler. Beşiktaş’ın rakibi Chelsea ise gerçekten çok güçlü bir takım. Kulüp başkanı Abromoviç, büyük paralar döktü. Zor bir maç olacak bir de İngiliz futbolu bize ters gelir. İtalyanları tanıyoruz. Geçen sene Lazio’ya basit savunma hataları ile elenmiş ve çok gol kaçırmıştık. Bu sene şansımız yaver giderse Lazio ve Sparta Prag’ı eleyip gruptan çıkarız. Şansımız az da olsa var. Gerçekçi olmak lazım. Şampiyonlar Ligi Beşiktaş için bir çıkış. İsminden söz ettirecek ve tecrübe kazanacak. Bunu en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyor.

Rakipleri tanıyalım

İtalya’nın büyüklerinden: Geçen yıl ki ekonomik krize rağmen, İtalya Ligi’ni 4. bitiren Lazio, ön elemede Benfica’yı iki maçta da yenip Şampiyonlar Ligi’ne girdi. İki kez lig şampiyonu oldu. 1998 – 99’da kupa Galipleri ve Süper Kupa’yı aldı. İki sezon önce Lucescu yönetimindeki Galatasaray ile Şampiyonlar Ligi’nde eşleşti; gruptan çıkamadı. Lucescu’dan rövanşı geçen sezon Beşiktaş’ı UEFA’da iki maçta yenerek eleyip aldı. Barceleno’dan Mendieta, İnter’den Conceiçao ve Milan’dan Albertini yeni transferleri. Maçları 82 bin kişilik Olimpiyat Stadında oynayan Lazio’nun teknik direktörü Roberto Mancini.
Milyon dolarlık kadro: Kadrosunda 20 yabancı oyuncu olan Chelsea’yi satın alan Rus iş adamı Abramoviç, transfer için yaklaşık 108 milyon dolar harcadı. Maçlarını 40 bin kişilik Stamford Bridge Stadında oynayan Chelsea’nın teknik direktörü Claudio Ranieri. Tek lig şampiyonluğunu 1954 – 55 sezonunda alan Chelsea, FA Cup’ı da üç kez kazandı. Kadrosunda Veron, Crespo, Joe Cole, Bridge, Geremi, Mutu gibi yıldızlar bulunuyor.
Eski gücünde değil, ama tehlikeli: Çek futbolunun en güçlü isimlerinden S.Prag geçen sezon UEFA Kupasında Denizli’ye elenmişti. Toplam 27 kez şampiyon olan S. Prag, zengin kulüplere sürekli futbolcu kaptırdığı için eski gücünde değil. 17 bin kapasiteli Prag Stadı’nda maçlarını oynayan S. Prag’ın teknik direktörü Jiri Kotrba. Kadroda en çok dikkati çeken isim ise, Poborsky. Ayrıca savunmada Petras, forvette Gluseviç ve Sionko da etkili isimlerden.

Hem atıyor hem attırıyor

Beşiktaş’ın yeni transferi Ahmed Hassan “Beşiktaş’a şampiyonluk tatmak için geldim” dedi. Hassan “Beşiktaşlı olmak çok güzel bir duygu. Beşiktaş, 100 yıllık bir kulüp hedefleri olan çizgisi ve tarzını çok beğendiğim bir kulüp. Burada olduğum için çok mutluyum. Beşiktaş tercihim bir kısmet olayıdır. Kısmetim buradaymış. Beşiktaş beni, bende Beşiktaş’ı daha çok istedim. Transferim gerçekleştiği içinde çok mutluyum. Bunlar artık geçti, şimdi Beşiktaş’a nasıl katkı yapabilirim onu düşünüyorum. Beşiktaşın hedefi yine şampiyonluk. Şampiyonlar liginde çok iyi bir derece almak istiyoruz. Amacım Beşiktaş’ın bu hedeflere ulaşmasına en üst katkıyı sağlamaktır. Bunun için buradayım. Taraftar beni sevdi bende onları çok seviyorum. Onların ne kadar mükemmel olduklarını biliyordum. Allah beni onlara karşı utandırmasın. Onlara layık olmak için elimden geleni yapacağım” şeklinde konuştu.
Ahmed Hassan “Ben takımda direk oynasamda yedek kalsam da önemli değil. Çünkü Beşiktaş’a hizmet için geldim. Bana ihtiyaç olursa ben her zaman hazırım. İnancım kuvvetlidir” dedi.

Çarşı’da neler oluyor?

Çarşı grubunun da içinde bulunduğu derneğin kapandığı öğrenildi. Beşiktaş’ın itici gücü Çarşı grubunun içinde bulunduğu 1903 Beşiktaş Taraftar Derneği, yönetime tepki olarak feshedildiği belirtildi. Sezon başında, yönetimin UEFA kriterleri doğrultusunda aldığı kapalı tribüne VİP yapma kararı taraftarı kırdığı söyleniyor. “Çarşı grubunu yerinden eden kapalı tribün düzenlemesi, İnönü Stadının atmosferini tamamen değiştirdi” diyen siyah beyazlılar, daha önce yaptıkları olumlu açıklamaların aksine tepki veriyor. Kapalı tribünden yeni açık tarafına geçmek durumunda kalan Çarşı grubu, bu gelişmelerden dolayı taraftarın buluşma noktası olan derneğini kapattı. 1903 Beşiktaşlılar derneği yetkilileri” “Artık taraftara ihtiyaç duyulmadığı düşüncesinden hareketle Çarşı grubununuda içinde bulunduğu derneğimizi kapattık” dediler. Diğer yandan bazı gurup üyeleri ise, feshedilme sebebini maddi kaynak yetersizliğinden kaynaklandığını ileri sürdüler. 1987 yılında Genç Beşiktaşlılar adıyla kurulan ve ünlü isimlerin başkanlık yaptığı dernek, 2000 yılında “1903 Beşiktaş Taraftar Derneği” olarak isim değiştirmişti. Yaklaşık 1000 üyesi bulunan ve 10 bin kişilik bir kitleye ulaşan derneğin aldıkları karar doğrultusunda resmen kapanması binlerce kişiyi üzüntüye boğdu. Derneğin üyeleri Çarşı grubunun bir ruh olduğunu ve bu gücün Beşiktaş oldukça var olmaya devam edeceğini söylediler.
Yönetimden yanıt
Öte yandan seyircinin statta yaptığı tezahüratlara ve konuyla ilgili açıklamalara Beşiktaş kulübünden anında yanıt geldi. Beşiktaş Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Kıvanç Oktay yaptığı açıklamada “Kapalı’daki değişiklik zorunluluktu. Birkaç ay içinde açık tribünün de üstü kapatılacak” dedi. Diğer yandan protestoların sürmesi üzerine Beşiktaş Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi ve İletişim Komitesi Başkanı Mete Düren “Gerçek ve şuurlu Beşiktaş taraftarı stattaki değişikliklerin kulüplerinin lehine olduğunu idrak etmiştir” şeklinde açıklama yaptı.

Yavru Kartallara Başkan Bilgili’den plaket

Beşiktaş Koleji’nin şampiyon öğrencileri Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili ile geçtiğimiz ay içinde kulüp binasında biraraya geldi. Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili, “Eğitim hayatına yeni başlamış Beşiktaş Kolejinin öğrencilerinden gelen bu denli büyük bir başarı, bizi camia olarak çok gururlandırmıştır. Bu başarıda öğretmenlerimizin de büyük bir emeği var. Hepsini yürekten kutluyor ve bizi hep böyle mutlu etmelerini diliyorum” dedi. Anadolu ve Fen Liseleri sınavında Beşiktaş Koleji öğrencisi Alper Can Yıldırım Türkiye Üçüncüsü ve İstanbul İkincisi unvanını kazandı. Plaketini ve isminin yazılı olduğu formasını Serdar Bilgili’nin elinden alan ve Türkiye’de ilk 100’e giren 10 öğrenci, başkan ve öğretmenleriyle beraber hatıra fotoğrafı çektirdi.

İmza gününde izdiham

Taraftar açılışlarda dahi Beşiktaş’ı yalnız bırakmıyor. İnönü Stadı’ndaki BJK Store’un açılışına katılan siyah-beyazlı taraftarlar hem alışveriş yaptı hem de futbolculardan imza aldı. Mağazada ciro patlaması yaşandı. Öte yandan Beşiktaşlı futbolcular Gazete BEŞİKTAŞ için bir forma imzaladı. Taraftarlar Ahmed Hassan ve kaptan Tayfur’a büyük ilgi gösterdiler. İlgiden Tümer, Zago ve Cordoba’da nasibini aldı. İlhan ise sakatlığı ile ilgili sorulara muhatap oldu.

‘Sporcu, gladyatör değildir’

Türkiye’ye spor alanında büyük hizmetleri olmuş bir antrenör olan Turgay Renklikurt, tam anlamıyla iyi bir sporcu yetiştirmek adına, kendi alanında uzmanlara ihtiyacı olduğunu düşündüğü ülkesinde, bu konuda bir misyon üstlendiğini söylüyor. Kendini ve bedenini tanıyan bir sporcu yetiştirme alanına yeterince önem verildiği taktirde gelecek için çok büyük bir adım atılmış olacağını düşünen Renklikurt, spor hekimliğinin sadece tedavi boyutunda algılanmasının yanlış olduğunu belirtiyor. Uzun yıllar Milli takımlarda antrenörlük ve spor akademilerinde öğretmenlik yapan ve şimdiye kadar 12 kitap çıkartan, 60 yaşındaki Turgay Renklikurt’la yaptığımız şöyleşi şöyle;
Medyaya nasıl adım attınız?
Yazar olursam birikimlerimi daha güzel aktaracağımı düşündüğüm için medya’ya girdim. Cumhuriyet gazetesiyle 1970’li yıllarda yazmaya başladım. Şu anda Akşam gazetesiyle insanlara ulaşıyorum. Bunun yanında, TV 8 kanalında, spor olaylarını bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirdiğimiz ‘Sportmen’ isimli programımız yeni sezonda da devam edecek. Alem FM’de ‘kamu vicdanı doğrultusunda spor ve sporcu sağlığı’ isimli bir program daha yapıyorum.
Türkiye’deki spor eğitimini hem teoride hem pratikte nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk sporundaki eğitim sadece ve sadece fizik kalitelerine yönelik, yani insanın bedenine hitap eden bir teknik taktik eğitimi şeklinde yaptırılır. Sporcular fizik kaliteleri ve kondisyonlarının artırılması için koşturulur. Oysa insan zihinsel ve ruhsal dünyası olan muhteşem bir yaradılış örneğidir. Ancak bedenimizi tanımadan nasıl işlediğini bilmeden sadece hormonlarımızın doğrultusunda yaşıyoruz. En büyük eksiklik ruhsal eğitimin yapılmıyor olması. Yaşamda, sadece damak zevki ve içinde bulunduğumuz kültür, yeterliymiş gibi öğretiliyor. Hayatımızı dengeleyebilecek ruhsal ve zihinsel bir eğitim almıyoruz. Sadece, nasıl beslenilmeli diye düşünüyoruz. Oysa bu bütünsel olarak bakılması gereken, çok önemli bir süreç. Şunu gördüm ki, çalıştığım değişik kurumlarda edindiğim birikimler sonucunda, sporun, gerek fiziksel gerek zihinsel ruhsal yönden birbirini tamamlayabilecek bir kültür düzeyini oluşturmaya henüz hazır değiliz. Eğer sadece sağlığınız için, spor yapıyorsanız bu, sizin tercihiniz ama profesyonel olarak spor alanında bir yere gelmek istiyorsanız, gen manüpilasyonunun olduğu bir dünyada, günün 24 saati çalışmanız lazım. Çünkü onun eğitimini almadığınız taktirde insanı çözmeniz mümkün değil, dolayısıyla da rekor kırmanız mümkün değil. Bilimsel verilere göre insan, var olan gücünün, normal şartlarda ancak % 60’ını kullanabiliyor. Kişi çok iyi eğitim alırsa bu oran % 70- 75’e çıkabiliyor. İşte biz antrenmanlarla bunu açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Üzülerek söylüyorum ki, zamanımızdaki eğitim Roma’daki gladyatör eğitiminden pek ileriye gitmiyor.
Bu topraklardaki spor eğitimin dünya standartlarına
ulaşması için neler gerekiyor?
Aslında dünyadaki spor eğitimiyle Türkiye’deki spor eğitimi arasında o kadar fark yok. Çünkü spor hekimliği kavramı daha yeni. Bizde de uzmanlar var. Ancak bence bu konudaki ölçü şudur; hangi ülke astronot eğitimi yaptırıyorsa o ülke sporda da ilerliyor. Çünkü bu eğitim, insanın performansını zihinsel, ruhsal, fiziksel yönden en yüksek noktaya çıkarmak için yoğun araştırmaların olduğu bir alan. Hekimliği bizde olduğu gibi, sadece tedavi anlamında düşünmemek gerekiyor. Sporcu hekimliğinin aynı zamanda koruyucu hekim anlamında olması önemli. Örneğin, yapılması gereken, damdan nasıl düşülmemesi gerektiğini öğretmektir. Yoksa, damdan düşüldükten sonra kırığın çıkığın nasıl tedavi olacağı meselesi değildir, ancak ne yazık ki spor hekimliğinin şu anki algılanışı böyle.
Futbolcularla hekimlerinin arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence, günümüzdeki spor eğitimi gladyatör eğitimidir. Spor hekimi, gladyatörün bir an evvel sahaya çıkıp görevini yapması için baskı altında kalıyor, tabiatıyla. Bu durum da gazetelere ‘kahraman çocuk, sakat olmasına rağmen iğneyle çıkıp oynadı’ şeklinde ya da bizzat futbolcunun ‘kendimi feda ettim’ cümleleriyle yansıyor. Bir insanın kendini feda etmesi durumu, ya hekimini dinlememesiyle ya da hekimin sahaya çıkması için ona yardım etmesiyle gerçekleşir. Portekiz’de Dünya Spor Hekimleri Birliği kendi kongresini yaptığında etik kuralları yeniden dizayn etti. Buna göre, spor hekimi sakatlık konusunda sporcuyu aydınlatmalı ve kendisine yapılan baskılara karşı çıkmalı ayrıca da oynamayacak olan futbolcuyu sahaya çıkarmamalı şeklinde kurallar belirlendi. Ama burada etik kurallar çiğneniyor. Bunun nedeni ya akıl almaz bir baskı ortamı olması ya da futbolcuların cehaletin verdiği bir cesaretle davranması olabilir. Bu etik kuralların denetimi ve yaptırımı olmalıdır.
Spor dünyasında sıkça rastlanan doping olayları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Dünyada spor olduğu müddetçe daha doğrusu performans sporu olduğu müddetçe doping olacaktır. Çünkü insan riski seven bir varlık. Kendi sınırlarını merak ediyor ve sürekli zorluyor. Yoksa sadece parayı düşünmüyor tek başına bir ahlaksızlık meselesi olarak değerlendirmemek lazım.

Beşiktaşlı sporcuların durumu

Beşiktaş Kulübü Nevzat Demir Tesisleri sağlık ekibinden doktor Ayhan Optur ise futbolcuların her birine ayrı program uygulandığını ve bu konunun hassas bir şekilde ele alındığını belirterek konu hakkında şunları söyledi:
“Futbolcuların çalışma programları kişilere ve özelliklerine göre değişiyor. Toplu bir reçete sunmak imkansız. Bu aynı zamanda, performansla ilgili bir durumdur. Örneğin, kas kuvveti eksik olan oyuncular salon çalışması yapıyorlar, koordinasyon eksikliği olan oyuncular saha içinde çalışma yapıyorlar. Sağlık ekibi olarak biz, hazırladığımız programlarla futbolcular ile bireysel olarak ilgileniyoruz. Bütün futbolcuların yer aldığı saha içindeki tüm çalışmalarında bütün sorumluluk hocadadır.” Tek tek futbolcuların sağlık durumlarına gelince doktor Optur, şöyle bir değerlendirme yapıyor:
“Sergen Yalçın’ın bu sezon için şu anda idman eksikliği var. Kendisi, sakatlıkları dolayısıyla hassas bir durumda. Şu anda bu sezon için en hazırlıklı olan futbolcular, Kaan Dobra, Tayfur ve yabancılardan Ronaldo ile Cordoba. Onların sağlık açısından hiç bir sorunu bulunmuyor.
İlhan Mansız, takımla çalışma yapmaya yeni başladığı için biraz zamana ihtiyacı var.
Ahmet Dursun, kamp dönemini iyi geçirdi. Fiziksel bakımdan hiç bir sorunu yok. Ancak sık sakatlanıyor, oynadığı alanda, rakip oyuncunun sarması halinde birden hızlanması ve manevra yapması gerekiyor. Bu sebeple, darbelere maruz kalıyor. O yüzden sık sakatlanması normal, bunun dışında eğer isterse kendi kişisel özelliklerini ve becerilerini geliştirebilir.
İbrahim ise lig bittikten sonra dinlenemedi. Kampa katıldığı yer Kore olduğu için ve toplam sadece 10 gün dinlendiği için şu anki performansı, normaldir. Zaman içinde kendini toparlayacaktır.”